Sen Benden Gittin Gideli
- Ayrıntılar
- Kategori: Has kalem
- Gösterim: 2707
Sıradan şeyleri seviyorum ben; deniz kıyısında gezinmeyi, midye kabuğu toplayıp kendime kolye yapmayı... Sıradan şeyleri özlüyorum ben; limaları meselâ. Belki de sen bir limanda inmiş beni arıyorsundur… Hayat firuze nehri gibi içime doğru aksın ve beni hiç hırpalamasın istiyorum.
Sevdiklerim bana bir sarmaşık gibi dolansın ve sonsuza dek hiç bırakmasın. Oysa, senin gezdiğin kıyıların çok uzağındayım. Havada deniz kokusu, aramızda yıllarımı çalan yokluğun var.
Bir de… Bir de âsâna dayalı yosun kokulu gözlerin…
Bu özlemi sen başlattın, ben yalnızca boyun eğdim. Beni bir elbise gibi kendi ruhundan soyup zaman dışı bir adımla gittin!.. Gittin!.. Ben, ardından yollara düştüm, her limanda, her kıyıda seni aradım.. Gidişin, sana olan sevgimin sonu değildi. Sonu değildi içimdeki o kafirûn kokulu nefesinin. Sen gidince ben içime doğru çıktığım bütün yolculuklardan geri döndüm. Sen gidince ben ruhumun gurbetine düştüm. Sen gidince ben kendimi bile unuttum…
Bu asrın sokaklarında kaybolmamam için bana böyle sahip çıkıyorsun belki de? Bu ayrılık benim için gerekli anlıyorum. Bunun için her şeyi ama her şeyi daha anlaşılır kılmak için izler, işaretler koyuyorsun önüme. Bense… Bense inatçıyım bunu bir türlü anlamak istemiyorum! Belki de haklısın, ben iflâh olmak istemiyorum. Bu dünya benim zannettiğim gibi değildir belki de. Hepsi olmasa da, birbirini seven aileler vardır mutlaka. İnsanlar işyerlerinde dürüstçe işlerini yapıyordur. Belki şu adam turisti kandırmaya çalışmıyordur. Belki de mevsimler değişmedi, bu güneş alerjisi semayı deldiğimiz için değildir. Geceleri bu şehrin üzerinden yine ervah geçiyordur, dualar bizi koruyordur… Bilmiyor değilim bütün bunları. Biliyorum, hayat belki de avuçlarımda…
Bütün bunlara rağmen gitmek isterim buralardan. Gitmek isterim kendime… Verdiğim onca mücadeleden sonra, her şeyi terk edip kaçmak buralardan. Gitmek isterim hep ertelediğim yolculuklarıma… Budur benim o garip hasret hikâyem… Sana duyduğum o saf hasret var ya? Fuzuli 'benim helâkimin zehri kavuşmamda' demiş ya? Belki de buymuş derim, buymuş benim aradığım… Sonra bulduğum bir çeşmede yüzümü yıkar gözyaşlarımı gizleyerek hayatın içine, masama, ofisime dönerim… Sensizliğin, yokluğunun, kimsesizliğimin, burukluğumun garip hüznüyle... Sonra iyi ki gitmişim derim, iyi ki kaçmışım senin bulunduğun denizlerdeki o kıyıya… İyi ki tuz basmışım o yusun kokulu sularınla yaralarıma…
Bilsen ne kadar çok geldim sana, ne kadar çok bu denizlere… Deniz sudur zaten nereden bilsin ki susuzluğu? Ben işte önünde korkusuzca açtım sana bütün yelkenlerimle varlığımı. Ağladım, isyan ettim, kendimi atıp boğuluncaya, sulara gömülünceye kadar açıldım yokluğun denizlerine… Gözyaşlarım karanlık sulara karışırken varlığın ve yokluğun o ince sınırlarında çırpındım, çırpındım!.. Sonra anladım ki, bu dünyaya ait bütün istekler benim ayağımı bağlıyormuş, sana gelemeyişimin sebebi senin uzakta olman değilmiş. Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama işte hâlâ iyileşmek istemiyorum, inad ediyorum! Ben neyi özlesem o beni benden koparıyor. Bense kurtulmak isterken hayattan, hayat beni yanına çekiyor. Artık özlemeyeceğim dede, senden başka hiç kimseyi, çünkü en çok sen yokken var oluyorsun yanımda. Her gece bu denizlerde üç büyük sandukadan yeşil gemiler yüzer benimse kalbim, çırpınır!..
Evet biliyorum boşunaymış bunca kırgınlıklar, incinmeler, sordum kendime sordum!.. Öfkemin en doruğa çıktı o anlarda bile, nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun sen? Ne işin var bu kıyılarda? Ne kadar uzaklaşsam da er-geç döndüğüm yer yine bu denizlerin önü oluyor. Her gece yemyeşil bir fanus gibi yüzen sandukalarınıza ulaşmak için yürümek isterdim bu denizin üzerinde… Hissettiğim yere kadar gelebilmek yanınıza… Ne olur artık beni engelleme dede… Belki kendimi bulurum orada, belki bulamam… Ama ne olursun artık beni bu kıyılarda kendimle ıssız bırakma!.
Saliha Malhun
hazersofrasi.com