4- Tesavvufcular, kâfir imiş. Mürîd şeyhine tapınıyormuş. Cevaplandı.

4- Tesavvufcular, kâfir imiş. Mürîd şeyhine tapınıyormuş. Buna (Üsûl-Ül-Erbe'a) kitabından terceme ederek cevâb verildi.

4 - Yüzsekizinci sayfasında: (Tasavvufcular, şirk ve küfür üzeredir. Mürîd şeyhine tapınıyor. Şa'rânînin kitapları, bu küfürlerle doludur. Hüseynin babasının ve çocuklarının ve Şâfi'înin, Ebû Hanîfenin ve Abdülkâdir-i Geylânînin mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar) diyor. [Abdülkâdir Geylânî 561 [m. 1166] de Bağdâdda vefât etti.]

(Üsûl-ül-erbe'a fî-terdîd-il-vehhâbiyye) kitabının üçüncü kısmında, fârisî olarak diyor ki:

Böyle inanan kimse, gâib olan, yâni yanında bulunmıyan bir kimseye, ismini söyliyerek seslenmek büyük şirk olur diyor. Böylece, Resûlullahın mübârek ruhunun bile hazır olacağını düşünerek seslenen kimse müşrik olur diyor. Yemenli Şevkânî de, (Dürr-ün-nadîd) kitabında, (Mezarları büyük bilmek, kabirlere seslenerek, ihtiyaçlarını istemek küfür olur) dedi. Yine o, (Tathîr-ül-îtikat) kitabında da, (Melek, Peygamber veya Velî de olsa, ölüye yâhut gâib olan diriye böyle seslenen müşrik olur) diyor. Mezhepsizlerden bir kısmı burada iki fikir ortaya atmaktadır. Bunlara göre, eğer işiteceğini düşünmiyerek, sevdiği için, (yâ Resûlallah!) derse, müşrik olmaz. Eğer işiteceğine inanarak söylerse, kâfir olur. Selef-i sâlihînin yaptığı şeylere şirk diyen ve müslümanlara müşrik damgasını basan bu kimseye sorarız: (Gâib olan) sözü ile ne demek istiyorsun? (Görmediğimiz herşey gâibdir) diyorsan, (yâ Allah) dememiz de şirk olmaktadır. Çünkü bu, Allahü teâlânın Cennette görüleceğine de inanmamaktadır. Eğer, (gâib, yok demektir) diyorsan, Peygamberlerin ve Evliyânın ruhlarına nasıl yok diyebilirsin. Ruhların var olduklarını kitabımızın, ikinci kısmında isbât etmiştik. Yok eğer, (ruhların var olduklarına ve idrâk ve şu'ûr sahibi olduklarına, yâni anladıklarına, duyduklarına inanırız. Fakat, tasarruf yaptıklarına inanmayız) derse, bu sözü Allahü teâlâ red etmekte, (En-nazi'ât) sûresinin beşinci âyetinde, (Güç işleri yapanlara yemin ederim) buyurmaktadır. Tefsîr âlimlerinin çoğu meselâ (Beydâvî tefsîri) [ve bunun Şeyhzâde şerhi ve tefsîr-i Azîzî ve Ruh-ul beyan tefsîri, tefsîr-i Hüseynî], bu âyet-i kerime, meleklerin ve Evliyâ ruhlarının iş yaptıklarını bildirmektedir dediler. [Abdüllah Beydâvî 685 [m. 1286] da Tebrîzde vefât etti. Şeyhzâde Muhammed 951 [m. 1544] de vefât etti.] Ruh, madde değildir. Bunun için, melekler gibi, Allahü teâlânın emri ve izni ile, dünyada iş yaparlar. Meleklerin, Allahü teâlânın izni ile, bu dünyada, iş yaptıkları, yok ettikleri, diriltmek, öldürmek gibi işlerin yapılmasına vâsıta oldukları, Kur'an-ı kerimin çeşidli yerlerinde bildirilmiştir. Cin ve şeytanlar da, güç şeyleri kolayca yapıyorlar. Süleymân aleyhisselâma, cinnin hizmetlerini Kur'an-ı kerim haber veriyor. Meselâ Sebe' sûresinin onüçüncü âyetinde meâlen, (Cin, Onun her istediğini, kal'a, resim, büyük kazanlar ve yerinden kaldırılamıyan çanaklar yaparlardı) buyuruyor. Cin, melekler ve ruhlar kadar olgun ve kuvvetli olmadığı hâlde, büyük işler yapıyor. Bu dünyada, göremediğimiz çok şey var ki, insan gücünün yetişemediği işleri yapmaktadırlar. Meselâ, çok hafîf olan ve göremediğimiz hava, fırtına, kasırga şeklinde eserek, ağaçları devirmekte, binâları yıkmaktadır. [Elektrik ve laser ışınları ve elektro-mağnetik dalgaları, atomlar, gözle, hattâ ultra-mikroskopla görülemedikleri hâlde, akılları şaşırtan büyük işler yapmaktadır.] Nazar değmesi, sihir yâni büyü ve benzerleri kuvvetleri göremiyoruz. Hâlbuki, korkunç te'sîrlerini işitmiyen yoktur. Bütün bunların yaptıklarının yapıcısı, hiç şüphesiz, Allahü teâlâdır. Bunlar, Allahü teâlânın yapmasına, yaratmasına sebep oldukları için, bunlar yaptı sanıyoruz ve bunlar yaptı diyoruz. Bunların yaptığını söylemek, küfür, şirk olmıyor da, Evliyânın ruhları yapıyor demek niçin şirk olsun? Onlar, Allahü teâlânın izin vermesi ile ve yaratması ile yaptıkları gibi, Evliyânın ruhları da, Allahü teâlânın izin vermesi ile ve yaratması ile yapmaktadır. Onların yaptıklarını söylemek de, şirk olur denirse, Kur'an-ı kerime karşı gelinmiş olur.

