Mehmet Emre Fetvalar
Kaza Namazı
- Ayrıntılar
- Kategori: Fetvalar
- Gösterim: 6304
901 - Soru: İkindi namazı kılındıktan sonra kaza namazı kılınmaz, diyorlar. Bu iddiayı ileri sürenler, bu hükmü bazı kitaplarda gördüklerini söylüyorlar. Bu mevzuda siz ne dersiniz?
Cevap: İkindi namazından sonra, güneşin sararması zamanına kadar, kaza namazı kılınabilir. İkindinin farzından sonra kılınması mekruh olan namaz, kaza olmayıp nafile namazlardır.
902 - Soru: Sabah namazının farzını kıldıktan sonra, güneş doğasıya kadar kaza kılınır mı?
Cevap: Evet, kılınmasında hiçbir engel yoktur.
903 - Soru: Sabah namazının farzı kılındıktan sonra ve fakat güneşin doğmasına uzun bir zaman varken kaza namazı kılınabilir mi?
Cevap: evet, kılınabilir.
904 - Soru: Kaza namazlarını kılarken, "İlk önce geçirmiş olduğum şu vaktin veya en sonra geçirmiş olduğum şu vaktin namazına" diye mi niyet edeceğiz?
Cevap: Her iki niyet şekli de caizdir. Fakat; en son kazaya kalmış namazlardan başlamak daha münasiptir. Zira onlar olgunluk devresinde kazaya bırakılmış olmaktadır. Küçük yaşta işlenilen hata ile olgunluk çağında yapılan günahın arasında fark vardır. Bu sebeple günahı çok olan bu işin telafisine çalışmak daha münasip olur.
905 - Soru: Kazaya kalan namazları, beş vakit namazın önünde veya sonunda bulunan sünnetler ile ödesek, yani, bu sünnetleri kaza namazı yerine kılsak olur mu?
Cevap: Sadece şunu ifade edelim ki, kaza namazlarını ödetmeyin yolu, Efendimiz'in sünnetlerini feda etmek olmamalıdır.
906 - Soru: Kaza namazı borcu olan bir kimse, kaza namazlarını en sondan itibaren kıldığına göre, nasıl bir niyet yapması gerektiğini ifadelendiriniz.
Cevap: "Niyet ettim Allah (cc) rızası için en son kazaya kalmış namazımın farzını kılmaya" demelidir.
907 - Behce Fetvalarından: "Kurban Bayramı günü, (Müzdelife'de bulunup vakfe yapacak) hacılardan başkasına, yeniden kılmak kaabiî olacak kadar (sabah) namazı(nı) tehir efdaldir" (H.Ec.c. 1/8)
Açıklama: Sabah namazını cemaatle kılacak kimselerin, ortalığın ağarmasına kadar beklemesi sünnettir. Bu bekleyiş cemaatin artmasına ve namaza yetişmesine yardım eder. Müzdelife'de bulunan hacılar, Mina'ya varıp hacla ilgili vecibeleri yerine getirebilmek için o günün sabah namazını ilk vakitte kılarlar. Faziletçe üstün olan hareket budur.
908 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Dört rekatlı bir namaz, seferde kazaya kalacak olsa, iki rekat kaza olunur" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Dört rekatlı bir namaz, seferilik devam ederken kazaya kalsa, ister yolculuk sırasında, ister memleketine döndükten sonra kaza edilsin, iki rekat olarak kaza edilmesi gerekir.
909 - Soru: Kaza namazı bulunan kimse nafile namaz kılabilir mi? Bu hususta Hanefî mezhebi ile diğer mezhepler arasında görüş farkı var mıdır?
Cevap: Şafii mezhebine göre, kazası olan kimsenin nafile namaz kılması haram olarak kabul edilmektedir. Hanefi mezhebine göre durum farklı bulunmaktadır. Şöyle ki: Kazası olan kimsenin, geçmiş namazlarını kaza etmesi, nafile kılmakla meşgul olmasından evla ve efdal bulunmaktadır. Bu hükmün istisnaları vardır. Beş vakit namazın evvelindeki veya sonundaki namazlar ile duha, tesbih, tehiyyetü'l-mescid ve evvabin namazları gibi hakkında teşvik edici hadis-i şerifler bulunan nafileler müstesna tutulmuştur.
