Bu şartlarda tarafsız haber olur mu?
- Ayrıntılar
- Kategori: İnsan ve hayat
- Gösterim: 1101
Medya üzerinden birçok insan kalem oynatıyor. Haber veren kalemler sadece gazeteler için çalışmıyor; siteler; bloglar, sosyal paylaşım alanları da haber yayınlıyor. Ancak bütün bu kalemler ya yorum yapıyor, ya da yapılan yorumları tekrar ediyor. Çünkü kaynak bilgi son derece sınırlı. Yurt içerisinden haber veren az sayıdaki ajansın yanında, yurt dışı haberleri bütün dünyada birkaç merkez tarafından organize ediliyor.
Uluslararası haberlerin serbest akışı ve dolaşımında ortaya çıkan dengesizlikler ve “tek yönlü akış” ciddi problem olarak karşımızda duruyor. Bu problemi oluşturan birkaç sebep var. Haberin, bilginin üretimi ve dağılımının endüstrileşmiş zengin ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru “tek yönlü bir akış” içerisinde olması, bunların başında geliyor.
Çünkü dünyada birkaç örgütün dışında pek çok ülke, uluslararası haber üretmek, dağıtmak, dış muhabir tutmak ve gelişmiş teknik donanımı kullanmak gibi konulara ne finans bakımından ne de teknik bakımdan yeterli imkana sahip değil.
Bu ve benzeri sebeplerden dolayı uluslararası haber akışı ve dağılımı konusunda iletişim dengesizliğinden en fazla zarar gören ülkeler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler. Bu ülkeler ekonomik ve teknolojik altyapısının yetersizliğinden dolayı dışarıdan gelen haber kaynaklarına bağımlı kalmakta, engel olmak istediğinde ise bunu başaramadığı gibi kendi sesini dünyaya da duyuramamaktadır. Dolaysıyla endüstrileşmiş ülkeler ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında, uluslararası haberlerin serbest akışı ve dolaşımında eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. Biri her hali ile taarruz halindeyken, diğerinde ise artık adı kalan sınırları bekleyen devletçikler karşımıza çıkmaktadır. Bu tablo ise haberin ve habercilerin güvensizliği gerçeğini bir problem olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Haberin güvensiz yüzünü “para” belirliyor
Son zamanlarda giderek artan ‘kâr’ ve ‘rekabet’ gibi kavramlar kitle iletişim araçları üzerinde de tesirini arttırmaktadır. Çünkü kitle iletişim kurumları önce uluslararası yayma başlamış, ardından uluslararası ticarete açılmış ve son olarak yeni teknoloji ile donatılmış pahalı aletleri kullanarak kamu hizmetinden ticari hizmete dönüşmüştür. Dolayısıyla bu gelişmeler, gelişmiş ülkeler medyasının büyük bir güç olarak yükselmesine ve küresel çıkarlarına olumlu yönden hizmet ederken, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerine olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dengesiz gelişme son yıllarda ülkeler arası iletişime kolaylık sağladığı kadar, siyasi karışıklığın yurt dışı sebeplerini oluşturma gibi problemleri de beraberinde getirmiştir.
Ancak, uluslararası iletişimden bahsetmek uluslararası ekonomi, siyasi ve kültürel problemlerin bir parçası olarak ele alındığında daha anlamlı ve bağlantılı olabilir. Mesela, dünya ekonomisinin felce uğradığı uluslararası bunalımlar, hayatın bütününü derinden etkilemiştir. Bu etkilenmeyi kontrol etmek için medya sistemine yeni düzenlemeler getirilmiştir.