Bu kimse, (Cinnin, şeytanların ve havanın ve sihrin te'sîr ettiklerini, Kur'an-ı kerim haber veriyor. Bunun için, onlar yapıyor demek câiz olur. Evliyânın ruhlarının birşey yaptıklarını Kur'an-ı kerim bildirmediği için, ruhlardan birşey istemek şirk olur) derse, yukarıda bildirdiğimiz, (En-nâzi'ât) sûresinin beşinci âyet-i kerimesini unuttun mu deriz. Gözlerinin açılmasını isteyen âmâya bildirilen hadis-i şerifteki duâ ve çölde yalnız kalanın okumasını emreden duâ ve (kabir ziyâret ederken, ölüye selâm veriniz!) emri ve Osman bin Huneyfin haber verdiği hâdise, bundan evvelki kısmda bildirilmişti. Bunların hepsi ve benzerleri daha nice vesikalar, gâib olandan yardım istemenin câiz olduğunu göstermektedirler. Fakat bu kimse, meşhûr ve sahih olan bu hadis-i şeriflere daîf veya mevdû' damgasını basıyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin ve tasavvuf büyüklerinin sözlerine de kıymet vermiyor. Çünkü, dört mezhepten birini taklîd etmek şirk, küfür olur diyor. Meselâ, Gulâm Ali Kusurî, (Tahkîk-ul-kelâm) kitabında (dört mezhepten birini taklîd eden ve Kâdiriyye, Çeştiyye ve Sühreverdiyye gibi tarîkatlerde bulunan, kâfir ve müşrik ve bid'at ehlidir) diyor. (Üsûl-ül-erbe'a)dan tercüme tamam oldu. Bu kitap 1346 [m. 1928] de Hindistânda fârisî dili ile yazılmış, Pâkistânda basılmış, 1395 [m. 1975] de İstanbulda ikinci baskısı yapılmıştır. Yazarı, İmâm-ı Rabbânînin soyundan, Hakîm-ül-ümmet hâce Muhammed Hasen Cân sahiptir. [Muhammed Hasen Cân Müceddidî 1349 [m. 1930] da vefât etti.] Bunun (Tarîk-un-necât) kitabı da (bid'at) fırkalarına cevap vermektedir. Arabî olup, Urdu tercümesi ile birlikte 1350 de Pâkistânda basılmış, 1396 [m. 1976] da, İstanbulda (Hakîkat Kitabevi) tarafından ofset baskısı yapılmıştır.

Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri

Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.