Feteva-i Hindiye

Miras

KİTABÜ'L-FERAİZ.

1- FERÂİZ NE DEMEKTİR VE MİRAS HUKUKU İLE İLGİLİ ISTILAHLAR..

Ferâiz:

Ferâiz İlmi:

İrs (=Mîras):

Terike:

Terikeye Teailuk Eden Haklar:

Techîz Ve Tekfin.

Ölenin Borcu.

Vasiyet

Mîras.

Mirasa Hak Sahibi Olma Sebebleri:

Vârislerin Sınıfları

Terikeye Hak Sahibi Olanların Mertebeleri

2- ASHÂB-I FERAİZ.

Ashabı Ferâiz Kimlerdir?.

Nesebi Olan Ashâb-ı Ferâiz.

Baba.

Dede.

Cedd-i Sahihin Hâlleri:

Ah Liüm (= Ana Bir Kardeş)

Ashâb-ı Ferâiz Olan Kadınlar: Kız (= Bint = Sulbiyye = Öz Kız)

Oğulun Kızı (= İbniyye)

Tesbîb-i Benât Meselesi:

Üç Ferik Farzedilen Kızlarla Beraber Erkek Kardeş Bulunması Hâlleri

Ana (= üm)

Büyük Anne (= Ceddi Sahıha = Nine)

Ana Baba Bir Kiz Kardeş (= Uht Lehüma)

Baba Bir Kız Kardeş (= Uht Lieb)

Ana Bir Kiz Kardeş (= Uht Liüm)

Sebebi Olan Ashabı Ferâiz.

Koca (= Zevç)

Zevce (= Karı)

Fürûzu Mukaddere (= Nassen Takdir Edilmiş Olan Hisseler)

Nassen Belirlenmiş Olan Hisselere Hak Sahibi Olan Kimseler


Nısıf (= 1/2)

Rubu (= Dörtte Bir = 1/4)

Sümün (= Sekizde Bir = 1/8)

Sülüsân (= Üçte İki = 2/3)

Sülüs (= Üçte Bir = 1/3)

Südüs (= Altıda Bir = 1/6)

3- ASABELER..

Asabe.

Asabe-i Nesebiyye:

1) Asabe Binefsihî:

Binefsıhi Asabeden Olanların Sınıfları:

Binefsihî Asabeden Olanların, Mirasa Hak Sahibi Olmalarında Tercih Sebepleri

2-) Asabe Bigayrihî:

1-) Ölen Şahsın Kızlan:

2-) Ölen Şahsın Oğlunun Kızlan:

3-) Ölen Şahsın Ana-Baba Bir Kız Kardeşleri:

4-) Ölen Şahsın Baba Bir Kız Kardeşi:

3- Asabe Maa Gayrihî

1-) Ölen şahsın baba bir kız kardeşleri:

Asabe Bigayrihî İle Asabe Maa Gayrihî Arasındaki Fark:

Âsabelerin Mirası İle İlgili Bazı Örnekler

Asabe-ı Sebebiyye.

4- HACB (= MİRASTAN MEN) İLE İLGİLİ MES'ELELER..

Hacb Ne Demektir?.

Hacbin Çeşitleri:

Hacb-i Mırman:

Hacb-i Noksan:

Hâcib.

5- MÎRAS HAKKINDA MÂNİ OLAN SEBEPLER..

1-) Kölelik (= Rık H/Ali)

2-) Katl

3-) İhıilâf-I Dîn (= Din Ayrılığı)

4-) İhtilâfı Dar (= Ülke Ayrılığı)

5-) İrtidad (= İslâm'dan Çıkmak):

6-) Mülâane (= Karşılıklı Lânetleşmek)

7-) Cehâlet-i Vâris (= Vârisin Meçhul Olması)

6- EHL-Î KÜFRÜN MİRASI

Mürtedin Mirası

7- MÎRÂS-I HAML = ANA KARNINDA BULUNAN ÇOCUĞUN MİRASI

8- MEFKÛD'UN, ESİRİN, SUDA BOĞULAN VE ATEŞTE YANAN KİMSENİN MİRASI

Esirin Mirası:

Birlikte Ölenlerin Mirası:

9- HÜNSÂNIN MİRASI

10- ZEYİ'I ERHAM..

Zevi'l-Erhâmın Sınıfları

Zevi'l-Erhâmın İkinci Sınıfının Tevarüsü.

Zevi'l-Erhâmın Üçüncü Sınıfının Tevarüsü.

Zevil-Erhâmın Dördüncü Sınıfı

11- FERÂİZ HESABI

12- TEBÂYÜN, TEMÂSÜL, TEDAHÜL VE TEVÂFUK ADEDLER ARASINDAKİ NİSBET  

(= SAYILARIN BİRBİRİ İLE ORANI )

1-) Tebâyün:

2-) Temsül

3-) Tedahül:

4-) Tevâfuk:
Miras Mes'elelerının Tashihi

Misâller

Miras Mes'elesinin Tashihi İle İlgili Başka Bir Örnek.

Tashîh-i Mes'elede Nisbet Yolu.

13- AVLIYYE.

Mîras Meselelerinde Kullanılan Mahreçler (= Paydalar)

14- REDDİYYE MESELELERİ

15- MÜNASEHA..

16- TEREKE NASIL TAKSİM EDİLİR?.

17- FERÂİZDE MÜTEŞÂBİHIİK RE FERÂİZ EHLİNDEN SORULAN İLGİNÇ SORULAR VE BU SORULARIN CEVABI

18- BAZI FERÂİZ MESELELERİNE VERİLEN İSİMLER..

1-) El-Müşriket

2-) El-Harkâ.

3-) El-Mervâniyye.

4) El-Hamziyye.

5-) Ed-Dînâriyye.

6) İmtihan.

7) El-Me'mûniyye.

KİTABÜ'L-FERAİZ

 
1- FERÂİZ NE DEMEKTİR VE MİRAS HUKUKU İLE İLGİLİ ISTILAHLAR
 
Ferâiz:

 

Ferâiz: Farz lafzından türetilmiş olan fariza'nın çoğuludur. (cem'idir)

Farz: (Lügatte) takdir, beyan ve bir şeyincüz'ü (= bir parçası) demektir.

Farz, sünnet ve kıraet manâsına da kullanılır.

Farz: (Istılahta) yerine getirilmesi nas ile ve sarih olarak beyan olunan herhangi bir fariza demektir.

Ferâiz ıstılahında ise farz: Vâris için mukadder nasip, hisse demektir.

Fariza ise: Takdir olunmuş şey; miktarı belli olan mîras hissesi; yerine getirilmesi Allahu Teâlâ tarafından yerine getirilmesi katiyet­le beyan buyrulan herhangi bir vazife manasınadır.

Fariza, atiyye manasına da gelir.

Ferâiz tabiri, "vârislerin hisselerini bildiren ilim" manâsına da kullanılır. [1]

 
Ferâiz İlmi:

 

Ferâiz ilmi: İslam hukukunun mühim bir kısmını teşkil eden ve irse (Mîrasa)    mütealik bulunan bir takım mes'elelerin, kaidelerin tedvin edilmiş heyetidir.

Ferâiz ilmi: "Bir ölümün terekesine tealluk eden haklardan ve terekenin muayyen sehimler üzere taksiminden bahseden bir ilimdir." diye de tarif olunur.

Buradaki "haklar" dan maksat; ölünün teçhiz ve tekvininden, borçlarını ödemek ve vasiyetini yerine getirmekten; geride kalan te-rikesini de, vârisleri arasında taksimden ibarettir,

Ferâiz ilmine, ilmü'l-mevâris ve kitâbü'l mevâris de denilir.

Ferâiz ilmini bilen zata: Ferazî ve feraizı denildiği gibi, vârislerin hisselerini takdir ve tayin eden hâkime de fanzî denilir. [2]

 
İrs (=Mîras):

 

İrs (mîras): (Lügatte) Beka, devam demektir. Istılahta ise irs (= mîras): Hilâfet (= geride kalma) Sebebiyle, bir kimsenin malının, bir başkasına intikal etmesi (geçmesi) demektir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.

İrs (= mîras): Ölen bir kimsenin terikesinden, kariplerine (-Yakınlarına) intikal eden mal, demektir.

Buna, (irs'e), miras da denir.

İrs'e (mîras'a) müstahik (= hak sahibi) olan kimseye vâris; vâri­se intikal eden'mala mevrus; vârisine malı intikal eden ölüye müverris; bir şahsı, bir ölüye vâris kılmaya da tevris denir.

Vârisin çoğulu verese (= vârisler)'dir.

Bir ölünün terikesine hilâfet tarikiyle mâlik olmaya veraset = te­varüs denir.

Müteaddit kimselerin birbirinden mîras yemesine.müvârese denir. [3]

 
Terike:

 

Terike: (Lügatte) Terk lafzından türetilmiş bir kelime olup met­ruk (= terkedilmiş) şey manasınadır.

Istılahta ise Terike: Bir müteveffanın, kendisine ait olmak üzere terk etmiş olduğu mal (ve mîrascılara intikal eden bazı haklar) demektir.

Bu tariften anlaşılacağı gibi, bir meyyitin yanında emânet ola­rak bulunmuş olan şey, onun terikesinden sayılmaz. [4]

 
Terikeye Teailuk Eden Haklar:

 

Terikeye tealluk eden haklar şunlardır:

1-) Ölenin techîz, tekfin ve defni,

2-) Ölenin borcu.

3-) Ölenin vasiyeti.

4-) Mîras[5]

 
Techîz Ve Tekfin

 

1-) Terikeden harcamaya, önce ölenin techîz ve tekfininden baş­lanır. Ve defindeki ihtiyaçlar, öfte ma'ruf olduğu şekilde karşılanır. Muhıyt'te de böyledir.

Ölen kimsenin yanında bulunan rehin ve kölesinin işlediği ci­nayetin bedeli gibi, şeyler terikeden müstesna bırakılır. Yani, rehin bırakan kimse ile o cinayetin velîsinin haklarını alması, techîz ve tek­finden daha önce ve evlâdır. Hızânefü'I-Müftîn'de de böyledir..

Ölen şahıs, —değer bakımından— hayatta iken giymiş oldu­ğu, helâl elbise cinsinden, ifratsız ve tefritsiz olarak kefenlenir. Ihti-yâr'dâ da böyledir. [6]

 
Ölenin Borcu

 

2-) Techîz ve tekfîn'den sonra, —terikeden— ölenin borcu ödenir.

Ölen şahıs, borcunun tamamını sıhhatli hâlinde iken veya has­talığında yapmış olabilir.

Veya, o borcun bir kısmını sıhhatli hâlinde, bir kısmım da has­talığında yapmış olabilir.

Borcun tamamım sıhhatli hâlinde veya hastalığında yapmış ol­ması arasında bir fark yoktur.

Borcun bir kısmını sıhhatli iken, bir kısmını ise hastalığında yap­mış ise, o takdirde, ödemeye, önce sıhhatli iken yaptığı borçtan başlanır.

Bu hâl, hasta iken, böyle ikrar etmiş olması durumunda böyledir.

Fakat, hastalığında yaptığı borç beyyineli veya alenî ise, bu borç da, .aynen sıhhatli iken yaptığı borç gibidir. Mnhiyt'te de böyledir. [7]

 
Vasiyet

 

3-) Ölenin techîz, tekfin ve borcunun ödenmesinden sonra — te­rikeden, vasiyeti yerine getirilir.

Ölenin vasiyeti, —tekfin ve borcundan artarsa— malının üçte. birinden yerine getirilir.

Ölenin malının üçte biri, defnedilmesinden ve borcundan artmazsa; bu durumda vasiyetinin yerine getirilmesi için, vârislerinin iznine bakılır.

Bir kimsenin, malının üçte birinden fazlasını kapsayan vasiye­ti, vârisleri razı olmazsa, geçerli sayılmaz. [8]

 
Mîras

 

4-) Ölen kimsenin vasiyeti yerine getirildikten sonra, malı kalır­sa; bu mal, vârisleri arasında hisselerine göre taksim edilir.

Bu hüküm, vasiyetin belirli bir şey olması hâlinde geçerlidir.

Fakat, vasiyet "üçte bir" veya "dörtte bir" gibi söylenmişse; bu durumda vasiyet mîrasa tekaddüm edemez. (= önüne geçemez.)

Bu durumda vasiyet edilen (Miktarca belirsiz) şeye, vârisler or­tak olurlar. Bu şekilde vasiyet edilen şey, —belirli bir şey olmayıp— terikenin çokluğuna veya azlığına göre artar veya eksilir. Tatarhâniy-ye'de de böyledir. [9]

 
Mirasa Hak Sahibi Olma Sebebleri:

 

Mîrasa, şu üç sebepten biri ile hak sahibi olunabilir:

1-) Nesep sebebiyle.

Bu, yakın akrabalıktır.

2-) Evlilik sebebiyle.

Koca, karısına; kadın da, kocasına vâris olur.

3-) Velâ sebebiyle.

Velâ, iki nevidir:

a) Velâ-i Itaka.

b) Velâ-i müvâlât.

Bunlardan her birinden, yukarıda olan, aşağıda olana vâris olur. Ancak, aşağıda olan, yukarıda olana vâris olamaz. Fakat, şart kıl­ma hâli müstesnadır. Meselâ: "Ölürsem, malım senindir." denilme­si hâlinde, aşağıda olan, yukarıda olana vâris olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [10]

 
Vârislerin Sınıfları

 

Vârisler, şu üç sınıfa ayrılır:

1-) Ashâb-i feraiz.

2-) Asabeler.

3-) Zevi'I-erham. [11]

 
Terikeye Hak Sahibi Olanların Mertebeleri

 

Terikeye hak sahibi olanlar, mertebe yönünden şu on sınıfa ayrılır:

1-) Terikeye hak sahibi olanların sıralanmasına, önce ashab-ı fe-râiz'den başlanır.

2-) Sonra, asabe-i nesebiye; sonra,

3-) Asabe-i sebebiye (bunlar, mevle'l-ıtakadırlar.) Sonra,

4-) Mevle'l-ıtakanın asabesi; sonra,

5-) Ashab-ı ferâize, hakları nisbetinde red; sonra,

6-) Zevi'I-erham; sonra,

7-) Mevle'l-müvâlât; sonra,

8-) Nesebini ikrar ettiği kimse. Şöyleki, nesebi, başka bir kimse tarafından sabit olmayıp; ölenin, nesebini İsrarla ikrar eylediği kim­se... Ölenin: "Kardeşimdir." "Bacımdır." dediği kimseler gibi...

9-) Kendisine —malın tamamı— vasiyet edilen kimse; sonra,

10-) Beytü'1-mâl.

Kâfi'de de böyledir. [12]

 
2- ASHÂB-I FERAİZ

 

Ashâb-ı Ferâiz: Mirastan hisseleri, Yüce Allah'ın kitabı veya Re­sulünün sünneti yahut icma ile takdir ve tâyin edilmiş bulunan kim­selerdir. el-İhtiyar'da da böyledir. [13]

 
Ashabı Ferâiz Kimlerdir?

 

Mirastaki   hissesi,   nısıf  (= yan = )  ve   sülüs   (üçte   bir   = )  gibi   nassan   belirli   (- muayen)   olan mirasçı on ikidir. Bunlardan

a)  On adedi nesebî,

b)  İki adedi sebebidir. [14]

 
Nesebi Olan Ashâb-ı Ferâiz

 

Nesebî olan ashâb-ı ferâizin üçü erkek, yedisi ise kadındır-: Ashâb-ı ferâizden erkek olanlar: [15]
 
Baba

 

1-) Baba(- Eb) Mirasta, babanın üç hâli vardır:

a) Farz-ı mutlak {= farz-ı mahz): Babanın, oğlu ile veya (ilâ nihâ-ye) oğlunun oğlu....nun oğlu ile bulunması hâlidir.

Bu durumda terikeden yalnız südüs (altıda bir = 1alır.

T~ )    senim o

 

 
    

Misaller:
    

 
    

 

 
    

1

südüs
    

hâki
    

5

M
    

 
    

 

 
    

eb (= baba)
    

ibn (-
    

oğul)

 
    

1 südüs
    

hâki
    

5

M
    

 
    

 
    

 

 
    

eb (= baba)
    

ibnü'I-ibn (__ oğulun oğlu)

 
    

1 südüs
    

baki
    

5    .

M
    

 
    

 
    

 

 
    

eb (= baba)
    

ibnü İbni'I-ibn (= oğulun oğlunun
    

oğlu)

 
    

1 südüs               baki
    

.  5
    

 

M
    

 
    

 
    

 

 
    

eb                    ibn

(D          +■           (2)
    

ibn            bint +     (2)      +      (1)
    

-     6

 eşele: 6

 eşele: 6

 eşele: 6

 eşele: 6

b) Farz maa't-tâsib: Bu durumda baba, hem ashâb-ı ferâizden olduğu için, muayyen sehmi olan südüsü alır; hem de, ashâb-ı ferâizden baki kalan mîras mala, asabe sıfatıyle müstahik (= hak sahibi) olur.

Bu hâl, bir ölünün, babası ile beraber bir veya müteaddid ( = Birden çok) Kızı veya ilâ nihâye (sonuna kadar) oğlunun oğlunun... kıznı mîrascı bırakmış olması hâlidir:

Misâller:

1 südüs

2 bakieb (= baba)

3 (= südüs + baki) nısıfeşele: 6 bint (= kız) 3

M.

1 südüs

2 baki

eb (= baba)

3 (südüs + Baki)

1                      2

südüs               baki

eb (= baba) 3 (südüs + bakı)

3 nısıf

bintü'1-ibn 3 (oğulun kızı)

3

nısif

£sele: 6

_________________ eşele: 6

bintü ibni'I-ibn 3 ( = oğulun oğlunun kızı)

M

1 südüs

1 baki

eb ( = baba)

2

4 sülüsan

eşele: 6

bint ( = kız)

bint (= kız)

2

3-) Taab-i malız: Ölenin evladı ve oğlunun evlâdı bulunmaması hâ­lidir. Bu durumda baba, —ashâb~ı ferâizden olmasından dolayı değil— yalnız asabeden olmak sıfatıyle —ashâb-ı ferâizden baki ka­lan terikeye müstehık (= Hak sahibi) olur.

eşele 3'

J
    

 
    

2 baki
    

1

sülüs-i
    

kül

eb ( =
    

baba)
    

üm (
    

[= anne)
    

 

1 rübu
    

 
    

 
    

 
    

3 baki

M______:__________________________________________eşele: 4

zevce ( = ölenin karısı)       eb (=baba)

el-mâiü küllühu leh                                 sakıt                                  

(=    malın   hepsi   onun    (babanın)'dır.)    (=    mîras   hissesi    düşer.)

M______________________________________________    eşele: -

eb(=baba)                      ah lehûmâ

(= ana-baba bir erkek kardeş) [16]

 
Dede

 

2-) Dede (= ced): Burada cedden maksat, cedd-i sahih Yani babanın babası ve —ilâ nihâye— onun babasıdır. el-İhtiyâr'da da böyledir.

Ölenin, anne tarafından olan dedesine cedd-i sahih denmez. O sahih değil, fâsiddir. Ananın babası veya ananın babasının babası yahut babanın anasının babası gibi...

babanın babası veya babanın babasının babası ise cedd-i sahihtir.

Cedd-i sahih, babanın olmadığı yerde, aynen baba gibidir.

Ancak, cedd-i sahih, ölenin annesiyle birlikte (mîrascı olarak) bulunursa, bu durumda anaya sülüs (= üçte bir = ^-) verilir.

Cedd-i sahih, ölenin bütün erkek kardeşlerini ve kız kardeşleri­ni mirastan mahrum eder. Bu, İmâm Ebn Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

Fetva da buna göredir. Kâfî'de de böyledir. [17]

 
Cedd-i Sahihin Hâlleri:

 

Cedd-i sanının vâris olmasında, şu dört hâl tasavvur edilebilir: 1-) Farz-ı mutlak:

Cedd-i sahihle (= babanın babası ile = dede ile) birlikte — ölenin babası bulunmayıp— bir veya müteaddid oğlu yahut —ilâ ni-hâye — oğlunun oğlu bulunduğu zaman, cedd-i sahih yalnız bir sü­düs alır.

Misaller:

ebü'l-eb                                             ibn (= oğul)

(- babanın babası = dede = cedd-i sahih)

M

1 südüs
    

 
    

 
    

5 baki

ebü'l-eb (= dede)
    

 
    

( =
    

ibnü'1-ibn oğlun oğlu)

1

südüs
    

 
    

5 baki
    

 

 
    

 
    

 
    

 

ebü'l-eb
    

ibn
    

ibn
    

 

2
    

(Oğul) 5
    

(= oğu

5
    

D

eseîe: 6

2) Farz maa'Mâsîb:

Ölenin ceddi ile birlikte bir veya birden çok kızı veya oğlunun kızı       yahut       —ilâ       nihâye—       oğlunun       oğlunun kızı'nın bulunması hâlidir.

Bu   durumda   ced   (=   dede)   hem   südüs   (=   altıda  bir

=     —)   alır;   hem   de   ashâb-ı   ferâizden   artan   (baki)   ma-6

la müstahik olur.

Misaller:
    

 
    

 

3 nısıf M
    

1

südüs
    

2   . baki

bint (= kız)
    

ebü'l-eb ( =
    

dede)

3 nısıf M
    

1

südüs
    

2 baki

bintü'1-ibn (- oğulun kızı)
    

ebü'l-eb
    

 

4 sülüsan M
    

1

südüs
    

1 -    baki

bint (= kız) 2
    

bint 2
    

ebü'l-eb 2.

eşele: 6

eşele: 6

eşele: 6

3-) Tâsîb-i mahz:

Ölünün babası ve evladı ve oğlunun evladı bulunmadığı takdir­de, ced; eshâb-ı ferâizden artan terikeye, —asabeden olmasından dolayı— müstahik olur.

 
    

 
    

 
    

Fetâvâyı
    

Hindiyye

Misaller

1

nısıf
    


    

baki
    

1
    

 

 
    

 
    

 
    

 
    

eşele.* 2

zevç ( =

1

rubu
    

koca)
    

ebü'l-eb ( =

3 hâki
    

dede)
    

 

 
    

 
    

 
    

 
    

eşele: 4

M___

zevce (ölenin karısı)           ebü'l-eb

4-) Sukut:

Ölenin babası bulunduğu takdirde ced (= dede) mîrasa nail ola­maz; bu durumda, onun mîras hakkı sakıt olur. (= düşer.)

el-mâlü küllünü leh                     sakıt

(bütün mîras babanındır.)

H_____________________________________,_________ eşele:    —

eb( = baba)                               ebü'l-eb (= dede)

2                              1

baki                         sülüs        sakıt

M______________________'.__________________________   eşele: 6

eb (= baba)       üm (= anne)       ebü'l-eb (dede) [18]

 
Ah Liüm (= Ana Bir Kardeş)

 

3-) Evlad-ı ümmün (ana bir erkek ve kız kardeşlerin) vâris olma­larında şu üç hâl tasavvur olunabilir:

a) Südüs:

Bir ölünün babası ve babasının —ilâ nihâye babaları ve oğlu ile —ilâ nihâye— oğlunun oğlu bulunmadığı takdirde, (li üm =) ana bir erkek veya kız kardeşi, bu ölünün terikesinden südüs (altıda bir

- = —- )     hisseye müstahik olur. 6

Misâller:

1 südüs                            baki

M__:__________________________________:____________ eşele:   6

ah li üm                                     âm li eb

(= anne bir erkek kardeş)                (= baba bir amca)

1                                                 5

südüs                       ,                   baki

W_________________________________,_______________ eşele:   6

ah li üm                                    ah lehümâ

(= ana bir erkek kardeş)           (- ana-baba bir erkek kardeş)

b-) Sülüs:

Bir ölünün babası ve babasının babası ve evlâdı ile oğlunun ev­lâdı bulunmayıp, birden çok (li üm =) ana bir erkek veya kız yahut muhtelif kardeşleri bulunursa; bunlar, bu ölünün terikesinden müsâvî surette (= eşit olarak) bir sülüs ( = ■—-) hisse almaya hak sahibi olurlar.

misaller:                  ■

1                                                 2

sülüs                                           baki

M___________________,_____________________, eşele: (3 x 2 = ) 6

ah li üm           uht li üra ,            am li üm,

(= ana bir erkek  (= ana bir kız   (= ana bir amca)

kardeş)             kardeş)

1                      1                            4       '

1                                                 2

sülüs                     .                         baki

M_________________:_______________________ eşele: (3 x 3 = ) 9

ah li üm     ah-li üm     uht, li üm   ah le hüma

.                        (= ana-baba bir

erkek kardeş) 1                     11                     6

1                                                 2

sülüs                                           baki

M___________.___________________________ eşele: (3x6=) 18

uht li üm    uht li üm    ah lehüma   uht lehüma

(= ana-baba bir

kız kardeş) 3                  3      '           6                     6

c-) Sukut:

Evlâd-i üm (= ana bir kardeşler), ölenin babası veya cedd-i sa­hihi veya evlâd-ı zükûr ve inâsı (= erkek ve kız çocukları) yahut er­kek çocuklarının erkek ve kız çocukları ile beraber bulundukları za­man, bunların (yani ana bir kardeşlerin) miras hakkı sükut eder. (= düşer.)                            ,

Misaller:

mirasın tamamı babanın                            sakıt

W_________________________'.________:_____________ eşele:     —

eb (= baba)                                  ah li üm

mîrasın tamamı dedenin                            sakıt

M_____________\_____________________;_______.        eşele:    —

ebü'l-eb (= dede)                ah li üm               uhf li üm

mirasın tamamı oğulun      sakıt

Af______________________________________________ eşele:    —

ibn (- oğul)           ah li üm

mirasın tamamı oğlun kızının                 sakıt

M___________________________________________•        eşele:    ^~

bintü'I-ibn              ah li üm       uht li üm

(= oğulun kızı) [19]

 
Ashâb-ı Ferâiz Olan Kadınlar: Kız (= Bint = Sulbiyye = Öz Kız)

 

4-) Ashâb-ı ferâizden dördüncüsü, ölenin kızıdır. Sulbiyenin (=_ ölen şahsın öz kızının) mîras meselesinde şu üç hâlde bulunması ta­savvur edilir:

a-) Nısıf (= Yan):

Ölen şahsın oğlu olmaz ve bir kızı bulunursa, bu durumda bu kız, ölenin terekesinin nısfına (= yarısına) hak sahibi olur:

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 

Misâl: •
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 

 
    

1
    

 
    

 
    

 
    

4
    

 
    

3

sümün
    

( =
    

1

R
    

■)■
    

nısıf
    

( =
    

 
    

\          baki

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

eşele:   8

zevce (= karı)      bint (= kız)      ah lieb ( = baba bir

erkek kardeş)

b-) Sülüsân (~ Üçte iki):

Ölen şahsın oğlu olmaz ve iki veya daha fazla kızı bulunursa; bunlar, terekenin sülüsâmna (= -—üne = üçte ikisine) hak sahibi

olurlar.

Misaller:

3 rubu

zevç

(= koca) 3

sülüsân

1

baki

bint       bint                 ah Iehümâ

(= kız)     (= ana-baba bir erkek kardeş) 4            

4 sümün

16

sülüsân

4 baki

zevce 9

bint 16

eşele: (24 x 3 =) 72

bint 16

bint 16

am lehüma 15

c-) Usûbet-i müştereke:

Ölen şahsın kızları, oğulları ile birlikte (mîrascı olarak) bulun­dukları takdirde, eshâb-ı ferâizden baki kalan tereke, bunların ara­larında ikili birli (oğlan iki, kız bir hisse) olarak taksim edilir.

Misaller:

zevç (= koca)            ibn (— oğul)            bint (= kız)

1                                2                                1      ' ,

sümün                  baki   ____________   .

M______________________________________ eşele: (8 x 5 =) 40

zevce            ibn            ibn            bint

5                 14              14             7

üm (= anne)         ibn         bint         bint [20]

 
Oğulun Kızı (= İbniyye)

 

5-) Ashab-ı ferâizden beşincisi, ibniyye (= —ilâ nihaye oğulun kızi)dır.

Oğulun kızlarının mirasta şu altı hâlde olmaları tasavvur edilir.

a) Nısıf:

Bir ölünün, oğlunun bir kızı veya —ilâ nihâye oğlunun oğlunun bir kızı olur ve kendi kızı bulunmazsa; bu ibniye (= oğulun kızı), terikenin nısfına (— yarısına) mustahık olur.

Misal:

1                                     2                             1

rubu                                nısıf                        baki

M___________________________________________.         eşele:  4

zevç (= koca)   bintu'Mbn (= oğulun kızı)   ah îehümâ ( =

ana—baba bir

erkek kardeş) b) Sülüsân:

Bir ölünün oğlu ve kızı bulunmayıp, oğlunun bir veya birden çok kızı yahut —ilâ nİhâye— oğlunun oğlunun kızı bulunursa, bun­lar, bu ölünün terikesinin stilüsânıru (= üçte ikisini) .alırlar.

Misal:
    

 
    

 

3
    

16
    

5

sumun
    

sülüsan
    

baki

zevce       bintü'1-ibn

bintü'1-ibn       am îehümâ

(= ana-baba bir amca)

eşele:    24

c-) Sodns:

Ölünün oğlu olmaz ve sadece bir kızı olur ve bu bir kızla, ölenin oğlunun bir veya birden çok kızı yahut -ilâ nihâye- oğlunun oğlunun kızı, mirasta içtima ederlerse (= bir araya gelirlerse), bu durumda südüs'le, (= altıda bir'le kızın nısıf (= yarı), hissesi, sülüsâm ( = üçte ikiyi) ikmâl etmiş (tamamlamış) olur.

