Emanet ve Ehliyet

HACCIN EDÂSI'NIN ŞARTLARI

952 İbn-i Abidin: "İkinci nevi: edâsının şartlarıdır. Bunların tamamı vücûb şartları ile birlikte bulunursa, o kimsenin bizzat haccı edâ etmesi vacip olur. Vücûb şartları tahakkuk eder de bunların bazısı bulunmazsa, bizzat edâsı değil, yerine bedel göndermesi veya ölürken vasiyyet etmesi lâzım gelir. Bunlar şu beş şarttır: "Vücud sağlığı, yol emniyeti, hapsedilmiş olmamak, kadının mahremi veya kocasının bulunması ve iddet beklemek"(38) hükmünü zikretmektedir. Şimdi bunların mahiyetlerini izâha gayret edelim.

 935 BEDENEN SALİM VE SIHHATLİ BULUNMAK: Bir kimseye haccı edâ etmenin farz olması için o kimsenin bedeninin tam ve sıhhatli olması gerekir. Binaenaleyh felçli, yatalak ve iki ayağı kesik olana hacc farz değildir.(39) İbn-i Abidin: "Hacının bedeni sağlam olacaktır. Yani seferde lâzım olan şeylere mani olacak dertlerden salim bulunacaktır. Binaenaleyh kötürüm, inmeli ve çok ihtiyar olup vasıta üzerinde kendiliğinden duramıyacak kimselere körlere (yedek, yardımcı bulunsa bile) ve sultandan korkusu olanlara bizzat haccetmeleri farz olmadığı gibi, imam-ı Azam'dan rivayet edilen zahir mezhebe göre, bedel göndermek sûretiyle de farz olmaz. Bu kavil imameyn'den de bir rivayettir. İmameyn'den gelen zahir rivayete göre; böylelerinin bedel göndermeleri icabeder ve aczleri devam ederse, bedel onlara kâfidir. Aczleri kalmazsa, bizzat haccı tekrar ederler. Hasılı İmam-ı Azam'a göre "Sağlamlık" vücûbun şartlarından, imameyn'e göre ise; vücûb-u edâsının şartlarındandır. Bu hilâfın (İhtilâfın) semeresi, bedel göndermekle, vasiyetin vacip olması hususlarında zahir olur. Bu sağlamken hacca kâdir olmamakla kayıtlıdır. Eğer kudretli olur da, hacca diye yola çıkmadan aciz kalırsa, boynuna borç olarak kalır ve bedel göndermesi lâzım gelir. Hacca diye çıkar da yolda ölürse, vasiyyet etmesi vacip olmaz. Çünkü icaptan sonra geçikmiş değildir. böyleleri bizzat haccetmeyi göze alırsa, üzerlerinden borç sakıt olur. Tuhfenin zahirine bakılırsa, imameyn'in kavlini tercih etmiştir. İsbicabi de öyledir. Fetih sahibi de bunu kuvvetli bulmuş ve sağlamlığın vücûb-u edâsının şartlarından olduğunu kabul etmiştir. Bu satırlar Bahır ve Nehir'den alınmıştır."(40) hükmünü zikretmektedir.

