Sen Bende Olduğun Ben de Durgun Saatler
- Ayrıntılar
- Kategori: Has kalem
- Gösterim: 1126
Geceler… Gri tonlu, gizemli…
Bir koyu kara gece düşer ölü evine…
Terkedilmiş insanların, yatağa mahkum olmuş bir hastanın gecesi daha koyu karadır.
Bu kara gecelerde, bir ışık huzmesi olur, zümrüt gözlerindeki deruni efsun…
Dağılır koyu kara sis, kaybolur; Sultanım, sen bende olduğun, ben de durgun saatlerde... Nedense, ben sende olamıyordum, kalabalıklar içinde.
Yaşıyoruz Sultanım seninle, baharın muştusunu şimdi! Biliyorum ayrılık değil, ateş bu, hicran içinde.
Perdeler bedel ister... Sana ulaşmak için kalkar mı şu hain perdeler?.. Zonklayan atar damarım değil, kalbimi avuçlarında tutuşun, şefkatle sıkışın olsa gerek... Okşayışın Sultanım, parmakların kalbimin üzerinde ve genzimi yakan râyihan...
Say say bitmiyor sonsuzluğu, hançeremde yalnız bir hece; sen... Sende sonsuz kelimeler, sende bitmez Sultanım...
Acılarımı dinliyorum, sonra yanıyorum çekip gidene... Arka bahçede, bir sokak ötede, şimdi mahzun ve ağlamaklı, muhteşem bir mazinin özlemiyle derin be derin ızdırabım…
Giderken götürdü bereketi, çorbamızın tadı yok, Tuzu kalmadı azığımızın. Þimdi rüzgârla birlikte geceler bir melodi fısıldar... Deruni bir hasret, sükut bile hançer gibi... Bir ben, yalnız, bir sen...
Perçeminde gecenin, yatağa mahkum olduğum şu demlerde, seni bekliyorum kaç gece... Bilmem teşrif eder misin, şu hastanın mahzun gönlüne, gelir misin Sultanım?
İşaret parmağımda karar kılıyorum, Rahman’ın adını, Kainat’la birlikte... Çiseler rahmet tane tane, feyiz ve muhabbet...
Saklarım sinemde gözlerini, gözlerin koynumda. Ey zümrüt gözlü gözlüm, Doğru sözlüm, Sultanım! Yudumlasın sular gibi kalbini, kurumuş dudağı kalbimin.
Dağılır koyu kara sis, sen bende olduğun, ben de durgun saatlerde…
Zekeriya MARAL
Gülistan Dergisi