Misâller:

3 Nısıf

1

îüdüs

M.

2 baki

eşele:  6 kızın oğlu           ana-baab bir erkek kardeş

3 nısıf

1 südüs

M.

baki ___ eşele: (6X2=) 12

kız    kızın oğlu   kızın oğlu    baba bir erkek kardeş 6             

3 nısıf

1

südüs

2 baki

M

eşele:   6

bint                 bintü ibni'1-ibn

(= kız)   (= oğulun oğlunun kızı)

ah lehüma (= ana-baba bir erkek kardeş)

d-) Usûbet-i müştereke:

Bir ölünün oğlu bulunmaz ve -ilâ nihaye- erkek evlâdının bir veya birden çok oğulları ile kızları blunursa; bu durumda, ashâb-ı ferâiz-den baki kalan terike, bunların arasında ikili birli taksim edilir.

Misaller:  

M.

M

rubu

baki

eşele:  4

 

 

koca 1
    

 
    

oğlun 1
    

kızı
    

oğlı

2 sülüsan
    

 
    

baki
    

1
    

 

 
    

 
    

 

kız       kız

3           3
    

oğlun

■     2
    

oğlu
    

oğlun 1
    

kızı

eşele: (3 x3=)9

11

nısıf             baki     ____________

M______________________________________ eşele: (2x3  =) 6

bint              bintü'1-ibn                   ibnü ibni'1-ibn

(= kız)         (= oğulun kızı)    (= oğulun oğlunun oğlu)

(İbni Mes'ûd hazretlerine göre, bu durumda yalnız ibnü'I-ibn ( = oğlun oğlu) vâris olabilir; bintü'1-ibn (= oğlun kızı) vâris olamaz.)

e-) Ademü'1-irs:

Bir ölünün oğlunun kızları (= ibniyye). iki veya daha ziyâde sul-biye (= öz kızı) ile beraber bulundukları takdirde, bunlar (ibniye) irse (= mirasa) nail olamazlar. Çünkü, bu durumda kızlara ait olan sülüsan, kurbî (= yakınlık) derecelerine göre, sulbiyeye (= öz kız­lara) verilecek ve bintiyet (kızı olma hâli) dolayısiyle istihkak kesbe-dilecek (hak sahibi olunabilecek) bir sehim kalmıyacağı için bintü'l-ibne (= oğlun kızına) bir şey verilemiyecektir.

Ancak "d" bendinde beyan edildiği gibi, ibniyyenin hizasında veya daha aşağısında, ibnü'1-ibn (- oğlun oğlu) bulunursa; o tak­dirde terikenin mütebakisini —farz tariki ile değil— ta'sîb suretiyle, ikili birli olarak alırlar.

Misaller:

sülusân                      sâket                  Baki

M_______________________________[_________________: eşele:   3

bintân                  bintü'1-ibn             ah Iehümâ

(= iki kız)           (= oğulun kızı)    ( = ana-baba bir

erkek kardeş)

2 sülüsân

M

bint

2 sülüsân

kız

3

kız

3

433

sakıt

eşele:   3

bint

bintü'1-ibn

Reddiye* 2

baki

oğlun kızı       oğlun oğlu

eşele: (3X3=) 9

f-) Sukut:

Ölünün oğlunun kızları ile ölünün oğlunun içtima etmeleri hâlir dir. Bu kızlar, ister bu oğlun kızları olsun, ister ölen oğlunun kızları olsun, mîras hakları sakıt olur.

Misaller:

Terikenin tamamı onun

oğul

Terikenin tamamı oğlun

oğul

sakıt

oğlun kızı      oğlun kızı

sakıt

eşele:    —

eşele:    —

oğlun oğlu        kızın oğlu

Reddiye: Hisselerin (payların) toplamının, mahreçten (= ortak paydan) eksik çıkması hâlidir ki, ileride anlatılacaktır. [21]
 
Tesbîb-i Benât Meselesi:

 

Bir kimsenin sulbiyye kızları bulunmayıp, farklı derecelerdeki bir takım ibniyelerinin —mîras bakımından— bir araya gelmeleri hâ­line, tesbîb-i benât meselesi denilir. Şöyle ki:

Ölen bir kimsenin, kız ve erkek evlâdı bulunmaz ve bir oğlu­nun, dereceleri birbirinden aşağı olan üç kızı; bir oğlunun oğlunun da, yine dereceleri birbirinden aşağı üç kızı; bir oğlunun oğlunun oğ­lunun da, dereceleri birbirinden farklı üç kızı yani kız evladı ve to­runları bulunduğu zaman, bunlar üç ferik farzolunur.

Bu durumda en yukarı derecede bulunan ibniyye (= oğulun kı­zı), sulbiyye ( = öz kız) makamına kâim olduğu için, tek (yalnız ise, nısıf (= yarı) hisse; lâakal iki ise, sülüsân (= üçte iki) hisse alır. On­dan aşağı derecede olanlar hakkında ibniyye (= oğlun kızı) muame­lesi yapılır. Ve yukarıda gördüğümüz gibi südüs, usu be t, adem-i irs ve sukut halleri aynen cereyan eder.

Bu mes'ele şu şekil ile tasvir olunur;

Birinci Ferik

İkinci Ferik

Üçüncü Ferik

 Oğul

x Oğlu Kızı

J\ x Oğlu Kızı

J\ x Oğlu Kızı

Q

X Oğul

^xOğul —= *y Oğlu Kızı >x Oğlu Kızı X Oğlu Kızı

u

XOğul

xOğiu

yOğlu

J X Oğlu Kızı

y Oğlu Kızı / Oğlu Kızı

a» Q

(Not: Bu şekilde önüne X işareti konulmuş bulunan şahıslar mü­teveffadır. (= ölüdür.)

Yukanki şekilde görüldüğü gibi, birinci ferik birinci derecedeki kız, ölüye en yakın olan kızdır ve ona müvazî (onun derece itibariyle sırasında) başka bir kız yoktur.

Birinci ferik ikinci derecedeki kız ise, ikinci ferik birinci derece­deki kıza muvazidir, (onunla aynı hizadadır.)

Kezâük, birinci ferik üçüncü.derecedeki kız da, ikinci ferik ikinci derecedeki kız ve üçüncü ferik birinci derecedeki kızlarla müvazîdir.

İkinci ferik üçüncü derecedeki kız ise, üçüncü ferik ikinci dere­cedeki kız ile aynı hizadadır.

Üçüncü ferik üçüncü derecedeki kız ise, hepsinden aşağıda olup, hiç biri ile aynı hizada değildir.

Bütün bu kızların ne şekilde varis olacakları aşağıdaki tahlil­lerden anlaşılacaktır:

Bu tesbîb mes'elesinde, üç ferik farzedilen kızlar ile beraber ya erkek kardeşleri de bulunur veya bulunmaz.

Bu kızların, erkek kardeşleri bulunmadığı takdirde; birinci fe­rik birinci derecedeki kız, sulbiye makamına kâim olur. Ve nısıf ( = terikenin yarısını alır.

Birinci ferik ikinci derecedeki bu kız ile ikinci ferik birinci dere­cedeki kız da, birbirleri ile muvazi (aynı hizada) olup, aynı dereceyi haiz olacağından, sülüsâm tekmil için (= üçte ikiyi tamamlamak için) südüs (= altıda bir) alırlar. Ve bununla kızların hissesi olan sülüsân (= üçte iki) tamam olur.

Bu durumda, daha aşağı derecelerde bulunan kızlara bir şey kalmaz.

Bu mes'elenin şekli:

Birinci Ferik

X  Oğul

/   \ Kızı    Oğlu

I

Kızı

İkinci Ferik

X Oğul

x    Oğlu

/     \ Kızı      Oğlu

I

Kızı

(Sakıt)

Üçüncü Ferik

-esele:6

X Oğul

reddiye: 4

x   Oğlu                    

Oğlu

I Kızı

(Sakıt) [22]

 
Üç Ferik Farzedilen Kızlarla Beraber Erkek Kardeş Bulunması Hâlleri

 

Üç ferik farzedilen kızlar ile beraber erkek kardeş bulunması hâlinde, durum şu beş hâlden biri ile izah edilir:

Birinci hâl: Bu erkek kardeş, birinci ferik birinci derecedeki kızla aynı hizada bulunursa, bu ikisi kalan terekeyi, —saabe sifatıyle— aralarında ikili birli alırlar. Ve bunların —derece olarak— aşağısın­da bulunan kızlar ve erkek kardeşleri sukut ederler.

Misal:

Usûbet-i müştereke

sakıt

sakıt

xîbn (= oğul)

Oğlu

2

 Kızı  1

 xibn

XQğlu

xibn

 VOğlu

-eşele:   3

Ogiu

Kızı       Oğlu

Oğlu

Kızı

İkinci hâl: Erkek kardeş, birinci ferik ikinci derecedeki kız ve ikinci ferik birinci derecedeki kızlarla aynı hizada bulunabilir.

Bu durumda, birinci ferik birinci derecede kız nısıf (= tereke­nin yarısını) alır. Kalan da (= bakide) o erkek kardeş ile, onun de­recesindeki kızlara ikili birli olarak taksim edilir. Daha aşağıdakiler ise sakıt olurlar.

„   Birinci Ferik          İkinci Ferik         Üçüncü Ferik

W--------------------:-----------------„-----------1---------------eşele: (2 x 4 = )

xQğul                 x Oğul                 x Oğul

x Oğlu Kızı              x Oğlu                 x Oğlu

"4                       !                            !

Oğlu Kızı                 * Oğlu Kızı             x Oğlu

2        1           Al         /\

Oğlu Kızı                   Oğlu

(Sakıt)                      (Sakıt)

Üçüncü hâl: Erkek kardeş, birinci ferikin üçüncü derecesindeki ve ikinci ferikin ikinci derecesindeki ve üçüncü ferikin birinci dere­cesindeki kızlarla aynı hizada bulunabilir.

Bu durumda, birinci ferikle birinci derecedeki kız, nısıf (= te­rekenin yarısını) alır; ikinci derecedeki kız ile ikinci ferik birinci de­recedeki kız südüs (= altıda bir) alırlar. Baki kalacak iki sehim de, diğer üç kız ile bir erkek arasında, —ikili birli— taksim edilir. Bun­lardan daha aşağıda olanlar ise sukut eder. (= miras haklan düşer.)

Misâl:  

Birinci Ferik       ikinci Ferik        Üçüncü Ferik

____________._________________'              eseIe:6(X 10 = 60)

X Oğul                  *Oğul                   xOğul

/\   i                 ı

x Oğlu xKızı             x Oğlu                   x Oğlu

,'\            /\       I

X Oğlu Kızı                x   Oğlu    Kızı              X Oğlu

I               /\    '     /\

Kızı                    Oğlu      Kızı               x Oğlu      Kızı

. /\       /\

Oğlu        Kızı                  Oğlu      Kızı

(Sakıt)

Dördüncü hâl: Erkek kardeş, ikinci ferikten üçüncü derecedeki ve üçüncü ferikten ikinci derecedeki kız ile beraber bulunabilir.

Bu durumda birinci ferikten birinci derecedeki kız nısfı (terike-nin yansını); ikinci derecedeki kız ile, ikinci ferikten birinci derece­deki kız südüsü (= terikenin altıda birini) alırlar; baki kalan kısım da, yedi hisse itibar olunup, birinci ferikten üçüncü derecedeki ve ikinci ferikten ikinci ve üçüncü derecedeki kızlar ile bir erkek kardeş arasında taksim olunur. Üçüncü ferikten üçüncü derecedeki kız ve erkek sakıt olurlar.

Misal:

Birinci Ferik           ikinci
    

Ferik
    

Üçüncü Ferik

r
    

ftselp.r   (fiv1* = )  84

x  Oğul                   xOğul
    

xOğul

/     \
    

 
    

 
    

 

•<Oğİu      Kızı             xOğlu
    

x Oğlu

/    \     3(Xİ4=42)      /   \

/       \                        /        \
    

 
    

 

xOğlu      Kızı             xOğlu      Kızı
    

JcOğlu

7    A '
    

/\

Kızı                   *Oğlu     Kızı
    

x: Oğlu      Kızı

4                       /    \       4
    

/ \   4

/A
    

/ \

Oğlu        Kızı              Oğlu      Kızı

8             4               / /
    

\ 4 ■■■

.        Oğlu
    

\

Kızı

 
    

(Sakıt)
    

 

42 + 7 + 7 + 4 + 4 + 4 + 8 + 4 + 4 = 84.

Beşinci hâl: Erkek kardeş, üçüncü ferikin üçüncü derecesindeki kız ile beraber bulunabilir.

Bu durumda, birinci derecedeki kız nısfı (= terekenin yarısını alır. İkinci derecedeki kız südüs (= altıda bir) Hisse ahr.

Terikenin kalanı da sekiz hisseye ayrılıp, altı kız ve bir erkek arasında ikili birli taksim olunur. Çünkü, bu erkek, hem kendi hiza­sında olan ve hem de kendinden önce olduğu hâlde muayyen sehmi bulunmayan kızları ta'sîb etmiş olur.

Misal: Birinci Ferik     İkinci Ferik

M.

Üçüncü Ferik

_____ eşele: (6x8 =) 48

XOğuI

XOğul

1

XOğlu      Kızı—      *Oğlu

xOğlu

/

XOğlu

7X
    

A         24

\     1 Kızı—

4    6
    

Kızı

4
    

xOğlu

A
    

x Oi

/
    

2kıf 8kıf

lu ,           Aralarında

\             tedahül

•-Oğlu
    

Kızı

2
    

 
    

Kızı *Oğlu

2   A
    

Kızı   Oğlu X

2 A '

 
    

 
    

 
    

/  -    \ Kızı  *Oğlu

2
    

/        \ Kızı  OğluK

2 A

 
    

 
    

 
    

 
    

 
    

/      \ Kızı Oğlu

2        4

24 +-4 + 4 +'2 + 2 + 2 + 2 + 2 + 2+ 4 = 48[23]

 
Ana (= üm)

 

6-) Ashâb-ı Ferâizden altıncısı: Anne (- üm) dür.

Anaların vâris olmalarında şu üç hâl tasavvur olunabilir: a-) Birinci hâl: Südüs ( = 1/6 = attıda bir. Bu hâl, ölen şahsın anasının; ölenin oğlu veya kızı yahut oğlu­nun evladı veya —ilâ nihâye— oğlunun oğlunun evlâdı ile veyahut da ale'l-ıtlak iki veya daha ziyâde erkek veya kız kardeşi ile —bu kardeşler bi'1-fiil vâris olmasalar bile— beraber bulunması hâlidir.

(Bu, amme-i fukahâya göre böyledir. îbn-i Abbas (R.A.) haz­retlerine göre, iki kardeş, anayı sülüsten, südüse (= üçte birden, al­tıda bire) hacbetmez.)

Amme-i fukahâya göre şekil:

M.

1 Südüs

5 baki

üm ( = anne)       ibnü'1-ibn (= oğulun oğlu)

1 südüs

3 nısıf

1 südüs

üm (= üna)

ünt li eb

(= baba bir

kız kardeş)

ah li üm

(= ana bir

erkek kardeş)

eşele : 6

eşele: 6,

Reddiye 5

M.

M.

1 südüs-

um (= anne)

1   ' südüs

1 südüs

3 nısıf

bint (= kız)

4 baki

üm (= anne)

eb

ah lehümâ

2 baki

eşele: 6

am lehümâ

(= ana-baba

bir amca)

sakıt

eşele : 6

uht lekümâ

(= baba)   [ = ana-baba     (= ana-baba bir bir erkek kardeş)      kız kardeş

442                                                                              Fetâvâyi Hlndiyye

15                          —

südüs                    baki     _              sakıt

M______„____________________________:____________ eşele : 6

anne               ana-baba bir          baba bir

erkek kardeş       erkek kardeş

b-) İkinci hâl: Sülüs-i kül:

Ölen şahsın anası bulunduğu hâlde;; evlâdı, ve oğlunun veya oğ­lunun oğlunun evlâdı ve erkek-kız iki veya daha ziyade kardeşi —ve yalnız ana— baba ile beraber zevç (= koca) ile zevce (= karı)dan birinin bulunmaması hâlidir.

Misâller:

2                        13'   —

sülüs-i kül              südüs + baki              sakıt

W_--------_—.______________________________________ eşele : 6

anne                        baba                  ana-baba bir

2                             4                     erkek kardeş

1                                2                            —

sülüs-i kül                        baki                        sakıt

^______:__________________________________________eşele : 3

anne        ana-baba bir erkek kardeş        ana-baba bir amca

2                        3                        1

sülüsü kül               nısıf                   baki M.------------------.—__.__.___________________________eşele : 6

anne                 koca     ana-baba bir erkek kardeş

4                        3                        5

sülüsü kül            rubu'                   baki

M_____:_________________________________________ eşele : 12

anne                  karı      baba bir erkek kardeş

c-) Üçüncü hâl: Sülüsü mâ yebkâ:

Ölen şahsın annesinin, bu ölünün babasiyle ve zevci (veya zev­cesi) ile içtima etmesi hâlinde, anne zevç (veya zevce)nin hissesinden sonra baki kalan terikenin sülüsüne; baba da mütebakisine müsta-hik olur.

Misaller:

sülüsü mâ yebkâ j-       msif              bâki

M._______________________.^________eşele : 2x3  -) 6

anne                    koca              baba

1      '                  3                   2

sülüsü mâ yekbâ   -i-         rubu'                 baki

M_______________________^________________eşele : 4

anne                    karı                    baba

11                        2

Bu, amme-i fukahâ'ya göre böyledir.

İlmî Abbas (R.A.) hazretlerine göre, ana, bu durum da da sülüsü külle, müstahık olur. Ve böyle olunca da, ananın sehnİnin, babanın neminin iki katı olması gerekir.

Buna göre, mes'ele şu şekli alır:

3                        2                        1

nısıf    _              sülüsü kül            baki

M___________________________        '______________eşele : 6

koca       anne       baba

Annenin bu üçüncü hAünde, babanın yerinde cedd-i canin bu­lunursa; İmâm-ı A'zam (R.A.A) ile İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, bu durumda anne terikenin tamamının üçte birine müstahik olur.

İbni Abbâs (R.A.)'ın ve sair zevatın mezhepleri de böyledir.

Mütfâbih olan da budur.

İmân Ebû Yûsuf R. A.)'a göre, bu durumda anne» sülüsü mâ yek-bâ'ya müstahik olun                .

Misaller:

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre:

2                          3                          1

sülüsü kül               nısıf                   baki

iy____________________________________________________ eşele : 6        ^

anne                      koca                      dede                               i

■5

İmân Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre:                                              .           '

 '         ı

 ıf                 baki

eşele : (2x3 = ) 6

 ■   1 sülüsü mâ yebka -j          nısıf                 baki

anne                    koca                 dede

13                     2[24]

 
Büyük Anne (= Ceddi Sahıha = Nine)

 

7-) Ashâb-i ferâizin yedincisi de cedde-i şahihadır.

Burada cedde-i sahaha (= nine = büyük anne) demek, baba tarafından veya ana tarafından olup, ölene nisbeti sırasında, araya tarafından olup, ölene nismeti sırasında, araya cedd-i fâsid ( = gayr-i sahih dede5 girmeyen büyük anne demektir. Annenin annesi, anne­nin annesinin annesi veya babanın annesi ve babanın babasının an­nesi gibi...

Murise (ölene) nisbetinde, araya annenin babasının annesi veya babanın anasının babasının annesi ifadesinde olduğu gibi fâsid ced gören büyük annelere cedde-i faside denir, el-ihtiyac da da böyledir.

Fâsid ceddeler, ashâb-ı ferâizden değil, zevi'l-erhâmdandırlar.

Salih ceddelerin (= büyük annelerin) vâris olmalarında, şu iki hâl tasavvur edilebilir.

a) Birinci hâl Südüs

Bir cedde-i sahiha (= büyük anne), bir südüs (= altıda bir) his­seye mâlik olacağı gibi, birbiri ile aynı hizada bulunan birden çok sahih ceddeler de yine bir südüs (=    -ğ-     hisseye ortaklaşa hak sahibi olurlar. Misaller:

1                                 5

südüs                             baki

M----------.---------"        ______________________________eşele : 6

ümmü'1-eb                   am lehümâ

( = babanın annesi)   (= ana-baba bir amca)

1                                 5

südüs                            baki

M-----------__—._____________________________________eşele : 6

ümmü'I-üm                   ah lehümâ

(= anenin annesi) (= ana-baba bir erkek kardeş)

1                                   5 südüs                              baki W__________________:____________________eşele : (6x2 = ) 12

ümmü'1-eb      ümmü'1-üm          ah li eb

(= babanın     (= annenin         (ana bir erkek

annesi)            annesi)                    kardeş)

1                        1                         10

b) İkinci hâl: Sukut:

Ceddelerin tamamı (yani gerek ebeviyyat denilen baba tarafından olan büyük anneler, gerekse ümmiyyat denilen anne tarafından olan büyük anneler) anne ile sakıt olurlar. Çünkü, anne büyük annelere misbetle karabet (= yakınlık) kuvvetine sahiptirler.

Ebeviyyat (demlen, baba tarafından olan büyük anneler) eb (= baba) ile ve ced (= dede) ile sakıt olmazlar. Çünkü, bunların karabetleri (= yakınlıkları) ced ( = dede) vasıtası ile değildir.

Nitekim ümmiyat (denilen anne tarafından olan büyük anne­ler) de, baba ve dede ile sakıt olamazlar.

Büyük annelerin dereceleri aynı hizada olmazsa, yakın olan bü­yük anne, —hangi taraftan olursa olsun— uzak olan büyük anneyi, —kendisi de bir sebeple sâkit olmuş bulunsa bile— iskat eder.

Misaller:

1 sülüs

sakıt

2 baki

eşele:  3

üm          ümmü'1-üm     ümmü'1-eb         ahlehüma

(= anne)     (— annenin    (= babanın    ( = ana-baba bir annesi)           annesi)         erkek kardeş )

sakıt

f   ■
    

1 südüs
    

1 sülüs
    

baki
    

eşele:  6

Babanın annesi
    

baba 1
    

annenin annesi 1
    

oğul 4
    

 

2 südüs
    

7 baki
    

3 rubu'
    

 
    

eşele:    12

babanın annesi   babanın babası

karı

sakıt

sakıt

terekenin hepsi bunun

tf.

eşele:

Babanın annesi     annenin

annenin annesi

baba

Bu son mes'elede, babanın annesi, baba ile sakıt olduğu hâlde, yakınlığından dolayı annenin annenin annesini iskat etmiştir. Çün­kü, baba bulunmasaydı, babanın annesi vâris olacaktı ve yine anne­nin annenin annesini iskat edecekti.

Büyük annelerin bazısı, ölen şahsın iki Üç cihetten büyük an­nesi, bir kısmı da yalnız bir cihetten büyük annesi olabilir.

Böyle bir durumda, bu büyük annelerin dereceleri müsâvî olur­sa, İmam Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bir südüs (= 1/6) hisseye eşit ola­rak —ortaklaşa— hak sahibi olurlar. Bu durumda bedenlere itibar olunur; cihetlere itibar edilmez. Çünkü cihetlerin çoğalması, bunla­rın isimlerinin teaddüdünü gerektirmez. Bundan dolayı, bu büyük anneler bir cihet hükmünde bulunmuş olur.

İmam Ebû Yûsuf (R.A.), bu kavli, İmam A'jam (R.A.)'dan rivayet etmiştir.

Müftâbita olan da budur, mözmerât'ta da böyledir. Misâl: (İmâm Ebû Yûsaf (R.A.)'a göre:)

1

südüs

5 baki

n.

eşele: (6 x 2 = ) 12

 anne

annesi

Annesi

(İki cihetten yakım) 1

@baba               ah lehüma

\    (= anne-baba bir erkek kardeş)

Babası   ©Amcası

Annesi

(Bir cihetten yakını) 1

Fakat, İmâm Muhammed (R.A.) ve İmâm Züfer'e göre, bu du­rumda cihetlere itibar edilir ve mirasa sebeblerin teadüdüne göre hak sahibi olunur.

Bundan dolayı, bir südüs hisse, bu büyük annelere, haiz olduk­ları cihetlere göre taksim edilir.

Meselâ: Bir cihetten büyük anne olan, bir kat; iki cihetten bü­yük anne olan da iki kat hisseye hak sahibi olacağı için, bir südüs ( = 1/6) hissenin üçte biri, bir cihetten yakınlık sahibi olan büyük anneye; üçte ikisi de, iki cihetten yakınlık sahibi olan büyük anneye verilir.

Misâl: (İmâm Muhammet! (R.A.)'e göre:)

1                                  5

südüs                            baki

M_______:______________',_________   eşele: (6x3 = ) 18

 anne        fx) baba               ah lehüm

(= ana-baba bir erkek kardeş)

15 annesi     (& Babası   (x) annesi

annesi 1

Meselâ: Bir kadın; kızının kızını, oğlunun oğlu ile evlendirir; bunlardanda bir çocuk doğarsa; bu durumda, onları evlendiren bu kadın, doğan çocuğun anasının anasının anası olduğu gibi, babası­nın babasının anası da olur.

Diğer büyük anne de, bu çocuğun babasının anasının anası olur ve o çocuk, bu kadının torunu ile evlenip, bunların bir de çocuğu doğarsa, bu kadın, o çocuğun üç cihetten büyük annesi olur.

Hatta, bu çocuk, o kadının bir torunu ile evlenir ve bu evlilikten bir çocuk dünyaya gelirse, bu durumda o kadın o çocuğun, dört cihetten büyük annesi olur.

Diğerlerini de buna göre kıyâs etmek gerekir. Kâfi'de de böyledir.

bu mes'eleyi bir şema ile izaha çalışalım.

 

AYŞE

PAKİZE

Oğullan Kerim

Oğullan Osman

Oğullan Şakir

Ayşe, oğlu Ali'nin oğlu (torunu) Veliyi, kızı Fatmanın kızı (torunu) Meryem ile evlendirdi.

Bu evlilikten Kerim dünyaya geldi.

Bu durumda Ayşe,

a-) Kerimin anası Meryemin anası Fatma'nın anasıdır.

b-) Hem de, babası Velinin babası Ali'nin anasıdır.

Pakize ise, Kerim'in babasının anasının anasıdır. Kerim, Arife ile evlenir ve bu evlilikten Şakir isimli bir oğul­ları olursa; bu durumda Ayşe:

a-) Şakir'in babasının babasının babasının anası;

b-) Şakir'in babasının anasının anasının anası;

c-) Şakir'in anasının anasının anası olur. (Bu durumda Şakir ile büyük annesi Ayşe arasında, üç cihet­ten kurbiyet bulunmuş olur.

Şakir, Firdevs ile evlenir ve bu evlilikten Osman isimli bir oğul­ları olursa, bu durumda Ayşe, Osman'ın şu dört cihetten büyük an­nesi olur:

1-) Ayşe, Osman'ın anası Firdevs'in anası Sultan'ın anasıdır.

2-) Ayşe, Osman'ın babası Şakir'in babası Kerim'in anası Mer­yem'in anası Fatma'nın anasıdır.

3-) Ayşe, Osman'ın babası Şakirin anası Arife'nin anası Senem'in anasıdır.

4-) Ayşe, Osman'ın babası Şakir'in babası Kerim'in babası Ve-li'nîn babası Ali'nin anasıdır. [25]

 
Ana Baba Bir Kiz Kardeş (= Uht Lehüma)

 

1-) Ana-baba bir kız kardeşin, vâris olmasında, şu beş hâl tasav­vur edilebilir.

a-) Birinci hâi: Nısıf:

Bir ölünün yalnız bir ana-baba bir kız kardeşi olur ve onunla bir­likte —mîrascı olarak evlâdı, babası ve cedd-i sahihi bulunmazsa, bu durumda ana-baba bir kız kardeş (= uht lehüma = uht iiebe-veyn) terikenin nısfım (= yarısını) alır.

Misâl:

1 nısıf

uht lehümâ (= ana-baba bir kız kardeş)

baki

eşele: 2 am lehüma (= ana-baba bir amca;)

tiitâbü'l-Ieraiz                                                                                   45t

1
    

2
    

1

rubu'
    

nısıf
    

baki

M                 -------
    

 
    

eşele:   4

zevce                         uht lehüma                         ibni am

( = karı)           (= ana-baba bir kız kardeş)       (- amca oğlu)

b> İkinci hâl: Sülüsan:

Ölen şahsın en az ana-baba bir, iki kız kardeşi bulunur ve miras­çı olarak, bunlarla birlikte, ölenin evlâdı, babası ve cedd-i sahihi bu­lunmazsa, bu kız kardeşler mirasın sülüsânmı (üçte ikisini) alırlar.