Yeni iletişim ya da eski sömürge düzeni
1970′li yıllarda iletişim ağından gelecek etkileri kendi lehlerine düzenlemek isteyen ülkeler, dengeli bir düzen arayışı içine girmişti. Bunun sonucunda 1974 yılında Yeni Uluslararası Ekonomik Düzenin kurulmasını tavsiye etmişlerdi. Bunun yanı sıra 1970 yılında yapılan UNESCO Genel Kurulunda Yeni İletişim Düzeni tartışması başlamıştı. Bu tartışmaların asıl nedeni, uluslararası iletişimin ve haberlerin “tekyönlü akısı ve dağılımı” ile ilgili olmuştur. Tartışmayı yapanlar “Yeni Dünya İletişim ve Enformasyon Düzeni”, çalışmasından beklentilerini şöyle açıklamışlardır: “Enformasyonun içeriği ve akısında daha eşit ve daha adaletli bir dengenin kurulması, ulusal iletişimpolitikalarının ulusal düzlemdegerçekle$tirebilme hakkının sağlanması ve son olarak dagelişmekte olan beklentilerin ve olayların daha doğru ve çarpıtmadan yansıtabilecek uluslararası düzeyde “ikiyönlü enformasyon akw”nın gerçekleştirilmesini hedefleyen bir çabadır.”
Yeni İletişim Düzeni, uzun yıllardır tartışılan bir konudur. İktisadi konulardaki tartışmalar nasıl güçlü devletleri koruyan bir ekonomik düzen konusunu gündeme getirdiyse, iletişim konusundaki tartışmalar da uluslararası planda yine aynı iletişim düzeninin gerekliliğini gündeme getirmiştir. Gelişme yolundaki ülkelerin iletişim alanındaki dengesizliklerinin giderilmesi doğrultusunda gösterdikleri çabaları, gelişmiş ülkeler tarafından çeşitli yollarla engellenmeye çalışılmıştır.
İletişim yönünde görülen bu dengesiz birikim temeli, sömürgecilik ile sömürgeci devlet yönetimlerinin kurduğu sömürge iletişim düzeninden gelmektedir. 19. yüzyıllarda bir ülkeyi ya da ülkeleri sömüren pek çok Avrupa ülkesi, sömürgeci iletişim düzeni kurarak, gerek iletişimin alt yapısını, gerekse de haberlerin dağılımını kendi yönetimlerini sağlamlaştırmak için düzenlemişlerdir.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da ve dünyada, sömürgelerin tasfiyesi ile siyasi yapıda gerçekleşen değişiklikler sonucu, pek çok yeni devlet uluslararası siyaset sahnesine çıkmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısının belki de en önemli olayı 80′e yakın ülkenin bağımsızlıklarını kazanmasıdır. Bu sayede iki milyardan çok insan sömürgeciliğin baskısından kurtulmuştur.
Yeni siyasi sistemler kurulmakla beraber, eski sömürgeci ülkeye bağımlılık devam etmiştir. Enformasyon kanallarını sağlıklı bir biçimde kullanamama sonrasında enformasyon (bilgi) boşluğu oluşmuştur. Bu ülkelerde alt yapı bakımından bağımlılık sürerken, ellerinde imkan olmaması nedeniyle, enformasyon boşluğu daha da büyümüştür. Böylelikle, gelişmiş ülkelerden, az gelişmiş ülkelere gelen haberler nicelik ve nitelik yönünden artmış, az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere giden haber akımı büyük boyutlara ulaşamamıştır.
Enformasyon akışmdaki dengesizlik iletişim üzerine uluslararası tartışmaların başlıca konusudur. Ancak aynı dengesizlik kitap üretimi gibi kültürel hayatın yaşandığı her alanda mevcuttur. Dengesiz enformasyon akışı, bilgilerin muhtevasında, konu seçimlerinde, değer yargılarında aşikâr bir biçimde haberlerin seçiliş ve sunumunda, çevrilecek kitap tercihlerinde, radyo ve televizyon yayınlarında kapalı bir biçimde görülmektedir.
Dolaysıyla ekonomik güçleri sayesinde iletişim teknolojilerini geliştiren toplumlar haberlerin toplanması ve dağıtılması konularında büyük avantajlara sahiptirler. Özellikle İngiltere, Fransa gibi bir zamanların sömürgeci ülkeleri sömürdükleri ülkeler üzerinde haber ve kültür değişiminde baskındırlar. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD birçok alanda olduğu gibi iletişim alanında da öne geçmiştir.
İçeriği haberin patronları üretiyor
Serbest enformasyon akışının önündeki en önemli engel, dünyanın her tarafındaki basm-yaym kuruluşlarının dış haberler konusunda belli başlı birkaç büyük ajansa olan bağımlılıklarıdır. Aynı bağımlılık iletişim teçhizatının ana ve yedek parçaları ile her türlü geniş kapsamlı veriler de söz konusudur. Dünyadaki haber dağılımı, bu ajansların haber anlayışları, mali yapılarındaki zayıflık veya güç, teknoloji, rekabet ve birçok unsurun bir araya gelmesiyle oluşmaktadır.