910 - Ali Efendi Fetvalarından: "İkindi namazını kıldıktan sonra güneşi kızarmasına kadar, geçmiş (namazlar)ı kaza etmekte kerahet yoktur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İkindi namazı ile ilgili iki türlü kerahet vakti vardır. Birinde sadece nafile namaz kılmak mekruhtur. Bu, ikindinin farzının kılınmasından sonraki zamandır. İkincisinde ise hem farz hem de nafile namaz kılmak mekruhtur. Bu da güneşin kızarması ile başlayan ve gruba kadar devam eden vakittir. İkindinin farzı kılındıktan sonra, güneşin kızarması zamanına kadar, kaza namazı kılmakta bir mahzur ve mekruh yoktur.
911 - Abdürrahim Fetvalarından: "Sabah namazında imama, rükua varmasına yakın bir zamanda yetişip sünneti kılamayan kimsenin (farzdan) sonra kaza etmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Sadece nafile namaz kılınması caiz olmayan bir vakit vardır. Tanyerinin ağarmasından sonra, sabah namazından ve ikindi namazından sonra.
912 - Soru: Sünnet-i gayri müekkede olan ikindi ve yatsı namazının ilk sünnetleri kamet getirip ve "Niyet ettim en son üzerimde kazaya kalmış ikindi veya yatsı namazının farzını ve bu vaktin sünnetini kılmaya" diyerek kaza niyeti ile kılınır mı?
Cevap: Böyle tasarruf doğru görülmemektedir. Peygamber (sav) Efendimiz'in eda buyurduğu sünnetleri, sünnet niyeti ile kılmalı, kaza namazlarını da ayrıca kılmalıdır. Ömer Nasuhi Bilmen (merhum), Büyük İslam İlmihali'nde aynen şöyle demektedir: "Kaza namazları ile iştigal, nafile namazlar ile iştigalden evladır, ehemdir. Fakat farz namazların, müekkede olsun olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi evla değildir. Bilakis bu sünnetlere niyet edilmesi evladır. Hatta kuşluk, tesbih namazları gibi haklarında asar varid olan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da nafile olarak niyet etmek evladır. Çünkü bu sünnetler, farz namazlarını ikmal eder, bunların telafisi mümkün değildir, kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.
Maazhaza namazları kazaya bırakmak bir günahtır. Bu günahtan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek münasip olamaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak afv-i ilahiye iltica etmesi icap ederken, hakkında şefaat-i Nebeviyyenin tecellisine vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri, nafileleri terk etmesi nasıl muvafık olabilir? Hem bir kısım vakfiyeleri kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakfiyeleri, kendilerini mükemmel olan sünnetlerden tecrid etmek, iki kat kusur olmaz mı? Bunun hilafına olan bazı nakiller muteber değildir, müftabih olan kavle muhaliftir" (Namazla ilgili bölüm, mad. 298)
913 - Soru: Kazaya kalmış namazlar arasında tertibe riayet lazım mıdır?
Cevap: Kazaya kalan namazlar az olur, bu namazlar hatırda bulunur ve vakti çıkmamış olan namazın vakti daralmış olmaz ise kazaya kalmış namazları, edade olduğu sıra üzerine kaza etmek gerekir. Peygamber Efendimiz'in ve ashab-ı kiramın, Hendek harbinde öğle, ikindi ve akşam namazları kazaya kaldığında, gece bir müddet geçince Resulullah (sav), Bilal-i Habeşi (ra)'ye ezan okumasını emrettiler. Hz. Bilal (ra) ezan okuyup ikamet edince, Peygamber Efendimiz (sav) ve ashab cemaat olarak önce öğle, sonra ikindi ve onu takiben akşam namazlarını kaza etmişlerdi.
914 - Soru: Kazaya kalan namazın "az" olması kaç vakitle sınırlıdır?
Cevap: Vitir namazından başka en az altı vakit olursa kazaya kalmış namazlar çok olarak kabul edilmekte; bundan daha aşağı olursa "az" kabul edilmektedir.
915 - Soru: Bir kimse üzerindeki birçok kaza namazını ödemek suretiyle hiç kazası kalmasa sahib-i tertip olur mu?
Cevap: Olmaz, zira "sakıt olan geri gelmez." O kimse, kaza namazının sayısını altı vakte çıkardığı zaman sahibi tertiplik onun üzerinden düşer ve bir daha geri gelmez.