Misaller:

2                                                    1

?ülüsân                                              baki

M____________I____________________'._______________ eşele:  6

Uhteyn lehümâ                                  am lehümâ

(= iki ana-baba bir kız kardeş)             (= ana-baba bir amca)

•         2                                                    1

sülüsân                                             baki

M________________________________________ eşele: (3 x 3 = ) 9

Uht lehümâ    uht lehümâ   uht lehümâ   ibni am lieb

(= ana-baba         2                   2            (- baba bir

bir kız kardeş)                                          amcanın oğlu)

2                                                                  3

c-) Üçüncü hâl: Usûbet-i müştereke:

Bu, ölünün bir veya birden çok ana-baba bir kız kardeşinin, ana-baba bir erkek kardeşiyle beraber bulunup, evladı, babası ve cedd-i sahihinin bulunmaması hâlidir. Bu durumda, bu kardeşler, baki te-rikeye ikili birli müstahik olurlar.

Misâller:

mislü hazzi'l-ünseyeyn

sakıt

ah lehüm uht Iehümâ       am lehümâ

(= ana-baba        (= ana-baba bir        (= ana-baba m erkek kardeş)       kız kardeş)                bir amca)

eşele:   3

rubu1

zevce 5

3 baki

ahlehümâ

ah lehümâ 6

eşele: (4  x . 5  =) 20

uht lehûma 3

î

nısıf

M___

zevç (= koca)

1 baki

ah lehümâ

(= ana-baba

bir erkek

kardeş)

2

uht Iehüma

(= ana-baba

bir kız

kardeş)

1

eşele: (2x4 =) 8

uht Iehüma

d-) Dördüncü hâl: Usûbef-İ mahza.

Bu hâl, ölünün, bir veya birden çok ana-baba bir kız kardeşi­nin, bu ölünün bir veya birden çok kızı ile veya oğlunun kızı ile ya­hut -ilâ nihâye-oğlunun oğlunun kızı ile bulunması hâlidir.

Bu durumda uht Iehüma (= ana-baba bir kız kardeş), asabe ola­rak, terikenin bakisine müstahîk olur.

Misaller:

12                          1

rubu'                    nısıf                    baki

M_____:------------------:______:________________________ eşele:  4

.   zevç                     bint                uht lehümâ

(- koca)              (= kız)   (= ana-baba bir kız kardeş)

3                 8                 1

rubu'         sülüsân          baki

M___________________:___________________ eşele: (12 x 2 = ) 24

zevç          binteyn      uht lehümâ     uht lehümâ

(- koca)    (= iki kız) (— ana baba 6          (8 + 8 =) bir kız kardeş)

16                   İ                      1

'      14                         3

sümün                   nısıf                     baki

M                    __________________:______.______:_____. eşele:   8

zevce               bintü'1-ibn          uht lehümâ

(= karı)       (= oğulun kızı)   (= ana-baba bir kız kardeş)

e-) Beşinci hâl: Sukut:

Ölünün, bir veya birden çok, ana-baba bir kız kardeşi, bu ölü­nün oğlu veya oğlunun -ilâ nihâye- oğlu yahut babası veya babası­nın -ilâ nihâye- babası ile beraber bulunursa, bu durumda, bu kız kardeşlerin mîras hakkı sakıt olur.

Bu mes'ele Imâm-ı A'zam (R.A.)'a göre böyledir.

Müftâbih olan da budur.

(İmâmeyn ve diğer imamlara göre ise, ana-baba bir kız kardeş, cedd-i sahih ile sakıt olmaz.)

Misaller:

M.

1 sümün

zevce (= karı)

7 baki

ibn

sakıt

eşele:   8

uht lehümâ

(= oğul) (= ana-baba bir kız kardeş)

M.

1 rubu'

3 baki

sakıt

zevç                ibnü'1-ibn            uht lehümâ

(= koca)      (= oğlun oğlu)      (= ana-baba bir

kız kardeş)

eşele:  4

Malın hepsi bunun (bi'1-ittifak)

sakıt

M.

eşele:

eb           uht lehümâ

(= baba)    (= ana-baba bir kız kardeş)

Malın hepsi bunun (İmânvı A'zam'a göre)

uht lehümâ

sakıt   '

M.

eşele:

Ebü'l-eb           uht lehümâ                uht lehümâ

(= babanın babası)    (= ana-baba bir kız kardeş) [26]

 
Baba Bir Kız Kardeş (= Uht Lieb)

 

9-) Ashâb-i ferâizin dokuzuncusu baba bir kız kardeştir. Baba bir kız kardeş için, mîras meselesinde şu yedi hâl tasavvur edilebilir:

»-) Birinci hâl: Nısıf.

Ölünün, bir tane baba bir kız kardeşi olur ve evlâdı, babası ve cedd-. sahihi ile ana baba bir erkek ve kız kardeşi bulunmazsa, bu durumu uht lie* (=*= baba bir kız kardeş) terikeden nısıf (= yarı) hisse alır.

Misal:

1                           1                         —

nısıf                     nısıf                    baki

#________________________________________________eşele:  2

zevç                  uht Heb              am lehümâ

(- koca)          (= baba bir      (= ana-baba bir

kız kardeş)                amca)

b-) İkinci hâl: Sülüsün:

Ölünün iki veya daha ziyâde baba bir kız kardeşi bulunup, — vâris olarak— evlâdı, babası, cedd-i sahihi ve ana-baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunmazsa; bu durumda baba bir kız kardeşler, teri-kenin sülüsâmni (= üçte ikisini) alırlar. Ve bu sülüsâna (= 2/3'e) eşit olarak ortaklaşa hak sahibi olurlar.

Misal:

2                                     1

sülüsân                          baki

if_______________________________________________eşele:  3

uht Ueb               uht lieb             am lehümâ

c-) Üçüncü hU: Sadüs:

Ölen şahsın baba bir kız kardeşleri, ana-baba bir kız kardeşte-riyle beraber bulundukları zaman, südüs (- 1/6 = altıda bir) hisse alırlar. Ve bununla, kız kardeşlerin sülüsân (= 2/3) hissesi ikmâl edilmiş olur.

456

Misâl:

3 nısıf

1

südüs

M.

2 baki

uhtlehuma     uht lieb   uht lieb     am lehümâ

(= ana-baba   (=-baba bir kız kardeş)    bir kız kardeş)

 ( = ana-baba bir amca)

d-) Dördüncü hâl: Usûbet-i müştereke.

Ölen şahsın, baba bir erkek ve kız kardeşlerinin bulunup, evlâ­dı, babası ve cedd-i sahihinin bulunmaması hâlinde, bunlar, bu du­rumda müşterek asabe olur ve ashâb-i ferâizden baki kalan terikeye-ikili birli olarak— müstahik olurlar.

Misaller:

sülüsân

M

Uhteyn lehümâ 6

1

nısıf-M. uht liebeveyn

ah lieb

baki

ah lieb 2

1 baki

uht lieb 1

eşele: (3 x 3=) 9

uht lieb 1

eşele: (2x3  =) 6

e) Beşinci hâl: Usûbet-i mahza.

Bu hâl, ölen şahsın baba bir kız kardeşinin, bu şahsın kızı veya oğlunun -ilâ nihâye- kızı ile bulunması ve ölenin vâris olarak- oğlu, babası, cedd-i sahihi ve ana-baba bir erkek ve kız kardeşlerinin bu­lunmaması hâlidir.

Bu durumda baba bir kız kardeş, ashâb-ı ferâizden baki kalan terikeye müstahik olur.

Misal:

1                          2                          1

rubu'                    nısıf                    baki

zevç                bintü'1-ibn             uht lieb

(= koca)        (= oğulun kızı)  (baba bir kız kardeş)

f-) Altıncı hâl: Ademü'1-irs.

Bu hâl, ölen şahsın baba bir kız kardeşlerinin, birden çok ana-baba bir kız kardeşleri ile beraber bulunması hâlidir.

Bu durumda, şekika'lar (= ana-baba bir kız kardeşler) sülüsân (2/3) hisselerini —asabeden başka vâris yok ise yakınlıklarının daha kuvvetli olmaları sebebiyle— alırlar. Terikenin kalanına da redden hak sahibi olurlar. Baba bir kız kardeşe ise, sülüsâm (= üçte ikiyi) ikmâl için, alacağı bir hisse kalmamış olur.

Bu adem-i irs, hukuku irsiyeden mahrum olmak demek değil­dir; tevarüse sebep kalmadığı için böyle olmuştur.

Misaller:

1                          7   "        .             —

sümün                   baki                    sakıt

M_________________;__________!___________:__________ eşele:  8

zevce                ibnü'1-ibn              uht lieb

(:= karı)      (= oğulun oğlu)  (= baba bir kız kardeş)

1 nısıf

1 baki

sakıt

eşele:  2

zevç

(= koca)

ah lehümâ (- ana-baba bir erkek kardeş)

uht lieb

(= baba bir

kız kardeş)

g-) Yedinci hâl: Sakat.

Bu hâl, ölen şahsın baba bir kız kardeşinin, ölen bu şahsın oğlu veya oğlunun -ilâ nihâye- oğlu yahut babası veya babasının -ilâ nihâye-babası veyahut ana-baba bir erkek kardeşi veya kızı yahut kızının -ilâ nihâye- oğlu ile beraber asabe-i mahza olan ana-baba bir kız kar­deşi ile beraber bulunması hâlidir.

(Bu, İmâm-ı A'zam (R.A.)'a göre böyledir.

İmimeyn'e ve diğer imamlara göre ise, baba bir kız kardeş, cedd-i sahih ile sakıt olmaz.

Misâller:

2
    

 
    


    

1

sülüsân
    

 
    

sakıt
    

baki

r
    

 
    

 
    

eşele:

uht lehümâ    uht
    

lehümâ
    

uht lieb
    

am İehümâ

(= ana-baba
    

 
    

(= baba bir
    

(— ana-baba bir

bir kız kardeş)
    

 
    

kız kardeş)
    

amca)

1
    

1
    

— .
    

1

M.

Farz ve reddiyye olarak Malın hepsi bu ikisinin

uht lehümâ 1

uht lehümâ 1

sakıt

eşele: 2

uht lieb

Kitâbü'UFerau,                                                                                   459

1
    

4
    

3
    

__
    

 
    

 

sümün
    

nısıf
    

baki
    

sakıt
    

 
    

 

M
    

 
    

 
    

 
    

. eşele:
    

S

zevç                  bint            uht lehümâ              uht lieb

(= koca)         (= kız)        (= ana-baba          (= baba bir

bir kız kardeş)         kız kardeş)

i                                   1                                 —             ■

nısıf                    baki      ,              sakıt

ff-------------------------------------------______.____________ eşele:  2

zevç                      eb                    uht lieb

(= koca)              (= baba)    (= baba bir kız kardeş)

1                          3                         —

rubu*                    baki                    sakıt

M________'.___________;____________________________eşele:  4

zevce                 ebü*l-eb               uht lieb

(= karı)    (= babanın babası) (= baba bir kız kardeş) [27]

 
Ana Bir Kiz Kardeş (= Uht Liüm)

 

10-) Ashâb-ı ferâizden onuncusu uht liüm (== ana bir kız kardeştir.)

(Ana bir kız kardeşlerin, mîrastakî hâlleri ve alacakları hisse­ler, daha önce geçen ANA BÎR KARDEŞ (= EVLÂD-I ÜM) bah­sinde zikredilmiştir.) [28]

 
Sebebi Olan Ashabı Ferâiz

 

Bundan önce zikrettiğimiz on maddede, nesebî olan ashâb-ı ferâizi anlattık.

Şimdi ise sebebi olan ashâb-ı ferâizin mirastaki hâllerini ve his­selerini beyan edeceğiz. [29]

 
Koca (= Zevç)

 

11-) Ashâb-ı ferâizin on birincisi kocadır.

Koca, mirasta, şu iki hâlde bulunabilir:

a-) Birinci hâl: Nısıf.

Zevcesinin (= karısının) evladı ve erkek evladının -ilâ nihâye-evladı bulunmadığı takdirde, koca, terikenin nısfını (= yarısını) alır.

Zevcin ( = kocanın) küçük veya büyük olması arasında da bir fark yoktur.

Misaller:

^--------------------------_^__________________________ eşele:  2

1 nısıf
    

 
    

1

baki

zevç (= koca)
    

( =
    

ah lehümâ ana-baba bir erkek ka

3 nısıf
    

2 sülüs-ü kül
    

1

baki

zevç
    

üm
    

am lehümâ

M_____________:___________________________________ eşele:   6

zevç                      üm                am lehümâ

(= koca)            (= anne)   (= ana-baba bir amca)

I» İkinci hâl: Rubu' <= 1/4)

Zevcenin (karısının), kız ve erkek evladı ile erkek evladının -ilâ nihâye- evlâdı bulunduğu takdirde, zevç (= koca), onun terekesin­den rubu' (= dörtte bir = 1/4) hisse alır.

Misaller:

1                                                     3

rubu'                                               baki

M__'._________________:______________:________   "         eşele:  4

zevç                                            ibnü'1-ibn

(= koca)                                    (= oğlun oğlu)

Kitâbü'lFeraiz                                                                                   461

1                                                         3

rubu'                             baki (farzan ve redden)

M_______________________________________________ eşele:  4

zevç                                            bint

(= koca)                                      (= kız)

1                          2                          1

rubu'                    nısıf                    baki

M—_______________________________________'._____: eşele:  4

zevç                bintü'1-ibn           ah lehümâ

(= koca)        (= oğulun kızı)    (= ana-baba bir

erkek kardeş)

1                          3

rubu'                    baki

M____________.________________;___________________ eşele: .4

zevç                      ibn                      bint

(= koca)              (= oğul)              {= kız)

1                          2                          1[30]

 
Zevce (= Karı)

 

12-) Ashâb-ı ferâizin on ikincisi ise zevcedir. (= karıdır.)

Zevce (= karı), mirasta şu iki hâlde bulunabilir:

a-) Birinci hâl: Rubu' (= 1/4)

Bir veya birden çok zevceler (= kanlar), kocanın evlâdı ve er­kek evlâdının -ilâ nihâye- evlâdı bulunmadığı takdirde, terikenin rub'-una (= dörtte birine) hak sahibi olurlar.

Misaller:

M.

1 rubu*

zevce (= karı)

1

3 baki

ah lehüma

(= ana-baba

bir erkek kardeş)

2

eşele:  4

uht lehümâ

(= ana-baba

bir kız kardeş)

1

rubu'

zevce (= karı)

1 rubu'

 1                          2

 sülüs-ü mâ yebka          baki

üm (= anne)

3 baki

zevce ;= kan)

1

eb (= baba)

eşele:  4

zevce         ah lehümâ (= karı)   (= ana-baba bir

erkek kardeş) 1                       6

eşele: (4 x 2 =) 8

b-) İkinci hâl: Sümiin <> 1/8).

Bir veya birden çok zevceler, kocanın evlâdı veya erkek evlâdı­nın -ilâ nihâye- evlâdı ile bulunduğu takdirde, bu kocanın terikesin-den sümün (= 1/8 = sekizde bir) Hisse alırlar.

Misaller:

1

sümün

7 baki

eşele:  8

zevce (= kan)

ibnü'1-ibn

(= o£lun oğlu )

N.

\ sümün

zevce

(= karı)

3

7 baki

ibn

(= oğul) 14

eşele:   (8x3 = )  24

bint (= kız)

7

M.

1 sümün

zevce   zevce zevce

(= karı) 1

4 msıf

3

baki _ eşele: (8 x.3 =

 24

bint              ah lehüma

(= kız)       (= ana-baba bir 12             erkek kardeş)

9

1 sümün

4-nısıf

3

baki eşele: (8x4 =) 32

zevce  zevce   zevce zevce  bintül-ibni'1-ibn am lehümâ (= karı)                                   (= oğlun      (= ana-baba

oğlunun kızı)      bir amca) 1           111                  16                 12[31]

 
Fürûzu Mukaddere (= Nassen Takdir Edilmiş Olan Hisseler)

 

Nassen takdir edilmiş bulunan hisseler, şu altı hisseden ibarettir: 1-) Nısıf = Yan, yarım - 1/2 2-)Rubû' = Dörtte bir = 1/4= yarımın yarısı. 3-) Sümiin = Sekizde bir = l/£ = yarımın yarısının yarısı. 4-) Sülüsân = Üçte iki = 2/3 = üçte birin iki katı. 5-) Sülüs = Üçte bir .= 1/3 = üçte ikinin yarısı. 6-) Südüs = Altıda bir = 1/6 Üçte ikinin yarısının yarısı. [32]

 
Nassen Belirlenmiş Olan Hisselere Hak Sahibi Olan Kimseler

 

Nassen belirlenmiş olan hisseler ve bu hisselere hak sahibi olan kimseler şunlardır: [33]

 
Nısıf (= 1/2)

 

Terikenin nısfına (= yarısına = 1/2 sine) hak sahibi olan kim­seler şunlardır:

1-) Ölen bir kadının evladı veya oğlunun evladı yoksa, kocası­nın, bu kadının terikesindeki hissesi nısıf (— yan = 1/2) dır.

2-) Ölen şahsın —oğlu olmayıp, sadece— bir kızı varsa, onun terikeden hisesi nısıf (= yarı) dır.

3-) Ölen şahsın, oğlunun (veya oğlunun...oğlunun) bir kızı var­sa, bunun hissesi Nısıf (= 1/2) dir.

4-) Baba-ana bir kız kardeş tek ise, hissesi nısıftır.

5-) Baba bir kız kardeş tek olur ve Ölenin öz kardeşi de bulun­mazsa, bunun hissesi de nısıf (= 1/2 = yari)dır. [34]

 
Rubu (= Dörtte Bir = 1/4)

 

Terikenin rubuna (= dörtte birine) hak sahibi olan kimseler şunlardır.

1-) ölen kadının çocuğu veya oğlunun çocuğu varsa, —bu ka­dının terikesinden— kocasının hissesi rubu* (= dörtte bir) dir.

2-) Ölen kocanın çocuğu veya oğlunun... çocuğu yoksa, bu ada­mın karısının (veya karılarının) Hissesi rubu'dır. (= dörtte birdir.) [35]

 
Sümün (= Sekizde Bir = 1/8)

 

Terikenin sekizde birine hak sahibi olanlar şunlardır:

1-) Ölen bir kimsenin evladı veya oğlunun evladı varsa, bu kim­senin karısının (veya karılarının hissesi, sümündür. (1/8 = sekizde birdir.) [36]

 
Sülüsân (= Üçte İki = 2/3)

 

Terikenin sülüsânına (= üçte ikisine) hak sahibi olan kimseler şunlardır:

1-) ölen şahsın iki veya daha çok kızları bulunduğunda, bunla­rın hisseleri sülüsân (= 2/3 = Üçte ikidir,)

2-) Ölen şahsın kızı bulunmaz ve oğlunun iki veya daha ziyâde kızı olursa, bunların hissesi üçte ikidir.

3-) Bir kimsenin, iki veya daha çok ana-baba bir kız kardeşi bu­lunursa, bunların hissesi de üçte ikidir.

4-) Ölen şahsın ana-baba bir kız kardeşi bulunmaz ve iki veya daha çok baba bir kız kardeşi bulunursa, bunların hissesi de üçte ikidir. [37]

 
Sülüs (= Üçte Bir = 1/3)

 

Terikenin sülüsünü (= üçte birini) almaya hak sahibi olan kim­seler şunlardır:

1-) Ölen şahsın anası bulunur, oğlu ve oğlunun veya oğlunun oğlunun evladı yahut erkek veya kız iki veya daha çok kardeşi ve yalnız ana, baba ile birlikte, karı ile kocadan biri bulunmadığı tak­dirde, ananın hissesi sülüstür. (= üçte birdir).

2-) Bir ölünün babası, dedesi ve evladı ile oğlunun evlâdı bu­lunmayıp, birden çok li üm (- ana bir) erkek veya kız kardeşleri bulunursa, bu kardeşlerin hissesi sülüs (= üçte bir) dir. Bu üçte biri, aralarında eşit olarak paylaşırlar. [38]

 
Südüs (= Altıda Bir = 1/6)

 

Terikeden südüs (= altıda bir) Hisse alacak olan kimseler şunlardır:

1-) Ölenin oğlu ve oğlunun -ilâ nihâye- oğlu bulunduğu zaman, babanın hissesi südüs (= altıda bır)dir.

2-) Baba bulunmayınca, —yukarıdaki hâlde— dedenin hissesi de altıda birdir.

3-) Ölenin evlâdı veya oğlunun evladı yahut iki kız veya erkek kardeşi bulunduğu zaman, ananın hissesi de südüs (= altıda bir) dir.

4-) Bir cedde-i sahiha ( = büyük anne) südüs (= altıda bir) His­se alacağı gibi, aynı hizada bulunan birden çok sahih ceddeler (= büyük anneler) de, bir südüs (= altıda bir) hisse alırlar. Ve bunu bölüşürler.

5-) Ölen şahsın oğlunun kızı, ölenin kızı ile beraber bulunduğu zaman, bu oğlun kızının hissesi —sülüsanı tamamlamak için— sü­düs (= altıda bir) dir.

6-) Ölenin ana-baba bir kız kardeşi bulunduğu zaman, baba bir kız kardeşin hissesi de südüs (= altıda bir) dir.

7-) Evlâd-ı üm ( = annenin erkek veya kız çocukları) tek olursa, bunların hissesi de südüs (= altıda bir) dir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [39]

 
3- ASABELER

 
Asabe

 

Asabe: (Lügatte) baba tarafından olan akraba demektir. Bu ta­bir, bir ve birden çok erkek ve kadın için kullanılır.

Bu şekildeki yakınlığı usûbet denildiği gibi, bir kimseyi asabe kıl­maya ve bir şahsa asabe mirası vermeye de ta'sîb denir.

Istılahta ASABE ise: Ashâb-ı ferâizle birlikte bulunmaları hâlin­de, onların sehimlerinden geride kalan terikeye müstahik (= hak sa-hîbi) olan; ashâb-ı ferâiz bulunmadığı takdirde ise terikenin tama­mım olan yakınlardır. el-İhtiyar'da da böyledir.

Asabeler:

1-) Asabe-i nesebiyye

2-) Asabe-i sebebiyye diye iki kısma ayrılır. [40]

 
Asabe-i Nesebiyye:

 

Asabe-i Nesehiyye: Ölün şahsa, nesep bakımından karabeti (= ya-

Asabe-i Nesebiyye: Ölen şahsa, nesep bakımından karabeti (= ya­kınlığı) olan kimsedir.

Asabe-i nesebiyye, şu üç kısma ayrılır: [41]

 
1) Asabe Binefsihî:

 

Asabe binefsihî: Ölüye nisbet edilişinde kadınlar dâhil olmayan (kendisi ile ölü arasında bir kadın bulunmayan) erkek kimselerdir. Baba, oğul, babanın babası, oğulun oğlu gibi... [42]

 
Binefsıhi Asabeden Olanların Sınıfları:

 

Binefsihî asabeler şu dört sınıfa ayrılırlar:

1-) Cüz'ü meyyit: Bunlar ölen şahsın oğulları, oğullarının oğulları ve oğullarının oğullarının -ilâ nihâye oğullarıdır.

2-) Asl-ı meyyit: Bunlar, ölünün babası, babasının babası ve ba­basının babasının -ilâ nihâye- babasıdır.

3-) Cüz'ü eb: Bunlar, Ölen şahsın ana-baba bir veya baba bir kar­deşleri ile bu kardeşlerinin oğulları ve oğullarının -ilâ nihâye-oğullandır.

4-) Cüz'ü ced: Bunlar da, ölen şahsın ana baba bir veya baba bîr amcaları ile bunların oğulları ve oğullarının -ilâ nihâye- oğullarıdır. Tebyîn'de de böyledir. [43]
 
Binefsihî Asabeden Olanların, Mirasa Hak Sahibi Olmalarında Tercih Sebepleri

 

Yukarıda zikredilen dört sınıfın mirasa hak sahibi olmaları ile ilgili tercih sebepleri şunlardır:

Birincisi: Kurbî cihet (= yakınlık yönü). Bu sınıflar itibarı iledir.

İkincisi: Kurbî derece (= yakınlık derecesi). Bu da, bir sınıfta bu­lunan vârislerin, ölüye en yakın olmaları itibarı iledir.

Üçüncüsü: Karabet (= yakınlık) Kuvveti. Bu da, vârislerin ana-baba bir veya baba bir olmaları itibariyledir.

Bundan dolayı binefsihî asabelerin tevarüsünde, (= mîrasa mâlik olmaları hususunda) evvelâ kurbî cihete bakılır.

Bu dört sınıf asabeden çeşitli sınıfta olanlar birlikte bulunursa, birinci sınıfta olanlar mîrasa nail olurlar. Birinci sınıftan kimse ol­mazsa, ikinci sınıftan olanlar; ikinci sınıftan kimse olmazsa, üçüncü sınıftan olanlar; üçüncü sınıftan da kimse bulunmazsa, dördüncü sı­nıftan olanlar mîrasa nail olurlar.

Asabeler, mîrasa hak sahibi olmaları hususunda şöyle de sıralanabilir:

1-) Asabelerin en yakını oğuldur.

Sonra, yakınlık derecelerine göre, asabeler şöyle sıralanır.

2-) Oğulun -ilâ nihâye- oğulları.

3-) Baba

4-) Babanın babası olan dede.

5-) Baba-ana bir kardeş.

6-) Baba bir kardeş.

7-) Baba-ana bir kardeşin oğlu.

8-) Baba bir kardeşin oğlu.

9-) Babanın öz kardeşi olan (ana-baba bir) amca.

10-) Babanın baba bir kardeşi olan amca.

11-) Babanın baba-ana bir kardeşi olan amcanın oğlu.

12-) Babanın baba bir kardeşi olan amcanın oğlu.

13-) Babanın baba-ana bir amcası.

14-) Babanın baba bir amcası.

15-) Babanın baba-ana bir amcasının oğlu.

16-) Babanın baba bir amcasının oğlu.

17-) Dedenin amcası.

Mebsnt'ta da böyledir.

Aynı derecede bulunan asabelerden bir topluluk vâris olduk­larında, tereke bunlar arasında usul itibariyle değil de, bedenleri iti­bariyle taksim edilir.

Meselâ: Bir kardeşle, on tane de diğer bir kardeşin oğlu veya bir amca oğlu ile on tane de başka bir amcanın oğlu bir arada bu­lunsalar, tereke on bire taksim edilip, her birine birer sehim verilir. el-İhtiyâr'da da böyledir.

Ölen şahsın kendi cüz'ü ile usûlünden biri (mesela: Ölen şah­sın oğlu ile babası) bir arada bulunsa, asabelik bakımından oğlu ter­cih edilir. Babası, ashab-ı ferâizden olduğu için südüs (= altadı bir) hissesini alır; bakisi —ölenin— oğluna kalır.

Ölünün oğlunun oğlu ile babası veya dedesi hakkındaki hüküm de böyledir.

Misaller:

M

M

1 südüs
    

1 südüs
    

4 baki
    

eşele:  6

eb (= baba)
    

üm (= anne)
    

ibn (= oğul)
    

 

3 sumun
    

4 südüs
    

17 baki
    

_ eşele:    24

zevce (= karı)
    

eb (= baba)
    

ibnü'1-ibn (= oğulun oğlu)
    

 

3 rubu'
    

2 südüs
    

7 baki
    

_ eşele:    12

zevç (= koca)
    

ced              ibnü ibni'1-ibn (= dede) (= oğulun oğlunun
    

oğlu)

Ölenin usûlü ile usûlünün cüzleri (meselâ: Ölen şahsın babası veya babasının babası ile, babasının cüzleri yani kendisinin ana-baba bir veya baba bir kardeşleri) içtima ederse; bu durumda aslı tercih olur ve usulünün cüzleri mirasa hak sahibi olamaz.

Misaller:

nısıf                        baki                    sakıt

#________________________________________________eşele:  2

zevç                          eb                ah liebeveyn

(= koca)                ( = baba) (= ana-baba bir erkek kardeş)

1                               3                         —

rubu'                         baki                    sakıt

pj_________________________     •      ________________ eşele: 4

zevce                     •'  ced               ah liebeveyn

(= karı)                   (= dede)   (= ana-baba bir erkek kardeş)

Ölen şahsın babasının cüzleri ile cedd-i sahihinin cüzleri (ya­ni: Ölenin ana-baba bir veya baba bir kardeşleri ile baba bir amcala­rı) bir araya gelirse, bu durumda babanın cüzleri (yani ölenin kar­deşleri) tercih edilir. Ve dedenin cüzleri, onun terekesinden hisse alamaz.

Misaler:

i                     1                 _

nısıf                        baki                    sakıt

jq________________________________________________eşele:  2

zevç                  ah liebeveyn         am lehümâ

(= koca)            (= ana-baba bir    (= ana-baba

erkek kardeş)         bir amca) «

1 rubu'

3 baki

sakıt

M.

eşele:  4

zevce              ibnü ah îiebeveyn     am lehümâ

(= karı)          (= ana-baba bir     (= ana-baba

erkek kardeşin oğlu)     bir amca)

Ölen şahsın birinci, ikinci ve üçüncü sınıf asabelerinden kim­se bulunmazsa; sıra dördüncü sınıf asabelere (yani: Cedd-i sahihin cüzlerine) gelir. Bunlar, kurbî derece ve kuvvet-i karabetlerine göre vâris olurlar.

M.

