Bir tarihi doku olarak Emirgân
- Ayrıntılar
- Kategori: Gezelim ve görelim
- Gösterim: 2848
Emirgân, İstanbul Boğazı'nın en müstesna mekanlarından.
Osmanlılardan önce, Bizans döneminde Baltalimanı'ndan İstinye koyuna kadar uzanan bir servilik... Emirgân'da yerleşim 16. yy ortalarında Sokullu Mehmet Paşa'nın nişancılarından Feridun Bey'e buranın hediye edilmesiyle başlar. İlk yerleşimde yazlık bir köşk ve bir müştemilat yapılmış bunlara başka binalar ilave olunmuştur. Emirgân'a ismini bağışlayan hikaye ise bir başkadır.
4. Murat 1635 yılında Revan Kalesini kuşattığında kale kumandanı Emirgüneoğlu Tahsmab Kulu Han, kaleyi, hiç savaşmadan 4. Murat'a teslim ederek Osmanlı safına geçer. Sultan Murat, Emirgüneoğlu'nu İran'dan alıp Halep Paşalığına göndermiş daha sonra da İstanbul'a çağırmıştır. Kendisine vezirlik verip ismini de Yusuf Paşa olarak değiştirerek Emirgân'daki Nişancı Feridun Bey arazisini bağışlamıştır. Emirgüneoğlu buraya bir sahil köşkü yaptırır. Köşkün güzelliği, Paşa'nın 4. Murat ile yarenliği, deniz alemleri gündeme gelir. Bu sefanın sınırları zorlanınca Emirgüneoğlu(Yusuf Paşa) Sultan 1. İbrahim döneminde Sadrazam Kara Mustafa Paşa tarafından idam edilir. Ve Paşanın bütün mallarına el konulur. Bu idamdan sonra köşkü Sadrazam Kara Mustafa Paşa kullanır. Daha sonraları ise Mirza Mustafa Efendi, Mehmet Emin Selim ve Vassaf Abdullah Efendi'ye geçer. Ancak Sultan 1. Abdülhamit, buranın köy olmasını isteyince buradaki köşk yıkılıp yerine cami, çeşme hamam, dükkanlar, evler inşa edilir. Çevre araziler parsellenerek satılıp yerleşime açılır. Böylelikle köy oluşumunu tamamlar. Bu arazi zaman içinde Emirgüne Bahçesi, Mirgün Bahçesi, Mirgün diye anılmış ve Emirgân'a dönüşmüştür. Emirgân'a 1933-1934 yıllarında Uluköy denmişse de bu isim kabul görmemiş daha sonra Mirgün diye kayıtlara geçmiş isim yine kabul görmeyince Emirgân olarak yad edilmiştir.
Mekanları zamana karşı var eyleyen elbette tarihi, mimari dokusudur. Şüphesiz Emirgân'ı yâda değer kılan evvela Emirgân Hamid-i Evvel Camii, sonra "Çınaraltı" (Çınaraltı Kahvesi) ve birkaç yalıdır.
Çınar altı Kahvesi'nin geçen yüzyıldan 1950'lere kadar önemli edebi hizmet verdiğini burada özellikle salı ve cuma günleri "Çınar altı Sohbetleri"nin devam ettiğini bilmekteyiz.
