Kalplerin Keşfi
Dedikodu, Koğuculuk
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 5204
Bilesin ki, ulu Allah (C.C) Kur'ân-i Kerimde giybeti kinamis ve gsybetciyi ölü eti yiyene benzetmistir. Ulu Allah (C.C) söyie buyuruyor: "Birbiriniz hakkinda giybette bulunmayin. Içinizden her hangi biri, ölü bir din kardesinizin etini yemeyi sever mi? Hic süphesiz bu igrenç bulacaginiz bir seydir."
(Hucûrât Sûresi - 12)
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Her müslümanin diger müslümanlara kani, mali ve irzi haramdir."
Yine Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyuruyor: "Dedi - kodudan sakininiz, cünki dedi - kodu zinadan daha agir bir günahtir. Zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah (C.C)tarafindan kabul edilebilir. Fakat dedi - kodusu yapilan kimse afvetmedikce dedi - koducunun afvedilmesî mümkün degildir."
Alimler, Laskasini giybet eden kimsenin sapan kuran bir çocuga benzedigini söylerler. Bu çocugun saga sola tas atmasi gibi giybetci de iyi amelini öteye beriye savurur.
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyurur:
"Mü'min kardesini lekelemek gayesi ile arkadan çekistiren kimseyi ulu Allah (C.C)Kiyamet Günü Cehennem köprüsü üzerinde durdurur, sözünü geri almadikça yoluna devam etmesine müsâade etmez." Yine Peygamber'imîz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Giybet, müslüman kardesini arkasindan hosuna gitmayecek sözler ile anmadir."
Demek ki, odamin arkasinda isterse vücûd eksikliginden, ister soy asâletsizliginden, ister sözünde ve davranisinda var oldugu ileri sürülen bir kusurdan, isterse gerek din ve gerekse dünyasi üe ilgili eksikliklerinden bahsedilsin, bunlarin hepsi dedi - kodudur. Hattâ, birinin elbisesinden, paltosundan veya atindan küçümseyen bir edâ ile arkasindan konusmak, giybettir.
Öyle ki, selef-i sâlihinden bazi üeri gelenlerin misal vererek belirttiklerine göre, birinin arkasindan «Elbisesi uzun veya kisa» diye konusmak bile dedi - kodudur. Nerede kaldi ki, onun sahsiyyeti hakkinda rencide edici ifadeler kullanman!
Bildirildigine göre bir gün bazi konularda bilgi edinmek üzere Peygamber ((s.a.v.).)'imize kisa boylu bir kadin gelir. Kadin çikinca Hz. Ayse (R. Anha) «Allah (C.C) kadina ne kadar kisa boy vermis» deyince. Peygamber ((s.a.v.).)'imiz ona: «Giybet ettin Yâ Ayse!» diye ihtar buyururlar.
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyurur:
"Aman dedi-kodudan kaçininiz, çünki o, üç âfet getirir.
1 — Dedi-koducunun duâsi kabul edilmez.
2 — Iyi ameli kabul edilmez.
3 — Kötülükleri birikir.»
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) koguculugu kinarken söyle buyurur:
"Kiyamet Günü insanlarin en kötüsü, birine bir yüzü île, öbürüne baska bir yüzü ile görünen iki yüzlü kimselerdir, dünyada iki yüzlü olanlarin Kiyamet Gün; atesten iki dili olacaktir."
Yine Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyurur ki:
"Kogucular (ondan ona söz tasiyanlar) Cennete giremezler."
Konusan konusamayan bütün canlilarin dili oldugu halde baligin neden dili yok? Söylendigine göre meselenin hikmeti sudur: Ulu Allah (C.C) Hz. Âdem'i (A.S.) yaratip meleklere. O'na secde etsinler diye emredince Iblis hariç, bütün melekier O'na secde etmislerdi. Bunun üzrine ulu Allah (C.C) onu melek kiligindan cikarip. Cennetten kovmustur.
Cennetten kovulunca yeryüzüne inen Iblis denize gider ve ilk karsilastigi canli, balik olur. iblis ona Âdem (A.S)'in yaratildigini haber verir, arkasindan Hz. Âdem (A.S.)'in kara ve denizde yasayan her türlü canliyi avliyabilecegini bildirir, balik de bu haberi diger canlilarina ulastirir; bunun üzerine ulu Allah (C.C) baligin dilini kökünden yok eder. Amr Ibni Dinar'in (rahimehullah) anlattigina göre Medine'li bir adamin, yine Medine'nin bir kenar mahallesinde oturan bir kiz kardesi vardi. Kadin hasta idi, adam zaman zaman ziyaretine giderdi, günün birinde öldü. Kardesi ölüsünü kefenleyerek götürüp topraga verdi, arkasindan da evine döndü.