N

Misaller:
    

 

1
    

1

nısıf
    

baki

zevç

(= koca)

sakıt

eşele:  2

am lehümâ             am Iieb

(= ana-baba    (= baba bir amca)1 bir amca)

1 rubu*
    

3 baki
    

sakıt

zevce (= karı)
    

ibni am lehümâ (= ana-baba bir amcanın oğlu)
    

ibni am Iieb (= baba bir amcanın oğlu)

1

nısıf
    

1 baki
    

sakıt

bint (= kız)
    

am Iieb (= baba bir amca)
    

ibni am lehümâ (= ana-baba bir amcanın oğlu)

eşele:  4

eşele:  2

Asabelerden, bir sınıfa mensup müteaddid kimseler bir ara­ya gelince, ölen şahsa olan yakınlık dereceleri itibariyle tercih edilir­ler. Yani, bunlardan hangisi ölen şahsa daha yakın ise, o vâris olur; diğerleri vâris, olamaz. Oğul ile oğulun oğlu gibi....

Misaller:

n

M

1 sümün
    

7 baki
    

sakıt

zevce (= karı)
    

bint (= kız)
    

ibnü'1-ibn (= oğulun oğlu)

1 nısıf
    

1 baki
    

sakıt

zevç (= koca)
    

eb (= baba)
    

ced (= dede)

1 rubu'

r
    

3 baki
    

sakıt

zevce (= karı)
    

ah Iieb (= baba bir erkek kardeş)
    

ibni ah Îiebeveyn (= ana-baba bir er

kardeşin oğlu)

1 nısıf
    

1 baki
    

sakıt

bint (= kız)
    

am lehümâ (= ana-baba
    

ibni am lehümâ (= ana-baba bir

eşele:  8

eşele:  2

eşele:  4

eşele:  2

bir amca)         amcanın oğlu)

Binefsihî asabelerin üçüncü veya dördüncü sınıfına mensup, aynı yakınlık derecesini hâiz bulunun kimseler bir araya gelince, ka­rabet kuvvetine göre tercih olunurlar. Yani: Ölüye hem baba, hem de anne cihetinden akraba bulunanlar tercih edilir.

Meselâ: Ölen şahsın ana-baba bir erkek kardeşi, baba bir erkek kardeşine tercih edilir.

Misaller:

1                                 3                            -rubu'                         baki                     sakıt M---------------------'■--------------------___________________eşele:  4

zevce (= karı)

1 nısıf

ibni ah lehüma          ibni ah lieb

(- ana-baba bir     (= baba bir erkek erkek kardeşin oğlu)     kardeşin oğlu)

1

baki

sakıt

eşele:  2

bint                ibni am lehümâ

(= kız)            (= ana-baba bir

amcanın oğlu) [44]

 
2-) Asabe Bigayrihî:

 

ibni am lieb

(~ baba bir

amcanın oğlu)

Asabe bigayrihî: Ölen şahsın, —asabeden olan erkek kardeşleri ile beraber bulunan— kız kardeşleridir.

Bunlar, ashâb-ı ferâizden olmaları hâlinde muayyen sehimleri nısıf (= 1/2 = yarı); birden çok oldukları takdirde ise sehimleri sü-lüsandan (= üçte ikiden) ibaret olan ve erkek kardeşleri ile beraber bulundukları takdirde asabe bigayrihî namını alan şu dört kısım kadınlardır: [45]

 
1-) Ölen Şahsın Kızlan:

 

Bunlar, erkek kardeşleri ile beraber bulundukları zaman, asabe bigayrihî olurlar ve terikenin bakisine, —erkek kardeşleri ile birlik­te, ikili birli hak sahibi olurlar.

Misâl:

1                              3

rubu                        baki

W____________________________________________-        eşele:  4

zevç                         ibn                      bint

(= koca)                 (= oğul)              (- kız)

1                               2                          1[46]
 
2-) Ölen Şahsın Oğlunun Kızlan:

 

Bunlar da, ölen şahsın kızı bulunmadığı takdirde, —onun yeri­ne kâim olarak—, kendi erkek kardeşleriyle veya erkek kardeşleri­nin oğullan ile beraber, —asabe olarak— mirasa, ikili birli hak sa­hibi olurlar.

Misâl:

1                     7 sümün              baki M_____________________________________ eşele: (8x3  =)24

zevce          ibnü'1-ibn         bintü'1-ibn

(= kan) (= oğulun oğlu)   (= oğulun kızı)

3                        14                         7[47]
 
3-) Ölen Şahsın Ana-Baba Bir Kız Kardeşleri:

 

Bunlar, ölen şahsın kızları ve oğullarının kızları bulunmadığı hâl­lerde, kendi erkek kardeşleri ile beraber bulunurlarsa, asabe olurlar ve mirastan —ikili birli— hisse alırlar.

Misal: 1

nısıf

1 baki

M.

eşele: (2x3 = ) 6

zevç                    ah lehümâ          uht lehümâ

(= koca)         (= ana-bababir    (= ana-baba bir

kız kardeş)         «"kek kardeş) 3                               2                         1[48]

 
4-) Ölen Şahsın Baba Bir Kız Kardeşi:

 

Bunlar da, yukarıda geçen üç kısımdan hiç bir kadın bulunma­yınca, kendi erkek kardeşleri ile beraber, terikenin bakisini, —ikili birli— alırlar.

Misâl:

 
    

1
    

5
    

 

 
    

südüs
    

baki
    

 

 
    

 
    

 
    

eşele:

 
    

ümmü'1-üm
    

ah lieb
    

uht lieb

( =
    

annenin annesi)
    

(= baba bir
    

(= baba bir

 
    

 
    

erkek kardeş)
    

kız kardeş)

 
    

3
    

10
    

5

Ashâb-ı ferâizden olmayan, kendisi için takdir edilmiş bir hisse bulunmayan kadınların, erkek kardeşleri olsalar bile, kendileri on­larla birlikte asabe olamazlar. (Bu kadınlar, zevi'l-erhâm'dandır.) Amca ile hala (= ana = babanın kız kardeşi) ve kardeş oğlu ile kar­deş kızı gibi...

Misâller:

1 nısıf

M.

zevç  = koca)

1 baki

sakıt

eşele:  2

am lehümâ

(= ana-baba

bir amca)

amme lehümâ

(= ana-baba

bir hala)

1 sülüsü kül

M.

2 baki

sakıt

eşele:  3

üm                 ibni ah lehümâ     binti ah lehümâ

(- anne)          (= ana-baba bir

erkek kardeşin oğlu)

Keza, ana bir kız kardeş; yalnız iken hissesi südüs (= altıda bir), birden çok olduğunda da, hissesi sülüs (= üçte bir) olduğun­dan, erkek kardeşiyle beraber bulunduğu zaman asabe olmaz. Ashâb-ı ferâizden olduğu için de, başka bir vâris bulunmayınca, terikenin ta­mamına hak sahibi olur. (Bu husus daha önce anlatılmıştı.)

Misaller:

1 sülüs

ah liüm (= anne bir erkek kardeş) 1

uht liüm (= anne bir kız kardeş) 1

2 baki

eşele: (3 x 2 = ) 6

, am lehümâ

(= ana-baba bir amca)

4 malın tamamı bunlara eşit olarak verilir.

eşele:   3

uht liüm

(= ana bir erkek

kardeş) 1[49]

 
3- Asabe Maa Gayrihî

 

ah liüm (= ana bir kız

kardeş) 1

ah liüm

• Asabe maa gayrini: Asabeden olmayan bir kadınla beraber bu­lundukları takdirde asabe sayılan kadınlardır. Bunlar şu iki sınıfa ayrılırlar:

1) Ölünün, ana-baba Bîr kız kardeşleri:

Bunlar, sulbiyye (= öz kız) veya ibniyye (= oğulun kızı) ile be­raber bulundukları zaman, kendileri asabe olmuş olurlar.

Misaller:

M.

1

nısıf

bint (= kız)

1 baki

sakıt

bint (= kız)
    

uht liebeveyn (= ana-baba bir kız kardeş)
    

am lehümâ ( = ana-baba bir amca)

1
    

1
    

_

nısıf
    

baki
    

sakıt

uht liebeveyn (= ana-baba bir kız kardeş)

ah lieb (= baba bir erkek kardeş)

eşele:  2

eşele:  2[50]
 
1-) Ölen şahsın baba bir kız kardeşleri:

 

Bunlar da, sulbiyye veya ibniyye ile beraber bulundukları tak­dirde asabe olurlar.

Misâl:

1                       2                   1                       —

rubu'                 nısıf              baki                sakıt

M_______________________________________________eşele:  4

zevç                 bint             uht lieb        am lehüma

(= koca)            (= kız)     (= baba bir    {- ana-baba

kız kardeş)         bir amca)

Yukarıda zikredilen iki sınıf kadın, bir arada bulunurlarsa, birinci sınıfta olanlar, yakınlıklarının kuvvetinden dolayı tercih edilirler.

Misal:

1                              1                         —

nısıf                        baki                    sakıt

N-_________________:_______________:______________ eşele:  2

bintü'1-ibn            uht li ebeveyn           uht lieb[51]

 
Asabe Bigayrihî İle Asabe Maa Gayrihî Arasındaki Fark:

 

Asabe bi gayrihî'deki "gayr" kendisi asabeden olan bir erkektir. Ve o kadım ta'sîb eder; yani, o kadın, bu erkek sebebiyle asabe ol­muş olur.

Asabe maa gayrihî'deki "gayr" ise, bir kadındır. Asabeden de­ğildir. Yani, ölünün kızı veya oğlunun kızıdır. [52]

 
Âsabelerin Mirası İle İlgili Bazı Örnekler

 

1 südüs

ah liüm (= ana bir erkek kardeş)

2

ibni am lehüma

(= ana-baba bir

amcanın oğlu)

5

5 baki

eşele: (6x2 =)12

ibni am lehüma

M.

2

nısıf

zevç

2

baki

ibni am lehüma 1

eşele:  4

ibni am lehüma 1

Hızânetin-Müftîn'de de böyledir.

Asabe olan veled-i zina ve kendisi ile lânetleşilmiş bir kadının oğlu, analarına mevâlîdirler. Çünkü bunların babalan yoktur. Yani belli değildir.

Bunların anaları kendilerine, kendileri de analarına vâris olurlar.

Böyle bir kadın ölür ve geride bir kızı, bir anası, iki de veled-i zinası kalırsa, onun terekesinin yarısını kızı, südüsünü (= 1/6 ini) anası, kalanı veled-i zinaları alır. Bunların babalan yokmuş gibidir.

Keza, yukarıdaki vârislerle birlikte, ölen şahsın kocası veya karısı kalırsa; onlar farz olan hisselerini alırlar; geride kalan ise, mü-lâane çocuğu olan iki oğluna verilir.

Ölen şahıs, anası ile, ana bir erkek kardeşini ve bir de mülâane oğlunu bırakırsa; anası, terikenin sülüsünü (= 1/3 ini); alır. Mülâa­ne oğluna bir şey verilmez. Terikenin bakisi, ana ile kardeşe redde­dilir. Zira, baba cihetinden onun kardeşi yoktur.

Mülâane oğlu ölürse, onun mirası, babasının kavmine (yani kardeşlerine) gider; dedesinin kavmine (yani amcalarına ve amcala­rının oğluna) mîras yoktur.

Diğer mes'eleler de böyledir.

Veled-i zina da yukarıdakinin aynısıdır.

Mülâane oğlu ile veled-i zina sadece şu bir mes'elede ayrılırlar: Veled-i zina, sadece ana bir kardeşine vâris olabilir. Mülâane oğlu ise, ana ve baba bir kardeşlerine de vâris olur. el İhtiyar'da da böyledir.

Birlikte vâris olan asabelerden bir kısmı asabe binefsihî, bir kısmı asabe bi gayrihi, bir kısmı da asabe maa gayrihî olurlarsa, bu durumda ölene en yakın olan tercih edilir.

Hatta, asabe maa gayrihî olan bir vâris, ölen şahsa, binefsihî asabe olan vâristen daha yakın olursa, bu, diğerinden evlâ olur; ona tercih edilir.

Meselâ: Bir kimse ölüp, geride bir kızı ile bir kız kardeşini ve bir de baba bir erkek kardeşinin oğlunu bırakırsa; bu durumda teri­kenin yansı kızına; yarısı da kız kardeşine verilir. Kardeşinin oğlu­na bir şey verilmez. Çünkü, kız kardeşi, onun kızı ile beraber olunca asabe oldu. Ve o, ölene, kardeşinin oğlundan daha yakındır.

Keza, kardeşinin oğlu ile amcası beraber olursa; bu durumda da, mirastan, amcaya bir şey yoktur.

Keza, kardeşinin oğlunun yerinde, baba bir kardeşi olursa, du­rum yine böyle olur. Muhıyt'te de böyledir, [53]

 
Asabe-ı Sebebiyye

 

Asabe-i sebebiyye: Mevle'l-ataka ( = köleyi azâd eden şahıs) ile, bu Şahsın binefsihi asabesinden olan erkeklerdir. Kâfi'de de böyledir.

Mevle'I-ataka unvanını alan şahıs, erkek olabileceği gibi, bir kadın da olabilir. Çünkü, bir köleyi azad eden şahıs, erkek olsun ol­masın, onun mevle'l-atakasıdır.

Fakat mevle'l-atakamn erkek olmayan asabesi, azâd edilen şahsa, usûbet cihetiyle vâris olamaz.

Şöyieki, bir kimse, sahibi bulunduğu bir köle veya cariyeyi, is­teği ile yahut bi'I-ıztırar, bir mal mukabilinde veya karşılıksız ola­rak azâd ederse; onun velâsına hâiz olur. Bundan dolayı, azâd edi­len bu köle veya cariyenin, nesebî asabesinden bir yakını bulunma­dığı takdirde, ashâb-ı ferâizden, baki kalan terikesine, kendisini azâd etmiş bulunan şahıs, hak sahibi olur. Bu şahıs, bir erkek olabileceği gibi, bir kadın da olabilir.

Ancak, azâd eden şahıs, o köle veya cariyenin vefat ettiği sıra­da, hayatta olmazsa, onun yerine binefsihî asabesinden olan erkek yakınları —asabe-i nesebiyyede beyan edilen tertip üzerine— vâris olurlar. [54]

 
4- HACB (= MİRASTAN MEN) İLE İLGİLİ MES'ELELER

 
Hacb Ne Demektir?

 

Hacb: (Lügatte) Men etmek manâsına gelir. Istılahta hacb ise: Muayyen bir şahsın terikedeki sehmini, diğer bir şahsın bulunmasından dolayı, tamamen veya kısmen men etmek (= vermemek) demektir. [55]

 
Hacbin Çeşitleri:

 

Hacbin iki çeşidi vardır:

1-) HadM hırman: Bir şahsın terikedeki sehmini tamamen men etmektir.

2-) Hacb-i noksan: Bir şahsın, terikedeki sehminin bir kısmını men etmektir. (= vermemektir.)

Bir başkasının mîras hakkını hacb eden şahsa hâcîb, hakkı hac-bolunan şahsa da mahcûb denir.

Kölelik veya din ayrılığı gibi bir sebeple, mirastan memnu {-men edilmiş) olan şahsa da mahrum denir. [56]

 
Hacb-i Mırman:

 

Hacb-i hırman hususunda vârisler iki fırkaya ayrılırlar: a-) —Bazan hacb-i noksan ile mahcûb olsalar bile hiç bir za­man hacb-i hırman ile mahcûb olmayan kimselerdir.

Bunların üçü erkek, üçü de kadındır.

Erkekler:

1-) Eb (= baba)

2-) İbn (= oğul)

3-) Zevç (= koca)

Kadınlar:

4-) Bint (= kız)-

5-) Üm (= anne)                                               ...

6-) Zevce (= karı)

7-) tkici fırka ise, bir duruma göre vâris olup, diğer bir hâle gö­re, hacb-i hırman ile mahcûb olan kimselerdir.

Bunlar da, yukarıda geçen altı vârisin dışında kalan ve asabe veya zevi'l-erhamdan olan diğer yakınlardır.

Meselâ: Bir ölünün, vâris olarak sadece amcası bulunursa, o, bu ölünün terikesinin tamamını alır.

Fakat, bu ölünün bir oğlu veya ana-baba bir yahut baba bir, bir kardeşi bulunursa, bu durumda amcası hiç bir şey alamaz. Bu durumda, ölen şahsın oğlu veya kardeşi, amcasını, hacb-i hırman ile hacbetmiş olur.

Bu ikinci sınıfta bulunan kimselerden ölüye yakın olanlar, uzak olanları hacbederler. Oğulun, oğulun oğlunu; baba-ana bir karde­şin, baba bir kardeşi hacbetmesi gibi...

Meselâ: Bir kadın ölür de; kocası, baba-ana bir kız kardeşi ve baba bir kız kardeşi kalırsa; bu durumda kocası terikenin yarısını alır. Yarısı da, ana-baba bir kız kardeşinin olur.

Baba bir kız kardeşin hissesi —sülüsanı (= 2/3 ü) tekmil için— südüs (= altıda bir)dir.

Mes'elenin aslı altı iken, yediye avleylemiştir. (= yükselmiştir.) Şayet, baba bir kız kardeşle beraber, onun bir erkek kardeşi bu­lunsaydı; bu kız kardeş asabe olurdu ve vâris olamazdı. Bu durum­ca bu erkek kardeş meş'um (= kız kardeşi için hayırsız-uğursuz) ol­muş olur.                                        

Bir kadın ölür ve onun kocası ile anası, babası, kızı ve oğlu­nun kızı kalırsa; mes'elenin aslı, on ikiden on beşe avledilir: Kocası­na dörtte biri olan üç hisse; ana ve babasına, iki tane südüs (= 1/6) olan dört hisse; kızına nısıf (= yarı) senim olan altı hisse; oğlunun kızma da altıda bir (= südüs) olan iki hisse verilir.

Şayet oğuiun kızı ile beraber, oğulun oğlu da olsaydı, kızın mîras hakkı sakıt olurdu. (= düşerdi.) O takdirde, mes'ele on üçe avlederdi. Ve bu kardeş de meş'um olmuş, yani kız kardeşini miras­tan mahrum etmiştir.

Ölen bir kimsenin, iki adet ana-baba bir kız kardeşi, bir adet de baba bir kız kardeşi olsa; bu durumda terekenin tamamı, farzan ve redden, ana-baba bir kız kardeşlerin olur; baba bir kız kardeşe mîras kalmaz.

Şayet, bu kız ile birlikte bir erkek kardeşi olmuş olsaydı; bu, o kızı asabe eylerdi ve terikeden baki kalan sülüsü (= 1/3 ü), ikili birli olarak bunlar alırlardı. Ve bu kardeş, bu kız için hayırlı olurdu.

Ölen bir şahsın yakınlarından bir kısmının, diğer bir kısmını hacb-i hırman ile hacbetmesi şu iki esasa dayanır:

1-) Bir kimse, ölen kimseye, bir şahsın vasıtasiyle intisap ettiği zaman, duruma bakılır: Eğer o şahıs, yalnız olduğu zaman, terike-. nin tamamına, asabelik, zevi'l-erhâmlık gibi bir cihetten hak sahibi oluyorsa; bu şahıs varken, vâris bir şey alamaz; hacb-i hırman ile mahcûb olur. Bu durumda, bunların veraset sebebinde müttehid olup olmamaları arasında da bir fark yoktur.

Meselâ: Baba varken, dede vâris olamaz. Halbuki bunlar, ve­raset sebebinde müttehittirler yani her ikisi de usulden olmak üzere vâris olurlar.

Keza, baba varken, erkek ve kız kardeşler vâris olamazlar. Bun­ların sebeb-i veraseti ise muhteliftir. Çünkü, baba usulden olmak; kardeşler ise, cüz'ü eb (= babanın cüz'ü) olmak sebebiyle vâris olurlar.

Eğer, vasıta olan o şahıs, terikenin tamamına, bir cihetten hak sahibi değilse, bu durumda-şu iki ihtimal bulunabilir:

a-) Eğer o şahıs ile o varis, irs sebebinde müttehit iseler; vasıta olan şahıs, o vârisi, hacb-ı hırman ile hacbeder. Anne ile annenin annesi gibi... Çünkü, bu ikisinin vâris olmasının sebebi de annelik­tir. Dolayısiyle anne, annelik sebebiyle ve ölen şahsa daha yakın ol­ması itibariyle nasibini alınca, annenin annesi için, bu sebeple hak sahibi olacağı bir şey kalmaz.

b-) Eğer bu şahıslar, irs sebebinde müttehit olmazlarsa, vasıta olan şahıs, o vârisi hacbedemez. Anne ile evlâd-ı üm (=' annenin ço­cukları) gibi... Çünkü, anne, terikenin tamamına müstahik değildir. Vakıa anne, yalnız bulunduğu zaman, terikenin tamamına hak sahi­bi olur; fakat bu istihkak bir cihetten değildir; önce sahib-i farz, sonra da kendisine reddedilen kimse olmak cihetindendir.

Bununla beraber anne, evlâd-ı ümle irs sebebinde de müttehit değildir. Bundan dolayı üm (- anne), vâlidelik sebebiyle hissesini alır; evlâd-ı üm de, diğer bir sebeple hisse alırlar; mahcup olmazlar.

Misal:-

3                                        2                                1

nısıf                                   sülüs                        südüs

M_____________:___________________________________ eşele:  6

zevç                                      üm                   -     ah liüm

(= koca)                            (= anne)     (= ana bir erkek kardeş)

2-) Kurbî derece ve kuvvet-i karabet kaidelerine bakılır: Asabe-lerde önce kurbî dereceye itibar edilir. Dereceleri müsâvî olanlar için de, kuvvet-i karabete itibar olunur.

Ölen şahsa iki cihetten yakın olan, —kuvvet-i karabeti hâiz olacağından— bir cihetten yakın olana tercih edilir. Ve her iki tak­dirde de, diğer asabe mahcub olur. Bu durumda, veraset sebepleri­nin bir (baba ile dede gibi...) veya ayrı (oğul ile ana-baba bir erkek kardeş veya oğulun oğlu ile ana-baba bir amca gibi...) olması ara­sında da bir fark yoktur.

Asabelerin dışındaki vârislerin de durumlarına bakılır:

a-) Eğer varislik sebepleri bir ise, önce kurbî derece ile tercih olunur. (Anne ile beraber bulunan büyük anneler; iki kız ile beraber bulunan oğulun kızı... gibi.)

b-) Dereceleri eşit olursa, kuvvet-i karabet itibariyle tercih ya­pılır. (İki adet ana-baba bir kız kardeşle beraber bulunan, baba bir kız kardeş gibi... Bu durumda,,uht lieb (= baba bir kız kardeş) asla vâris olamaz.

Fakat, veraset sebepleri aynı değilse, hiç biri, diğerini hacbede­mez. Eb (= baba) ile, ümmü'1-üm (= annenin anesi) gibi;...

Misal:

3                                 2       '                            1

nısıf                            baki                              südüs

M_______________________________________________ eşele:  6'

zevç                     ibnü'1-ah lehümâ                  ah liüm

(= koca)              (ana-baba bir erkek             (- ana bir

kardeşin oğlu)                erkek kardeş)

Bu misalde görüldüğü gibi, ana bir erkek kardeş derece itibarı ile daha yakın olduğu hâlde, irs sebepleri bir olmadığından, ana-baba bir erkek kardeşin oğlunu hacbedememiştir. [57]

 
Hacb-i Noksan:

 

Hacb-i noksan, zevç (= koca), zevce (= karı), üm ( = anne), ibniyye (= oğulun kızı) ve uht lieb (= baba bir kız kardeş)'ten iba­ret olan beş vâris hakkında geçerli olur. Şöyle ki:

a-) Zevç (- koca), vefat eden karısının terikesinden nısıf ( = 1/2) hisse alır.

Fakat karısının evladı olduğu zaman, bu hisse rub'a (= dörtte bire) düşer.

b-) Zevce ( = kan), kocasının terikesinden rubu' (= 1/4) hisse alırken, karısının evladı veya onun oğlunun evladı bulunursa, hisse­si sümün'e (= sekizde bire) düşer.

c-) Üm (= Anne) de, terikenin sülüsünü (=1/3 ünü) alırken, ölenin evladı veya onun oğlunun evladı yahut en az iki kardeşi bu­lunduğu takdirde, bu hissesi südüs'e (= 1/6 e) düşer.

d-) Bintü'1-ibn (= oğulun kızı), bir tane ise nısıf (- 1/2), bir­den çok ise sülüsan (- 2/3) alır. Fakat, sulbiyye (= öz kız) ile bera­ber bulunursa; bunun hissesi, südüse (= altıda bire) düşer.

e-) Uht lieb (= baba bir kız kardeş) ise, bir tane olunca, nısıf (= 1/2) hisse aldığı hâlde, birden çok ise sülüsan (= üçte iki) hisse alır. Fakat, bir uht liebeveyn (= ana-baba bir kız kardeş) ile bera­ber bulunursa, hissesi, Sülüsanı (= üçte ikiyi) tekmil için, südüse (= altıda bire) düşer. [58]

 
Hâcib

 

Hâcibin bi'1-fiil vâris olması şart değildir.

Bundan dolayı, bir kimse, hacb-i noksan veya hacb-i hırman ile mahcûb olsa bile, başkasını —bu durumlarda da— hacbedebilir.

Meselâ: Bir ölünün babası ile en az iki kardeşi, bir de annesi bir araya gelseler, kardeşleri —babaları sebebiyle— tamamen mah-cub olurlar. Fakat, bunlarda, ölen şahsın annesini hacb-i noksan ile hacbederler. Çünkü bu durumda, annenin sülüs (= 1/3) olan hisse­si südüs'e (= altıda bire) düşmüş olur.

Keza, ölen bir şahsın babası iie babasının annesi ve annesinin annesi bir araya gelirse; babasının annesi, babası ile tamamen sakıt olur. Fakat, bu ümmü'1-eb de (= babanın annesi de), —kurbî dere­cesi sebebiyle— ümm-ü ümmü'1-ümmü (= annenin annesinin ane-sini) hacb-i hırman ile hacbeder. Çünkü, mahcub olan şahıs, ölü hük­münde olmayıp, bir cihetten verasete ehildir; bir cihetten ise ehil de­ğildir. Eğer, kendisini hacbedecek bir şahıs olmazsa, hem vâris olur ve hem de, hacbedeceği şahsı —yine— hacbeder. Bundan dolayı, ken­di veraseti hakkında gayr-i mevcut, başkasının veraseti hakkında ise, mevcut sayılır.

Misâl:

1                          7                    —                     —

sümün                   baki                 sakıt            .     sâkit

M-----__________________________:__________________ eşele:  8

zevce                     ibn               ibnü'I-ibn         ah lehümâ

Hacibin, verasete sâlih ve bi'1-kuvve vâris olması lazımdır. Dolayısiyle rık (= kölelik), kati (= murisi öldürme) ve küfür

(= müslüman bir murisin vârisinin kâfir olması) gibi, mirasa mâni olan hallerden birinin bulunmasından dolayı verasetten mahrum olan­lar tamamen "Ölü" hükmünde olduklarından başkalarını katiyen hacbedemezîer.

Meselâ: Bir ölünün kölesi veya onun katili olan bir oğlu ile, ka­rısı ve bir de ana-baba bir kardeşi bulunursa, bu şahsın terikesinin dörtte biri karısına; bakisi de kardeşine verilir. Murisin bu oğlu, bun­ları noksan veya tam bir hacb ile hacbetmiş olmaz.

Bu, cumhur-u fukahâya göre böyledir.

(İbni Mes'ûd (R.A.)'a göre, mahrum olan şahıs, hacb-i hırman ile hacbedemese de, hacb-i noksan ile hacbedebilir.)

Kâfir, katil ve köle mahcub değil; mahrumdurlar. Yani hacb-i noksan veya hacb-i hırnıan ile mahcub olmamışlar; şer'an mirastan mahrum olmuşlardır. el-İhtiyâr Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir.

Hangi cihetten olursa olsun hacbedilmiş bulunan iki veya da­ha fazla erkek ve iki veya daha fazla kız kardeşler, (bunlar baba ile birlikte vâris olamazlar) başkalarını hacbederler. Meselâ bunlar, ana­nın hissesini üçte birden altıda bire düşürürler. Kâfi'de de böyledir.

Benü'l-a'yân (= ana-baba bir erkek ve kız kardeşler, oğul, oğlun oğlu, baba, ve dede ile mirastan sakıt olurlar. (= düşerler.)

Dede ile düşmesi hususunda ihtilaf vardır.

Benü'l-allât (= babanın çocukları yani baba bir erkek ve kız kardeşler) de, yukardakiierle düşerler.

Benü'l-ahyâf (- ananın çocukları yani ana bir erkek ve kız kardeşler) de, oğul, oğlun oğlu, baba ve dede ile bi'1-ittifak miras­tan sakıt olurlar. el-İhtiyar Şerhu'l-rauhtâr'da da böyledir.

Bütün büyük anneler, ana ile mirastan düşerler. İster baba anası olsun, ister ana anası olsun farketmez.

Bütün dedeler, baba ile mirastan düşerler. Baba ile beraber bulunan dedenin düştüğü gibi...

Keza, dededen önce bulunan bütün nineler, dede ile mirastan düşerler.

Babanın anası, dede ile düşmez. Çünkü o, dededen önce değildir.

Ana tarafından olan nineler, baba ile mirastan düşmezler.

Bir adam ölür ve babasını, babasının anasını ve anasının anası­nı terkederse; bu durumda babanın anası, baba ile mahcûbe (= mem-nûa) olur. Âlimler annenin annesinin hissesi hususunda ihtilaf eyle­diler: Kimisi: "Ona, altıda bir hisse vardır." dedi; kimisi de: "Altı­da birin yarısı verilir." dediler.