916 - Soru: 12 yaşından 26 yaşıma kadar namazı kah kıldım kah bıraktım. Şimdi bu 14 senenin namazının hepsi kaza mı edilecek, yoksa tahmini bir hesapla kazaya kalan namazları çıkarıp kılabilir miyim, tavsiyeniz nedir?
Cevap: Kıldığınız yıllar ile namazı kılamadığınız seneleri kesinlikle biliyorsanız, bıraktığınız yıl ve ay kadar namaz kaza edersiniz. Aksi halde galip olan ihtimali dikkate alır ve o kadar kaza namazı kılarsınız. Zann-ı galibiniz de yoksa ihtiyaten 14 senelik kaza kılarsınız. Kılınmamış olanlar kaza edilmiş olur. Kılınmış bir namazın ikinci defa kaza edilmesi nafile yerine geçer.
917 - Soru: Biz, müsaade vermedikleri için öğle namazını kılamıyoruz. Bu sebeple, akşamdan sonra kaza ediyoruz. Bu olur mu?
Cevap: İş sahibinin keyfine tabi olarak, Allah'ın (cc) emrini terk veya tehir etmek asla doğru bir hareket değildir. Dünyevi bir menfaat için ahiret hayatinin saadetini ihmal etmek, tuğlayı alıp karşılığında altın vermek gibi zararlı bir alışveriş olur.
918 - Soru: Kazaya kalmış namazlar için neden ezan ve ikaamet okunmaktadır?
Cevap: Ezan ve ikaamet, vaktin sünnetini değil, namazın sünnetidir. Bu itibarla, vaktin çıkması ile terk edilemez (Nimetü'l-İslam, l. Kısım, s. 62)
919 - Soru: Bir kimsenin üzerinde, teşrik tekbiri getirilecek namazlardan biri kazaya kalmış olsa, bu namazı, kaza ederken teşrik tekbirini getirecek mi?
Cevap: Şayet kazaya kalmış bu namazı, teşrik tekbirlerinin getirildiği günler çıkmazdan önce kaza ederse tekbiri okuması gerekir. Bu günlerin çıkmasından sonra kaza etmesi halinde tekbirleri okumaz. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 558)
920 - Soru: Ben, çeşitli sebeplerden dolayı, namaz kılamadım. Namaz için defter tutuyorum. Geçirdiğim bu namazları kaza etmek istiyorum. Baştan itibaren mi kılmaya başlayayım, yoksa sondan mı?
Cevap: Her ikisi de olur. Fakat yaş ilerledikten sonra kazaya bıraktığımız namazların günahının daha fazla olacağını düşünerek sondan başlamak daha uygun görülmüştür.
921 - Soru: Bir kimse namazı kılıp kılmadığında şek etse ne yapması gerekir?
Cevap: Şayet vakit çıkmamış ise iade eder. Çünkü vakit çıkmış ve eda ettiğinde de şek vaki olmuştur. Eğer vakit çıktıktan sonra şekederse bir şey lazım gelmez. Zira vücubun sebebi olan vakit çıkmış, eda etmediği de tereddütlü olmaktadır. Müslümanın hali, namazı vaktinde kılmış olacağı istikametinde ağırlık kazanmaktadır.
922 - Soru: İmsaktan sonra, sabah namazının edasından önceki süre içinde nafile namaz kılmak caiz olmadığına göre, kaza kılmak caiz midir?
Cevap: İmsaktan sonra, sabah namazı vaktine kadar kaza namazı kılmakta hiçbir mahzur yoktur. Mekruh olan husus, bu vakit içerisinde nafile namaz kılmaktan ibarettir.
923 - Soru: Asıl namaz borcu, birinci kılınan namazla mı yoksa ikinci defa kılınacak namazla mı sakıt olmaktadır?
Cevap: Farz borcu, birinci namazla ödenmekte, ikinci namaz bunu tamamlamak için kılınmış olmaktadır.
924 - Soru: Düşman karşısında bulunan muhariblerin, durumun çok sıkışık olması sebebiyle namazlarını tehir etmelerine müsaade var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Bundaki cevazın, sadece harp halinde verildiği sanılmamalı ve "çok sıkışık bir harp hali" mazeretine göre verilmiş bir müsaade olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
925 - Soru: Kaza namazları için, vakit namazlarında olduğu gibi, belirli vakitler var mıdır? Diğer bir ifade ile, her kaza namazını kendi vakitleri içinde mi kaza etmek gerekir?