Bu sirada para cüzdaninin yerinde olmadigini gördü, onu kabre düsürdügünü hatirladi, yakin bir arkadasini yanina alarak birlikte kabrin yanina gittiler, topragi kaldirdilar ve para cüzdanini buldular.
Ölünün erkek kardesi arkadasina: «Sen azicik öteye git. ben kiz kardesimin ne durumda olduguna bakayim» dedi. Üzerindeki topragi kaldirarak lâhdi açti. Bir de ne görsün! Lâhid tutusmus yaniyor!
Adam hemen annesine vardi. «Bana kiz kcrdesimin önemli huylarini anlat» dedi. annesi «Senin kiz kardesin komsularin kapi arkalarinda saklanir, kulagini kapilarina dayar, içerdeki konusmalari dinler ve sonra duyduklarini baskalarina tasirdi» dedi.
Adam o zaman koguculugun kabir azabina neden oldugunu anladi. Buna göre kabir azabindan kurtulmak isteyenler, dedi-kodudan ve ona buna söz tasimaktan kacinmalidirlar.
Hikâye ederler ki: Ebü'l Leys'ül - Buhâri (rahimehullah) hacca giderken cebine iki dirhem koymus ve «Mekke yolunda gerek giderken gerek dönerken biri hakkinda dedi-kodu edersem su iki dirhemi fakirlere dagitacagim» diye kendi kendine yemin etmisti.
Ebû'l - Leys, Mekke'ye vardi, hacc görevini yerine getirip evine döndü, fakat iki dirhem hâlâ oldugu yerde duruyordu. Verdigi sözü bilen dostlari ona durumu sordular, cevabi söyle oldu: «Bir kisi hakkinda dedikodu edecegime yüz kere zina etmegi tercih ederim.» (Mâzaallah!)
Ebu Hafs'ül Kebir (rahimehullah) buyurur; «Bir yilin Ramazan Orucunu tutmamayi, bir kisi hakkimda dedi-kodu etmeye tercih ederim.»
Bir fikih âlimi hakkinda giybet eden kimse. Kiyamet Günü alninda «Bu adam Allah (C.C)'in rahmetinden mahrum edilmistir» yazisini tasiyarak gelir.»
Enes Ibni Mâlik'in (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyuruyor:
"Mi'raca çikarildigim gece tirnaklari ile yüzlerini tirmalayan ve les yiyen bir guruba rastladim. Cebrail'e «Sunlar kim?» diye sordum, bana, bunlar dünyada iken baskalarinin ölü etini yiyenler (onun bunun hakkinda dedi-kodu edenlerdir) diye cevap verdi.»
Hasan (R.A.) buyurur: «Yemin ederim ki, giybet Dîne. koparilan bir et parçasinin vücûda verdigi zarardan daha egir bir zarar getirir.»
Ebu Hureyre (R.A.) buyurur. "Mü'min kardesinizin gözündeki çöpü görürsünüz de, kendi gozunüzdeki mertegi görmezsiniz."
Bildirildigine göre, bir gün Selman-i Ferisi (R.A.) Ebu Bekr (R.A.) ve Ömer (R.A.) ile (Allah (C.C) onlardan râzi olsun) birlikte sefere çikmisti. Selman (R.A.) yol erkadaslarina yemek pisiriyordu. Bir yerde mola verdiler, fakat Selman (R.A.) yiyecek bir sey hazirlamamisti.
Bunun üzerine. O'nu yaninda yiyecek bir sey var mi, yok mu baksin ve varsa alsin gelsin diye Peygamber (S.A.V)'imize gönderdiler. Selman (R.A.) yiyecek bir sey bulamayarak arkadaslarinin yanina eli bos dönünce Ebû Bekr (R.A.) ile Ömer (R.A.) kendi aralarinda onun için «Selman (R.A.) su almak üzere falan kuyuya varsa kuyu kurur» dediler.
Bunun üzerine su âyet indi:
"Biribirin izin arkasindan dedikodu yapmayin, sizden birisi ölü bir din kardesinin etini yemek ister mi? Hic süphesiz bundan tiksinirsiniz."
