Ömer Muhtarın son sözleri

Yaradan; onu, istila kuvvetlerinin çizmeleri altında bir vatanın insanlarına dünyevi kazançlar ile değişilmeyecek bir “şeyi” göstermek için gönderdi ve sömürgecilere karşı dâhilik ve iman ile savaşarak tüm dünyaya vatan bilinci ve iman gücü dersi verdirdi.

- 19. yüzyılda Kuzey Afrika’da teşekkül eden Senusi hareketi, içindeki dinamizm sayesinde sömürgecilere karşı Afrika Müslümanlarının nefesini her an diri tutmuştu. Ve o, bu hareketin erleri birer birer kaçarken dimdik ayakta durmayı başarmış, İslami diriliş tarihinin mücadele ve mücahede kanatlarının her ikisinde bitimsiz azmi göstermiştir. Libya’daki direnişini öncüsü ve sembolü olmuştur.

Devamını oku: Ömer Muhtarın son sözleri

Fransız yazardan ilginç tesbitler

http://www.enfal.de/os-arma.gifFransız yazar Claude Ferrere’den tarihle ilgili hayret verici ifadeler:
“Size tuhaf birşey söyleyeceğim: Günümüzün cumhuriyetçi Türkleri, kendilerini Bayezid’in torunları değilde Timurun torunları sayıyorlar.
Cumhuriyet donanmasında bir zırhlı var. Almanların eski ‘Goben’ zırhlısı… Bu geminin adını değiştirmek ve milli bir isim vermek gerekti.Çok haklı olarak ‘YAVUZ SELİM’ adı teklif edildi.Ama çankaya hükümeti buna razı olmadı. Kısaca ‘YAVUZ’ denmesini uygun buldu.

Devamını oku: Fransız yazardan ilginç tesbitler

İsrailin 74 yıllık ömrü mü kaldı?

http://www.analizmerkezi.com/d/news/15221.jpg1948 yılında kurulan İsrail’in ömrünün İbrani takvimiyle 76, miladi takvimle ise 74 yıl olduğu ifade ediliyor. Bu keşif Tevrat’a da dayandırılıyor veya isnat ediliyor. Bilindiği gibi, İbrani takvimi de şemsi değil kameridir. Kameri olan İsrail takvimi şemsi takvim karşısında üç yılda bir ay ileri atmaktadır. Bunu şu şekilde izah etmek mümkündür: İsrail takvimine göre 3 yıl 36 ay olup bu süre şemsi takvimde 35 aya düşmektedir.

Devamını oku: İsrailin 74 yıllık ömrü mü kaldı?

Ayasofya bir Osmanlı mâbedidir

1453’te İstanbul’u fetheden Osmanlılar, şehri ve Ayasofya’yı harabe halde bulmuşlardı.
Muhteşem mozaiklerinin çoğu yağmalanmış, altın, gümüş gibi değerli madenler, bir zamanlar Bizans’ı kurtarmak için İstanbul’a gelen Haçlılar tarafından bölüşülmüştü. Kubbesinin tepesindeki altın haç bile çalınmıştı.

Müverrih Tursun Bey, görgü şahidi olarak, fethin Ayasofya’sını şöyle anlatıyor:

“Onun rahnesine (bozulan yerlerine) taş koyacak bir mimar kalmamış, mamur olarak sadece bir kubbesi kalmıştı. Padişah-ı Cihan bu binayı harab ve yebab (yıkık) görünce, ahır harap olmasun deyü tamirini ve bakımını emretti.”

Devamını oku: Ayasofya bir Osmanlı mâbedidir

21. Asırda Osmanlı olmak

Osmanlı adasının önce zihinlerimizdeki zincirlerinden kurtarılması gerek. Kabul edelim ki, bize sığmayan, fazla gelen, ateşteki tencere gibi kenarından taşan bir tarafı var bu adanın. Çapını 777 bin kilometrekare içerisinden algılamaya çalışmak, cüssesini Anadolu platosuna sıkıştırarak anlatmaya kalkmak, sırtına modern şablonlar giydirmek, efsanedeki zalim Prokrust gibi o görkemli tabloyu kırpıp fakir dolaplarımıza tıkmak anlamına gelir. Prokrust da, tıpkı bizim gibi, standart ebatlardaki yatağına, uzun gelenlerin bacaklarını kırarak, kısa gelenlerin de gövdelerini de uzatarak yatırmıyor muydu?

Devamını oku: 21. Asırda Osmanlı olmak

Selimiye Camii, UNESCO listesine giriyor

Selimiye Camii, UNESCO listesine giriyor
Edirne'de 2. Selim'in 1568 yılında Mimar Sinan'a yaptırdığı Selimiye Camii, UNESCO Miras Listesi'ne giriyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Selimiye Camii'nin UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmek üzere olduğu müjdesini verdi.

Selimiye Camii ile ilgili dosyanın üst komiteye olumlu bir raporla sunulduğunu belirten Bakan Günay, 19 Haziran'dan sonra Selimiye'nin kalıcı listede yer alacağını, bunun müjdeli bir haber olduğunu söyledi.