Ölen şahsa en yakın olan, uzak olanı mirastan men eder. İs­ter vârise olsun; isterse muhcûbe olsun farketmez. .

Meselâ: Bir kimse ölür ve babasını, babasının anasını, anasının anasının anasını bırakırsa; "ninelerin tamamı, baba ile mahcûbe olur­lar. Çünkü o, kendi anasını mahcûbe eylemiştir. Anası da, ölenin anasının anasının anasını hacbeylemiştir. Çünkü o, ölene diğerinden daha yakındır." denilmiştir.

Âlimler, nine hakkında "onun, ölenin amcası olan oğlu ile beraber vâris olup olmayacağı hususunda" ihtilaf eylediler. Ekseri âlimler: "Ölenin amcası olan oğlu ile beraber olunca, vâris olur." demişlerdir.

Ninelerin dereceleri vardır:

1-) Ölenin anasının anası ve babasının anası. Bunlar vâristirler.

2-) Dört nine. İkisi babasının nineleri, ikisi de anasının nineleri. Öncekiler, babasının babasının anası, babasının anasının anası; di­ğerleri ise; anasının anasının anası, anasının babasının anası, bunla­rın tamamı vâristirler. Ancak en sondaki vâris değildir.

3-) Sekiz nine. İkisi, babasının babasının nineleridir. Onlar, ba­basının babasının babasının anası ve babasının babasının anasının anası. İşte bu ikisi vâristirler.

İkisi de, babanın anasının nineleridir. Bunlar babanın anasının anasının anasıdır. Buda vârisedir, diğeri ise, babanın anasının ba­basının anasıdır. Bu, mirastan düşmüştür iki nine ise, ananın bası­nın nineleridirler. Onlar, ananın babasının anasının anası ve ananın babasının babasının anasıdır. Bunlar da sakıttırlar. (- mirastan düş­müşlerdir.) İki nine de, ananın anasının anasıdır.

Bunlar:

a-) Ananın anasının anasının anasıdır ve bu vârisedir.

b-) Ananın anasının babasının anasıdır. Bu ise vârise değildir.

Bunlardan her birinin ikişer ninesi olduğu zaman on altı nine eder ki, bunlar da dördüncü mertebedir. Bu anlatımında ikişer nine-sİ olunca, o zaman otuz iki olurlar.

Böylece nineler, iki darb üzerine, hizaları derecede müsavidir ve değişiktirler. Verasetleri hizalarına göre bilinir. Şöyle ki önce dana­ları söylenir; sonra babalarına çevrilirler ve her mertebede ancak f>jr ana bulunur. Böylece beş nine mühâzi (= aynı hizada) olurlar:

a-) Ananın anasının anasının anasının anası.

b-) Babanın anasının anasının anasının anası.

c-) Babanın babasının anasının anasının anasıdır;

d-) Babanın babasının babasının anasının anasıdır.

e-) Babanın babasının babasının babasının anası.

Derecede değişik olan ninelere gelince, bunların, ölene yakın olanı, uzakta olanını hacbeder. Hızânetü'I-MüftîiTde de böyledir.

Ana tarafından olan ninelerden, vârise olacak ninelerin ara­sına, babanın girmesi tasavvur edilmez. Vârise olacak nine (= ced­de), ananın -ilâ nihâye yani ne kadar yukarı çıkarsa çıksın— anası­dır. Bunların yakın olanları, uzak olanlarını mirasdan men ederler. Uzaktakiler vâris olamazlar. Bir tanesi müstesnadır.

Baba ninelerinden çokları yukarda tasvir olunduğu üzere vârise olurlar. el-İhtiyar Şerbu Muhtar'da da böyledir. [59]

 
5- MÎRAS HAKKINDA MÂNİ OLAN SEBEPLER

 

Bir kimsenin, ölen bir şahsa vâris olabilmesi için, o şahsın ölümü sırasında, veraset şartlarını kendinde toplamış bulunması ve verase­te mâni olan hâllerden uzak olması lâzımdır.

Bu şartları daha sonra elde eden kimseler, o mîrasa hak sahibi olamazlar.

Bu şartların, murisin ölümünderisonra kaybolması da, bu mi­rastan mahrum olmayı gerektirmez.

Bundan dolayı, bir şahsın vefatı sırasında, annesiyle, anne-baba bir kardeşi bulunduğu hâlde; bir sene sonra, ana bir bir kardeşi da­ha doğsa; bu çocuk vâris olamaz.

Keza, bir müslümanın vefat ettiği sırada, gayr-i müslim bulu­nan babası, o müslümana vâris olamaz.

Fakat, bir müslümanın, vefatı sırasında müslüman bulunan vâ-rîsi, daha sonra irtidad etse (= islâm dininden ayrılıp çıksa), yine ona vâris olur.

Bir zimmînin, yine zımmî olan vârisi, bu murisin vefatından so­nar, dâr-i harbe iltihak etse, keza onun mirasına müstahik olur.

İrse mâni olan haller ise, bir şahsın irs sebebi bulunduğu hâl­de, vâris olmasına mâni olan kölelik, kati, ihtilâf-ı din ve ihtilâf-ı dâr halleridir. Kendisinde bu hallerden biri bulunan kimseye Mah­ram denir.

Bunlarla beraber irtidad, Han, cehâlet-i vâris ve ölüm tarihinin meçhul oluşu da, irse mâni olan hâllerden sayılmıştır. [60]

 
1-) Kölelik (= Rık H/Ali)

 

Köle olan kimseler, başkalarına vâris olamazlar.

Kölenin köleliğinin vâfir veya nakıs olması arasında —hüküm bakımından— bir fark yoktur.

Vâfir kölelik: Kendilerine ıtk (- azad edilme) ciheti teveccüh et­memiş olan kölelerin ve cariyelerin hâlidir. Bunlara kın da denilir.

Nakıs kölelik ise: Kendilerine bir nevi ıtk (~ azad edilme) ciheti tealluk etmiş olan —mükâtep, müdebber, ümm-ü veled ve bir kısmı azad edilmiş bulunan— köle ve cariyelerin hâlidir.

Bunlardan hiç biri, yakınlarına vâris olamazlar. Çünkü köleler, mülk edinme sebeplerinden hiç birine sahip değildirler.

Eğer bunlar vâris olsalar, kendilerine intikal edecek olan mal­lar, efendilerine ait olmuş olacaklardır. Bu durumda ise, bu efendi­ler hiç bir sebep yok iken, yabancı ölülere vâris olmuş olurlar ki, bu da caiz değildir.

Bu, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir.

İmâmeyn'e göre ise, mu'taku'1-ba'z (= bir kısmı azad edilmiş bu­lunan köle) tamamen hür olduğundan vâris olur ve gerektiğinde baş­kasını da hacbedebilir. Tebyîn'de de böyledir. [61]

 
2-) Katl

 

Kati de irse mânidir.

Şöyle ki: Bir kimse, kendi yakınlarından birini katlederse ( = öldürürse), onun mirasından mahrum kalır.

Kati (= öldürme olayı), ister amd (^ kasıt) veya şibih amd ta­rikiyle olsun, isterse hatâ veya hatâ mecrasına carî bir kati suretiyle olsun farketmez.

Fakat, tesebbüben vâki olan kati, irse mâni değildir. Meselâ: Bir kimsenin umûma ait bir yolda, veliyyü'l-emrin izni olma­dan biriktirmiş olduğu taş ve kereste, kazdığı kuyu gibi ve döktüğü şeylerin üzerine, yakınlarından biri düşer ve ölürse, bu hâl, miras­tan mahrum olmayı gerektirmez. Çünkü bu —müsebbiben kati—, hakikaten kati değildir. Mebsût'ta da böyledir.

Katile yardım eden şahıs da katil hükmündedir.

Uyuyan bir kimsenin, murisinin üzerine yatıp onu öldürmesi veya bir kimsenin, damdan murisinin üzerine düşüp onu öldürmesi yahut bir kimsenin bindiği hayvanın, murisini tepeleyip öldürmesi gibi hâllerde de hatâen katil olan şahıs, mîrastan mahrum olur. Meb­sût'ta da böyledir.

Kısası ve keffareti gerektiren her kati ve buna yardımcı olma hâli, mîrastan men sebebidir. Bunları gerektirmeyen kati (= öldür­me olayı) ise, mîrastan mahrum etmez.

Bir kimsenin çektiği veya sürdüğü hayvan, bir kimseyi öldür­se, çeken veya süren bir şahıs, bü katlin müsebbibidir. el-İhtiyâr Şerhu Muhtâi'da da böyledir.

Bir katlin (= öldürme olayının) Mirasa mâni olması için, onun gayr-i meşru surette vuku bulması gerekir ve kati olayının muteber bir ikrah (= zorlama) hâlinden uzak olması ile katilin de akıllı ve bulûğa erişmiş bulunması şarttır.

Bundan dolayı, meşru müdâfaa ve ikrah-ı mûlcî hâlindeki kati, irse mâni olmadığı gibi, çocukların, delilerin ve bunakların murisle­rini öldürmeleri de, bunların vâris olmalarına mâni değildir.

Keza, katil, maktulden önce ölürse, bu kati olayı da, katilin, maktule vâris olmasına mâni olmaz.

Bir baba, çocuğunu sünnet ettiğinde veya ona hacamat yaptığında yahut onun yarasını deştiğinde, çocuk, bu sebeplerden ölür­se; bu baba, mirastan mahrum olmaz.

Bir baba, terbiyesi için, çocuğuna vurunca, o çocuk ölürse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu babaya diyet gerekir ve mirastan mahrum olur.

İmâmeyn'e göre ise, diyet gerekmediği gibi, mirastan da mahrum olmaz.

Bir mualîim, —babasının izin vermiş olmasından dolayı— bir talebesine vurur ve o talebe ölürse; —bi'1-ittifak— bir tazminat gerekmez. [62]

 
3-) İhıilâf-I Dîn (= Din Ayrılığı)

 

İhtilâf-ı din (= tarafların ayrı dinlerde olması) her iki taraf için de irse mânidir. Bundan dolayı bir müslüman, bir gayr-i müsli-me; bir gayr-i müslim de, bir müslümana vâris olamaz.

Meselâ: Bir müslüman ile onun ehl-i kitap olan karısı arasında veraset câri olmayacağı gibi, bunlardan doğan çocuklar din bakımın­dan babalarına tâbi bulunduklarından, bunlarla kitabîye olan anne­leri arasında da veraset câri olmaz.

Ehl-i kitap olan muhtelif milletler arasında veraset câri olduğu gibi, ehl-i kitap ile kitabî olmayanlar arasında da veraset cereyaneder. Çünkü, bunların hepsi bir millet mesabesindedir.

Dolayisiyle, bir hıristiyan, bir yahudiye vâris olabileceği gibi; bir yahudi veya bir hıristiyan da bir mecûsiye vâris olabilirler.

Ölen bir şahsın, biri müslüman, diğeri gayr-i müslim olan iki evlâdından her biri, "babasının kendi dininde olduğu hâlde vefat ettiğini" iddia ederek, veraset talebinde bulunduğunda, müslüman olan evladın sözü geçerli olur.

Her ikisi de, iddiasına beyyine ikâme ederse, müslüman olanın beyyinesi tercih edilir. [63]

 
4-) İhtilâfı Dar (= Ülke Ayrılığı)

 

İhtilâf-ı dâr: Muris ile vârisin ayrı ayrı ülkelerde (memleketler­de, başka başka ülkelerin tâbiiyetinde) bulunmaları, başka başka ül­kelerin ahâlisinden olmaları, müslüman olmayanlar arasında teva­rüse mânidir.

Görüldüğü gibi, bu hüküm gayr-i müslimlere aittir. Müslümanlar için geçerli değildir. İslam tabiiyetinde bulunan gayr-ı müslimlerle, ecnebi tabiiyetinde bulunan gayr-i müslimler arasında tevarüs câri olmadığı gibi, iki gayr-i müslim devlet tebaasından olan, gayr-i müs-limler arasında da veraset cereyan etmez.

İhtilâfı dâr, meriea denilen orduların ihtilafı ile meydana ge­lir. Yani aralarında yardımlaşma ve savunma anlaşması bulunma­yan iki gayr-i müslim milletin darları (=. ülkeleri), muhtelif (= ayrı ayrı) ülke sayılır. Böyle ülkelerin halkı, birbirlerini düşman tanırlar.

Halbuki bir vâris, müverrisi bulunduğu şahsın terikesine mülk ve tasarruf cihetiyle halef olur. Bu ise, musuniyet ve velayete bağlı­dır. Bu gibi ayrı beldelerde ise, bu velayet ve masumiyet kalmamış­tır, kesilmiştir.

Fakat, iki ayrı ülke arasında savunma anlaşması ve yardım­laşma bulunur ve müşterek düşmanlarına karşı aralarında bir birlik olursa, o zaman, o iki memleket bir dâr (= ülke) sayılır ve gayr-i müslim halkı arasında tevarüs câri olur.

İki gayr-i müslim millet arasındaki ihtilâf-ı dâr, şu üç şekilde olabilir:       

1-) Hakikaten ve hükmen ihtilaf:

Dâr-i İslâm'da, İslâm tabiiyetinde olan bir gayr-i müslim ile ec­nebi bir memlekette ve ecnebi tabiiyetinde -bulunan bir gayr-i müs­lim arasındaki ihtilaftır.

Bu durumda olanların hiç biri, diğerine vâris olamaz.

2-) Hükmen İhtilaf:                    .

Bu, dâr-i İslâm'da İsîâm tebaasından bulunan bir gayr-i müs­lim ile yine dâr-i İslam'da müste'min olarak bulunan bir gayr-i müslim arasındaki ihtilaftır.

Bu durumda da, bu şahıslar arasında mîras cereyan etmez.

3-) Hakikaten İhtilaf:

Bu, başka başka memleketlerde, müste'min olarak bulunan ve aynı devletin tebaasından olan gayr-i müslimler arasındaki ihtilaftır.

Bu durum, bu şahısların birbirlerine vâris olmalarına mâni değildir.

İslâm tabiyetinde bulunan bir gayr-i müslim ahdini bozarak, bu tabiyeti terk edip, ecnebi memleketlerinden birine iltihâk ederse, İslam tabiyetinde bulunan yakınları ile aralarındaki tevarüs kesilir. Fakat, ticaret gibi bir maksatla, geçici bir süre için, bir ecnebi mem­lekete gider ve orada ölürse, İsîâm tabiyetindekı vârisler, onun teri-kesine müstahik olurlar.

İttihâd-ı dâr (= aynı ülkede bulunmak) şartıyle, çocuklar, dî­nen, hayru'l-ebeveyne (- ana ve babasından hayırlı olana) tabidirler.

Meselâ: Gayr-i müslim olan ana ile babadan biri, islâmiyet! ka-bûî ederse, duruma bakılır: Eğer müslüman olan, çocuğu ile bera­ber dâr-i İslâm'da veya dâr-i harbde bulunduğu zaman, aralarında hakikaten ve hükmen ittihad-ı dâr.(- ülke birliği) bulunduğundan, çocuk da müslüman sayılır.

Keza, kendisi dâr-i harbde kalıp, çocuğu dâr-i İslâm'da bulunur­sa, aralarında hükmen ittihâd-ı dâr bulunduğundan, çocuk, yine müs­lüman sayılır.

Ve dolayısiyle, aralarında tevarüs cereyan eder.

Fakat, kendisi dâr-i İslam'da bulunduğu hâlde, çocuğu dâr-i harbde olursa, aralarında hakikaten ve hükmen ittihad-ı dâr bulun­mayacağından, çocuk müslüman sayılmaz.

Bu durumda ise, aralarında tevarüs cereyan etmez.

İhtilâf-ı dâr (= ülke ayrılığı), rftüslümanlar arasında verâse-: te mâni değildir. Çünkü müslümanlar arasındaki İslâm hükmü, top­layıcı bir cihettir. Bu hâl, İslâm birliğinden dolayı, ihtilâf-i dâr ( = ülke ayrılığı) hükmüne mânidir. Hükümdarın ve askerlerin ayrı olu­şu, bu birliği bozamaz.

Bundan dolayı, bir İslâm hükümetinin tabiyetindeki bir müslü­man ile diğer bir İslâm hükümetinin tabiyetindeki diğer bir müslü­man arasında veraset câri olabileceği gibi; bir islâm hükümetinin ta­biyetinde bulunan bir müslüman ile bir ecnebi hükümetin tabiyetin­deki bir müslüman arasında da tevarüs câri olur.

Keza, başka başka iki gayr-i müslim hükümetin tabiiyetinde bu­lunan müslümanlar arasında da veraset câri olur.

Keza, bir gayr-i müslim hükümet tabiiyetindeki müslümanlar arasında da veraset câri olur.

Bir müste'min dâr-i İslam'da öldüğü zaman, malı kalırsa, onun bu malının, vârislerine gönderilmesi gerekir.

Bir zimmî ölür ve onun vârisi bulunmazsa, malı bey.tü'1-mâle kalır. el-İhtiyâr Şerhü'I-Muhtâr'da da böyledir. [64]

 
5-) İrtidad (= İslâm'dan Çıkmak):

 

İrtidâd: (= İslâm dininden çıkmış olmak) da, mirasa mâni hâllerdendir.

Mürted olan erkekler ve kadınlar hiç bir kimseye varis olamazlar.(Bu husus, ilerde ayrı bir babda açıklanacaktır.)[65]

 
6-) Mülâane (= Karşılıklı Lânetleşmek)

 

Lian (= mülâane) *, verasete manidir. Lian sebebiyle nesebi kat'edilmiş olan çocuklarla, [66]

 
7-) Cehâlet-i Vâris (= Vârisin Meçhul Olması)

 

Cehâlet-i vâris (= vârisin meçhul olması, bilinmemesi) Şu beş mes'elede mîrâsa mânidir.

1-) Bir kadın, kendi çocuğu ile bir başkasının çocuğuna süt ve­rirken vefat eder ve hangi çocuğun ölen kadına ait olduğu bilinmez­se, bu çocuklardan hiç biri, o kadına vâris olamaz.

2-) Bir kadın, bir müslümanın çocuğu ile bir gayr-i müslimin çocuğuna süt verirken, ikisi birlikte büyüyüp, birbirlerinden ayrıla­maz olsalar, bu çocuklar müslüman sayılırlar. Fakat, bu çocuklar­dan hiç biri, babalarına vâris olamazlar. Çünkü, her birinin babası yakinen bilinmemektedir.

3-) Bir kimse, çocuğunu lakiyt olarak bir yere bırakır; sonra dön­düğünde, o yerde iki çocuk bulur ve hangisinin kendisine ait oldu­ğunu anlayamazsa; bu durumda, bu çocuklardan hiç biri, o adama ve birbirlerine vâris olamazlar.

4-) Hür bir kadın ile bir câriye, (meselâ: Karanlık bir odada) birer çocuk doğururlar ve hangi çocuğun kendilerine ait olduğunu Lian (= mülâane): Bir kimse, zina isnat eder veya çocuğun nesebini kabul etmez ve bu iddiasını dört şahitle isbat edemez; kadın da bu isnadı kabul etmezse, kazif haddin­den kurtulmak için, bu erkek ve kadının, hâkimin huzurunda "yalan söylüyorlarsa, Allah'ın lanetinin üzerlerine olmasını" dileyip, —usûlüne uygun,— dörder defa ye­min ederek, şehâdette bulunmalarıdır. Bu husus Kur'an-ı Kerîm'de Nur Sûresinin 6-8 âyetlerinde zikredilmiştir. Anneleri İle mülâane yapan şahıs arasında veraset câri olmaz. Çünkü, bu dururhda irse sebep olan nesep mefkud bulunmuş olur.

bilmezlerse; bu anneler vefat edince, bu çocuklar onlara vâris olamazlar.

Bu durumda, bu çocukların ikisi de hür sayılır.

Ve bunlar, cariyenin efendisi için, kıymetlerinin yarısı nisbetinde sa'y ederler.

5-) Bir kadın, bir cariyenin çocuğu ile, bir şahsın hür karısın­dan doğmuş bulunan çocuğuna, beraber süt verir ve büyüdükleri za­man, hür olan kadının çocuğu belirlenmezse; bu çocukların ikisi de hür sayılır.

Bu çocuklardan her biri, o cariyenin efendisi için, kendi kıyme­tinin yarısı kadar sa'y eder. Fakat bu çocuklar ile, o anneler ve o şahıs arasında veraset cereyan etmez. Çünkü, hangisinin anne ve baba olduğu meçhuldür.

Ölüm tarihinin bilinmemesi (= Tarih-i mevtin mechûliyeti) de irse mânidir. Şöyle ki:

Bir anda vefat eden (Meselâ: Birlikte boğulan, yanan ve yıkılan bîr binanın altında birlikte kalıp ölen; bir olayda birlikte öldürülen veya bir evde, birlikte ölü bulunan ve hangisinin önce öldüğü anla­şılmayan iki (veya daha çok yakın) Birbirine vâris olamaz.

Bunlardan herbirinin terikesi, hayatta bulunan diğer yakınları­na intikal eder.

Çünkü, bunların birbirini takiben ölmüş bulunmaları muhtemel olduğu gibi, aynı anda vefat etmiş olmaları da muhtemeldir.

Bu durumda, birbirinin malından mirasa hak sahibi olmaların­da şüphe vardır. Diğer yakınlarının bu mirasa hak sahibi olmaları ise yakinen bilinmektedir. Şek,.yakîne tekabül edemez. [67]

 
6- EHL-Î KÜFRÜN MİRASI

 

Kâfirler de, kendi aralarında, —müslümanların aralarında te­varüslerine sebep olan— nesep ve sebep cihetinden vâris olurlar.

Bir kâfir de, —müslüman gibi— iki sebepten biriyle vâris olur. Şöyle ki:                 .

Bir kadın ölüp, iki amca oğlu kalır ve onun biri de kocası olur-. sa, ikisi de o ölen kadına vâris olurlar. Kâfî'de de böyledir. ,

Kâfirlikte iki akrabalık cem olsa; —şayet onlar, iki şahıs ola­rak ayrılacak olsalar, biri diğerini mirasdan men edecek oiursa— men eden vâristir. Şayet men etmez ise, iki yakınlık sebebiyle vâris olur.

Meselâ: bir mecüsi anasını alır, ondan da bir oğlu olursa bu oğ­lan, o kadının oğlu ve oğlunun oğludur. O kadın ölünce, o oğlan, ona —oğlu olarak— vâris olur. Oğlunun oğlu olarak da vâris olamaz.

O kadın, oğlu yerine bir kız doğursa; bu kız —kızı olduğu için— mîrâsın yansını alır. Ve altıda birini de oğlunun kızı olduğundan üç­te ikiyi tekmil için alır. Bu kız, —babası olduğu için babasına vâris olur; kız kardeşi olduğu için ona vâris olamaz. Çünkü ana bir kız, kardeş, kız sebebiyle mirastan düşer.

Şayet kızıyla evlenir; o da bir kız doğrursa, anası ölünce, onun kızı olduğu için, mirasının yarısını alır. Asabe olduğu için de kalanı ahr. Çünkü o, babadan kız kardeşidir. O ise, kız ile birlikte asabe olur.

Babası ölürse; kızı olduğu için terikesinin yarısını alır. Öle­nin kızının kızı olduğu için vâris olamaz. Çünkü zevi'I-erhâmdır. Se-him sahibi var iken, zevi'l-erhâm vâris olamaz. Asabe var iken de olamaz. Bu, bütün sahabîlerin kavlidir. Âlimlerimiz de bunu kabul eylemişlerdir.

Haram nikâh sebebiyle, kâfir vâris olamaz. Meselâ: Bir me-cûsî, anasını veya kızını veya benzeri olan nikâhı haram Bir kadını nikâhlasa, nikâh sebebiyle —onun kocası olarak— ona vâris olamaz. Tebyîn'de de böyledir. [68]

 
Mürtedin Mirası

 

Bir mürted, bir müslümana vâris olamaz. . Mürted, kendi gibi bir mürtede de vâris olamaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir mürted öldürülür veya ölür yahut dâr-i harbe giderse; müs­lüman iken kazandığına, müslüman vârisleri mirasçı olurlar. Karısı da müslümansa ve o iddet beklerken de ölürse vâris olur.

Fakat mürtedin ölümünden önce iddeti biter veya o mürted ona dâhil olmamış oiursa, işte o zaman, mürtedin malından, o kadına mîras yoktur.

Kadın da, kocasıyla birlikte irtidat etmişse, yine, o kadına mî­ras yoktur. Mürted olan akrabaların birbirine vâris olamadığı gibi...

Karı-koca birlikte irtidat ettikten sonra, bu kadın bir çocuk doğ-rur ve mürted olan kocası ölürse, bu kadına, ondan —her ne kadar aralarında nikâh kaldı ise de— mîras yoktur.

Çocuğa gelince, eğer irtidat ettikleri günden bu yana, altı ay geç­meden doğum yaptı ise, o çocuğa miras vardır. Fakat mürted olduktan sonra, altı aydan fazla müddet içinde doğurdu ise, ona mîras.yoktur.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, bu, İslâm iken kazan­dığı mal hakkında böyledir.

Fakat, iridat hâlinde kazandığı ganîm et olur ve beytü'1-mâle konur.      

İmâmeyn'e göre ise, irtidât hâlinde kazandığı mal da diğeri gibi vârisleri arasında taksim edilir. Mebsût'ta da böyledir.

İrtidâd eden kadına gelince: Bu kadın o hâlde ölürse; onun kocası, ona vâris olur mu?                                           

Duruma bakılır: Hakikaten, sıhhatte iken irtidat etmişse, ona kocası vâris olamaz. Eğer hastalığında irtidad etmiş ve iddeti bitme­den de ölmüş ise kıyâsen vâris olamaz; istihsanen ise olur. Zehiyre'de de böyledir.

Mürtedde öldüğü zaman, onun malı yüce Allah'ın taksimi üze­rine taksim edilir ve vârislerine hakları verilir. İster İslâm iken ka­zansın, ister mürtedde iken kazansın, kazancının tamamı, miras olur. Muhiyfte de böyledir. [69]

 
7- MÎRÂS-I HAML = ANA KARNINDA BULUNAN ÇOCUĞUN MİRASI

 

Hami (= ana karnında bulunan çocuk), takdirî hayatla berha-yat sayılır.

Dolayısiyle, ana rahmindeki çocuk, —sahabenin icmâı ile vâris olur.

Bir hamlin mirasa hak sahibi olması için iki şart vardır:

1-) Murisinin ölümü sırasında ana karnında mevcut olmalıdır.

2-) Doğumu sırasında berhayat olması gerekir.

Bir hamlin, doğumu sırasında berhayat olduğu, bağırması, ağlaması, aksırması, gülmesi veya bir uzvunu kımıldatması gibi, ha­yat alâmetlerinden birinin zuhuru ile anlaşılır.

Bir hami, doğumu sırasında hayat alâmeti gösterir ve bun­dan sonra vefat ederse, duruma bakılır: Eğer vücûdunun az bir kıs­mı çıkıp, büyük kısmı içeride iken ölmüş bulunursa, tamamen ölü sayılır. Ve vâris olamaz. Çünkü, ekser için, hükm-ü kül vardır.

Fakat, vücûdunun büyük kısmı çıktıktan sonra ölecek olursa, tamamen ber hayat doğmuş sayılır ve vâris olur.

Hamlin vücûdunun kısm-ı ekalli (= az bir kısmı) ile kısm-ı a'-zammın (= büyük bir kısmının) belirlenmesi hususunda şöyle bir ka­ide vardır:

Eğer çocuğun, evvela —doğru olarak— başı çıkarsa; göğsüne itibar olunur. Hayatta iken göğsü tamamen çıkmış olunca, o, diri olarak doğmuş sayılır. Bundan daha aza itibar edilmez.  

Eğer, —ters olarak— evvelâ ayakları gelirse; bu durumda gö­beğine itibar olunur. Daha hayatta iken göbeği dışarı çıkmış olunca, tamamen diri doğmuş hükmünde olur. Fakat, daha göbeği tamamen çıkmadan ölürse; ölü .sayılır.

Hamlin vâris olabilmesi için ber hayat olması şartı, onun, ana rahminden kendiliğinden ayrılmış olması hâlinde geçerlidir. Ana rah­minden, başka bir sebeple ayrılmış olursa, varis olur. Meselâ: Gebe btr kadın, dövülür ve bundan dolayı, ölü olarak bir çocuk düşürür-se, bu ölü çocuk vâris olur. Çünkü, bu kadını döven şahsa, bu ham­linden dolayı gürce denilen bir tazminat lâzım gelmektedir. Bir cina­yetten dolayı tazminatın şer'an vucûbu da, o suçun bir hayat sahibi­ne karşı işlenmiş olmasını gerektirir. Bu durumda cenin, zî hayat ( = hayat sahibi) hükmünde olduğu için, vâris olması icâbeder. Ve bu ceninin hissesine de, onun varisleri hak sahibi olurlar Mebsûi Şerhi­nde de böyledir..

