Büyük İslam İlmihali
Tilâvet Secdesi ile İlgili Meseleler
- Ayrıntılar
- Kategori: Bİİ- Namaz Kitabı
- Gösterim: 2971
Kur'an-ı Kerim'in sûrelerinde ondört secde âyeti vardır ki, bunlardan birini okuyan veya işiten her mükellef için bir secde gerekir. Şöyle ki:
Tilâvet secdesi niyeti ile, eller kaldırılmaksızın "Allahü Ekber" denilerek secdeye varılır. Üç kere "Sübhane Rabbiye'l-alâ" veya bir kere: "Sübhane Rebbena in kâne vadü Rabbina lemef'ûlâ" denilir. Ondan sonra "Allahü Ekber" denilerek kalkılır.
Tilâvet secdesinin rüknü, yüce Allah'a saygı ve tevazu gösterip secdeden kaçınanlara aykırı davranmak için alnı yere koymaktır: Fakat namaz içinde rüku ve hasta olan için imâ da aynı maksadı yerine getirdiğinden tilâvet secdesi yerine geçer. Bunlar aşağıda açıklanacaktır.
Tilâvet secdesine ayaktan yere inilmesi ve bu secdeden baş kaldırırken ayağa kadar kalkılması ve böyle kalkarken: "Gufraneke Rabbena ve ileyke'l-masîr" denilmesi müstahabdır. Bu secdeye gidilirken veya bundan kalkılırken alınan tekbirler de müstahabdır. Asıl secde ise, vacibdir.
(Üç İmama göre, Tilâvet Secdesi sünnettir.)
Tilâvet secdesini yapacak kimsenin abdestsizlikten ve pisliklerden temiz, avret yerlerinin örtülü ve kıbleye yönelik bulunması şarttır.
Tilâvet secdesi, secde âyetini okuyan bir mükellef için vacib olduğu gibi, bunu dinleyen bir mükellef için de vacibdir. İster dinlemeyi kasdetmiş olsun, ister olmasın, bu secdeyi yapar ve bu secdeyi yapmakla sevaba erer. Yapmayan da vacibi terk ettiğinden günaha girer.
Mümeyyiz bir çocuğun (henüz bulüğ çağına ermeyen yetişkin bir çocuğun), cünûbun, hayız veya nifas halinde olan kadının, bir sarhoşun veya müslüman olmayan birinin okuyacağı bir secde âyetini işiten her mükellefe de tilâvet secdesi vacib olur. Çünkü bunların bu okuyuşları, sahih bir okuyuştur. Müslüman olan bir cünûb veya sarhoş da, okuyacağı veya işiteceği bir secde âyetinden dolayı secde ile mükellef olur. Bunlar temizlendiği ve akılları başlarına geldiği zaman bu secdeyi yapmaları gerekir. Fakat hayız ve nifas halinde bulunan bir kadının ne okuyacağı, ne de işiteceği bir secde âyetinden dolayı ona tilâvet secdesi gerekmez. Çünkü bunlar bu halde namaz ile mükelef değillerdir.
Uyuyanın ve deli olanın okuyacakları secde âyetinden dolayı işitenlere, sahih olan görüşe göre tilâvet secdesi gerekmez. Kendileri de bu secde ile mükellef olmazlar. Çünkü bunların okumaları ve işitmeleri bir niyete ve tayine bağlı değildir. Fakat sahih kabul edilen diğer bir görüşe göre, uyku halinde secde âyetini okuyana, sonradan secde âyeti okuduğu haberi verilince, ona tilâvet secdesi vacib olur. İhtiyat olan da budur.
Öğretilen kuşlardan veya ses yansımasından veya sesleri ileten fonograf ve teyp gibi cihazlardan işitilen bir secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi vacib olmaz. Fakat sahih görülen diğer bir görüşe göre, kuşlardan işitilen secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi gerekir. Çünkü işitilen Allah kelâmıdır. İhtiyata uygun olan da budur.
Radyoya, gelince, bu sesi yansıtmaktan ziyade nakil sayılmaktadır. Kasde bağlı olarak okunan şeylerin hemen aynını nakletmektedir. Bundan işitilen sesler, ses yansıması gibi, sade bir benzeyişten ibaret değildir. Bunun için radyo aracılığı ile işitilen bir secde âyetinden dolayı secde edilmesi vacib olsa gerektir. Vacib olmasa bile, secde edilmesinde bir sakınca olmadığından her halde secde edilmesi ihtiyata uygundur ve Kur'an-ı Kerime bir saygı ve hürmeti gösterir.