 954 YOL EMNİYETİ: İmam-ı Merginani: "Yol emniyetinin bulunması elbette lâzımdır. Çünkü hacca gitmeye kudretin bulunması, yol emniyeti olmadan sabit olmaz."(41) hükmünü zikreder. Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın edâsının şartlarından birisi de, yol emniyetinin bulunmasıdır. Ebû'l Leys "Yol emniyetinin bulunduğu hususunda, zann-ı gâlibi olan kimse üzerine hac farz olur. Aksi takdirde farz olmaz" demiştir. İtimad bu kavledir. Tebyin'de de böyledir"(42) hükmü kayıtlıdır. İmam-ı Azam'dan gelen bir kavle göre, yol emniyeti haccın farz olmasının (vücûbunun) şartıdır.(43) İbn-i Abidin: "Selâmet galib olmakla yol emniyeti de şarttır. Fakih Ebû'l-Leys bunu tercih etmiştir. İtimad bunadır. Deniz yolu ile gitmekten başka çare yoksa haccın sakıt olup olmayacağından ihtilâf edilmiştir. Bazıları sükût edeceğini söylemiş; Kirmani "Gidilmesi âdet olan deniz yolunda selâmet galib görülürse hac vaciptir. Aksi takdirde vacip değildir" demiştir ki essah olan budur. Bahır. Fetih sahibi diyor ki; "Öyle görülüyor ki, selâmet galib görülmesi ile birlikte, korkunun galip görülmemesi de muteberdir. Hatta yağmacılık olduğu ve eşkiyanın galip geldiği defalarca tecrübe edilmekle, korku galip görülür veya bir eşkiya taifesinin yolu kestiği, hem kuvvetli olduğu duyulur da, hacılar onların karşısında kendilerini zayıf hissederlerse, hac vacip olmaz. Râzi'nin "Bağdatlılardan hac sakıttır" diye verdiği fetvaya, İskâf'ın 636 yılında: "Ben haccın, zamanımızda farz olduğunu söyleyemem" demesine ve Selci'nin "Horasanlılara falan seneden beri hac yoktur" sözüne gelince; bunlar yağmacılığın ve yolda korkunun galip olduğu vakitlerden söylenmiş sözlerdir. Sonra -Allah'a hamdolsun- bu korku kalmamıştır"(44) hükmünü zikrediyor.

 955 HAPSEDİLMEMİŞ OLMAK:  Haccın edâsının şartlarından birise de hapsedilmemiş olmaktır. Feteva-ı Hindiyye'de: "Hapiste bulunanlara ve insanları hacca gitmekten meneden bir sultanın (Siyasi yönetimin) teb'asından olanlara da, haccın edâsı farz değildir. Kezâ bu gibi kimselerin bedel göndermeleri de farz değildir. Nehrû'l Faik'te de böyledir"(45) hükmü kayıtlıdır.

 956 KADININ MAHREMİNİN VEYA KOCASININ BULUNMASI:  Resûl-i Ekrem (sav)'in "Elbette bir kadın kendisiyle birlikte bir mahremi bulunmadığı sürece, hacc etmesin"(46) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Kendisiyle Mekke arasında üç günlük mesafe bulunan kadının (genç olsun, ihtiyar olsun) haccı edâ edebilmesi için yanında mahreminin bulunması şarttır."(47) hükmünde ittifak etmiştir. Malûm olduğu üzere üç günlük yol; seferilik hükmünü ortaya çıkarır. İbn-i Abidin: "Seferde, yani üç gün, üç gecelik yolda akil-baliğ bir koca veya mahrem lâzımdır. Bundan az olursa, bir hacet için mahremsiz gidebilir. İmam Ebû Hanife (rh.a) ile İmam Ebû Yusuf (rh.a)'tan bir rivayete göre kadının bir günlük yola mahremsiz gitmesi mekrûhtur. Zaman bozulduğu için fetvanın buna göre olması gerekir. Lübab Şerhi. Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri şu hadis de bunu teyid eder: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, bir gün bir gecelik yola mahremsiz gitmesi helâl olmaz". Müslim 'in bir rivayetinde "bir gecelik yola", diğer bir rivayetinde "bir günlük yola" demiştir. Lâkin Fetih'te, "Mezhep birinci kavil oduğuna göre, kadın ile Mekke arasında üç günlükten az bir mesafe bulunursa, kocası onu hac'dan menedemez" demiştir. Bu ibaredeki "Koca" veya "Mahrem" tabirleri ile, aşağıda gelecek "iddeti bulunmamak" kaydı, kadına mahsus iki şarttır. Diğer şartlar erkekle kadın arasında müşrterektir. Mahrem, akrabalık veya süt yahud damadlık dolayısıyla kadını edebiyyen nikâhına alamayan erkektir"(48) hükmünü zikreder. Feteva-ı Hindiyye'de: "Mahremin emniyetli, akıllı ve bülûğa ermiş olması şarttır. Mecûsi olan bir mahrem; eğer kendisinin mezkûr kadınla nikâhlanmasının mübah olduğuna itikad ediyorsa, bu kadın onunla yolculuk yapamaz. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir"(49) hükmü kayıtlıdır. Yanındaki mahremin, hac masraflarını kadının bizzat ödemesi gerekmez. Esasen bu hususta iki ayrı kavil bulunduğu için, bazı çevreler, sırf hacc süresince evlenme hadisesini gündeme getirmektedirler. İbn-i Abidin: "Bu hususta iki kavil vardır. Bu iki kavil koca ve mahrem bulunması vücûbunun şartı mı, yoksa vücûbu edânın şartı mı olduğuna ibtina eder. Fetih sahibi'nin tercih ettiği, sıhhat ve yol emniyetiyle birlikte, vücûb-ı edâ'nın şartı olmasıdır. Binaenaleyh hacca hastalık veya yol korkusu (Yol emniyetinin bulunmaması) mâni olur, yahud kadına koca veya mahrem bulunmazsa, haccı vasiyyet etmesi vacip olur. Mahremi yoksa kadına evlenmesi vacip olur. Birinci kavle göre hiçbirşey lâzım gelmez. Nitekim Bahır'da da böyle denilmiştir. Nehir'de şöyle denilmektedir: "Bedai sahibi, birinci kavli sahih bulmuştur. Nihaye sahibi ise Kadıhan'a uyarak, ikinciyi tercih etmiş, Fetih sahibi de bunu kabul etmiştir. Ben derim ki, lâkin lübab sahibi, bu kadına evlenmek vacib olmadığına kesinlikle hükmetmiştir. Halbuki kendisi mahrem ve koca bulunmasını edâsının şartı kabul etmiştir. Cevhere sahibi ile İbn-i Emir Hacc Menasik'te bunu tercih etmişlerdir. Nitekim musannıf bunu Minah adlı eserinde bildirmiş, "Bunun vechi şudur: Evlenmekle kadının maksadı hasıl olmuyor. Çünkü kocası ona malik olduktan sonra, onunla hacca gitmekten vazgeçebilir. O da (Kadın da) kendisini ondan kurtaramaz. Çok defa da kocası ona uymaz; böylece ondan zarar görür"(50) hükmünü zikrederek, konuya açıklık getirir.