Haber toplama ve iletmede, dünyada birkaç dev örgütün dışında hiçbir kitle iletişim aracı sistemi, dış muhabirler tutmaya ve onları hnanse etmeye yeterli değildir. Kısacası eski sömürgecilikteki yapı, yeni sömürgecilikte haber akışı yönüne büyük ölçüde yansımaktadır. Bu nedenle dünya, AP, Reuters, AFP, CNN, BBC gibi birkaç örgüte bağımlıdır.
Ajansa bağımlı medya özgür olabilir mi?
Özetle, uluslararası haber kaynakları dağıtıcıları gözüyle yansıtılan haberlerin güvenirliliği sorgulanmalıdır. Dolaysıyla, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin, uluslararası haberlere bağımlılıktan kurtulmaları ve uluslararası iletişimdeki bu temel problemlerin çözümü için, komşu ülkelerle ortaklaşa sosyal, kültür, siyasi ve ekonomik amaçlarına uygun iletişim politikaları belirlemeleri gerekir. Bu çözüm hem coğrahk, hem teknolojik bakımından haber ulaştırmada kolaylık sağlamış olur. Hem de iletişim imkânları konusunda da kısıtlamaları ortadan kaldırmış olur. Bunu başarmak ise, her ülkenin kendi gayretine bağlıdır. 21. yüzyılda yaşanmakta olan değişme ve gelişmeleri çok iyi kavramak, mevcut ekonomik veya teknolojik problemlerden ve yayında taklit etmelerden kurtulmalı, kendi milli yayın politikalarını oluşturmalı ve geliştirmelidirler. Bunlar olmadığı müddetçe insanlar, medyanın kendilerine söylediği “özgür medya” yalanma kanmamak, bu şartlarda özgür medyanın olamayacağını bilmelidirler.
Tarafsız Medyanın Adil Olmayan İlkeleri
1. Dünyada dolaşan haberlerin çoğu birkaç haber ajansı tarafından üretilmektedir.
2. Uluslararası ajanslar ve televizyonlar iletişim uydularından yerli ajanslardan daha fazla faydalanmaktadırlar.
3. Teknolojik gelişmeler bütün ülkelerde aynı hızı göstermediğinden, hadiseleri anında takip edebilmek dış kaynaklara bağımlı olmakla mümkündür.
4. Dünyada birkaç kuruluşun dışında hiçbir medya sistemi, dış haberler konusunda muhabir tutmaya ekonomi bakımdan yeterli değildir.
5. Uluslararası haber kaynaklarının zaman geçtikçe adil davranmamakta ve güvenilmez hale gelmektedir.
Mesela, azgelişmiş ülkelerin sosyal ve ekonomik kalkınma yönünde gösterdikleri çabaları veyayurtiçi başarıları dünya medyasındayansıtılmamaktadır. Bunun tersine dünya ülkelerinin askeri darbe, iç savaş, hastalık,yoksulluk, sel, deprem, açlıkgibi olumsuz konularını ele alarakgündem oluşturulmaktadır.
Dolayısıyla bu tür haberler (abartılı ya da yanıltıcı) dünya ülkelerinin tanıtımı ve imajı açısından son derece zararlı sonuçlar vermektedir.
6. Uluslararası haber kaynakları tarafından en fazla dış haberlere konu olan ülkeler: Irak, İran, Filistin, Afganistan ve diğer bazı Asya ülkeleridir.
Bu maddeler sadece burada kalmamakta, en kötüsü eski sömürgeci yeni kendine güçlü dedirten devletler uluslararası haber kaynakları ile değerli, değersiz kurbanlarını seçerek gündem oluşturmakta, gizli yayın politikalarını sürdürmektedirler. Bunun yanı sıra dünya haberleri, okur-izleyici kitlesine uluslararası haber kaynakları dağıtıcıları gözüyle yansıtılmakta ve yansıtılmaya devam etmektedir.
Gülzade Kali / insanvehayat