Fıkıh Köşesi

KİRA SÖZLEŞMESİ VE FÂİZLE İLGİSİ

Soru: "Modern hukukun akla, dinî hukukun ise imana dayandığı bilinmektedir. İslâm dini; farklı inançlara sahip olan insanların zaruri emniyetlerini, özellikle mal emniyetini sağlamayı esas almış mıdır? (...) Bir ekonomi dergisinde, kira konusu izah edilirken, 'Kiranın konusu, başkasının malından bir bedel mukabilinde faydalanmaktır. Nakit para, taşınabilen menkûl bir maldır. Diğer taşınabilen mallar gibi, nakit paranın da kiraya verilmesi mümkündür. Çünkü başkasına ait nakit parayı kullanan kimse, ondan belirli bir menfaat elde etmektedir. (...) Müslümanların borç sebebiyle ortaya çıkan ve haram olan faizle, menkûl malların ve paranın kirasını birbirinden ayırmaları gerekir' denilmektedir. (...) Kira akdi, sadece menfaatle mi sınırlıdır? İslâm fıkhında kira hukukunun hükmü ve sıfatı nedir? Mal hükmünde olan nakit para, kiraya verilemez mi? Bu hususta genel bir kaide var mıdır? Kötülüğe sebeb olan kira akdi caiz midir?"

CEVAP: İslâm dininin temel hedeflerinden birisi; dünya görüşü ve inancı ne olursa olsun, insanların mal emniyetini sağlamaktır. Resûl-i Ekrem (sav)'in, "Müslümanın her şeyi diğer Müslümana haramdır; kanı, malı, ırzı. Bu yüzden Müslüman, İslâm dininin himayesi altındadır. Bu konuda zimmet ehli (gayri müslimler) olanlar da Müslüman gibidir"(1) buyurduğu malûmdur. Kira akdi; ihtiyaç halinde ve belli bir bedel karşılığında, menfaat elde etmek için meşrû kılınmıştır. Cemiyet hayatında kira (icâre) hukuku sürekli gündemde olan bir meseledir. İcâre (lügat yönünden) "fiale" ölçüsünde "ecir"den alınmıştır. Menfaat bedeli, ücret gibi manalara gelir.(2) İslâmi ıstılâhta, "Malûm ve meşrû bir menfaati, belirli bir ücret karşılığında elde etmektir" şeklinde tarif edilmiştir.(3) Bir şeyin aynını (kendisini) tüketime yönelik icare akdi geçerli (sahih) değildir. Bu noktada ticaret (alışveriş) gündeme girer. Yani o mal, bizzat satın alınır ve tüketilir. İcârede (kiralamada) üzerinde anlaşma yapılan şey menfaattir.(4) İslâm ulemâsı, "Kendisinden ayn'ı devam etmekle birlikte faydalanmak mümkün ve caiz olan her şeyin kira akdine konu olması mümkündür" hükmünde ittifak etmiştir.(5) Ağacın meyvesi, hayvanın sütü veya yağı için kira geçerli olmaz. Zira bunlardan faydalanmak için, bizzat kendisini (aynını) tüketmek şarttır. Yine altın, gümüş, nakit para gibi; kendilerinden faydalanmak ancak harcamak suretiyle mümkün olabilen mallarda kiralama söz konusu olamaz. Genel kaide budur.
Kira akdinin sebebi faydalanma (menfaat) olup, konu bakımından ikiye ayrılır. Birincisi: Herhangi bir menkûl veya gayr-i menkûlden faydalanmak üzere yapılan kira sözleşmesidir. Bina, elbise, hayvan ve ulaşım vasıtaları (otobüs, kamyon, taksi vs..) kira sözleşmesine konu olabilir. İkincisi: İnsanın, başkası için çalışması üzerine yapılan kira sözleşmesidir ki, buna "iş akdi" veya "hizmet sözleşmesi" denilir. Ücret ve maaş karşılığı çalışmak, herhangi bir sanatkâra ücretle iş yaptırmak gibi... Resûl-i Ekrem (sav) ve Hulefâ-i Raşidiyn döneminde kira (icâr) muamelesinin iki şekli de gündemdedir. Bu sebeble müctehid imamlar, kira (icare) akdinin caiz olduğu konusunda icma etmişlerdir. Zira insanların bu tür anlaşmalara ihtiyaçları vardır. Eşyanın alışverişi caiz olduğuna göre, faydalanmak için kiralanması da caizdir.(6)
Kira akdinin rüknü; tarafların rızasını gündeme getiren icap ve kabûldür. Ayrıca kira bedelini ve faydalanmanın süresini rükün içerisinde değerlendiren âlimler de vardır. Dikkat edilecek en önemli husus; kira akdine konu olan menfaatin meşrû olmasıdır. Oturmak için ev, alışveriş için dükkan veya herhangi bir malı nakletmek için kamyon kiralayabilirsiniz. Ancak zulmen bir adamı öldürmesi veya zina etmesi için herhangi bir kimseye ücret verip, kiralayamazsınız. Bir ev sahibi, içinde haram işleneceğini bile bile (fuhuş yaptırılacağını veya kumarhane olarak kullanılacağını) evini kiraya veremez. Zira İslâm âlimleri "Ma'siyet için kiralama (icâr) sahih değildir"(7) hükmünde ittifak etmiştir. Menkûl ve gayr-i menkûl malların kiralanması, rükünlerine, hükümlerine ve şartlarına riayet edilerek yapılabilir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) Sünen-i Tirmizî- İst: 1401, K. Birr: 18; ayrıca Sünen-i İbn- Mâce- K. Fiten: 2; İmam Ahmed b. Hanbel-El Müsned- C:2 Sh: 277- 360 C: 3 Sh: 391.
(2) Şeyh M. El Hatibi Eş Şerbini- Muğni'l Muhtar- Beyrut: ty, C: 2 Sh: 331; ayrıca A. Himmet Berki- Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye- İst: 1979, Sh: 77.
(3) Şeyh Nizameddin ve Heyet- El Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400, C: 4, Sh: 409; ayrıca İmam-ı Kasani- El Bedaiû's Senai- Beyrut: 1974, C: 4, Sh: 173.
(4) A. Himmet Berki- a.g.e., Sh: 79.
(5) İbn-i Hümam- Fethû'l Kadir- Beyrut: 1318, C: 7, Sh: 145; ayrıca İmam-ı Kasani- a.g.e., C: 4, Sh: 174.
(6) İmam-ı Serahsi- El Mebsut- Beyrut: ty, C: 15, Sh: 74; ayrıca İbn-i Hümam- a.g.e., C: 7, Sh: 147.
(7) İmam-ı Merginani- El Hidaye- Kahire: 1965, C: 3, Sh: 240

Günün Sözü

"Mazlûmun duâsından korkun. Çünkü onunla Allahü Teâlâ arasında perde yoktur. (Hadîs-i Şerif—Tirmizî)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.