Cevap: Kaza namazının vakti kaza edildiği vakittir. Yani bu namazlar için belirli bir zaman yoktur. Öğlenin kazasını, öğle vakti içinde; ikindinin kazasını, ikindi vaktinde kılmak gibi bir mecburiyet yoktur. Kerahet vakitlerinin dışında ne zaman istenirse kılınabilir.
926 - Soru: Kaza namazı kılmakta iken, farz namazların kılınmasında mekruh olarak bilinen kerahet vakitlerinden biri girmiş olsa, kaza namazına bir zararı olur mu?
Cevap: Evet, olur. Namazı ifsad eder.
927 - Soru: Hepsinin sabah namazı kazaya kalmış bir cemaatin, bu namazı gündüz kaza etmeleri halinde kıraeti açıktan mı yoksa gizli mi okumaları gerekir?
Cevap: Eğer bu cemaat, kazaya kalmış namazlarını teker teker kılacak olurlarsa serbesttirler. Dilerse gizli, dilerse açıktan okuyabilirler. Bu hususta eda ile kaza arasında bir fark yoktur. Şayet bunlann kazaya kalan namazları, hep aynı günün namazı ise ve cemaatle kaza edecek olurlarsa imam olan zat açıktan okuyacaktır. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 141/10)
928 - Soru: Abdülkadir Geylani (k.s.) "Beş vakit namazların sünnetleri yerine kaza namazları kılıp, bir an önce kazadan kurtulmak gerekir" buyurmuş. Bu doğru mu?
Cevap: Bu büyük zatın eserlerinin tamamını incelemek fırsatını bulamadığımız için böyle bir sözü olup olmadığını söylememiz isabetli olmaz. Biz doğruluğunu, yani bu sözün ona ait bulunduğunu kabul ederek meseleye bu açıdan bakalım. Bu büyük zat, amelde Hanbeli mezhebindendir. Bu ifade mensup bulunduğu mezhebin görüşünü aksettirmektedir. Hanefi imamlarının görüşleri bunun karşısında değilse de, farklı durumdadır. Bu durumda geniş bilgi almak isterseniz, Ö. N. Bilmen'in Büyük İslam İlmihali'nin Namazlarla ilgili bölümünün 282. maddesini tetkik etmenizi tavsiye ederiz.
929 - Soru: Birkaç şahsın aynı namazları, (mesela yatsı) kazaya kalsa cemaatle kılabilirler mi?
Cevap: Evet, kılabilir ve imam olan kimse kıraeti açıktan ifa eder.
930 - Soru: Kişi cemaatle namaz kılıyorken gülse veya başka bir sebeple namazı ifsad etse kazasını kılması lazım geldiğini biliyoruz. Bir de var ki, müteaddit namazları geçmiş. Bunların kazası da farzdır. Ancak bunların hangisi daha faziletlidir dersiniz?
Cevap: Her iki halde namaz bozulmuş ve kazası gerekmiş olmaktadır. Ancak, yaşça büyük olanların terketmesinde suçluluk daha büyüktür. Bu bakımdan en son borç kalan namazdan kaza etmeye başlamak daha faziletlidir.
931 - Abdürrahim Fetvalarından: "Güneşin doğduğu, battığı ve istiva vaktinden gayri vakitlerde geçmiş namazları kaza etmek caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Sabah namazının sünneti, en kuvvetli bir sünnettir. Farz kılındıktan sonra, sabah namazının sünneti kaza edilmezse, güneş doğmadan kılınamayan sabah namazının farzı ise -kerahet vaktinin çıkmasından sonra ve öğleden önce kaza edilmesi halinde- sünneti ile birlikte kılınır.
932 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Öğleyi cemaatle kılan kimse, ilk sünneti kılamamış olsa, dört rekatı son sünnetten önce kaza eder" (H.Ec. 1/9)
933 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kazaya kalmış namazlarını kılmak istediğinde, miktarını bilmese, zannı galibi kadar namaz kaza eder" (H.Ec. c. 1/10)
Açıklama: Herhangi bir hususta, kesin bilgi olmadığı zaman tahminin ağır basan tarafı ile hareket edilmesi esastır. Bu noktadan hareket etmek suretiyle, kaza namazları galip bir kanaate göre kılınmış olur.