Emanet ve Ehliyet

FERÂİZİ İCRÂ MEMURU (KÂSIM) VE VAZİFESİ

1924 Akil-baliğ olan vârislerin aralarında anlaşarak; mirâsı taksim etmeleri mümkündür. Çünkü hak kendilerine âiddir. Buna "Rizâen Taksim" adı verilir. Ferâize göre taksimin ne şekilde yapılacağını bilmiyorlarsa; ehil olan bir âlime müracaat ederek, meselenin çözümünü talep edebilirler. Esasen taksimin sebebi; ortakların (veya ortaklardan sadece birisinin) hissesinden faydalanmak arzusudur. Esasen vârislerden; taksim hususunda talep olmazsa, mesele atıl kalır.(57) Vârisler arasında; terikenin paylaşılması hususunda ihtilâf çıkarsa ne olacaktır? İşte bu noktada "Kazâen taksim" hadisesi gündeme girer.(58) Ferâizi icrâ memuru (Kâsım) mirâs davalarında mü'minlerin ihtilâflarını hükme bağlayarak kadı'ya yardımcı olur. İmam-ı Şafii (rha) "Kâsımlar; (Ferâizi icrâ memurları) hâkimler gibidirler"(59) diyerek, kazâ fonksiyonunu yerine getirdiklerine işâret etmiştir.
1925 Sahabe arasında; "Ferâiz" hususunda Hz. Zeyd b. Sabit (ra)'in mütehassıs olduğu bilinmektedir. Gerek Hz. Ömer (ra)'in, gerek Hz. Osman (ra)'ın hilâfeti döneminde; Medine'de kadılık görevini yürüten ve mirâs hususundaki ihtilâfları hükme bağlayan Zeyd b. Sabit (ra)'in bu sahadaki ilmi, tecrübeyle gelişmiştir. Hz. Ali (ra)'nin; Hz. Abdullah b. Yahya El Kindi (rha)'yi ferâizi icrâ memurû (Kâsım) tâyin ederek, "Beytülmal'den"maaş bağladığı sabittir.(60) Esasen mirâs meselesindeki ihtilâfların kazâ ile ilgili olduğu gizlenemez. Hanefi fûkahası: "Vârislerin müracatı ve müvafakatı ile taksim câiz olur. Çünkü hak onlara âiddir. Aylığı "Beytül'mal"den verilmek üzere; ferâizi icrâ memuru (Kâsım) tayin etmek müstehabtır. Zira essah olan kavle göre; taksim kazâ görevi cinsindendir. Bu ihtilâfın tamamen ortadan kaldırılması içindir. Böyle olunca Kadı'nın (Hâkim'in) aylığına benzer. (Yani "Beytülmal"den verilir) İmam-ı Azâm Ebû Hanefi (rha)'ye göre; vârislerin sayısına göre ücretle kâsım'ı (Ferâizi icrâ memurunu) tâyin etmek de sahihtir. Zira menfaat hassaten onlar içindir"(61) hükmünde ittifak etmiştir. İmam-ı Şafii (rha)'ye göre de; ferâizi icrâ memuru (Kâsım) "Beytülmal'den" maaşını alır.(62)
1926 Kâsım'da (Ferâizi icrâ memurunda) aranan vasıflara gelince; kazâ işleriyle meşgul olan kimsede (Kadı'da) aranan her özellik her kâsım'da da aranır.(63) Günümüzde; ferâiz sahasında ilmi olan kimselere, vârislerin mürâcaatı esastır. Mirasın nasıl taksim edileceği hususunda; bir-çok eserde, yeterli bilgi vardır. Fakat bunların pratiğe uygulanması, sanıldığı kadar kolay değildir. Nitekim Hz. Ömer (ra)'e ferâiz konusunda bir sual tevcih edilmiş; kendisi müctehid olduğu halde, meselenin çözümünü Hz. Zeyd b. Sabit (ra)'e havale etmiştir. Bir belde de; Ferâiz ilmine vakıf birden fazla kimse varsa, tamamından faydalanmak da mümkündür.
1927 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ferâizi (Kur'an'da bildirilen) sâhiplerine veriniz. (Bunlardan) Geri kalan mal ise; asabeden en yakın olan er kişiye âiddir"(64) buyurduğu bilinmektedir. Mûrisin bıraktığı mal, sırasıyla şu kimseler arasında taksim olunur.
1. Ashab-ı Ferâiz!.. Kitap, sünnet ve icmâ ile, payları kat'i olarak bilinen vârisler.
2. Asabe!..
3. Hisselerinden başka kalan malı da red yoluyla alan kimseler.
4. Zevi'l erham
5. Mevlâ'l muvâlat
6. Kendisi üzerinde neseb ikrar olunan kimse (Mukarrun leh bi'n neseb al'l gayr)
7. Kendisine vasiyet olunan şahıslar
8. Beytü'lmal.
1928 Kur'an'da tâyin olunmuş hisseler (Fürûz-u Mukaddere) altıdır:
1. Malın yarısı (1/2)
2. Dörtte biri (1/4)
3. Sekizde biri (1/8)
4. Üçte ikisi (2/3)
5. Üçte biri (1/3)
6. Altıda biri (1/6) şeklindedir.(65)

Günün Sözü

"Bir hatâ (gayr-i meşrû‘ bir fiil ve hareket) gizlice yapıdığında, zarârı yalnız onu yapana âit olur. Fakat, alenî yapılır da mâni‘ olunamazsa, zararı umûmî olur, âmmeye dokunur.” (Hadîs-i Şerif—Taberânî)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.