Emirgân Hamid-i Evvel Camii 1781 yılında Sultan 1.Abdülhamit tarafından genç yaşta vefat eden şehzadesi Mehmet ve onun annesi Humaşah Kadının ruhlarını şad etmek için barok mimari tarzında yaptırılmıştır. 1782' de yaptırılan meydan çeşmesiyle de bir külliye halinde varlık bulmuştur. Mevcut kaynaklara göre caminin hamamı, fırını, değirmeni, ve çeşitli dükkanları da vardır. Ne yazık ki günümüze ancak cami, meydan çeşmesi ve muvakkithanesi ulaşabilmiştir. Cami zamanla yeniden imar edilmiş ve son düzenlemeler 2. Mahmut tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu bilgi caminin avlu kapısı üzerinde bulunan Yesarizade Mustafa İzzet tarafından yazılan kitabede mevcuttur. Buna göre cami 2. Mahmut tarafından 1838'de ampir üsluba göre yeniden inşa edilmiştir. İlk yapımı bildiren kitabe ise giriş kapısının üzerine yerleştirilmiştir. Kare planlı, kesme taş ve çatılı mimari özelliklere sahip olan cami, iç düzenlemesinde ampir üslubun inceliklerini taşımaktadır.Mihrap duvarı üzerindeki hatlar, Hünkar Kasrı ile bağlantılı mahfilin ahşap işlemeli kafesleri, altın yaldızlı bitki ve geometrik kabartmalarla bezenmiş minberi, vaaz kürsüsü ve "2. Mahmut Güneşi" denilen üç adet madeni, altın yaldızlı dekorlar bu incelikten birkaçıdır.
Müverrih Ahmet Cevdet Paşa'nın beyanatına göre cami 8-10 ay gibi sürede tamamlanmıştır.
Camiyle yekpare nizam içinde olup ayrı bir girişe sahip olan Hünkar Kasrı dönemin sivil mimari özelliğini yansıtması bakımından önemlidir. Hünkar Kasrı ile bağlantılı yapılan hünkar mahfilinde Ampir üslubun ince zevki olan "Sultan Mahmut Güneşi" motifleri kullanılmıştır. Hünkar mahfili, padişahın namaz kıldığı özel bölümdür.
Minare yapının bünyesinden yükselmiş olup, tek şerefelidir. Cami içinde 34 sütun bulunmaktadır.Hünkar kasrı dahil, camide 65 pencere, 9 kapı vardır.
Camide iki kitabe mevcut. Ana kapı yani cümle kapısı üzerindeki kitabede( Sultan Birinci Abdülhamit,1196)
Birinci kitabe şu mısralarla devam eder:
"İmâm-ı câmi-i ümmet hatîb-i minber-i iman
Emir-ül müminin Abdulhamid Han melik unvan
Emirgûn sahasın hali görüp asar-ı umrandan
Velikin her mahallin iltifat u rağbete şayan
Huma-Şah Kadın ol kim mader-i Sultan Muhammed'dir
...."
İkinci kitabe ise "tecdit kitabesi"dir. Bu kitabe Yesarizade Mustafa İzzet hattıdır.
"Şehinşeh-i dünya vü din Sultan Mahmuduz zaman
El Hakk imamül- müslimin oldur bu sözde yok yalan" mısralarıyla başlar.
Caminin yenilenmesini de
"Bu caminin tecdidine esbabının temhidine
Bünyanının teşyidine lutf etti ol sahib-kıran"
mısraları yapılan yeniliği izah eder.
Cami avlusunda bulunan şadırvan, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın haremi Mümtaz kadın efendinin kalfalarından Rengigül Hanım tarafından 1904 yılında yaptırılmıştır.
Meydan çeşmesi sekizgen planlı olup ilk dönem mimarisindendir, barok tarzdadır. Geniş saçaklı ve kubbeli olup dört yüzünde dört çeşme bulunmaktadır. Çeşme üzerindeki yazılar Yesari Mehmet Esad Efendiye aittir. Padişah tuğrasının yanında "Barekallah" ve "Maşallah" yazmaktadır. Çeşmenin suyunun önceden Taksim bentlerinden geldiği bilinmekte. Ancak şimdilerde çeşmeye Kanlıkavak menba suyu verilmiştir. Muvakkithane ise camiden altı yıl sonra 1844'te Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır.
Emirgân'da Hamid-i Evvel Emirgân Camiinden sonra en önemli mimari eser Şerifler Yalısı'dır. Bu yalı Rumeli yakasının en eski yalılarından biri olma özelliğine sahiptir. Şerifler yalısı şu an "Tarihi Kentler Birliği Merkezi" olarak hizmet vermektedir
Kübra Demiray-Dünya Bülteni /Tarih