Hami, ölen şahıstan olur ve ölüm tarihinden itibaren, hami­lelik müddetinin en fazla haddi geçmeden önce doğarsa, duruma ba­kılır: Eğer hamile olan kadın (zevce veya ümm-ü veled), iddetin ta­mamlandığını, —bunun için müsait zaman geçtiği hâlde— ikrar et­memişse, bu hami ölen şahsa ve onun yakınlarına vâris olur. Çünkü ölüm sırasında, bu hamlin mevcud olduğuna hükmedilen

Fakat bu kadın, hami müddeti içinde, iddedin suna ermiş ol­ması tasavvur olunabilecek bir zaman geçtikten sonra iddetin tamam­landığını ikrar etmiş ve bundan sonra da doğurmuş olursa; bu ham­lin nesebi, ölen o şahıstan sabit olmaz ve bu çocuk, o adama ve onun yakınlarına vâris olamaz.

Baba ölür ve ölüm tarihinden itibaren, hamilelik müddetinin aza­mi haddi geçtikten sonra karısı veya ümm-ü veledi doğrursa; bu ço­cuğun nesebi de ölen şahıstan sabit olmaz. Ve bu çocuk o ölüye ve onun yakınlarına vâris olamaz.

Bu hadd-i azam, —hanefî mezhebine göre— iki senedir.

Hami, ölen şahıstan başka bir şahsa ait olursa, yine duruma ba­kılır: Eğer vefat tarihinden itibaren altı aydan daha az bir müddet içinde doğarsa, yine vâris olur. Çünkü, hamlin, bu müddette anası­nın karnında olduğu muhakkaktır.

Fakat, hâmile kadın ile kocası arasında nikâh kâim olduğu za­man, hami, altı aydan daha uzun bir zamanda doğarsa, vâris ola­maz. Zira, bu durumda, ölen şahsın ölümü anında, bu hamlin ana­sının karnında mevcut olduğu katiyetle bilinemez; bu hamlin, ölüm-deri sonra vâki olmuş bulunması da muhtemeldir. Nesebi de, nasıl olsa sabit olacağından, vefat sırasında mevcud sayılması için bir za­ruret de yoktur.

Hamile olan kadınla kocası arasında nikâh kâimolmayıp,ölüm veya talâk sebebiyle ayrılık vuku' bulur ve ayrılık vaktinden itibaren iki sene geçmeden hami doğarsa; vâris olur. Çünkü, nesebinin sabit olması için bu zarurîdir. Nesep sabit olunca da, oria tabi olarak mî-rasa hak sahibi olmak da sabit olmuş olur.

Bir kimse, kendisine vâris olacak bir hami bırakarak ölürse, duruma bakılır: Eğer, bu hami ber hayat doğduğu takdirde kendisi­nin terikesine kamilen, (tamamen) müstahik olacaksa, bu terike, ka­milen onun namına tevkif edilir. (= elde tutulur.) Bu terikeden baş-kalarına hiç bir şey verilmez.

Keza, hami gerek erkek, gerekse kadın olduğunu da, onunla bir­likte hissesi tebeddül etmeyecek bir vâris bulunursa; bu vârisin his­sesi, terikeden derhâl verilir; mütebakisi ise, hami namına tevkif edilir.

Fakat hami, ber hayat doğunca,kendisi ile başkaları da vâris olur ve hisseleri, ölen şahsın erkek veya kız oluşuna göre değişecek olursa, bu hami namına, bir erkek veya bir kız hissesinden, hangisi daha çok olacaksa o hisse hıfzedilir. Ancak, bu vârislerinden, hâ­kim —hamlin birden fazla olması ihtimâlinden dolayı— kefil alır.

Meselâ:Bir ölünün vârisi, dayısı ile, (baba bir erkek veya kız kar­deşi olacak) bir hami olsa; bu durumda terikenin tamamı, bu hami namına tevkif edilir. Bu terikeden, o anda dayısına bir şey verilmez. , Çünkü bu hami diri olarak doğunca, bu terikenin tamamına hak sa­hibi olacaktır.

Keza: Ölen şahsın, vâris olarak, bir karısı ile bir de karısının hamli bulunursa; karısına, bu şahsın terikesinin sekizde biri verilir. Baki kalanı da hami namına saklanır. Çünkü bu hami, ister erkek. olsun, ister kız olsun, doğunca, terikenin sekizde yedisine müstahik olacaktır.

Ölen şahsın vârisleri böyle bir hami, karısı ve iki oğlundan iba­ret bulunursa; bu şahsın terikesi usulen 24'ten tashih edilir ve bun­dan 3 senim zevceye; yedişerden 14 sehim de iki oğula verilir. 7 se­nim de hami namına tevkif edilir. Bu hami, erkek ve canlı olarak doğarsa bu 7 sehimi alır; kız olarak doğarsa; aradaki fark iki oğula reddedilir. Şayet bu hami ölü olarak doğarsa, bu yedi sehim yarı ya­rıya iki oğulun olur.

Bu Mes'ele, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen ve muhtar olan ri­vayete göredir.

Müftâbih olan da budur. Çünkü gâlib-i ahvâle göre, bir batın­da, bir hamiden fazla bulunmaz.

Fakat, İmâmı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, hami namına dört erkek nasibi ile dört kız nasibinden hangisi fazla ise, ihtiyaten o ka­dar tevkif olunur.

İmâra Muhammet! (R.A.)'den gelen bir rivayete göre ise, üç erkek nasibi ile üç kız nasibinden hangisi daha çoksa, o kadar tevkif edilir.

Hamlin doğum zamanı yakın olsun olmasın, yukarıda anla­tıldığı şekilde terike taksim olunur.

Ancak, Semerkant ulemâsının fetvalarına göre: Eğer, hamlin do­ğumu yakınsa, terike hiç taksim edilmez; doğum beklenir. Fakat ya­kın değilse, diğer vârisleri mutazarrır etmemek için, terike taksim edilir.

Doğumun yakın sayılıp sayılmaması hususunda âdete itibar edi­lir. Bazı zevata göre "bir aydan az bir müddet, yakın müddet" sayılır. [70]

 
8- MEFKÛD'UN, ESİRİN, SUDA BOĞULAN VE ATEŞTE YANAN KİMSENİN MİRASI

 

Mefkûd (= Kaybolan şahıs): Çıkıp kaybolan ve nerede oldu­ğu bilinmeyen; yaşadığı veya öldüğü de belli olmayan; onu düşman esir mi aldı, öldü mü, öldürüldü mü beili olmayan kimsedir. Muhıyt'te de böyledir.

Âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Kaybolan kimse, kendi malı hakkında sağ olarak itibar edilir; başkasının malı hakkında ise, ölü olarak itibar edilir. Akranı ölüp kalmayana kadar bir müddet beklenir. Yaşamadığı bilinmediği müd­detçe, böyle yapılır.

Bundan sonra da kendi malı hakkında ölü itibar edilir; başkası­nın malı hakkında ise, kaybolduğu gün ölmüş gibi itibar edilir. Ze-hıyre'de de böyledir.

Kaybolan adamın kaybûbeti müddetinde, vârislerinden birisi ölürse, kaybolanın hâli belli olana kadar, —hayatta olma ihtimâlin­den dolayı mirası —önceden vermiş olduğumuz müddet bitene kadar— bekletilir. Mevcud olan borcu, terikesinden ödenir. Terike-sinin dışında olan sanki kaybolan yokmuş gibi vârislere taksim edilir.

Burda aslolan: Eğer onun almasıyla hacbolan kimse varsa, ona bir şey vermemekdir. Hacbolan yok da noksan olan varsa, ona iki nasibden az olanı vermek ve kalanını bekletmektir.

Meselâ: Bir adam ölür, iki kızı ile o kaybolan oğlu, ve oğlunun oğlu ile oğlunun kızı kalırsa; iki kıza yarı verilir. Kalan yarı hisse, bekletilir; oğlun oğluna bir şey verilmez. Çünkü onlar, o kaybolan sebebiyle mahcubdurlar. Onun için şüpheden dolayı onlara bir şey verilmez.

Şayet onunla beraber mahcûb olan vâris yoksa, —dede ile nine gibi— onlara hisseleri verilir. Onlar, ana karnında olan çocuğa ben­zer. el-İhtiyâr Şerhıı'l-Muhtar'da da böyledir. [71]

 
Esirin Mirası:

 

Esirler de, dininden ayrılmadıkça, diğer müslüman vârisler gi­bidir; eğer dininden dönmüş ise, onun hükmü de mürted gibidir.

Şayet irtidadı ve hayatı bilinmiyor ise, onun hükmü de mefkû-dun (= kaybolanın) hükmü gibidir. Sirâciyye'de de böyledir. [72]

 
Birlikte Ölenlerin Mirası:

 

Bir topluluk suda boğulsa veya yansa ve hangisinin önce öldü­ğü bilinmese; hepsi aynı anda ölmüş gibi hareket edilir. Her birinin malı, kendi vârislerinin olur. Bunların bir kısmı, diğerine vâris olamaz.

Ancak ölümlerindeki tertip bilinirse, sonra kalan, önce ölene vâ­ris olur.

Bunun hükmü, üzerlerine duvar yıkılıp, ölenlerin hükmü gibi­dir veya muharebede ölenler gibidir;, hangisinin önce ölüp ölmediği­nin bilinip bilinmemesi halinde, bu hâllere göre davranılır. Tebyîn'de de böyledir.               

Bunun misâli: İki kardeş suda boğulurlar ve. her birinin de doksanar dinarları olur; geride de bir kız, bir ana, bir de amca kalır­sa, bu durumda bütün âlimlere göre onların bütün terekeleri, sağ olan vârislerine taksim edilir. Onlar kız, ana, amcadır. Mesele altı üzerindendir.

Şayet birisinin önce öldüğü bilinir, fakat bunun hangisi olduğu bilinmez ise, bilinenin terekesi taksim edilir; diğerinki belli olana kadar bekletilir veya aralarında anlaşma yaparlar. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir. [73]

 
9- HÜNSÂNIN MİRASI

 

Doğan bir çocuğun hem zekeri, hem de ferci olursa; bu çocuk hünsâdır.

Eğer bu çocuk, zekerinden akıtıyor ise, erkektir.

Şayet fercinden akıtıyorsa kadındır.

Her ikisinden de akıtıyorsa hüküm sidik hangi uzvundan daha önce çıkıyorsa, ona göre verilir. Her ikisinden de aynı anda çıkıyor­sa, o takdirde, bu çocuk hünsâ-i müşkildir.

Eğer idrar aynı anda çıkıyor ise, azlığına çokluğuna itibar edilmez.

Hunsâ bulûğa erişince sakalı çıkar veya kadına cima edebilirse, işte o erkektir.

Eğer erkek gibi ihtilâm olur veya memeleri kabarmaz ise, yine erkektir.               .

Şayet memeleri kadın memesi gibi olur veya memeden süt çıkar yahut hayız görülür veya kendisine fercinden cima edilir ve gebe ka­lırsa, o takdirde kadındır.                                          

Bu alâmetlerin hiç birisi bulunmaz ise, işte o, hünsâ-i müşkil­dir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Burda aslolan, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), mirasta, ona, iki his­seden ehas olanı verirdi ve bunu, mirasta ihtiyat olsun diye yapardı.

Şayet, bir hünsanm babası ölür ve geride bir oğlu ile o hunsâ kalırsa; işte o zaman, oğluna iki hisse hunsâya da bir hisse verilir.

Eğer ölen baba, —oğul değil— bir kız bırakrnışsa, malı, o kız ile hunsâ arasında yarı yarıya taksim edilir. Bu farz olarak böyledir.

Eğer ölen zat, baba bir kızkardeşini, anasını ve baba bir karde­şi olanbir hünsâyı ve bir de asabe bırakmışsa, o zaman, baba bîr kız kardeşine yarı; —üçte ikiyi tekmil için— hünsâya altıda bir —baba bir kız kardeşmiş gibi— verilir. Kalan da asabenin olur.

Ölen kimse, bir kadın olur ve geride kocası, anası ve ana ba­ba bir hunsâ bir kardeşi kalırsa; kocası için yarı hisse; anasına altıda bir hisse verilir; kalan da hunsânın olur.

Şayet, ölen kadının geride kocası, baba ana bir kız kardeşi ve baba bir hunsâsi kalırsa; o, mirastan düşer ve asabe kılınır. Çünkü, iki hâlin en kötüsü odur. el-İhtiyar Şerhu Muhtar'da da böyledir.

Bir adam ölür ve geride hunsâ olan bir çocuğu ile hunsa ol­mayan bir oğlunu ve bir de asabesini bırakır; sonra da çocuğu, — hunsânın hâli belli olmadan önce —ölürse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), İmâm Muhammed (R.A.) ve (İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un önceki kavline) göre ona mîras, kadın olarak verilir. Ve bu, terikenin yarısıdır. Ya­rısı da asabenindir.

Şayet ölenin, hunsâ ile birlikte belirli bir oğlu varsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.): "Mal, aralarında lizzekeri mislü hazzıl ünseyen (yani ikili birli) taksim edilir." buyurmuşlardır.

Bu hususta, âlimlerin çeşitli kavilleri vardır:

Eğer httnsâ, onlar öldükten sonra sağ kalır; durumu da açıklığa kavuşmaz ise, mal aralarında nasıl taksim edilecektir?

Ba'zı âlimler: "Hünsâya üçte bir verilir; yarısı da ölenin oğluna verilir. Altıda biri de —ana karnındaki çocuk ve kaybolan adam gibi— bekletilir." buyurmuşlardır.

ikisinin nasibi de, hâli belli olana kadar bekletilir." diyenler de olmuştur.

Üçte iki oğluna verildiği zaman ondan bir kefil alınır mı?

Âlimlerimiz şöyle buyurmuşlardır.

Bu mesele ihtilâf üzeredir. Bilinen gerçek şudur ki: Gerçekten hâkim, malı bilinen vârise verirse, ondan kefil almaz.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir.

İmânteyn'e göre ise, ondan kefil alınması ihtiyat olur.

"Bi'1-ittifak kefil alınması ihtiyattır." denilmiştir.

Şayet hunsânın erkekliği tebeyyün eylemişse, kefil, almış oldu­ğu şeyi kardeşine geri verir.

Şayet kadınlığı tebeyyün eylemişse, alman mal, oğlu için doğru olmuş olur.

Ölen bir zatın, kardeşinin bir hünsâ kızı, bîr de kardeşinin oğ­lunun oğlunun bir hünsâ kızı; bir de kardeşinin oğlunun oğlunun hâli bilinen bir oğlu olursa; bütün âlimlerimize göre, bunlar, aralarında üç hisseyi ortaklaşa alırlar.

Ölen zatın» iki hünsâdan başka vârisi olmazsa» manimi tama­mı, yukarda bulunan hunsâya verilir.

Bu, bize göre böyledir. Çünkü onlardan birisi,, kardeşinin hun-sâsıdır; diğeri ise, kardeşin oğlunun huûsâstdır. ki birinci hunsâ, di­ğerinden yukardadır.

Bir adam» hünsâ bîr ta îte. hunsâ bîr ktz kardeş btraksa* bun­lar birbirine mukabil değillerdir. Bu durumda hansa kız, yarısını alır. Katan kız kardeşine kalır. Çünkü onun ikisi de kadındırlar.

Bu\ İmik Ebâ Ha*îe (R.A.) ve hslat Râ Yfc*î (RAj'nin önceki kavli ile İmim Mafcamed (R.A.)'in kavilleridir. Kız kardeş, kızla bir­likte asabe olduğu için böyledir.

Bir adam ölür; geride hünsâ olan kız kardeşi île, kardeşinin hünsâ olan bir kızı kalır; bir de asabesi bulunursa; bize göre, bacısı için mirasın yarısı vardır; yansı da asabesinindir. Çünkü, iki hünsâ kadındırlar. Kız kardeşine yansı verilir. Katanı da asabeye verilir. Kardeşinin hünsâ olan kızma bir şey yoktur.

Şayet ölenin asabesi olmaz ise, malın tamamı —farz olarak ve red olarak— kız kardeşine verilir. Kardeşinin kızı, zîrahm olduğun­dan,'—ashab-i ferâiz varken— ona mîras gitmez.

Keza, bir adam ölür; hünsâ bir kız ile hünsâ bir kardeş kızı kalır; asabesi de bulunmaz cevap, yukarıda vasfeylediğimiz gibidir.

Eğer bir kızı hünsâ-olarak bırakır; bir de hunsâ olarak oğlu­nun kızı kalır; bir de oğlunun oğlunun hünsâ olarak kızı kalır; bir de asabesi bulunursa; bize göre, bu üç hunsâdan en yukardakine yarı; —üçte ikiyi tekmil içinde— ortada olan hunsâya, südüs verilir. Ka­lan da asabenin olur. En aşağıda olan hünsaya bir şey yoktur.

Şayet ölenin asabesi yoksa, kalan tereke, en yukarda olana red yapılır.

Şayet bir kız, üç de oğul kızı bırakır; onlar da birbirinden aşağı olurlar ve bunlar hünsâ olur; bir de asabesi bulunursa; bize göre kı­zma yarı hisse verilir; altıda bir en yukarda olan hünsâya; kalanı da asabeye verilir. Çünkü, bu hünsâlar, hâlleri belli olmadığından kadındırlar.

Şayet asabesi olmamış olsaydı, kalan mîras kızı ile oğlunun kı­zına miraslarının dörtte biri kadarı red edilirdi.

Eğer onlardan en aşağıda olanı, oğlan olursa, o zaman, bize göre mîrasları kızı için yan; yukarda olan oğlunun hünsâ kızı için, —üçte ikiyi tekmil için altıda bir; kalan mîras da 'en aşağıda olan oğlana verilir. Ondan yukarda olan hünsâ ve en aşağıda olan yâni oğianm bacısı olan hünsâ, arasında lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili bir­li) taksim edilir. Çünkü onlar kadındırlar. Oğlun oğlu, onları —farz hisse alan hariç— asabe eylemiştir.

Bir adam ölür, geride karısı ile ana bir iki kardeşini ve baba bir kız kardeşini ve anasını terkecierse; baba bir kjz kardeşide hünsâ olursa; bu durumda, bize göre, dörtte biri karasına; üçte biri, iki adet olan ana bir kadeşlerine; geride kalan da hünsâ olan baba bir kız kardeşine verilir. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir. [74]

 
10- ZEYİ'I ERHAM

 

Mirasa hak sahibi olan zümrelerden beşincisi dezevi'l-erhâm denüen yakınlardır. Şöyle ki:

Zevi'l-erhâm: Ölen bir kimsenin terikesinden sülüs rubu gibi farz bir hissesi olmayan ve bu terikeyi asabe olmak sıfatı ile de alamayan yakınlar demektir.

Zevi'I-erhâmın tekili (= müfredi) a rahm'dir.

Görüldüğü gibi zevi'İ-erhâm, ashâb-i ferâizden olmadıkları gi­bi, asabe de değildirler. Ancak, bunlar yalnız kalınca, asabe gibi olur­lar. Ve malın (terikenin) tamamını alırlar, el-thtiyfer Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir. [75]

 
Zevi'l-Erhâmın Sınıfları

 

Zevi'l-erhâm da, —binefsihî asabeler gibi^- dört sınıfa ayrı­lırlar ve onlar gibi tevarüs ederler. Ve aralarında —sırası ile— kurbî cihet, kurbî derece ve kuvve-i karabet hususları tercihe sebep olur.

1-) Zevi'l-erhamm birinci sının, bizzat ölen şahsa, cüz'iyyet itiba­riyle müntesip olanlardır. Bunlar ise, evlâd-ı benât ( = kızların ço­cukları) ile benât-ı ibnin evlâdıdır. (= oğulun kızlarının evlâdıdır.)

2-) Zevi'I-erhâmın ikinci sınıfı, ölen şahsa, asliyet itibariyle mün­tesip olan —fâsid cedler (= büyük babalar) ile fâsid ceddeler (= bü­yük anneleredir.

3-) Zevi'I-erhâmın üçüncü sınıfı, ölen şahsın babasına cüz'iyyet itibariyle müntesip olanlardır. Bunlar da, ölen şahsın ana-baba bir veya baba bir yahut ana bir kız kardeşlerinin -ilâ nihâye- erkek ve kız çocukları ile ana-baba bir veya baba bir yahut ana bir erkek kar­deşlerin -ilâ nihâye- kızları ve ana bir erkek kardeşin erkek çocuklarıdır.

4-) Zevi'I-erhâm'ın dördüncü sınıfı, ölen şahsın cedve ceddele-rine (= büyük baba ve büyük annelerine), cüz'iyyet itibariyle mün­tesip olan (yani onların furunu bulunan) kimselerdir. Bunlar da, mut­lak olarak (yani ana-baba bir veya baba bir yahut anne bir) halalar, amcalar, dayılar, teyzeler ve bunların çocukları ile amca kızları ve bunların çocuklarıdır.

İşte bunların tamamı zevil-erhâmdırlar.

Öncelik birinci sınıftadır. Her ne kadar uzakta olsalar bile... Son­ra ikinci, sonra üçüncü, sonrada dördüncü sınıflar gelir. Asabeîerin tertibi üzerinedirler. KâfiMe de böyledir.

Ra4yyü(kSn en-Nisâbârî, Feriuz isimli kitabında şöyle buyurmuştur: ikinci sınıfta olan zevi'l-erhâm yakında olsa bile, birinci sınıfta olan zevi'l-erham —her ne kadar uzakta olursa oîsun,— birinci sı­nıftan bir kimsenin olduğu yerde, ikinci sınıftan olan zevi'l-erhâma mîras yoktur. Üçüncü sınıf, ikinci sınıfla bulunursa; dördüncü sınıf da üçüncü sınıfta bulunursa, yine böyledir. Yani yakın sınıf varken, uzak sınıf vâris olamaz.

Fetva için muhtar olan da budur.

Bütün âlimlerce yapılan da böyledir. Mutlaka önce birinci» sonra ikinci, sonra üçüncü, sonra da dördüncü sınıf takdim editfr.

Sadro'l-Kûfî'de FerâizPnde böyle buyurmuştur.

Buna göre: Kızm kızı —her ne kadar aşağıda ise de— ananın babasından evlâdır. el-İhtiyâr Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir.

Zevi'l-erhâm, ancak hisse sahihleri, kendilerine reddiye yapı­lanlar ve asabeler varsa, o zaman vâris olamazlar.

Bi'1-ittifak, zevî'1-erhâm kocayı veya karıyı hacbedemezler ve kendileri de onlarla mahcub olmazlar. Yâni birlikte vâris olurlar. Ko­caya ve karıya hisseleri verilir; sonra da kalan terike zevi'l-erhâm ara­sında taksim edilir.

Misal: Bir kadın ölür ve kocası ile kızının -ilâ nihâye- kızı veya teyzesi ve amcasının kızı kalırsa; kocası, terikenin yarısını alır; geri­de kalan, kızının kızına ait olur. Diğerlerine mîras yoktur. —Çünkü onlar, uzakta kaldılar.—

Mirasta öncelik (= tercih) hakkı, —bir sınıfa mensup müte-addid kimselerden— ölene en yakın olana aittir. Ölenin kızının kızı­nın, kızının kızının kızından önce olduğu gibi...

Şayet, derecede müsavi olurlarsa; vârisin çocuğu daha evlâdır. İster asabanın evlâdı olsun, ister farz sehim sahibinin (ashab-ı ferâi-zin) evlâdı olsun farketmez. Oğlunun kızının kızı, kızının kızının oğ­lundan evlâdır. Ve oğlunun kızının oğlundan, kızının kızının oğlu evlâdır. Kâfi'de de böyledir.

Varisin çocuğunun çocuğunda ihtilâf olmuştur. Sahih olanı, orda bir evleviyet (= öncelik) yoktur ve bunlar müsavidirler. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.

Zevi'l-erhâm, yakınlıkta müsavi olurlar ve içlerinde vârisin evlâdı bulunmazsa; mal (terike) aralarında —tamamı erkek veya ta­mamı kadın iseler— eşit olarak taksim edilir.

Şayet karışık iseler, o takdirde İizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim edilir. Ve, bunda ihtilaf yoktur.

Bu, aslın sıfatında ittifak olursa böyledir.

Eğer usûlün sıfatında ihtilaf olursa, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, (aded-i rüusuna, sayılarına) fürûun bedenlerine itibar edilir ve mal —tamamı erkek veya tamamı kadın ise— aralarında müsâvî olarak taksim edilir.

Şayet karışık iseler Îizzekeri mislü hazzıl ünseyeyndirler.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise bedenlerinden aded alınır; ba­tınlarından —usulden— sıfat alınır.

Şöyle ki: Bir adam ölür; kızının oğlunun ve kızının kızını, bıra­kırsa, mal bunların arasında Îizzekeri, mislü hazzıl ünseyeyn ikili birli olarak, sayıları itibarı ile taksim edilir. Çünkü bunlar, aslın sıfatın­da müttefiktirler.

Keza, bir adam ölür, kızının kızının oğlunun oğluna ve kızının kızının kızının kızını bırakırsa; mal bunların arasında, Îizzekeri mis­lü hazzı! ünseyeyn taksim edilir. Çünkü bunlar usulda ittifak etmiş­lerdir. Ve bunda ihtilaf yoktur.

Bir adam ölür ve kızının kızının kızı ile kızının oğlunun kızını terkederse; İmâm Ebft Yûsuf (R.A.)'a göre tereke aralarında bedenleri (sayıları) itibariyle yarı yarıya taksim edilir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, mal (terike) aralarında üçe ay­rılıp, üçte ikisini kızının oğlunun kızı alır; üçte birini ise, kızının kı­zının kızı alır. Aslına itibaren, sanki o adamın, kızının oğlu ile kızı­nın kızı kalmış gibi olur. sonra da kızın oğluna iki; kızın kızına da bir hisse verilir. Yani, birinin babasına isabet eden hisse kendisine verilir; diğerinin anasına isabet eden hisse de, kendisine verilir.

Şayet, ölen adam, kızının kızının, iki çocuğunu ve kızının oğlu­nun iki çocuğunu terkederse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal ara­larında bedenleri (sayıları) itibariyle, altı sehim üzerine taksim edi­lip, onlardan iki sehmi, oğlanın kızlarının her birine; birer sehmi de, kızın çocuklarının her birine verilir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, usûl itibariyle taksim edilir. Bu takdirde, sanki ölen kızın kızını ve kızın oğlunu terk etmiş gibi olup, mal üçe bölünür ve üçte.ikisi oğlana; üçte biri de kıza verilir, sonra da kızın oğluna isabet eden, iki çocuğuna üç hisse olarak tak­sim edilir. Bunun iki hissesini oğlu, bir hissesini de kızı alır. Kızın kızına isabet eden ise, iki çocuğu arasında üçe taksim edilip, iki his­sesi oğluna, bir hissesi ise kızma verilir ve taksim dokuzdan olur.

Misâller:

İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'a göre:

Ali öldü

mesele 6

Bu duruma göre, Velîye altı hissede dört hisse; Haticeye ise altı hissede iki hisse düşer.

imâm Muhammet! (R.A.)'e göre

Ali öldü

Oğlu Veli

kızı Hatice

SANKİ:

kızın oğlu kenm 2—Hisse

Oğlu Veli    kızı Hatice

4                 2

kızın kızı behîce   mesele 3 1—Hisse                „  3

oğlu Veli 2

kızı Hatice 1

Bu duruma göre velinin hissesi dokuzda altı, Haticenin hissesi ise dokuzda Üçtür.

Bir adam ölüp, kızının oğlunun iki kızı Üe,kmhm kızının bir oğlu kalırsa; İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, taksimin nasıl yapılacağı zahirdir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, aralarında beşte birli taksim ederler. Beşte biri, kızın kızının oğluna verilir; beşte dördü ise kızın oğlunun iki kızı arasında taksim edilir. Sanki, o ölmüş kızının iki oğlu ile, kızının bir kızı kalmış olur ve kızın kızma isabet eden, onun çocuğuna verilir. Oğluna isabet eden de iki kızının olur.

Şayet bir adam Ölür de, kızının kızının kızının iki oğlu ve kızı­nın kızının, oğlunun kızı ile kızının oğlunun kızının iki oğlu kalırsa; İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal, fürû arasında bedenleri (sayıları) itibariyle yedide bir olarak taksim edilir.

İmâm Muhammed (R.A.)'de şöyle buyurmuştur:

ikinci batında, usûldeki furû adedlerine itibaren, yedide bir olur. Yedide dördü, kızın oğlunun kızının iki oğlunun olur ve bu dedele­rinin hissesidir; yedide üçü ise, —iki kızın hissesi— üçüncü batında iki çocuklarının olur. Bunun yarısı kızının kızının oğlunun kızımn olacaktır. Ve bu, babasımn nasibidir. Diğer yarısı ise, kızımn kızı­nın kızının oğlunun olur. Bu da analarının hissesidir. Bu mes'ele, yirmi sekizden tashih edilir. İmâm Muhammed (R.A.)'in İmim Ebû Ha-nîfe (R.A.)'den meşhur iki rivayeti —bütün zevi'l-erhâm hakkında böyledir.

Fetva da bunun üzerinedir.

İmâra İsbîcabî (R.A.), Mebsût'ta: İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'un kav­li esahhtır. Çünkü bu çok kolaydır." buyurmuştur. Muhit sahibi ve Buhara âlimleri, bu cins mes'elelerde, İmim Ebft Yûsuf (R. A.)'un kav­line göre hareket ettiler ve bu görüşü kabul eylediler. Kftfl'de de böyledir.

