Fıkıh Köşesi

YERYÜZÜNDE FESAD ÇIKARMANIN KEYFİYETİ

Soru: "İslam fıkhında cihadın mahiyeti konusunu araştırırken, bazı meseleler zihnime takıldı. (..) Kur'an-ı Kerim'de Müslümanlara "Yeryüzünde fitneden ve fesaddan eser kalmayıncaya, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar" cihad etmeleri farz kılınmıştır. Bu farzın anlaşılabilmesi için , yeryüzündeki fitnenin ve fesadın keyfiyetini kavramamız gerekir.(..) Maslahatın ve mefsedetin mahiyeti nedir? Kur'an-ı Kerim'de yer alan "Yeryüzünde fesad çıkarmak" fiilini, müfessirler nasıl izah etmişlerdir? Fesadın ön plana çıktığı dönemlerde, Müslümanların nasıl hareket etmeleri gerekir? İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin; zalim iktidarlardan görev almaması, maslahat ve mefsedet anlayışı ile ilgili midir?"

CEVAP: İslam alimleri "Allahu Teala (cc)'nın emirlerini ve nehiylerini, kullarının maslahatı için koyduğunda" ittifak etmişlerdir. Bu maslahat "ya faydalı olanı elde etmek, (celb-i menfaat) ya zararlı olanı gidermek" (def-i mazarrat) şeklinde olur. Usul-i Fıkıh kitaplarının tamamında "Maslahat-Mefsedet" üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Genellikle maslahatlar "Zaruriyat, haciyat ve Tahsiniyat" kısımlarına ayrılmıştır.(1) Maslahat kavramı, fesadın (mefsedetin) zıddıdır. (2) İmam Fahruddin-i Razi: "Fesad, bir şeyin faydalı olmaktan çıkmasıdır. Bunun zıddı ise salahtır"(3) şeklinde tarif etmiştir. İslam uleması; insanların canlarını, mallarını, nesillerini, akıllarını ve dinlerini korumayı "Zaruri maslahat" olarak değerlendirmiştir. İktidarın İslam fıkhına göre teşekkül ettiği bir beldede; teb'a durumunda olan her insan için, bu beş emniyetin sağlanması zarurudir. Bunun için konulan gerekli müeyyidelere, hadd cezaları adı verilmiştir. Hukukullah olarak da vasıflandırılır. Fukaha'nın "Hadd cezalarının tatbikinden maksad, insanların fitneden ve fesaddan kurtulmalarına vesile olmaktır "(4) diyerek, bu inceliğe işaret ettiği malumdur. Hevalarını ilah edinen insanlar; dünyevi şehvetlerini tatmin için, her gayr-i meşru yola başvurabilirler. Bu sebeble; insan fiilerinin maslahat veya mefsedet açısından değerlendirilmesi, İslam fıkhının önemli bir konusudur. İslami kaynaklarda zikredilen kavramlardan birisi, mefsedet (Fesad) kavramıdır. Kur'an-ı Kerim'de yer alan "yeryüzünde fesad çıkarmak" ifadesinin ne anlama geldiği hususunda, müfessirler farklı te'villerde bulunmuşlardır. Firuzabadi, "Biz ahiret yurdunu, yeryüzünde tekebbür etmeyen ve fesad çıkarmayanlara mahsus kıldık..." (el-Kasas, 28/83) ayetindeki fesadın, "malın haram yolla elde edilmesi veya zorla (zulümle) alınması" olarak tefsir edildiğini belirtmektedir. Hz. Abdullah İbn Abbas, Hasan ve Katede'ye göre; yeryüzünde fesad çıkarmak "Allahu Teala (cc)'yı inkar ve sabit olan ahkama isyan" anlamına gelir. Fahreddin er-Razi'nin naklettiğine göre Kaffal, bu hususu şöyle açıklamıştır: "Allahu Teala (cc)'ya isyanın ortaya çıkması, yeryüzünü fesada vermek olarak nitelendirilmiştir. Çünkü İslami hükümler, insanlar için va'az olunmuş bir takım kanunlardır. İnsanlar bu kanunlara sımsıkı sarıldıkları zaman, düşmanlıklar ortadan kalkar ve her insan kendi ameliyle meşgul olur. Böylece hem yeryüzünün, hem orada yaşayan insanların salahı gerçekleşir. Ancak insanlar İslama sımsıkı sarılmayı bırakır ve herkes kendi nefsinin arzuladığı şeyleri yapmaya başlarsa, o zaman fesad ortaya çıkar." Bazı ayetlerde (El-Bakara Suresi: 205'de olduğu gibi), fesad kavramı, "küfrün ve nifakın neticesi" anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyle yeryüzünde fesad çıkarmak; küfrün ve nifakın yayılmasına vesile olmaktır. Yeryüzünde fesad çıkarmak; "Fitneyi körüklemek ve gayr-i meşru mücadeleye sebeb olmak" anlamında da kullanıdığı sabittir. Mefsedetin (Zulüm, sömürü, yalan vs)ön plana çıktığı dönemlerde, Müslümanların nasıl hareket etmeleri gerekir? Bu sual, önemli bir meseleyi gündeme getirmektedir. Resul-i Ekrem (sav)'in: "-Benden sonra bir takım emirler olacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik eder ve yaptıkları zulümde kendilerine yardımcı olursa benden değildir, ben de onlardan değilim. O kimse benim havzımın etrafına yaklaşamayacaktır. Kim onların yalanlarını tasdik etmez ve zulümlerinde kendilerine yardımcı olmazsa, bendendir. Ben de onunla beraberim. Ve o kimse havzımın kenarında bana ulaşacaktır" (5) buyurduğu ve mü'minleri uyardığı malumdur. Buradaki "-Benden değildir, ben de onlardan değilim" ifadesi; yalan söyleyen ve zulmeden iktidarları desteklemenin, nelere sebeb olacağını haber vermektedir. İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.a)'nin "zalim sultanları meşru saymamasını" bu hadisi şerifle izah eden alimler bulunduğu gibi, "Allahu Teala (cc)'ya isyan hususunda mahluka itaat yoktur" hadis-i şerifi ile izah eden alimler de vardır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim. (1) Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu-İst:1976 C:1 Sh:199 vd. Madde: 506-516. (2) Ragıb El Isfahani- El-Müfredat İst. 1986 Sh: 419-420 Ayrıca Seyyid Şerif Cürcani-Et Tarifat- İst. ty. Sh: 164. (3) İmam Fahrüddin-i Razi- Mefatihu'l Gayb - Ank: 1988, C: 2 Sh: 39 (4) İbn-i Hümam-Fethu'l Kadir-Beyrut: 1316 C:4 Sh:129, Ayrıca İmam-ı Merginani-El Hidaye Şerhu Bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965 C: 2 Sh: 98. (5) Mansur Ali Nasıf-Tac Tercemesi-İst:1973 C: 3 S: 100 Mad. No: 168

Günün Sözü

"“Ümmetimin en hayırlısı, benim içlerine peygamber olarak gönderildiğim kimseler (Ashâb-ı Kirâm), sonra onların peşinden gelen kimseler (Tabiîn) dir.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.