Ashab-ı Rakım
- Ayrıntılar
- Kategori: Hikaye ve Kıssa
- Gösterim: 5794
“Yoksa sen, Ashab-ı Keyf ve Rakım’ım ayetlerinden şaşılacak bir olay olduklarını mı sandın ?” 18/9
Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken kendilerini yağmur tutmuş ve dağda bir mağaraya sığınmışlar. Arkasından mağaranın ağzına dağdan bir kaya düşmüş ve onları kapamış.
Bunun üzerine yolcular birbirlerine;
“Bakın Allah (cc) için salih amel işledinizse, o ameller vasıtasıyla Allah’ a (cc) duâ edin. Ola ki Allah (cc) bu kayayı bizden açar”
İçlerinden biri;
“Allah’ım ! Benim iki ihtiyar geçkin ana - babamla, bir karım ve küçük çocuklarım varı. Onlara iyi bakardım. Hayvanlarımı yanlarına süt sağar, önce annemle babamdan başlayarak çocuklarımdan önce onlara içirirdim. Þu kadar var ki, bir gün ağaçlık beni uzaklara götürdü de akşamlayıncaya kadar gelemedim ve gelince onları uyumuş buldum. Hemen önce yaptığım gibi süt sağdım ve kabı getirerek başları ucuna dikildim. Onları uykularından uyandırmaya kıyamıyor, çocuklara da onlardan evvel süt vermekten çekiniyordum. Çocuklar ayaklarımın dibinde çağrışıyorlardı. Ben ve çocuklarım hali bu hal üzerinde tan yeri ağarıncaya kadar devam etti. Eğer benim bunu Senin rızanı dileyerek yaptığımı biliyorsan, bu kayadan bize bir miktarını arala da ondan gökyüzünü görelim.” Diye duâ etmiş.
Bunun üzerine Allah (cc) kayanın bir miktarını aralamış ve ordan gökyüzünü görmüşler.
Bir diğeri ise;
“Allah’ım ! Benim bir amcamın kızı vardı. Onu erkeklerin kadınları sevmesinin en son derecesiyle sevmiştim. Ondan kendisiyle evlenmek istediğimi talep ettim. Ama o benimle evlenmek istemedi. Peşinden sıkıntılı günler yaşadıve bana geldi. Ben de kendisine yüz yirmi altın verdim. Ayaklarımın önüne oturduğunda ; “Ey Allah’ ın kulu ! Allah’ tan kork ve beni istemediğime zorlama !” dedi. Ben de yanından kalktım. Eğer bunu Senin rızanı dileyerek yaptığımı biliyorsan, bu kayanın bir kısmını bize aç !”
Diye duâsını bitirince Cenab-ı Allah (cc) kayayı biraz daha açmış.
Üçüncüsü ise;
“Allah’ım ! Ben bir ölçek pirince bir çırak tutmuştum. İşini bitirdiği vakit: “Bana hakkımı ver” dedi. Ben de kendisine ölçeğini arz ettim. Fakat o kabul etmedi. Bunun üzerine onun pirinçlerini ekmeye devam ettim. Nihayet o pirinçten çobanlarıyla birlikte bir sürü sığır elde ettim. Derken bana geldi ve : “Allah’ tan (cc) kork ta benim hakkıma zulmetme” dedi. Ben de “Çobanla beraber şu sığırlara gitte onları al” dedim. Bunun üzerine: “Allah’ tan (cc) kork ve benimle alay etme” dedi. Ben de : “Ben seninle alay etmiyorum. Bu sığırları çobanlarıyla al” dedim. O da aldı ve götürdü. Eğer bunu Senin rızanı talep için yaptığımı biliyorsan, bize kayanın kalan kısmını da aç”
Diye duâsını bitirince Cenab-ı Allah (cc) kayanın kalanını da mağaranın önünden çekmiş ve adamlar gitmişler.
“Halbuki Rabbimiz: “Bana duâ edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenenler, yakında hor, hakir olarak cehenneme girecekler.” Buyurdu.” 40/60
Selam ve Duâ ile...
ASHAB-I KEHF-ASHAB-I RAKİM
Sen yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki: "Rabbimiz katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız (eğer tersini) söyleyecek olursak andolsun gerçeğin dışına çıkarız." "Þunlar bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" (İçlerinden biri demişti ki:)"Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız o halde (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Onlara baktığında) Görürsün ki güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet verirse işte hidayet bulan odur kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın. Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı. Böylece aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de hangi yiyecek temizse baksın size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." "Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." Böylece Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim onların sayısını daha iyi bilir onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir." Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (18/9-26)
Müteallim
Sadakat.net/forum