Beklemeye Değer Mi?

152tjnd3Sabahın ışıkları akşamın karanlığında kaybolana kadar…günlerin haftalara, haftaların aylara, ayların senelere dönüşen yelpazesinde bir bir bitirmeye çalışmak dört mevsimi.

Hani beklenen biri var ya!.. onun için zamanın geçmesine bir üzülme değil bir sevinç vardır. Koparılan her takvim sayfası yerlere atılırken akabinde sayılı günlerin bitişinin bir emaresini taşımakta.

Evet, bir bekleyiş var. Belki umutla belki endişeyle belki bin bir duaların amin mırıltılarında. Her doğan günün bohça gibi sarılıp geçmişin sayfasına dahil edilirken bir bekleyişin muazzam kıymetini de alır; kendi bağrında, güllerin hem de kırmızı güllerin kokusunu hissettirerek. Bu bekleyişin akabinde eline alınan gül ya çiçeğiyle sevindirir ya da dikeniyle umut dağından uçuruma düşer.

Beklemeye değer mi? Çünkü beklemek bir mızrak gibi her gün batar yüreğine, korkunun sandalında, beklemenin denizinde ilerlemek vardır. Karşına çıkan imkansızlık, endişene musallat olunca korku denizi azgın sulara dönüşmesi ve can yakan bir sızı dolaşır bu bekleyişin hiç bitmeyecek zannı veren günlerinde. En nihayetinde bekleme vuslatın çiçeklerini açtırmasa yani korku beklemenin denizde hükmünü icra ederse beklemeye değmezmiş denilebilinir.

Hak etmemiş sevdalar dolaşırken dünya coğrafyasında kim yasını tutabilir kırık bir gönlün bitmeyen heyecanına. Sevdalar yalan yanlış duyguların yörüngesinde dönmesin diye ne yapılabilir? Giden bir ahı bile duymazken kalan mahrum kalınmış bir sevdanın örselenmiş ağıtından mı medet beklesin?

Beklemek ama beklenen değerli mi? Zamanın hengamesinde bir fısıltı olarak anbean hissettiğin bir sevdanın badıheva olmayacağını, yanan o nazik kalbin kırılma ihtimalinin bulunmayacağını nerden bilebilirsin. Buna rağmen hala bekleyişini devam ettirirsen bu bir cesarettir. Sonunda elinde yıkılmış bir sevda, un ufak olmuş bir umudun aşk namesi kalabilir. Sen o nameyi her okuduğunda bu muydu beklenen diyebilirsin.

Aslında bu kadar kelam döküldü ama şu da söylenebilir ki, insan hislerin yörüngesinden dönen eşref-i mahlukat olduğundan bence hissedebilir, beklenenin değerli olup olmadığını. Ve ona göre değerliyse bekler, değerli değilse beklemez. Kalbinde tutunduğu neyse ona itimat edip etmeyeceğini bilir. Aklın ölçüp tartamadığı nice şeyler var ki onu sadece kalp çözer. O çözdükçe akılda bundan nasibini alır. O zaman vehimlerin, endişelerinin, korkuların, telaşa düşüp ne yapacağını bilemediğin anların kördüğümünden kurtarır. Sadece burada yapılması gereken afaka değil enfüsiye dalmak. Yani kalbini sorguya çekmek. Bir cevap mutlaka gelecektir oradan.

Beklemeye değer mi? Sorusunu şimdi yeniden soralım kendimize.
Bekliyoruz hep beklemelerin içinde. Hem de ölümlüyüz; en büyük bekleyişin nihayetinde giden bedenimizle. Bekliyoruz belki bir bitişe belki bir başlangıca. Belki hep saklı kalan nice düşlerinin artık kabustan arınmasını. Belki bir bakışın seyranında belki bir bakışın şahlanışında.
Kim bilir ne bekleyişleri sakladık bu ömrümüzün içinde. Dile gelip anlatamadıklarımız var. Gönül evine bile sormaya cesaret edemediklerimiz var. Çölün ortasında açan çiçeğe uzanamayan ellerimiz var. O çiçeğe uzansak yani zoru başarsak bu bekleyiş kolay olacak.

Amansız mücadeleler hep yürek iklimlerinde dolaşıyor. Bu da yoruyor. Bu yorulma beklemeyi insafsızca boş vermişliğinin zindanına gönderebilir. Artık “bekleme” diyen sözün celladı baltasıyla öyle bir vurur ki, bekleme artık hayatın sıradanlaşan diğer beklemelerine dönüşür. Son söz olarak şu söylenir ki, beklemenin boyutu kıymetiyle ortaya çıkar. Yüreğindeki tutundun neyse, beklenenin değerli olduğunu söylerse, ne yorgunluğun celladı baltasını vurur ne de imkansızlıklar bu beklemeyi sonlandırır. Ve devam eder bekleme; çünkü beklenen değerlidir.


Fadime Kaya

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.