Elinden Gelenin En İyisini Yapmalısın
- Ayrıntılar
- Kategori: Kişisel gelişim
- Gösterim: 2668
Gerçek başarı, başkalarına muhtaç olmadan,
tek başına ayaklarının üstüne basarak ve kendine güvenerek,
"Ben bu işi yapabilirim!" diyenindir.
Ralph W. Emerson
İnsan, yaratılış olarak birçok özelliğiyle doğar. Bu özellikler, ailenin ve çevrenin etkisiyle şekillenir ve değer kazanır. İşte insanda bulunan bu özelliklerden biri de kendine güvenmesidir. Ama burada dikkat edilmesi gereken, kendine güvenen insanlar yetiştirmek adına, egoist, bencil, bütün gücü kendinde bilen, kendine âşık, kendi için yaşayan insanlar yetiştirmek olmamalıdır. Çünkü böyle bir güven, kişinin kendisine de çevresine de zarar verici bir durum arz etmektedir. Böyle birinin dayanak noktası kuvvettir, hedefi de, menfaat ve menfaatine ulaşmak için kullandığı kavga yöntemidir. Düşünsene, böyle birinin kendine ve çevresine nasıl yararı olabilir ki? İşte bunun için senin doğru bir güven duygusu içinde olman gerekir.
"Her gerçek başarı, bir evi inşa etmek gibidir. Önce sağlam bir temel atılır, sonra sabırla evi tamamlamak için gerekenleri yaparsın. Bazı evler ya da kariyerler çabucak inşa edilebilir, ama sağlam temeller üzerine oturmazlar. Görünüşleri güzeldir, ama dayanıklı değillerdir. Bir gecede oluşan başarılara yakından bakarsan, on sene gibi bir hazırlık sürecinden geçtiğini de görürsün."
Benim kendine güvenden anladığım, dayanak noktası kuvvet değil, haktır. Hedefi menfaat değil fazilettir. Hedefine ulaşmak için kullandığı yöntem kavga değil, yardımlaşmadır. Bu şekilde gelişen bir güven, kişinin kendine de çevresine de yararlı olması demektir. Böyle bir insan, cesur, iffetli, iradeli ve aklıselim biridir. Bu duruma ulaşmanın yolu benlik çukuruna düşmemektir. Bunun için de "ben yaptım, ben başardım, benim gücüm" demek yerine, Kâinatın Sahibine dayanarak, "elimden geleni yaptım, yapıyorum ya da yapacağım" demek en doğrusudur. İşte bu dengeyi kurarsa, o zaman kendine olan güvenini sağlamlaştırmış olursun. Kendine güveneceksin, ama Kâinatın Sahibi'ni de unutmayacaksın. Zaten arkasına böylesi bir gücü alan kişinin aşamayacağı dağ, açamayacağı kilit, başa çıkamayacağı problem yoktur.
İnsanoğlu, kendi kararlılığı ve Yaratıcı'sının da yardımıyla, hayallerini kurduğu her şeyi başaracak yetenektedir.
Conrad Hilton
Sen elinden geleni yaptıktan sonra, kendine olan güveninle daha başarılı olursun. Çünkü böyle bir düşüncede pes etme yoktur. Düştüğü yerden tekrar ayağa kalkma vardır. Asla karamsarlık yoktur, yılgınlığa düşme, hayata küsme söz konusu değildir. Çünkü bilirsin ki, sen elinden gelini yaptın ve başa gelen her işte bir hayır vardır. Bu durumda hedef yeniden kilitlenir ve alacağın dersleri alır, işe yeniden başlarsın. İşte aslolan güven budur. Kuru kuruya kendine güvenmek değil, nereden geldiği ve ne için var olduğunu bilerek O Sonsuz Güce teslim olmaktır. Unutma, gayret bizden, tevfik Kâinatın Sahibi'ndendir. Böylece yaptığınla ne çok övünüp bencillik hastalığına yakalanırsın, ne de hayal kırıklığı yaşayarak uçurumun başında beklersin. Sadece elinden geleni yapıp yapmadığına bakarsın. Öyleyse şimdi kendini tekrar kontrol et, hayattaki bu yolculuğunda gerçekten elinden gelenin en iyisini yapmaya mı çalışıyorsun? Derslerini yaparken, ailenle olan ilişkilerinde, çevrenle olan ilişkilerinde, hayata bakışında, sorunlarını değerlendirirken… Daha birçok şey için, "elimden gelenin en iyisini yaptım" diyebilir misin? O zaman sen de bazı eksiklikler var demektir. Dinle bak sana ne anlatacağım.
"Yıllar önce Amerika'da yaşlı bir kayıkçı Mississippi Nehri'nin bir yakasından ötekine yolcu taşıyarak geçimini sağlıyordu. Yaşlı kayıkçı, kayığındaki küreklerden birinin üstüne, "İnanç," diğerine ise "Çalışmak" yazmıştı. Bunların ne anlama geldiğini soranlara, kayıkçı söyle yanıt veriyordu.
—Nehri karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç vardır. Çalışmaksızın inanç veya inançsız çalışmak, sizi bir dairede döndürür durur. Yaşam yoluna da bir kürekle çıkmak, nehri tek kürekle geçmekten farksızdır. Yerimizde döner durur, hiçbir yere gidemeyiz."
