Ahlâkî Kirlenme Karşısında Mü'minler Ne Yapmalı?

peyhan1İnsan fıtrattan ve manevi âlemden uzaklaştıkça Allah’ın bahşettiği sonsuz nimetleri hoyratça kullanmaya ve haddini tecavüz etmeye başladı. Batılı sömürücülerin medeniyet ve insanlığı İslâm'dan alacağına nefsini ölçü kılarak her şeyi ona ram etmeye başladığı günden beri her şeyde kirlenme başladı. Önce düşüncede ve zihinde başlayan kirlenme çevre ve topraklarımızda had safhaya geldi. Kapitalist akıl ve mantık, ilimleri kendi teknesinde boyayıp âleme medeniyet diye sundu.

Tabiat kaynaklarını israf etmeden bütün insanlığın hizmetinde kullanmayı öğütlemesi gereken ekonomi çok üretme ile beraber çok tüketmeyi kalkınmanın ana ölçüsü olarak sunmaya başladı. Batının sunduğu hayat tarzı tüketip bittiği kaynakların ardından şeytana bile pabuç bırakmayacak şekilde ilim adına buna bir kılıf uydurmaya başladı. Papaz Maltus'un bugünkü ekonomik görüşün temellerinden biri olan teorisini ortaya attı. Buna göre gıda maddeleri aritmetik dizi ile insan nüfusu ise geometrik dizi ile arttığından mutlak açlığın bir gün kapımızı çalacağı kehanetinde bulundu. Hâlbuki arz üstündeki bütün gıdalar tükense bile yalnız deniz altındaki kaynaklar bile insanlığa asırlarca yetecek kapasitededir. Yeter ki insan haddini ve seviyesini bilerek kirlenmenin ana sebebi olan israf ve nefsin azizliğinin çıkmaz yol olduğunu idrak edebilsin. Yoksa bilgi ve eğitimle gelen ve siyasal kirlenme ile had safhasını bulan bir zihniyetle fasit daire dönüp duracaktır.
     Allah’ın sonsuz şefkat ve merhametinin eseri olarak ve hiçbir bedel ödemeden sahip olduğumuz müstesna tabiat kaynaklarını mal bulmuş mağribi gibi yağmalayan sömürü hayat anlayışının medeniyet ve kalkınma adına bize empoze edilmesiyle sabataist ve siyonist güç odakları ahlakımızı da altüst edecek gizli planlarını adım adım sahneye koymaya başladı. Böylelikle kirlenme tahammül edilemeyecek boyutlara tırmanmaya başladı. Asırlarca İslâm’ın bahşettiği fevkalade hayat tarzı içinde hayatlarından çok emin yaşayan ve Müslüman’ların başına yemin eden azınlıklar bu mâhut güçler tarafından bize düşman hale getirildi. Ortaçağ İspanya'sında doğranmaya çalışılan yahudileri gemilerle İstanbul'a taşıtan ecdat Ermenilere de Millet-i Sadıka adını veriyor, canlarını ve mallarını koruyor, vergi almadığı gibi askerlik de yaptırmıyordu. Irkçılığın hortlayıp insanımızın şer güçlerin kapanına düşmemesi için Kürt aşiret çocuklarına İstanbul Akaretlerde kurulan Aşiret Mekteb-i Hümayununda erdem ve fazilet öğretiliyordu. İşte hergün haber kaynaklarında şahit olduğumuz tüylerimizi ürperten, kanlarımızı donduran ve bizi acılara garkeden çeşitli olayların teşhisi bu noktalardan yapılmalıdır. İnsanımız bir yandan İslâm'ın sunduğu örnek ahlakın hızla dışına itilirken öte yandan ana gündemi saptırmak ve yağmalamaya zemin hazırlamak için bütün dünyanın tuzu biberi olan islâmî hayat tarzını da öcü gibi, geri kalmanın ölçüsü olarak takdim etmeye başladılar. Eğitim ve öğretimi birbirinden ayırarak sadece bilgi hamalı yetiştirmeye başladılar. Güzelim evlatlarımızın kafasını bulandırmak için de ilim, irfan ve güzel ahlakın taze ve güçlü beyinlerle oluşmaması için de örtü düşmanlığını ihdas ettiler.
    Tevhidi iman ve salih ameli ölçü alan mü’min önce durumu iyi teşhis ederek oynanan oyunların farkında olmalıdır. Çeşitli ve süslü ambalajlar içinde sunulan aldatmacalar karşısında şaşkınlık, durgunluk geçirip gaflete kapılmamalıdır. Kur’an ve onun açıklaması olan hadisi şerifleri doğru kaynağından ve en güzel biçimde öğrenip hayatına taşımaya gayret göstermelidir. Allah’ın en büyük emaneti olan ilim, bilgi ve marifetlerin ancak erdem ve faziletlerle bir değer taşıyabileceği asla unutulmamalıdır. Allah’ı inkâr eden ve dayatmacıların sahip olduğu Ogüst Kont'un Pozitivist felsefesi ile bir yere varmanın mümkün olmadığı çok iyi bilinerek ilim adına sağlam bilgilerimiz arasına sokuşturulmaya çalışılan zehirli ayrık otları birer birer temizlenmelidir. Rabbimizin bahşettiği ve ailenin temelini teşkil eden bir ananın evladına olan şefkat duygusunu güya ilim adına şehvetle izaha kalkışan Freud'un ve insanların maymundan geldiğini iddia eden Darwin'in artık çok eskilerde kalması gereken kokuşmuş nazariyeleri terk edilmelidir. Kirlenmiş düşünce ve yaşam tarzının yanlış olduğunu idrak ederek bütün insanlık âleminin hasret olduğu tahkiki iman ve salih ameli bizzat yaşayıp yaşatarak örnek olmalıyız. Dikkat edilirse Resulü Ekrem (s.a.v .)’in hadisi şeriflerinde Kur’an baştan aşağı metinler halinde tefsir edilmemektedir. Zira Efendimiz yaşayan canlı Kur’an idi. Hazreti Aişe validemize onun ahlakını soranlara onun verdiği cevabı hatırlayalım: "Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur’andan ibaretti."
     Müslüman asrın idraki mahiyetinde olan her türlü teknik gelişme, imkân ve vasıtalara yabancı kalamaz. Ancak bunların insanlığın hizmet ve faydasına yönlendirilmesi gerektiğini ihmal etmeyerek onların oyuncağı haline gelmemeli tam aksine onları davasının birer hizmetkârı yapmalıdır. Cemaatte rahmet olduğunu müjdeleyen Peygamberimizin (s. a.v.) emri ihmal edilmeyerek ahlaki kirlenmeyi getiren yalnız başına ve batıl tarzda yaşama şekillerine itibar etmeyerek sılayı rahim, ders ve dernek çalışmalarına sürekli olarak katılmalıdır. Þuurlu mü’min en büyük darbenin cehalet ve dünya sarhoşluğundan kaynaklandığını unutmayarak bilgisini devamlı artıracak ve mesleğini de en güzel biçimde yerine getirerek mevcut kazancına şükrederek iktifa ve kanaat taşıyacaktır. Malın ve paranın kulu kölesi olmadan Rabbimizin rızası istikametinde sarf etmek üzere servet talep edecektir. Mü’min iki kanatlı olarak hem teknik yön ve mesleğinde hem de ümmeti olduğu Muhammedül Emin (s.a.v.)’in yolunda güvenilir insan olmayı hedefleyecektir. Bu güzel yolda rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun
.

Aydın Talay

Vuslatdergisi.com 

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.