(Hucûrat Sûresi - 12)
Ebu Hureyre'den (R.A.) rivayet edildigine göre. Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyuruyor:
"Dünyada mü'min kardesinin etini yiyen (onun hakkinda dedikodu yapan) kimsenin önüne Kiyamet Günü dedikodusunu yaptigi kardesinin lesi getirilir ve ona: ye simdi bu lesi dünyada iken dirisini yemistin» denir. Arkasindan Peygamber (S.A.V)'imiz su âyeti okudu:
"Sizden birisi, ölü kardesinin etini yemek ister mi?"
Câbir Ibni Abdullah el-Ensarî (rahimehullah) der ki, «Peygamber (S.A.V)´imiz zamaninda dedikodu olunca derhal kokusu duyulurdu, cünki gayet seyrekti. Fakat simdi dedikodu öyle cogaldi ki. bütün burunlar koku ile doldu, o yüzden artik kokusu farkedilmez oldu. Tipki sunun gibi: Derici atölyesine giren birini düsünün, adam kokunun agirligi yüzünden orada fazla kalamaz.
Oysa atölyede çalisanlar hic bir rahatsizlik duymadan orada yerler, içerler, burunlari alistigi için kokusmus deri kokusunu duymazlar. Iste dedi-kodunun günümüzdeki durumu da böyledir.»
Kâ'b (R.A.) der ki: «Bir kitabda okuduguma göre dedi-kodudan tevbe edenler Cennet'e en arkadan girerler. Öte yandan dedi koduculukta israr ederek ölenler de herkesten önce Cehennem'e girerler.»
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Gerek birinin arkasindan atip tutanlarin (hümeze) ve gerekse baskalarina, yüzlerine karsi hakaret edenlerin (lümeze) her ikisinin de vay haline!" (Hümeze Süresi - 1)
Bu Ayet-i Kerime, Velid Ibni Mugîre hakkinda nâzil oldu. Cünki Peygamber'imize ((s.a.v.).) ve bütün müslümanlara yüzlerine karsi alay ve hakaret ediyordu.
Bilindigi gibi husûsî bir nüzul sebebine dayanan Âyet-i Kerimenin hükmü umûmî olabilir.
Peygamber´imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Aman dedikodudan kaçininiz, cünki o zinadan daha agir bir günahtir" Sahabe´ler Peygamber ((s.a.v.).)'imize «Dedi-kodu nasil olur da zinadan daha agir olabilir» diye sordular.
Peygamberimiz ((s.a.v.).) bu soruya: «Çün-kl insan zina edip tevbe edince Allah (C.C)tevbesini kabul eder. fakat hakkinda dedikodu yapilan kimse bagislamadikça dedikoducunun afvedilmesi mümkün degildir.»
Dedikodu yapan kimse önce pismanlik duyup tevbe etmelidir, böylece Allah (C.C) hakkindan kurtulmus olur. Arkasindan da hakkinda dedikodu yaptigi kimseden de helâllik almasi gerekir, eger adam hakkini helâl ederse ancak o zaman kul hakkindan kurtulmus olabilir.
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Müslüman kardesi hakkinda dedikodu yapan kimsenin Kiyamet günü, ulu Allah (C.C) yüzünü kiçina çevirir."
Buna göre dedikodu yapan kimsenin yerinden kalkmadan ve dedikodusu karsi tarafin kulagina varmadan önce Allah (C.C)'dan onun için afvedilemelidir. Cünkü dedikoducu, haber karsi tarafin kulagina varmadan tevbe ettigi takdirde, ortada sodece Allah (C.C) hakki söz konusu oldugu için tevbesi kabul edilir. Fakat dedikodu haberi karsi tarafin kulagina varinca" tevbe sayesinde dedikodu vebalinin ortadan kalkabilmesî için, dedikoduya ugrayanin hakkini helâl etmesi gerekir.
Zina konusunda da hüküm böyledir. Yani evli bir kadinla zina eden kimse, kadin kocasi olup
biteni duymadan tevbe ettigi takdirde tevbesi kabul edilebilir, fakat kadinin kocasi durumu ögrendikten sonra tevbenin kabul edilebilmesi için, aldatilan kocanin hakkini helâl etmesi gerekir. Yerine getirilmeyen namaz, oruç, zekât ve hacc borçlcri, bu borçlar kaza edilmedikçe tevbe ile ortadan kalkmaz. Dogrusunu Allah bilir.