Şayet ba'zısının yakınlığı iki veya daha ziyâde yönlü olursa; bu İki cihete veya cihetlere itibar olunur; her cihette vâris olur ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre itibar füru'dadır.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, itibar usûldedir ve nine bunun hilâfınadır. O, ancak bir cihetten vâris olur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, zirahm ise, iki cihetten vâris olurlar. Sahih rivayet budur. Teb-yîn'de de böyledir.

Bunun misâli: Kızın oğlunun oğlu, (kızın kızının da oğlu olur­sa) ve kızın kızının kızı: Bunun sureti: Bir adamın, iki kızı vardır; ikisi de ölmüşlerdir. Onlardan birisi, bir oğul diğeri de bir kız ter-keylemişler ve bunlar birbiriyle evlenmiş bir de oğulları olmuştur.

Sonra da bu kadın, başka biriyle evlenmiş, ondan da bir kızı doğmuştur. Bu durumda birinci, doğan kızın oğlunun oğludur ve o kızın kızının da oğludur.

ikinci doğan ise: Kızın kızının kızıdır. Bu iki koca öldükten son­ra, ninesi ölürse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre mal aralarında beşte birli olarak taksim edilip, beşte biri, kızın kızının kızımndır. Beşte dördü ise, —erkeklik mekânında bulunduğu için— iki yönlü akra­baları olanındır.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, altıda biri, kızın kızının kızı­mndır; altıda beşi ise, iki yönden karabet sahibi olanındır.

Meselâ:

(x) Kızı Ayşe S) Oğlu Ali

Kızı Fatma

Kızı Hasîbe

g> Ahmet

evlendiler

evlendiler

Oğlu Kerim

Kızı Şükriye

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre 1/5 i Şükriye'nin, 1/4 Kerim'indir. İmâm Muhsmmed (R.A.)'e göre 1/6 sı Şükriye'nin, 1/5 de Kerim'indir.

Birinci doğan Kerim, Alinin kızının oğludur; aynı zamanda da kızının kızının oğludur.

îkinci doğan Şükriye ise, Ali'nin kızının kızının kızıdır. [76]

 
Zevi'l-Erhâmın İkinci Sınıfının Tevarüsü

 

İkinci sınıf, fâsid dedeler ile fâsid ninelerdir. Bunlardan, miras­ta en evlâ olanı, ölene ey yakın olanlarıdır. Ananın babası, ananın anasımn babası ve babasının anasının babası gibi.. Bu durumda, mal (tereke), ölene en yakın olanındır. Eğer yakınlıkta müsâvî olurlarsa, edlâ esahh olan kavilde, verasette takdime sebep olmaz. Zira, vâris olmakta edlânın dışında istihkaka sebep yakınlıktır. Bunun misâli:

Ananın anasının babası ve ananın babasının babası, aynı sevi­yededirler. Yakınlıkta müsavi olur da içlerinde verasete daha yakın olan olmaz ise, burda nazar vardır: Eğer onlar, baba cihetinden ve bir canipten iseler veya ana cihetinden iseler bu yüzden sıfatları itti­fak eylemiştir. Bu durumda taksim bedenlerine göredir. îster erkek olsunlar; ister kadın olsunlar bir seviyededirler.

Şayet dedeler, nineler karışık iseler, o takdirde taksim Iizze-keri mislü hazzıl ünseyeyndir.

Eğer sıfatları ihtilaf ederlerse önceki batın üzerine ayrılırlar. Ön­ceki sınıfta olduğu gibi...

Eğer iki canipten iseler, baba tarafına yakınlıklarından dolayı üçte iki alırlar; ana tarafının yakınları da üçte bir hisse alırlar. Son­ra her fırkanın hissesi onların arasında taksim edilir. Bunun misâli: Babasımn babasının anasının babası ve babanın anasının babasının babası baba tarafından dedelerdir. Ve, anasının babasının anasının babası ve anasının anasının babasının babası da ana cihetinden dedelerdir. Bu durumda, tereke olan mal üçte birli taksim edilir. Üçte ikisi, babanın yakım olduğu için, üçte biri de ananın yakım olduğu için, dedelere taksim edilir. Sonrada, babanın yakınma isabet eden üçe taksim edilip, üçte ikisi, babası tarafından olan dedesine (ki o, babasının babasının anasının babasıdır.) üçte biri ise, anası tarafın­dan olan dedesine verilir. O da babanın anasının babasının babasıdır.

Ananın yakimna isabet eden de böylece, üçte ikisi babası tara­fından olan dedesine; (o, ananın babasının anasının babasıdır) üçte biri ise, ana tarafından olan dedesine verilir. O da anasının anasının babasının babasıdır.

Bu cevap, "verasette yakınlığa itibar yoktur.'* diyenlerin kavli­ne göredir. Hızânetü'I-Müfön'de de böyledir. Not: Bu durumun şeması:

Ali öldü

babası

Anası

babası

2/3

Anası  >      ^ Anası 1/3     1/3

Anası

babası 2/3 Anası

babası 2/3

babası babası \ 2/3

bunlar baba tarafından dedelerdir. Bunlar ana tarafından dedelerdir. [77]

 
Zevi'l-Erhâmın Üçüncü Sınıfının Tevarüsü

 

Üçüncü sınıf, üç nevidir.

Birincisi: Kardeşlerin kızları ve bacıların evlâdıdır. İkincisi: BaDa bir kız kardeşlerin kızları ve onların evlâdıdır.

Üçüncüsü: Ana bir kardeş ve kız kardeşlerin evlâdıdır.

Şayet birinci veya ikinci neviden olurlarsa; ve yakınlıkta dere­cede müsavi iseler birinci sımf gibidir. Eğer bu hususta ihtilaf eder­lerse müsavi olmazlarsa İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'e göre bedenlerine itibar olunun İmâra Moh&mmed (R.A.)'e göre ise, bedenlerine ve asılların va­sıflarına itibar edilir. el-İhtiylr Şerhu'I-Muhtâr'da da böyledir.

Bunun misâli: Kız kardeşin kızı, kız kardeşin kızının kızın­dan daha evlâdır. (= müreccehtir). Çünkü o, ölene daha yakındır.

Kardeşin oğlunun kızı, kardeşin kızının kızından daha evlâdır. Çünkü o, varisin çocuğudur.

Kız kardeşin kızı ile, kız kardeşin oğlu ikili birli vâris olurlar. Yâni terike, aralarında, lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn taksim ediiir.

Kardeşin oğlunun kızı ve kardeşin kızının oğlu ve kizkarde-şin kızının kızı, İmâm Ebft Yûsuf (R.A.)'a göre bedenlerine göre itiba­ra alınırlar. Yâni adedi rüuslanna (sayılarına) göre taksim yapılır. İmâm Muhsmmed (R.A.)'e göre malın beşte birisi kız kardeşin kızının kızma verilir; beşte dördün üçte ikisi, kız kardeşin kızının oğluna ve­rilir; beşte dördün üçte biri de, kızkardeşin oğlunun kızına verilir.

Bu durumun şeması:

kardeşi

® Ali öldü

Bacısı

oğlu

®

kızı

kızı

kızı

oğlu

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre:         1            2               1

İmâm Muhammed (R.A.)'a göre    20/60      40/60    1/5 = 15/75

Baba ana bir kız kardeşin oğlu ve baba ana bir kardeşin kızı kalsa, işte burda İmâm Ebu Yûsuf (R.A.) aded-i rüûsüne (sayılarına) itibar eder; usûle itibar etmez. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, malın üçte biri ana-baba bir kardeşinin klanındır; üçte ikisi ise, ana-baba bir kız kardeşinin oğlunundur.

Baba bir kız kardeşler ve erkek kardeşlerin eviâdı hakkındaki söz, —birinci fırka bulunmadığı zaman— aynen onlar hakkındaki söz gibidir. Hızânetü'l-Müflîn'de de böyledir.

Üçüncü neviden olurlarsa, artık mal, asılları itibâriylede er­kekleri kadınları arasında müsavidir. Bunda hilaf yoktur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen Şaz bir rivayette "o da lizzekeri mislü hazzil ünseyeyndir." denilmiştir..

Bu nevilerden dereceleri müsavi vârisler bulunursa; ölene ya­kın olan tercih edilir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), şöyle buyurmuştur: Onlardan baba ana bir olan evlâdır; sonra da baba bir olanı evlâdır; sonra da ana bir olanı evlâdır.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, mal, onlara usûllerine göre tak­sim olunur. Her aslın nasibi fer'ine intikal eder. Misâli: Üç tane kız kardeş kızları, müteferrik olsalar; yâni biri ana-baba bir kız karde­şin kızı, biri Baba bir kız kardeşin kızı, biri de ana bir kız kardeşin kızı olsalar, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, malın tamamı baba-ana bir olan kız kardeşin kızına verilir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, ana-baba hu kız kardeşin kızına beş­te üç, baba bir kız kardeşin kızına beşte bir, ana bir kız kardeşin kı­zına da beşte bir —usûl itibariyle farz ve red olarak— verilir.

Üç adet, müteferrik kardeşlerin kızları bulunursa; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)a göre, malın tamamı, ana-baba bir kardeşin kızının olur.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, ana bir kız kardeşin kızına altı­da biri verilir; kalanı da, ana-baba bir olan öz kardeşinin kızma verilir.

Baba bir kız kardeşin kızı ile ana bir kız kardeşin kızı mîrascı olarak bulunduklarında, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, malın tama­mı öncekinin olur. Çünkü, o daha kavidir.İmâm Muhammed (R.A.)'e göre önceki için dörtte üç hisse vardır; diğeri de dörtte biri usûl se­bebiyle —farz ve red itibariyle— alır.

Ana-baba bir kız kardeşin iki oğiu; ana bir kızkardeşin de bir kızı olsa; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'e göre, kız kardeşin oğullan, iki kız gibidirler ve mal, aralarında beşde birli taksim edilir.

Bunların evlâdı da asılları gibidir. Derecede müsavi olsalar bile, ölene yakın oJan daha evlâdır. Meselâ: Ana bir kardeşin oğlu­nun oğlu ve ana-baba bir kardeşin kızının Oğlu ve baba bir kardeşin oğlunun kızı mîrascı olarak bulunursa, malın tamamı vâris oima yö­nünden ölene yakın olduğu için kızın olur. el-İhtiyâr Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir. [78]

 
Zevil-Erhâmın Dördüncü Sınıfı

 

Dördüncü sınıfta olanlardan birisi, tek başına kalırsa, malın (Mirasın) tamamına hak sahibi oîur.

Bu hüküm bütün sınıflarda câridir.

Şayet birleşirler ve yakınlıkta da bir hizada bulunurlar, ve ta­mamı bir cinsten olursa, işte o takva ve evlâ olanıdır. Yâni kimkı, ana-baba bir olursa, işte o, baba bir olandan evlâdır. Ye kim, baba bir olursa, o da ana bir olandan evlâdır; ister erkek, ister kadın ol­sunlar müsavidirler. Kâfi'de de böyledir

Sonra da, vârisin çocuğu evlâdır. Şayet iki kişiden birisi vâri­sin çocuğu olur; karabet sahibi olmaz; diğeri de rahim sahibinin ço­cuğu olur ve iki cihetten yakınlık (akrabalık) sahibi olursa; işte o za­man, iki taraftan karabet sahibi olan evlâ olur. Bunun misâli: Baba bir amca oğlunun kızı, ana-baba bir hala oğlunun oğluyla birlikte vâris olursa ikincisi evlâdır. Yâni, halanın oğlunun oğlu.—hala her ne kadar vâris olmasa bile; ana-baba bir hala olduğundan ve iki ci­hetli yakınlığı bakımından,— vâris olan amca da bir cihetle yakın bulunduğundan, halanın oğlu evlâdır; mirasta müreccehtir.

Şayet erkek ve kadınlar yakınlıkta (akrabalıkta) müsâvî ise­ler; lizzekeri mislü hazzil ünseyeyndir. —ikili birli— miras alırlar. —Babaları bir olursa— amca ile hala gibi... Veya ana-babalan veya babalan bir olur yahut anaları bir olursa dayı ile teyze gibi...

Eğer akrabalık hizasında muhtelif (değişik) olurlarsa; (ana-baba bir hala ile, ana bir teyze veya ana-baba bir dayı yahut ana bir hala gibi) bu durumda üçte iki baba yakınlığı için, (babanın hissesi) üçte bir de ana yakınlığı için (o da ananın nasibidir.) verilir. Yâni, mira­sın tamamı ana-baba bir olan halanın olur.

Hüküm, bunların evlâdı hakkında da böyledir. Bunların ev­lâdı, hangi cîheten olursa olsun, —akrabalıkta müsâvî iseler— öle­ne en yakın olan, mirasta evlâdır.

Karabetde hizalan bir ise, asabe olanın çocuğu evlâdır. Amca­nın kızı ile halanın oğlu gibi.... her ikisi de ana-baba bir veya baba bir iseler, bu durumda malın tamamı asabe çocuğu olduğu için, am­canın kızınmdır.

Şayet bunlardan birisi, ana-baba bir olur da diğeri baba bir olui-sa, malın tamamı akrabalığı daha kuvvetli olanın (ana-baba bir ola­nın) çocuğunun olur.

Bunun açıklaması: Üç adet hala var; birisi ana-baba bir hala; ikincisi, baba bir hala; üçüncüsü, ana bir hala... Üç adet de teyze' vardır: Bunlardan birincisi, ana-baba bir teyze; ikincisi, baba bir tey­ze; üçüncüsü ise, ana bir teyze... îşte bu durumda terekenin üçte iki­si halaların olur. Bunun da tamamı ana-baba bir olan halanın olur. Çünkü onun karabeti kuvvetlidir.

Terekenin üçte biri de teyzelerin olur. Bunun da tamamı ana-baba bir olan teyzenin olur. Çünkü, onunda karabeti, diğerlerinden kuvvetlidir.

Ana-baba bir teyze, anne-baba bir dayı, anne-baba bir hala, bir hala mîrascı olarak bulunurlarsa, bu durumda, akrabalığının kuv­vetinden dolayı, terekenin üçte ikisi, öz halanın, üçte birisi de ana-baba bir olan aayı ile teyzenindir. Bu, aralarında ikili birli (lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn) taksim edilir. Ve bu mes'ele dokuzdan tashih edilir.

Meselâ:

Bir kimse ölür ve vâris olarak

1-) Teyzesinin kızını,

2-) Teyzesi­nin kıznın kızım,

3-) Teyzesinin oğlunun kızını ve

4-) Teyzesinin oğ­lunun oğlunun kızını bırakırsa; bu durumda terakinin tamamı tey­zesinin kızının olur.

Baba-ana bir dayı kızı ve ana bir hala kızı birlikte mîrascı ol­salar; malın üçte ikisi hala kızına; üçte biri de dayı kızma verilir.

Baba-ana bir teyze kızı ile ana bir amca kızı vâris olsalar; malın üçte ikisi, ana bir amca kızının olur. Üçte biri de teyze kızının olur.

Baba-ana bir amca kızı ile baba-ana bir hala kızı vâris olduk­larında, malın tamamı, —asabe çocuğu olduğundan— amca kızının olur.

Baba bir hala kızı ile baba —ana bir hala kızı vâris oldukla­rında, malın tamamı,— akrabalığının kuvvet-i karabetinden dolayı— baba ana bir olan hala kızınındir.

Baba-onu bir teyze kızı ile baba-ana bîr hala kızı vâris olduk­larından malın tamamı, —akrabalığın kuvvetinden dolayı baba ana bir olan hala kızımndır.

Baba-ana bir teyze kızı ile baba bir dayı kızı vâris oldukların­da, malın tamamı, —kuvveti karabetinden dolayı baba— ana bir tey­ze kizınındıf. Kâfi'de de böyledir.

Halaların, dayıların ve teyzelerin çocukları istihkakda uzak olanlardan öncedirler. Cihetleri ister bir olsun, ister muhtelif olsun! farketmez. Yakınlıkta değişiklik, asılda değişiktir. Bunlardan bir kim-ı se tek batın sahibi olursa, iki batın olandan evladır. İki batın olan da, üç batın olandan evlâdır yâni müreccehtir.

Bunun açıklaması: Bir adam ölür ve teyzesinin kızı ile teyzesi­nin kıfeımn kızını veya teyzesinin oğlunun kızı ile teyzesinin oğlunun oğlunun kızını bırakırsa; işte bu durumda malın tamamı teyzenin kı­zının olur. Çünkü o, derecede, öiene en yakın olandır.

Meselâ:

Bir kimse vefat eder ve vâris olarak ana-baba bir hala, baba bir hala, ana-baba bir teyze ve ana baba bir dayı bırakırsa; tereke 9 pay kabul edilerek, 4'ti ana-baba bir halaya, 2'si baba bir halaya, l'i ana-baba bir teyzeye ve 2'si de ana-baba bir dayıya verilir.

Keza, bir adam ölür ve geride halasının kızı ile teyzesinin ki-1 zının kızım bırakırsa; —derecesinin yakınlığından dolayı— malın ta­mamı, halanın kızının olur.

İki muhtelif cihetten olurlarsa, (Şöyie ki: Bir adam ölür ve hala kızları ile birlikte bir de teyze kızı bırakırsa) malın üçte ikisi, hala kızlarının olur. Teyze kızına da üçte biri verilir.

Bunlardan ba'zıları iki yakınlık sahibi, ba'zıları da bir yakınlık sahibi olsa, ihtilafı cihet eylediği zaman, tercih hakkı olmaz.

Cihet bir olursa, baba ciheti, ana cihetinden ister erkek olsun ister kadın olsun evlâ olur.

Bunun açıklaması: Bir adam ölür ve üç tane müteferrik hala kız­ları bırakırsa; işte bu durumda malın tamamı baba-ana bir halası-, nın kızının olur.

Keza, üç adet müteferrik teyze kızlarını te.rkederse, terekenin tamamı» baba-ana bir teyze kızının olur.

Eğer ölen şahıs, baba-ana bir teyze kızı ile baba-ana bir hala kızım bırakırsa; terekenin üçte ikisi, hala kızının, üçte biri de teyze kızının olur.

Keza, eğer onlardan birisi asabe çocuğu veya ashab-ı feraiz çocuğu olursa; cihetleri birleşince, asabe ve ashab-ı ferâiz çocuğu tak­dim edilir. Cihetleri muhtelif olursa, tercih edilmez ve ölene ulaşma­da müsâviliğe itibar edilir.

Bunun açıklaması: Bir adam ölür; baba-ana bir amca kızı veya baba bir amca kızı ile hala kızını bırakırsa; malın tamamı amca kızı­nın ölür. Çünkü o asabe çocuğudur.

Ölen şahıs, geride amca kızıyla, dayı kızını veya teyze kızını bırakırsa; malın üçte ikisi, amca kızının; üçte biri de teyze veya dayı kızının olur. Çünkü cihetleri burda muhtelifdir. Asabe çocuğu diye tercih yoktur.

Bu, Ebu İmrân'ın Oğlunun, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan rivayetidir.

Zâhir-i mezhebde ise, cihetleri bir de olsa, ayrı da olsa, asabe çocuğu tercih edilir. Çünkü, o, ölene veraset yönünden daha yakındır.

Bu topluluk, ana cihetinden olmuş olursa; (dayıların ve-tey­zelerin kızları gibi...) bir de baba cihetinden vâris bulunursa; (hala ve amca kızları gibi...) işte bu durumda, terike bunların arasında üçte birli taksim edilir. Her taraftan yakınlık, ister bir cihetten olsun, is­ter iki cihetten olsun müsavidir.

İki fırkadan her bir fırkaya isabet eden hakkında, kendi arala­rında iki yönden yakınlığı olan bir yönden yakınlığı olana tercih edilir..

Keza, burada yakınlığı baba tarafından olanlar, yakınlığı ana tarafrndan iolanlara tercih edilirler.

Yakınlıkları miisâvî olunca, aralarındaki taksim İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)a göre, aded-i rüuslarına (sayılarına) göredir. Ve bu, O'nun son kavlidir. Önceki kavline göre ise, (bu, İmâm Mu lı amme d (R.A.)'in de kavlidir.

Babalarında ki ihtilafa göre taksim edilir. Bunun açıklaması:

Ölen adam, teyzesinin oğlu ile teyzesinin kızım terkeylese, teri-I ke aralarında lizzekeri misiü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) aded-i rüûs-' tan itibariyle taksim edilir. Çünkü, burda babalan ittifak eyleyip. birleşmişlerdir.                                                                        ___

Şayet dayısının oğlu ile teyzesinin oğlunu bırakmış olsaydı, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un son kavline göre, dayının oğluna üçte iki, teyze­nin oğluna üçte bir verilirdi. İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli ise bu­nun aksinedir.

® Ali öldü

-------____________________________                  '         eşele:   3

Dayı kızı                                                  Teyze oğlu

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.):           2/3            1/3

İmâm Ebû Muhammed (R.A.): 1/3            2/3

Burada, İmâm Ebo Yûsuf (R.A.), asla göre taksim yapıyor ve da­yıya iki, teyzeye bir hisse veriyor ve onları furûlanna intikal ettiriyor.

İmâm Muhammed (R.A.) İse, asılda değil, furu'da lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim ediyor.

Ölen zat, halasının oğlu ile kızım terkeylese, terike lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) olarak taksim edilir.

Ölen zat, halanın oğlu ile amcanın kızını terkeylese, eğer am­canın kızı ana-baba bir veya baba bir ise, işte bu evlâdır. Çünkü o, asabe çocuğudur. Halanın oğlu ise, asabe oğlu değildir.

Şayet amca ana bir amca ise, işte o zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mal aralarında adedi rüuslanna göre, lizzekeri rnislü hazzıl ünseyeyn olarak taksim edilip, halanın oğluna üçte ikisi; am­canın kızmada üçte biri verilir.

İmâm Muhammed (R.A.) ise, bunun tam aksine, babalarına itibar eder. Bu, hala oğlunun; ana bir hala oğlu olduğu hâldedir. Fakat, hala oğiu, ana-baba bir hala oğlu olursa, o takdirde, malın tamamı­nı alır. Çünkü, iki cihetten yakınlığı olur. Baba bir hala olursa, yine yakınlığı ana bir haladan kuvvetlidir.

Bir adam ölür, ana bir teyze veya bir dayı bırakır; başka da bir vârisi bulunmazsa, malın tamamı onun olur. Eğer hem teyze, hem de dayı bırakırsa, aralarında adedi ruuslan itibariyle lizzekeri mislü hazzı! ünseyeyn taksim yapılır.

Şayet ana bir teyze ile ana bir hala bırakırsa, Ebû Süleyman, âlim­lerimizden rivayetle: "Aralarında üçte birli taksim edilir; üçte ikiyi halası; üçte biri de teyzesi alır." demiştir.

Zâhirü'r-rivâyeye göre ise, ya karabetde müsavî olurlar (her iki­sinin yakınlığı da iki yönden olur) veya birinin yakınlığı iki, diğeri­nin ise bir yönden olur. Şöyle ki: Bir adam ölür; babanın halasını ve amcasını bırakırsa; işte bu takdirde, malın tamamı babanın am­casının olur.

Eğer o, baba ana bir veya baba bir olursa bu böyledir. Çünkü o asabedir.

Eğer ana bir olmuş olsaydı, mal aralarında adedi rüuslanna göre, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, üçte birli taksim edilirdi.

Bu, İmâmın önceki kavlidir. Ve bu, İmâm Muhammed (R.A.)'iri kavli gibidir.

Eğer burda, baba bir hala ile baba bir hala olsaydı, Ebû Süleyman'm rivayetine göre, aralarında lizekeri mislü hazzıl ünseyeyn (ikili birli) taksim edilirdi.

İki fırka cem olursa, (meselâ: Babanın halası, babanın teyze­si ve ananın halası, anasının teyzesi...) işte bu durumda, babanın kav­mi üçte iki, ananın kavmi ise üçte bir alır.

Sonra da, her fırkanın hissesi, kendi aralarında, —öncekinde, olduğu gibi— malın tamamı imiş gibi taksim edilir. Cevapta muha­lefet olmaz. Onlardan bir fırka, iki yakıniık sahibi oiur da diğeri bir yakınlık sahibi olursa, taksimde cihetin ihtilafı zamanında, her bir fırkanın nasibinde, iki yakınlık sahibleri tercih edilirler. Önceki bö­lümde açıkladığımız gibi...

Bunların evlâdı hakkında da söz, asılları olmadığı zaman ba­baları hakkında olan söz gibidir. Fakat asıllarından birisi olursa, artık onun evlâdına terikeden bir şey yoktur. Hala ve dayı var iken, onla­rın evlâdına bir şey olmadığı gibi...

Bu cinsde de bir şahısta iki karabet tasavvur olunur. Bunun açıklaması:

Bir kadının ana bir kardeşi, baba bir kız kardeşi olsa ve bunları birbiriyle evlendirse de bunlardan bir çocuk doğsa; sonra da o ço­cuk ölse; işte o kadın, o ölen çocuğun baba bir teyzesi ve yine ana bir halası olur. serahsî'nin Mebsûtu'nda da böyledir.

En doğrusunu, ancak Allahu Teâlâ bilir. [79]

 
11- FERÂİZ HESABI

 

Daha önce de beyan ettiğimiz gibi, mirasta mukadder sehim-(= belirli hisseler) şunlardır:

\    Bu üç sehim bir nevidir. \ 4-) Sumun (=  1/8 = Sekizde bir) 5-) Rubu' (= 1/4 = Dörtte bir) 6-) Nısıf (= 1/2 = yarı)                   .          \

Bu üç sehim de diğer bir nevidir.

Görüldüğü gibi, bu sehimler birer bayağı kesirdir, (kesr-i âdi­dir.) Terike ise, bir vâhid-i kıyâsı sayılıp bu kesirlerin ilk mahrecini (paydasını) teşkil eder.

Meselâ: Ölen bir şahsın vârisleri zevcesi ile kızından ve bir de ana-baba bir amcasından ibaret olsa; karısının hissesi sümün (= 1/8 == sekizde bir), kızının sehmi nısıf {= 1/2 = yarı), amcasının sehmi ise bâki'den (= geride kalandan) ibaret olmuş olur.

Bu hesap işlerini göstermek için, mes'ele diye yatay bir çizgi çi­zilir. Bu çizginin altına vârislerin isimleri (ölenle olan yakınlıkları); üstüne de, bunların herbirinin sehimleri yazılır. Bu çizginin —yeni yazıya göre— sağ tarafına da sehimlerin toplamını gösteren mahreç yazılır. Misâl:

2                         3                     6                       1

sücîüş                   rubu'              nısıf                 baki

l%___________________________________________eşele:     12

üm          .   .       zevç                bint              ah lehümâ

(- anne)    '      (= koca)          (= kız)       (= ana-baba bir

erkek kardeş)

(Burada görüldüğü gibi, bir kadın ölüyor ve geride mîrascı ola­rak annesini, kocasını, kızını ve bir de ana-baba bir erkek kardeşini bırakıyor. Mes'elenin aslı 12 den kurulup, herkes isminin üzerinde gösterilen sehmi alıyor.)

Yukarıda gösterdiğimiz gibi fürûzu mukaddere (- takdir edil­miş = belirlenmiş sehimler iki nevidir: 1-) 1/2, 1/4 ve 1/8        2-)

2/3, 1/3 ve 1/6.

Bazen, bu sehimlerden bir kaçı, bir mes'ele de içtima' eder; (= bir araya gelir.); bazan da bir araya gelmezler. Bu durumlara göre, meselelerin mahreçleri (paydaları) değişir:

Bir meselede, bu iki nevi sehimden herhangi biri tek başına bu­lunursa, bu meselenin mahreci, sehmin isminin gösterdiği sayıdır. Me­selâ: Rub'un (= 1/4 in mahreci 4; sümün'ün (= 1/8 in) mahreci 8; sülüs'ün (= 1/3 ün) mahreci ise 3'tür. Nısfın (= 1/2 nin) mahre­ci ise 2'dir.

Fakat, bir meselede, aynı neviden iki veya Üç farz (= senim) bulunursa, bunlardan —değer bakımından— en az olan hissenin mah­reci (= paydası), kendisinden büyük olan sehmin de mahreci olur.

Meselâ: Birinci neviden nısıf (= 1/2 = yan) ile rubu' (=1/4 = dörtte bir) ve sümün (= 1/8 = sekizde bir), bir meselede, bir araya geldiği zaman; sümün (= 1/8) hepsinden —sayıca küçük ve— az ol­duğundan, bu meselenin mahreci 8 (yani sümün'ün mahreci) olur. Keza, ikinci mes'eleden sülüsân ( = 2/3) ile südüs (=. 1/6) içtima' ederse; südüsün (= 1/6'ın) mahreci (= paydası) olan 6, sülüsün ( = 1/3 ün) de, sülüsânm (= 2/3'ün) de mahreci (= paydası) olur.

Misaller:

1 rubu'
    

2 msıf
    

1 baki
    

eşele:  4

zevç (= koca)
    

bint (= kız)
    

ah lehüma (= ana-baba bir erkek kardeş)
    

 

1 südüs
    

4    -sülüsân
    

 
    

eşele:  6

üm (= anne)
    

binteyn (= iki kız)
    


    

Reddiye: 5

Bir meselede bu iki nevi farzlardan bir kaçı bir araya gelince, şu üç hâlden biri söz konusu olabilir:

Birinci hâl: Birinci neviden nısıf (= 1/2) ile ikinci neviden her­hangi bir farz (= Sehim) bir araya gelmiş olabilir. Bu durumda me­selenin mahreci 6 olur.