 957 İmam-ı Şafii (rh.a) kadının, kocası veya mahremi olmadan hacca getmesinin yasaklanmasının, emniyetle ilgili olduğunu esas almış ve "Kadınlar birbirine güvenen bir cemaat halinde olursa, hacca gitmeleri caiz olur. Zira emniyet hasıl olmuştur"(51) hükmünü beyan eder. Amelde Hanefi mezhebini taklid eden bir kadın, kocası veya mahremi olmadan hacca giderse durum ne olur? sualine cevap arıyalım. İbn-i Abidin: "Kadın mahremsiz haccederse kerahetle caiz olur. Bu kerahet tahrimidir. Çünkü Sahihayn'ın (Buhari ve Müslim'im) rivayet ettikleri bir hadiste, bu yasaklanmış "Kadın, üç günlük yola mahremsiz gidemez" buyurulmuştur. Müslim'in bir rivayetinde "Veya kocasız gidemez" ifadesi vardır"(52) hükmünü zikreder. Kadın şartları haiz bir mahrem'i olduğu zaman, kocasının izni bulunmasa dahi hacca gidebilir.(53) Zira kocanın hakkı farzları iskat edemez. Hac ibadeti ise farzdır. Ancak nafile hac hususunda kocasının izni olmadan, yola çıkamaz. Zira kocasının nafile hac'tan menetme hakkı mevcuddur. İmam-ı Şafii (rh.a) hac hususunda kocanın iznini şart görür.

 958 İDDET İÇİNDE OLMAMAK: Kadınlar için haccın edâsının şartlarından birisi de "İddet müddeti içinde olmaması"dır. Feteva-ı Hindiyye'de: "Kocası ölmüş veya kocası tarafından boşanmış olan bir kadına haccın farz olması için; bu kadının iddetinin bitmiş olması şarttır. Tahavi'de de böyledir. Kadın ölüm veya talâk iddeti içinde iken hacca gidemez"(54) hükmü kayıtlıdır.


 

Günün Sözü

"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse (azâbını çekmedikçe) cennete giremez.” (Hadîs-i Şerif—Müttefekun aleyh)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.