Güven, insanın doğarken, kendine bahşedilen kabiliyetlerinin farkına varması demektir. Aynı zamanda, korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu ve itimat demektir. Yüreklilik, cesaret gibi anlamları da güvenle açıklayabiliriz. Kısacı, insanın kendine güvenmesidir. Sen kendine ne kadar güveniyorsun? Bu güven eksikliğinde ailenin ve çevrenin hataları olabilir. Ama demek değil ki, bundan sonra bunu geliştiremezsin. Eğer istersen yapabilirsin. Bunun için istemen ve kendine inanman gerekir. Eğer isterse insan dağları devirir. Edebiyat dersinde ve tarih dersinde geçen konuları bir hatırla… Osmanlının kazandığı savaşları, Ferhat'ın dağı delişini, Çanakkale Savaşında mücadele eden yaşı küçük, ama yaptığı büyük işlerle anılan Nezahat onbaşı'yı… Bu konu için verilecek örnekler çok, ama istersen kendin araştır ve bul onları. Göreceksin, insanların gücü nelere yetmekte. Yeter ki istesin, yeter ki elinden geleni yapsın ve yeter ki inansın…
Yüzünüzü güneşe döndüğünüz zaman gölgeler hep arkanızda kalır.
Helen Keller
Sana söyleyeceğim ve belki de seni mutsuz eden şeyi fark etmeni sağlayacağım, şu tespitimi bir yere not etmeni istiyorum. Hayatın merkezine kendini koyma. "İçindeki devi uyandır, sen mükemmelsin, her şey senin elinde" gibi, söylemlere fazla kulak asma. Sen, elinden geleni yap ve gerisini Kâinatın Sahibine bırak ve teslim olmayı bil.
Güvenmeyi bilen, şükretmeyi ve sabrı bilir. Bu da onu daha huzurlu ve mutlu yapar. Aksi olur da her şeyi kendinden bilirsen, senden daha başarıları gördüğünde hayal kırıklığına uğrar ve kendini hırpalamış olursun. "O yapıyorsa ben neden yapamıyorum?" diyerek şiddetli yıkımlar yaşarsın. Ama benim dediğimi bir düşün. Her şeyi yaptın, acziyetini kabul ettin, ama içindeki potansiyelin farkındasın ve inanıyorsun, işte o zaman her şey daha farklı olur. Çünkü insan, kendini ayağa kaldıracak bir güce, elini tutacak bir ele, sığınacak bir koya ihtiyaç duyar. İşte o sığınak, o el, o koy, Kâinatın Sahibidir.
Kendine güvenme bu bağlamda, potansiyelini fark eden insanın, acziyetini de kabul ederek, kendiyle yarışmasıdır. "Herkes yaptı, ben de yaparım" demekten ziyade, "ben elimden gelenin en iyisin yaptım" diyerek teslim olmayı bilmektir. Yunusça bir yaklaşımla, kendini bilmektir. "İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir." Böyle bir yaklaşımla girişimci ruhunu harekete geçir ve hakiki özgüvenini elinden bırakma. "Mevla'm görelim neyler, neylerse güzel eyler"
"Adamın biri, bahçesinde dolaşırken toprağın üzerinde bir kuş yuvası gördü. Fırtına sonucu, ağacın dallarında bulunması gereken yuva, darmadağın olmuş ve yere düşmüştü. Adam, yerdeki yuvaya bakıp üzüntülü bir şekilde derin düşüncelere daldı. Bir süre sonra ağacın dalları arasından gelen kuş cıvıltıları onu kendine getirdi. Başını kaldırdığında kuşların yeni bir yuva yapmaya çoktan başladıklarını fark etti.
Fırtınanın yuvalarını yıkıp, onları endişe ve ümitsizliğe sürüklemesine izin vermemişlerdi. Ne olursa olsun, kaç kere olursa olsun her şeye yeniden başlama cesaret ve güvenine sahip olduklarını göstermişlerdi.
Belki şunu da unutmamak gerekir, nasip ve kısmet meselesini… Elinden gelen her şeyi yaptıysan, karşına çıkacak sonuç nasip ve kısmettir. Tabi bu da beklemekle gelecek bir sonuç değildir. Bunun için çalışmak, gayret etmek gerekir. Yani elinden gelini yapmak gerekir. Eğer istenilen sonuca ulaşamadın mı? O zaman hatalardan ders alman, yapmadığın, terk ettiğin, yapman gerekeni tekrar kontrol ederek, yani yeni şeyler öğrenmiş olarak yeniden yapmayı denemen gerekir. Üzerine düşen sorumluluğu nasıl yapacağını böylece kendi tecrübelerinle öğrenmiş olur, hayattan nasıl dersler alman gerektiğini görmüş olursun.
"Oldukça fakir bir aileden geliyordu. Dört yıllık öğrenim hayatının ardından bir daha okul yüzü bile görmedi. Babası borçlarını dahi ödeyemeyecek durumdaydı ve bunun sonucunda da hapse girdi.
Uzun süre iş bulmak için uğraştı. Bu arada hayallerini ünlü bir yazar olmak süslüyordu. Bu şartlar altında onu ayakta tutan tek sebep bu görünüyordu.
Nihayet bir bodrum katında boya şişelerine etiket yapıştırma işi buldu. Açlığını gidermesi ve tavan arası bile olsa kalacak bir yerinin olması için bu işe ihtiyacı vardı.
Akşamları yazmaya başladı. Gönderdiği tüm öyküler sürekli reddedildi. Uzun süre sonra bir yazı işleri müdüründen olumlu yanıt aldı. Bu onu çok sevindirdi. Hatta sokaklarda saatlerce ağlayarak dolaştı.
Bu İngiliz edebiyatının ünlü isimlerinden, kitapları tüm dünyada okunan roman yazarı Charles Dickens'ın yaşam öyküsüdür."
Mine İzgi