Devamını oku: Selimiye Camii, UNESCO listesine giriyor

Çorum'da üç sahabe mezarı

Çorum'da üç sahabe mezarıÇorum'da Anadolu'ya islam yaymak için gelmiş üç sahabenin mezarı var.

Çorum’un Hıdırlık adıyla anılan mahallinde bulunan küçük bir tepe üzerinde üç sahabe türbesi bulunmaktadır. Bu sahabelerin Süheyb-i Rumi, Ubeydi Gazi ve Kerebi Gazi oldukları rivayet edilmektedir. Suheybi Gazi ve Ubeydi Gazi türbeleri Sultan Abdülhamit döneminde yeniden inşa edilen Hıdırlık Camii (1899) batı bitişiğinde yer alırken, Kerebi Gazi 50 metre kadar camiin batısında ayrı bir bina içerisinde yer almaktadır.

Devamını oku: Çorum'da üç sahabe mezarı

Koku kültürü 2

Önceki yazımızda dedik ya dostlarım, Avrupa insanının yıkanmayı “günah” saydığı yıllarda, Osmanlı insanı, şehirleri hamamlarla donatıyor, haftada birkaç kez yıkanıyordu...

Sonunda yıkanmamaktan kaynaklanan dayanılmaz vücut kokusunu gidermek için Fransızlar parfümü icat ettiler...
Malum: Her icat bir ihtiyaçtan doğar...

Yıkanmamaktan kaynaklanan kötü kokuları giderme ihtiyacının ürünü de parfüm oldu: Fransızlar parfümü icat ettiler...
Fakat saraylardaki ve evlerdeki kötü kokularla nasıl baş edeceklerdi?

Devamını oku: Koku kültürü 2

Osmanlı'ya ihanet eden aileyi saran lanet çemberi

Kimi İslam ülkelerindeki hareketlilikler uzmanların dilini sonunda çözmüş görünüyor. Yerlisi yabancısı aynı şeyi vurguluyor: Bu olaylar, Osmanlının arkasında bıraktığı büyük boşluğun hâlâ doldurulamadığını gösteriyor.
 
Peki Osmanlı Devleti 90 küsur yıl önce tarih sahnesine veda etmemiş miydi? 21. yüzyılda hâlâ Osmanlının tasfiyesinden nasıl söz edilebilir? Yoksa bir hayalet midir karşımıza ikide bir çıkan?
 
Çağdaş Fransız filozofu Jacques Derridanın sözünü ettiği türden bir hayalet belki. Filmlerden biliyoruz: Cenazesi kurallara uygun defnedilmemişse ölünün ruhu vârislerine musallat olur. Ta ki usulüne uygun olarak defnedilinceye ve rahatsızlık duyduğu unsur ortadan kaldırılıncaya kadar.

Devamını oku: Osmanlı'ya ihanet eden aileyi saran lanet çemberi

Koku kültürü

Isparta konferansıma (ben yabanın malı “konferans” yerine her şeyiyle “bizden” olan “muhabbet” kelimesini tercih ederim) gelenlere kapıda gülsuyu ikram edildiğini görünce, çoktan unuttuğum bir kültürü hatırladım: “Koku kültürü”nü... 1851’de Londra’da düzenlenen “I. Uluslararası Fuar”a Osmanlı’nın gönderdiği ürünler arasında “koku koleksiyonu”nun olması ve bu koleksiyondan İngiliz basının övgüyle söz etmesi, bu konuda bir fikir verebilir.

Edirne sabunu bu sergide “nefaset ödülü” almıştı. Benzer bir fuar da 1855 yılında Paris’te düzenlendi. Osmanlı, uluslararası bu fuara çeşitli ürünlerin yanı sıra bir “koku standı” da açtı. Parisli kadınlar tarafından stand âdeta yağmalandı.

Devamını oku: Koku kültürü

Bir Osmanlı Klasiği "Sadaka Taşı"

Bir zamanlar bir gelenek vardı. Hem de öyle güzel bir gelenek ki parası olanlar ihtiyacı olanlar için şehrin, kasabaların belirli yerlerine yerleştirilmiş “Sadaka Taşı” na kimse görmeden yardımını bırakırdı. İhtiyacı olanda gelip alırdı.

Bu sessiz dayanışma da bir çok değerlerin yok olması gibi tarihin sayfalarına gömülmüş.

Sadaka taşları Osmanlı dönemi sosyal hayatının en önemli icatlarından biridir. Dinimiz hali vakti yerinde olanların fakirlere yardım etmelerini, bu yardımların gizlice verilmesini ve alanların rencide edilmemesini gerektirir.

Sadaka taşlarının kullanımı yapılan iyiliklerin başa kakılmaması ve muhtaç insanların da ezilmemesi için çok iyi bir yoldur. Osmanlı döneminde sadaka taşı kullanımı oldukça yoğundur.

Devamını oku: Bir Osmanlı Klasiği "Sadaka Taşı"

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.