(Şafiî'lere göre, tilâvetin meşru ve kasde bağlı olması şarttır. Bunun için cünûbun okumasından dolayı veya rüku halinde Kur'an okumak meşru olmadığı için burada Tilâvet secdesini gerektiren âyeti okumakla ne okuyana, ne de dinleyene tilâvet secdesi sünnet olmaz. Yine yanılarak meydana gelen veya öğretilmiş kuşlardan veya bir aletten işitilen bir tilâvetten dolayı da, niyete bağlı olmadığı için, secde edilmesi sünnet değildir.)
Tilâvet secdesi âyetinin hecelenerek okunması ile veya yalnız yazılması ile veya telâffuz edilmeksizin yalnız yazısına bakmakla tilâvet secdesi gerekmez. Çünkü bu hallerde okuyuş yoktur.
Bir secde âyetinin secdeyi gösteren ile, bunun evvelinden veya sonundan bir kelime daha eklenip beraberce okunsa veya dinlenmiş olsa, sahih olan görüşe göre secde gerekir. Diğer bir görüşe göre, secde âyetinin çoğu okunmadıkça secde vacib olmaz.
Secde âyetini işitmeyen bir mükellefe tilâvet secdesi vacib olmaz. âyet, bulunduğu mecliste okunmuş olsa bile hüküm aynıdır.
Bir secde âyeti olduğu gibi arabça okunursa, her işiten mükellefe bunun secde âyeti olduğu bildirilince, secde etmesi ittifakla vacibdir. Fakat bir secde âyetinin Farsça olan tercümesi okunacak olsa, bunu işittiği halde anlamayan kimseye sadece bildirmekle tilâvet secdesi vacib olmaz. Bu hüküm iki imama göredir. İmam Azam'a göre, bunun bir secde âyeti tercümesi olduğu haber verilirse, tilâvet secdesi vacib olur. İmam Azam'ın bu meselede iki imamın görüşüne döndüğü rivayet ediliyor. İtimat da bunun üzerinedir. Fakat bu secde âyetinin tercümesini okuyana secde etmesi ittifakla ihtiyat yönünden vacib olur. Bunu anlasın, anlamasın fark etmez.
Bir secde âyeti gerçekten veya hüküm bakımından bir sayılan bir mecliste tekrarlanarak okunsa, bir defa secde edilmesi yetişir. Fakat başka başka secde âyetleri okunursa veya meclis hakikaten veya hükmen değişirse, her okunan âyet için başka bir secde gerekir.
Bir mescid gibi muayyen bir yerde iki defa okunan bir secde âyetinin meclisi gerçekten bir bulunmuş olur. Gelenek bakımından bir mekân sayılan yerlerin cüzleri arasında beraberlik de hüküm bakımından bir birliktir. Meclisin gerçekte değişmesi de, bir odadan diğer bir odaya geçmiş olmak gibidir. Hüküm bakımından değişiklik ise, mescid veya bir oda gibi bir yerde secde âyeti okunduktan sonra orada başka bir işe başlamakla meydana gelir. Secde âyeti okunduktan sonra, üç kelime kadar konuşulması veya üç adım kadar yürünülmesi veya bir şeyden üç lokma yenilmesi veya bir sudan üç yudum içilmesi gibi...
Meclisin değişikliği, okuyucuya göre, kendisinin meclisi değiştirmesiyle, dinleyiciye göre de, onun meclisi değiştirmesiyle meydana gelir. Doğru olan budur. Bunun için bir meclis, bir şahsa göre bir sayıldığı halde, diğer bir şahsa göre değişmiş olabilir.
Tilâvet secdesi hususunda gemi, bir oda gibidir. Yürümekte olan araba veya bir hayvan üzerinde bulunuluyorsa, meclis daima değişmiş sayılır. Bunun için araba veya hayvan üzerinde namaz halinde olmaksızın tekrarlanacak bir secde âyetinden dolayı tekrar sayısınca tilâvet secdesi vacib olur.
Tilâvet secdesi yapmak için, okuyanın öne geçirilmesi, dinleyenlerin de onun arkasında saf tutmaları ve ondan önce secdeye varmayıp secdeden de kalkmamaları müstahabdır. Buna aykırı olarak bulundukları yerlerde secdeye varmaları ve secdeden daha önce kalkmaları da mekruh değildir. Çünkü bunların hepsi tek başına secde etmekle sorumludur.
Tilâvet secdesi için niyet etmek şarttır; fakat tayin şart değildir. Bu bakımdan birkaç secde âyetini okumuş veya dinlemiş olan bir kimse, bunların sayısınca tilâvet secdesi niyeti ile secde eder; fakat hangi secdenin hangi secde âyetine ait olduğunu belirlemez. Bu tilâvet secdesine namaz içinde yalnız kalb ile niyet edilir. Namaz dışında ise dil ile de niyet edilmesi sünnettir.
Vacib olan tilâvet secdesini hemen yerine getirmek zorunluluğu yoktur. Secde âyeti okunur okunmaz hemen secde edilmesi gerekmez. Bu secde uzun bir zaman sonra da yapılabilir. Yine eda olur, kaza sayılmaz. Kabul edilen hüküm budur. Bununla beraber, bir zaruret olmadıkça geciktirilmesi tenzihen mekruhtur. Namaz içinde ise, hemen yapılması vacibdir; çünkü bu, artık namazdan bir cüz olmuştur. Namaz dışında kaza edilemez. Bunu, secde âyeti okunduktan sonra üç âyetten sonraya bırakmamak gerekir. Bu mesele, aşağıdaki meselelerderi açıklığa kavuşacaktır. İmam Ebû Yusuf'a göre, tilâvet secdesi namazın dışında da hemen yapılması vacibdir.
Secde âyeti okununca, hemen secde edilmesi mümkün olmadığı zaman okuyan ve dinleyenlerin: "Semi'nâ ve eta'nâ ğufraneke Rabbena ve ileyke'lmasîr" demeleri müstahabdır.
Namazda kıyam halinde secde âyeti okununca, bakılır: Eğer bundan sonra üç âyetten çok okunmazsa, yapılacak rüku veya secde ile bu tilâvet secdesi de yerine getirilmiş olur. Gerek buna niyet edilmiş olsun ve gerek olmasın. Fakat tercih edilen görüşe göre, rüku ile olabilmesi için tilâvet secdesine niyet etmek lâzımdır. Fakat üç âyetten çok okunacaksa, bu secde âyetinden dolayı hemen sadece onun için rüku veya secde edilmesi gerekir. Secde yapılması daha faziletlidir. Namazın rüku ve secdesi ile bu secde yapılmış olmaz. Yalnız üç âyet okunacağı zaman ihtilâf vardır. Tercih edilen görüşe göre, bu secdenin hemen yapılma hükmü kalkmaz, namazın rüku ve secdesi ile bu tilâvet secdesi yapılmış olur.
Secde âyetini namaz içinde okuyan kimse, dilerse okuyacağı âyetlerin sayısına bakmaksızın hemen "Allahü Ekber" diye tilâvet secdesine varır. Tilâvet secdesi niyeti ile yalnız rükua varması da yeterlidir. Ondan sonra tekrar ayağa kalkar ve birkaç âyet daha okur. Ondan sonra namazın rüku ve secdelerini yapar, namazına devam eder. Eğer bir sûreyi bitirmiş ise, diğer bir sûreden birkaç âyet okur; çünkü tilâvet secdesinden kalkar kalkmaz böyle birkaç âyet okumadan namazın rüku ve secdesine gidilmesi mekruhtur. Namazın dışında ise, yalnız rükuda bulunarak tilâvet secdesi yapılmış olmaz. Çünkü tilâvet secdesi bir tazim ifadesidir, bir emri yerine getirmenin alâmetidir. Bunlar, namaz içinde rüku ile yerine getirilmiş olursa da, namaz dışında rüku ile yapılmış olamazlar.
Cemaatle namaz kılındığı zaman, imam olan zat, yukarıdaki meselede açıklandığı gibi, öyle rüku ile tilâvet secdesine niyet etmemelidir. Çünkü cemaat bunun farkına varamayacaklarından, böyle bir niyette bulunmamış olurlar. Bu takdirde de tilâvet secdesi onlardan düşmez. Bu durumda imamın selâmından sonra cemaatın tilâvet secdesi yaparak ondan sonra tekrar teşehhüdde bulunmaları gerekir ki, bunu da herkes yapamaz.
Secde âyeti bir namazda tekrarlansa, sahih olan görüşe göre, yalnız bir tilâvet secdesi gerekir. Bu tekrarlanma ister bir rekatta ve ister başka başka rekatlarda olsun fark etmez. Çünkü meclis birdir.
Bu mesele imam Ebû Yusuf'a göredir. İmam Muhammed'e göre, başka başka rekatlarda tekrarlansa, tilâvet secdesi de tekrarlanır, meclis değişmiş sayılır.
İmam secde âyetini okuyup secdeye varmakla cemaat, imamın rüku ve secdeye vardığını sanarak rüku ve secdeye varsalar, bununla namazları bozulmaz; fakat bir secde daha yapsalar bozulur.
İmamın cuma ve bayram namazlarında ve emsali cemaatın kalabalık olduğu namazlarda ve gizlice kıraat yapılacak namazlarda secde âyetinin okunması mekruhtur. Çünkü cemaatın şaşırmasına sebebiyet verilebilir. Ancak secde âyeti okunan surenin sonuna rastlamış olursa kerahet olmaz. O zaman namazın secdeleri ile tilâvet secdesi eda edilmiş ve engel kalkmış olur. Bu durumda imama uygun düşen, bu namazın rüku ile tilâvet secdesine niyet etmemektir. Tâ ki, bu vecibe namazın secdeleri ile bütün cemaat tarafından da yerine getirilmiş olsun:
Mesbuk ayağa kalktıktan sonra imam tilâvet secdesini hatırlayarak yapacak olsa, bakılır: Eğer mesbuk henüz secdeye varmamış ise, tilâvet secdesi için imama uyar, secdeye varır. Ondan sonra ayağa kalkarak kalan namazını tamamlar. Eğer imama uymazsa, namazı bozulur. Fakat secdeye varmış ise, artık imama uymaz. Eğer uyarsa, namazı bozulur.
Misafire uyan bir mukîm, misafirin yapacağı tilâvet secdesine iştirak eder. Sonra kalkıp namazını tamamlar. Eğer kendi başına kılacağı rekatlarda da bir secde âyeti okuyacak olursa, bundan dolayı da ayrıca secde etmesi gerekir.
Bir kimse namaz kılarken rüku, secde veya kade (oturuş) halinde veya imama uymuş olduğu halde onun arkasında secde âyetini okusa; ne kendisine, ne imama ve ne de bu imama uyan diğer cemaata tilâvet secdesi vacib olmaz. Çünkü namaz kılanlar, bu halde Kur'an okumaktan menedilmişlerdir. Bunların okuyuşu hükümsüzdür. Fakat bu okuyuşu dışardan duyanlara tilâvet secdesi gerekir. Bunlar gerek başka bir namazda tek başına veya topluca bulunmuş olsunlar ve gerek olmasınlar. Çünkü bunlar o yasaklık ve engel dışında kalmış olurlar.
Namaz içinde okunan secde âyetinden dolayı; namazı bitirdikten sonra secde edilemez. Çünkü bu secde, yukarıda da işaret olunduğu üzere namazın bir cüz'ü olmuştur; artık ondan ayrılamaz. Fakat namazda bulunan kimse, namazda bulunmayan bir kimsenin okuduğu secde âyetini işitecek olsa, namazını kıldıktan sonra secde eder. Daha namazda iken secde etmesi yeterli olmaz. Bununla beraber secde etse, bununla namazı bozulmaz.
Nitekim namazda okunan bir secde âyetini, dışardan işiten bir mükellef için de, namaz dışında secde etmek gerekir. Şu kadar var ki, bu mükellef, o secde âyetini okuyan kişiye uyar, onunla beraber bu secdeyi yaparsa, bu görevi yapmış olur. Eğer o secde yapıldıktan sonra, o rekatta uyarsa bu secdeyi o imamla beraber hükmen yapmış sayılır. Artık ne namazın içinde, ne de dışında tilâvet secdesi yapması gerekmez.
Hasta iken veya bir arabaya veya bir hayvana binmiş iken secde âyetini okuyan veya dinleyen bir mükellefin işaret sureti (ima) ile tilâvet secdesi yapması caizdir. Fakat bir mükellefin binici olmadığı halde, okuduğu veya dinlediği bir secde âyetinden dolayı bir özrü bulunmadıkça, binici olduğnz halde işaret (ima) ile secde etmesi caiz olmaz.
Secde âyetini, hazır olanlar secde için hazırlıklı iseler aşikâre olarak, hazırlıklı değillerse gizli okumak müstahabdır. Bunda cemaata karşı bir şefkat vardır.
Bir sûre okunup da, içindeki secde âyetinin bırakılması mekruhtur. Çünkü bu, secdeden bir nevi kaçınmak demektir. Yalnız secde âyetinin okunup da sûredeki diğer âyetlerin okunmamasında ise, kerahet yoktur. Fakat müstahab olan, fazilet ve tercih kuruntusunu kaldırmak için, secde âyeti ile beraber bir veya birkaç âyetin de okunmasıdır.
On dört secde âyetini bir mecliste okuyup her biri için okudukça ayrı bir secde yapan ve hepsini okuduktan sonra umumuna birden ondört secdede bulunan zatın dünya ve âhiret işlerinde kendisine üzüntü ve keder verecek hususta, Yüce Allah'ın onu koruyacağı rivayet olunmuştur.
Namazı bozan şeyler, tilâvet secdesini de bozar. Daha tilâvet secdesinden kalkmadan meydana gelen abdestsizlik ve konuşma veya kahkaha ile gülme gibi... Ancak bu secdedeki kahkaha ile abdest bozulmuş olmaz ve kadınların da erkeklerle aynı hizada bulunmaları bu secdeyi bozmaz.