Misaller: .

3                               4                         2

nısıf                       sülüsân                  sülüs

M____________________________________________— eşele:  6

,    zevç                 uhteyn lehümâ       ultfeyn liüm

(= koca)           (= ana-baba bir,     (- ana bir iki

iki kız kardeş)         kız kardeş)

3                                4                        2

2                        1                     avliyye

3                              12

nısıf                       südüs                    baki

M----------------___:__________________________________ eşele:  6

bint                       v,üm                 ah lehümâ

(= kız)                  (= anne)   (= ana-baba bir erkek kardeş)

İkinci hâl: Birinci neviden rubu' (=%/4) ile ikinci neviden her­hangi bir sehim bir araya gelebilir. Bu durumda, bunların müşterek mahreçleri (= ortak paydaları) 12 olur.

Misaller:

'3                             8    f                   I

rubu'                      sülüsân                  baki

M-----------------------:____________________:__________ eşele:    12

zevç                       bintân              ah lehümâ

(= koca)              (= iki kız)    (= ana-baba bir erkek kardeş)

(4 + 4)

rubu'

4 sülüs

5 baki

M.

eşele:    İ2

zevce (= karı)

3

rubu'

üm                am lehümâ

(= anne)    (= ana-baba bir amca)

sülüsân

2 südüs

M.

eşele:     12

zevce (= karı)

uhteyn lehümâ

(= ana-baba bir

iki kız kardeş)

(4 + 4)

uht liüm ,( = ana bir kız

kardeş)

13 avliyye

Üçüncü hâl: Birinci neviden sümün (= 1/8) ile ikinci neviden her hangi bir sehim bir araya gelebilir. Bu durumda mahreçleri O or­tak paydaları) 24 olur.

Misaller:

3                             16                        5    .

sümün                    sülüsân                  baki

M

zevce
    

 
    

bintân
    

am lehümâ

(= karı)
    

(
    

[~ iki kız)
    

(ana-baba bir

 
    

 
    

(8 + 8)
    

amca)

3
    

16
    

4
    

1

sümün
    

sülüsân
    

südüs
    

baki

M
    

 
    

 
    

es

zevce
    

bintân
    

üm
    

am lehümâ

(= karı)
    

(- iki kız)
    

(= anne)
    

(= ana-baba bir

 
    

(8 + 8)
    

 
    

erkek kardeş)

Matayt'te de
    

böyledir.
    

 
    

 

eşele:    24

24

Bir meselede belirli bir sehim ile sülüsü mâ yebka (= geride kalanın üçte biri) bir araya gelirse, belirli hissenin paydası yazılır; sonra, diğerlerin paydası sülüsün gösterdiği 3 adedi olur.

Misaller:

nısıf

zevç

(= Koca) 3

baki

eb (= baba)

2

sülüsü mâ yebkâ

um

(= anne) 1

eşele:  2 x3

1 rubu'

M.

zevce (= karı)

2                         1

baki           sülüsü mâ yebka

eşele:  4

eb (== baba)

um

(= anne)

Nısıf ( = 1/2 = yarı) diğerlerinin tamamına veya ba'zısına karışırsa, onun asıl meselesi altıdan gelir. Hızânetü'l-Müftin'de de böyledir.

Fariza (= sehimler) sahih olunca, eğer bütün sehimler fırka­lara taksim olunursa; darbe (= çarpmaya) ihtayaç kalmaz.

Şayet kesir kalırsa, asıl meseleyi aded-i ruûsle çarpılır. Eğer av-lederse (= yükselirse) çıkarma yapılmaz. Mesele, ondan sahih olur.

Misâl:

Bir kimse ölür ve geride bir karı ile iki kardeş kalırsa, karı için dörtde bir sehim vardır. Geride üç sehim kalır. O da, iki kardeşe ka-lansız taksim edilemediği için, muvafakat bulunmadığından, aded-i rüûs olan iki ile asıl mesele olan dört çarpılır. Ve asıl mesele sekiz olur ve sahih olur.

i      '   • ;     3

rubu'                        baki

M                _______-                ______- -               eşele:   4x2=   8

zevce                   ah lehüma           ah lehümâ

(= karı)            (= ana baba bir

2                     erkek kardeş)

3                         3

Eğer sehimleri, adedlerine muvafık geliyorsa; adedin vefkı mes'-ele ile çarpılır. Meselâ:

Bir kimse ölür ve geride karısı ile altı kardeşi kalırsa; karı için dörtte bir hisse vardır. Geride üç hisse kalır. Bu altıya müştekim ol­madığından ve aralarında da üçte bir muvafat olduğundan, aded-i rüûsün vefkı olan iki ile asıl mes'ele olan dört çarpılır ve sekiz olur. böylece mes'ele tashih edilmiştir. Karısı için iki sehim, kardeşleri için de her birine birer sehim vardır.

Misâl:

1                                     3

rubu'                               baki

M___________________^____________'          eşele:   4x2=    8

Zevce                     altı adet ah lehüma

(= altı adet ana-baba Bir erkek kardeş) (1       +■ '   1       +-     1       +       1       +       1       +       1=       )6

Başka bir durum: Bir adam ölür ve karısı ile altı kardeşi ve üç bacısı kalırsa; bu durumda karının hissesi dörtte bir olduğundan, geride üç kalır. Bu üç, onbeşe taksim edilemeyip, fakat aralarında muvafakat bi's-sülüs bulunduğundan, on beş üçe bölünür, beş ka­lır. Bu beş de dörtle çarpılır, yirmi olur. Ve mesele tashih edilmiştir.

Misâl:

1 rubu'

3 baki

M.

zevce    altı aded ah îehümâ (= kan)        (= altı aded

ana-baba bir erkek

kardeş)

(2 + 2 + 2 + 2 5              + 2+ 2 =) 12

eşele: 4xi=  20

üç aded uht lehümâ (= üç aded ana-baba-bir

kız kardeş)    .

(1  + 1  +  1  =)3

Şayet iki fırka arasında kesir kalırsa, her fırkanın sehimleri ve adedleri arasında muvafakat aranır. Ve iki aded de açıklanır. Şa­yet o iki aded mütemâsil (= eşit) olursa; onun birisi, asıl mes'ele ile darbedilir (çarpılır).

Eğer mütedahile iseler, fazla olan asıl mesele ile çarpılır; eğer mütevâfık iseler, onlardan birinin vefkı ile diğeri çarpılır. Çıkan da asıl mes'ele ile çarpılır. Şayet mütebâyin iseler, onlardan herbirini diğeri ile çarpılır. Sonra da mes'ele toplanır.

Bunun misâli: Bir adam Ölür; üç amcası ve üç de kızı kalırsa; kızlar için üçte iki hisse vardır. Kalan sehimler de amcalarındır. îki fırka arasında kesir var ve bunlar mütemâsildirler. İşte o zaman, aded­leri birbiri ile çarpılır. Bu aded üçtür. Asıl mes'ele böylece dokuz olur ve mes'ele tashih edilmiştir.

Misâl:

1 sülüs

2 baki

3 adet bint

(- kız) (1  +  1  + 1  = ) 3

üç adet am lehümâ (üç adet amca)

(2 + 2 + 2 -) 6

eşele:   3x3=    9

Başka bir durum: Bir adam ölür; geride ise beş nine, beş öz kız kardeş ve bir amca kalırsa mes'ele altıdandır; Senimlerle adedler arasında muvafakat yoktur. Fakat adetler mütemâsildirler. (= eşit­tirler.)Bu durumda,onun bîri (ki beştir) ana mesele olan altı ile çar­pılır;   otuz olur ve mes'ele tashih edilmiştir.

Misâl:

1                              4                          1

südüs                     sülüsan                  baki

M________________________________________ eşele: 6x5=  30

5 adet nine          5 adet kız kardeş         I amca

(1  +  1  +  1         (4 + 4 + 4+                5

+ 1  +  1  =) 5         4 + 4 = ) 20

Başka bir durum: Bir adam ölür, geride bir ninesi; altı tane öz kız kardeşi; dokuz adet ana bir kız kardeşi kalırsa; mes'ele, altı­dan yediye avleyler. Nineye bir senim verilir; ana bir kız kadeşlere iki.hisse verilir; dört hisse de ana baba bir kız kardeşlerine verilir. Aralarında nısıf ile muvafakat vardır. O, üçe rücû eder. Bu üç de dokuza dâhildir ve dokuz, asıl mes'ele ile çarpılır. O da, yedi idi. Netice: 7 x 9 = 63 eder. Ve mes'ele tashih edilmiştir.

Misâl:

M

1
    

4
    

2
    

 

südüs
    

sülüs ân
    

sülüs:
    

 

 
    

 
    

 
    

esele:6

büyük anne
    

6 adet ana-baba
    

9 adet ana bir
    

 

9
    

bir kız kardeş
    

kız kardeş
    

avl7

 
    

(6 + 6 + 6 + 6
    

(2    +    2    +
    

x   9

 
    

+ 6 + 6 =) 36
    

2    +    2   +
    

63

 
    

 
    

2    +    2    +
    

 

 
    

 
    

2    +    2    +    ;
    

>=O   18

Başka bir şekil: Bir adam ölür ve geride bir kız, altı nine, dört oğul kızı, bir amca oğlu bırakırsa; mes'ele altıdan gelir. Sehimler ve adedler arasında muvafakat yoktur; fakat adedi rüûs altı ve dört­tür; nısıf ile muvafıktır. Bu durumda, bu rakamlardan birinin yansı ile diğeri çarpılır; on iki olsun, sonra on iki asıl mes'ele ile çarpılır yetmiş iki olur. Ve böylece mes'ele tashih edilmiş bulunur.

Misâl:

3              1                         1                    1

nısıf        südüs                  südüs          baki

İ7_________________:____________________eşele:   6x12=   72

Bint         cedde             bintü'1-ibn     ibnü'1-âm

(= kız)   (altı adet)            (4 adet)

36   (= büyük anne)    ( = oğulun kızı)

(2 + 2 + 2 + 2    (3 + 3 + 3 + 3 = ) 12 + 2 + 2 = )12

Başka bir şekil: Bir adam ölür ve geride karısı ite on altı adet ana bir bacısı ve yirmi beş amcası kalırsa; işte bu durumda dörtte biri karısına üçte biri ana bir bacılarına, kalanı da amcalarmadır. Meselenin aslı on ikidir. Bacıların sehimleri ile adetleri arasında mu­vafakat birrubû (=1/4 ile muvafakat) vardır;dörde dönüşür. Am­calar ile sehimleri arasında beş ile muvafakat vardır; onun da beşte biri beştir, bu adedler arasında muvafakat yoktur, iki aded bir biri ile çarpılır. Birisi dört, diğeri ise beşdir ve netice yirmi olur. Sonra da asıl mesele olan on iki ile bu yirmi çarpılır ve iki yüz kırk eder; Mes'ele tashih edilmiştir.

Misâl:

3                   4                         5

rubu'             sülüs                    baki

M____________;________________________eşele:   12x20=   240

zevce      16 adet uht liüm   25 adet am lehüma 60          (5x16 = ) 80           (4x25 = )100

Bu durumda karısına, 240 hissesinin 1/4 ü olan 60 hisse; ana-bir kız kardeşlerine 1/3 olan 80 hisse, (ki her birine beşer hisse); kan­lan yüz hissede (her birine dörder hisse olmak üzere) yirmi beş am­caya düşer.

Şayet üç veya daha çok fırkalara karşı kesir kalacak olursa, önce sehimler ile aded-i rüus arasında müşareket aranır. Sonra, İki fırka arasında müdâhale, mümâsele, mürâfaka, mübâyene var mı? diye aranıp ona göre hareket edilir. Ferâizde, dört fırkadan fazla mü-bâyenet tasavvur olunmaz.

Darbdan (= çarpımdan) Hasıl olan fırkalarla, sehimler arasın­da olana sehmin cüz'ü denilir. Bu, asıl mes'eîe ile çarpılır.

Misâl: Bir adam ölür de dört karısını, üç ninesini, on iki amca-sınr terkeylese meselenin aslı on ikidir; karılarına, dörtde birden üç hisse: ninelerine altıda birden, iki hisse; amcalarına da geride kalan yedi hisse verilir. Adetler ve sehimler arasında bir muvafakat yok­tur; fakat, adetler mütedâhiledirler. Bunlardan fazla (- büyük) olanı, asıl mesele olan on iki ile çarpılır. Ve yüz kırk dört eder ve mes'ele tashih edilmiş olur.

Kanların hissesi olan üç, on ikiyle çarpılınca otuz altı yapar ve dört kadından herbirine dokuzar hisse isabet eder.

Ninelerin iki sehmi on iki ile çarpılınca yirmi dört eder ve üç nineden her birine sekizer hisse düşer.

Amcaların hissesi olan yedi hisse de on iki ile çarpılınca seksen dört hisse eder ve her amcaya yedişer hisse isabet eder.

Misâl: 3                             2                         7

rubu                       südüs                    baki

M         _________________________________________eşele:     12

4 adet zevce           3 adet cedde      İ2 adet amca                   x 12

(9 + 9 + 9       (8 + 8 + 8 = )24   (7 x 12 = ) 84 + 9 = )36            .

Başka bir örnek: Ölen adamın altı ninesi, dokuz kızı, onbeş amcası kalırsa; meselenin aslı altıdır. Ninelere bir sehim taksim ol­mayacağından, kızların dört hissesi içinde muvafakat yoktur. Keza, amcalar için, bir sehim vardır ve böylece adetleri arasında muvafa­kat vardır. Bu durumda ninelerin üçte biri olan iki ile, kızların adedi olan dokuz çarpılır. Netice onsekiz olur. Sonra da sülüsün vefkı olan altı ile amcaların adedi olan onbeş çarpılır ve netice doksan olur. Son­ra da o doksanı asıl mesele olan altı ile çarpınca mes'ele tashih edil­miş olur.

Misâl:

1                              .   ■   '    4    '                                    I

südüs                     sülüsân                  baki

M---------------_____________________________________eşele:   6

6 adet nine              9 adet kız              15 adet amca              x 90

(15 x 6 = ) 90           (40 x 9 = ) 360           (6 x 15 = ) 90           540

Görüldüğü gibi, ninelere (î/6 =) 540 hisseden 90 hisse olmak üzere, her birine 15'er hisse; kızlara (4/6 =) 360/540 olmak üzere, herbirine 40'ar hisse; amcalara da 540'da doksan hisse olmak üzere, her birine 6'şar hisse düşmektedir.

Bir adam ölür ve iki karısı, on ninesi, 40 adet ana bir bacısı, 20 adet amcası kalırsa; bu mes'elenin aslı da, 12'den gelir. İki karı­sına dörtte bir hisse düşer. Bu üçtür ve bu ikiye —kalansız olarak— bölünmez. Aralarında muvafakat da yoktur. Nineleri için olan, altı­da iki hisse de, ninelerinin sayısına taksim edilemez; fakat araların­da muvafakat bi'n-msıf olduğundan, yarıya rücû eder ve 5 olur. Ba­cıları için olan üçte bir, dört eder; o da kırk adet olan bacılarına tak­sim olmaz. Aralarında dörtte bir ile muvafakat vardır. O da on eder. Amcaları için geride kalan vardır. O da üç hissedir taksime elverişli olmuyor; muvafakat da yoktur. Beş ile on yirmiye dâhil oluyorlar. Bu durumda, bu yirmi adedi, asıl mesele olan on iki ile çarpılır. 240 eder. Ve mes'ele, bundan tashih edilmiş olur

Misâl:
    

 
    

 
    

 

3
    

2
    

4
    

3

rubu'
    

sümün
    

sülüs
    

baki

r
    

 
    

 
    

e.sele-     V

2 adet kan   nine (10 adet)      40 adet ana   20 adet amca       x 20 (30 + 30 =) 60    (4 x 10-) 40      bir kız kardeş   (3 x 20-) 60

(2 x 40 = ) 80

Görüldüğü gibi, karılar 30'ardan 60; nineler 4'erden 40; kız kar­deşler, 2'şerden 80; amcalar ise 3'erden 60 hisse alıyorlar ki yekûnu 240 hisse ediyor.

Başka bir şekil: Ölen bir adamın dört karısı 15 ninesi, 18 kı­zı, 6 amcası kalırsa; mes'elenin aslı 24 olur. Sekizde bir olan 3 hisse, karılarına, aralarında kalansız taksim edilemez ve muvafakat yok­tur. Nineler için altıda bir olan 4 hisse vardır. Keza, kızları için üçte iki olan 16 hisse vardır. Aralarında yarı (= nısıf) ile muvafakat var­dır; On sekizin yarısı 9 eder. Geride kalan da amcalarımndır ki, bu da bir hissedir. Şu durumda 4, 15, 9, 6, bunlardan dokuz ile altı ara­sında üçte birle muvafakat vardır; Artık, onlardan birinin üçte biri, diğeri ile çarpılır ve on sekiz olur. Bununla on beş sayısı arasında, üçte birle muvafakat meydana gelir. Onlardan üçte biri, diğer sayıy­la çarpılır. O takdirde 90 olur. Ve dörtte bire yarıda muvafakat eder. O takdirde, iki ile 90 çarpılır ve 180 eder. O da asıl mes'ele olan 24 ile çarpılır tamam} (tashihi mesele) 4320 olur.

Misâl:

3                      4                      16                     1 sümün              südüs             sülüsan            baki Uf______________________________________________ eşele:    24

4 karı             15 nine             18 kız          6 amca             x 180

4320

Bu duruma göre,

Asıl meselenin 3/24 i olan 540 hisse, dört karıya (Herbirine 135 sehim olmak üzere); 4/24 sı olan 720 hisse ninelere, (Her birine 48 sehim olmak üzere); 16/24 ü olan 2880 hisse (Her birine 160 hisse olmak üzere) Kızlara; 1/24 sı da (Her birine 30'ar sehim olmak üze­re) 180 hisse de amcalarına verilir. Ki toplam 4320 eder.

Başka bir şekil: Ölen adamın iki karısı; on adet kızı; altı adet ninesi, yedi adet de amcası kalırsa; mesele 24 den gelir. îki karasına sekiz de birden 3 hisse; burda aded-i rüûsa taksim ve muvafakat yoktur.

Kızları için üçte iki olan 16 hisse vardır. Burda aded-i rüûsla mu­vafakat bi'n-nısıf ( = 1/2 ile muvafakat) vardır. Aded-i rüûs beşe dönüşür.

Nineler için (altadı bir olan dört hisse vardır. Burada da muva­fakat bi'n-nısıf olduğundan, aded-i rüûs üçe dönüşür.

Amcalar için bir sehim vardır. Şu durumda karılardan 2: kız­lardan 5; ninelerden 3; amcalardan 7 arasında mübâyenet vardır.

Bu durumda 2, 5 le çarpılır (2 x 5 = 10) O da üçle çarpılır (10 x 3 = 30) olur. O da 7 ile çarpılır (30 x 7 = 210) olur. Bu 210 da asıl mes'ele ile çarpılır (210 x 24 =) 5040) olur. el-İhtiyar Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir.

Misâl:

3 sümün

16

sülüsân

4 südüs

1

baki

2 karı              10 kız             6 nine        7 amca

(2 x 315 =)   (10 x 336 =)    (6 x 140 =) (7 x 30-) 630                 3360                 840              210

eşele:    24 x 210

5040

Buna göre,

Kanlar (315'şerden) 630 hisse; kızlar (336'şardan) 3360 hisse; nineler (140'ardan) 840 hisse; amcalar ise (30'ardan) 210 hisse alır­lar ki bunların toplamı 5040 eder.

Başka bir şekil: Ölen şahsın 5 adet baba bir kız kardeşi; 3 adet ana bir kız kardeşi; 7 adet ninesi; 4 adet de karısı kalsa; mes'elenin aslı 12 den olur ve 17 ye avleyler. Baba bir kız kardeşlerine üçte iki olan 8 hisse verilir. Bu sekiz hisse beş bacıya taksim edilemez; arala­rında muvafakat da yoktur.

Ana bir kız kardeşlerine üçte bir hisse vardır ki bu 4 eder. O da taksim kabul eylemez aralarında muvafakat da yoktur.

Nineler için altıda bir hisse vardır ki 2 eder. Onlarda taksim edil­mez; muvafakat da yoktur.

Kanları için dörtte bir hisse vardır ki 3 eder; onlarda taksim edil­mezler ve muvafakat da yoktur. İşte bu beş sayı arasında muvafa­kat olmadığından, bunlar birbiri ile çarpılır. (5x3= 15) olur. Bu­nun dörde muvafakati olmadığından, dörtle de çarpılır. (15 x 4 = 60) olur. Bunun da yediye muvafakati olmadığından, bir biri ile ça­rpılır. (60 x 7 = 420) olur. bu da asıl mes'ele olan 17 ile çarpılır. (420 x 17 = ) 7140) olur. Ve asıl mes'ele bundan tashih edilmiş bulunur.

Misâl:

8                       4                       2                3

sülüsan               sülüs                südüs         rubu'

M_____________________________________________eşele:    12

5 uht lieb           3 uht liüm        7 cedde         4 zevce

(= 5 adet           (= 3 adet      (=7 adet    (= 4 karı) avIıwe: 17

baba bir               ana bir       büyük anne) (4 x 315 =)         x420

kız kardeş)           ^z kardeş)    O x 120 = )        1260                 7140

(5x672=)         (3x560 = )          84°

3360                  168°

Buna göre,

Baba bir kız kardeşler (672 serden) 3360; anne bir kız kardeşler (560'şardan) 1680; büyük anneler (120'serden 840; karılar (315'şerden) 1260 hisse alırlar ki bunların toplamı da 7140 eder. [80]

 
12- TEBÂYÜN, TEMÂSÜL, TEDAHÜL VE TEVÂFUK ADEDLER ARASINDAKİ NİSBET
(= SAYILARIN BİRBİRİ İLE ORANI )

 

Mîras meselelerinde, çoğu kere, ölen şahsa aynı sebeple mün-tesip birden çok vâris bulunur: Üç-dört hanım, üç-dört evlâd, dörî-beş kardeş gibi...

Bu durumlada, meselenin mahrecinden (paydasından) hak sa­hibi bulundukları sehimler, bazan kendilerine kesirsiz taksim edile­bilir; bazan da kesirsiz taksim edilemez.

Meselâ

3                             16                         5

sümün                    sülüsân              _    baki

M_____________________________________________ eşele:    24

3 zevce                     3 bint             2 ah lehümâ

(= 3 kan)                (= 3 kız)      (= 2 ana-baba bir

erkek kardeş)

Görüldüğü gibi, bu mes'elede 24 mahrecinden, 3 karıya 1/8 ve­rilen hisse yani üç sehim, kendilerine taksim edilebilir.

Fakat üç kıza 2/3 (- sülüsân) olarak verilen 16 Hisse ile iki kar-

dese baki (= geride kalan) olarak verilen 5 hisse, kendilerine kesir­siz olarak taksim edilemiyor.

Sehimlerde böyle kesir vukuuna meydan vermemek veya kısa yolu bulmak için, hesap işlemlerine lüzum vardır.

Bu işlemi yapabilmek ise, adedler arasındaki nisbetleri ( = sayı­lar arasındaki oranları) bilmeye bağlıdır.

Bu nisbetler ise: .  

1-) Tebâyün

2-) Temâsül

3-) Tedahül

4-) Tevâfuk namı ile dört kısma ayrılır. [81]

 
1-) Tebâyün:

 

"1" den başka ortak böleni (= müşterek kâsim'ı) bulunma­yan iki sayı arasında tebâyün (= mübâyenet = ayrılık, başkalık, zıd­diyet, tutmazhk) var demektir. 6 ile 5; 9 ile 10; 20 ile 3 sayıları gibi...

Yani bunlar kalansız olarak birbirlerine bölünemezler.

Meselâ:

6
    

5
    

10
    

9
    

20

-   5
    

1
    

-   9
    

t
    

- 18

1 kalan
    

1 kalan
    

2 ka

 
    

 
    

 
    

 

[82]
2-) Temsül

 

Birbirine eşit olan iki sayı arasında temâsül (= mümâselet = müsâvilik = eşitlik) var demektir. Yani bu sayılar birbirinin aynı­dır. 15 - 15; 3 = 3; 5 = 5 gibi... [83]

 
3-) Tedahül:

 

Birbirine kalansız olarak bölünebilen iki sayı arasında tedahül (= birbirinin içine girme) vardır. Meselâ:

9 : 3 = 3; 12 : 4; 8 : 4; 6 : 3; 25 : 5 =5 ve 18 : 9 = 2 gibi... Görüldüğü gibi, bu sayılardan birinciler, ikincilere kalansız olarak bölünebilmektedir. Ve bölen sayı, bölünen sayının içinde —artansız olarak— vardır. [84]
 
4-) Tevâfuk:

 

İki sayı, birbiri ile kalansız olarak bölünemediği hâlde, bu sa­yılardan her biri, üçüncü bir sayı ile kalansız olarak bolünebiliyor-sa; bu iki sayı arasında tevâfuk var demektir.

Bu iki sayıyı bölen üçüncü sayıya ortak bölen ( = kâsım-ı müşte­rek) denir.

Bu iki sayıdan her birinin bu ortak bölene bölünmesi ile elde edilen sayılara yani bölümlere, o sayıların vefk'i denir. Vefk, krf işa­reti ile gösterilir.

Meselâ: 15 sayısı ile 10 sayısı arasında tevâfuk vardır. Çünkü, bu sayıların her ikisi de 5 sayısına kalansız olarak bölünebilir.

15

10

00                                  00

Bu durumda, 3 sayısı 15'in, 2 sayısı ise 10'un vefkı olmuş olur.

Bu iki sayı arasında muvafakat bi'1-hums ( = beşte bir ile mu­vafakat) vardır. Çünkü, 15'in 1/5 (= humsu) 3; 10'un humsu (i/5'i) ise, 2'dir.

Keza, 100 sayısı ile 40 sayısı arasında da tevâfuk vardır. Çün­kü, ortak bölenleri (= kâsım-ı- müşterekleri) 20-'dif. Buna göre, ara­larında yirmi cüzde bir muvafakat vardır. Buna, (= Muvafakat bi'-cüzin min işrîn) denir.

Bu durumda 100 sayısının vefki 5; 40 sayısının vefkı ise .2 ol­muş olur.

Fetâuâyi Hindiyye

Kısaca, iki sayının ortak böleni (= kâsım-ı müştereki) 3 ise, ara­larında Muvâkat bi's-sülüs; 4 ise, muvafakat bi'r-rubu'; 5 ise, muvafakat bi'l-humus (1:5 ile muvafakat); 6 ise, muvafakat bi's-südüs 7 ise, muvafakat bi's-subu'; (= 1/7 ile muvafakat); 8 ise, muvafakat bi's-sümün; 9 ise, muvafa­kat bi't-tüsu'; 10 ise, muvafakat bi'l-uşur; 11 ise, muvafakat bicüz'in min ihda aşer; 12 ise, muvafakat bicüz'in min isnâ aşer bulunmuş olur.

Muvâfikın cüz'ünü bulmak için, ortak bölen payda yapılıp, 1 (= bir) sayısı ona payda verilir. Bulunan bu kesir tevâfukun cüz'-üdür. Yukarıda zikreylediğimiz gibi, beşe, bir nisbet edilince, beşte bir ( = 1/5) olur. Böylece, bu iki sayının aralarındaki muvafakat beşte bir iledir.

İki sayıyı ifna eden (= kalansız olarak bölen) sayı, ondan yu­karı ise, 36 ile 54 gibi bunların arasındaki muvafık da sayısıdır.

22 ve 33 adedlerini de 11 adedi ifna eder. (- kalansız olarak böler.)

30 ile 45 adetlerini de 15 adedi ifna eder. (= kalansız olarak böler.) Eğer ifna edici (= kalansız olarak bölen) sayı, tek sayılı ise onun sahih bir cüzü olmaz. Yani her hangi adedin çarpımından te­rekküp eylemez. 11 adedi gibi.. Onu, hiç bir şeyle sahih itibar eyle­mek mümkün değildir. Eğer ifna edici adet çiftse, (18 adedi gibi...) bu zikreylediğimiz gibidir.

Müşterek (= ortak) bölen iki veya daha fazla parçadan mürek­kep (15 gibi...) ve iki cüz'ü de sahih ise (5 ile 3 gibi...) buna mürek­kep diye isim verilir. Çünkü, bu sayılar, bir adedin, diğer adade çar­pımından mürekkeptir. (15 = 5x3 olduğu gibi...) İstersen, önce on beşin cüzüne ve on sekizin cüz'üne, muvafık bis'selâse dersin. Zira 15 de, üçe taksimi kabul eder; 18 de kabul eder, Emsâliside ( = ben­zerleri de) buna kıyâs edilir. [85]

 
Miras Mes'elelerının Tashihi

 

Tashîh-i mes'ele: Mîras taksiminde, vârislerden her birinin hisse­sini, sahih (= kesirsiz) bir sayı ile belirtilir hâle getirmek için yapı­lan işleme tashihi mes'ele denir.

Mîras mes'elelerinin tashihinde aşağıda belirteceğimiz yedi hâl tasavvur edilebilir.

Bu hâllerden üçü sehimler ile rüûs (= mirasçıların sayısı) ara­sında; dördüde rüûs ile rüûs (yani müteaddid feriklere ayrılan varis­lerin, kendi aralarındaki sayıları) arasındadır.

1-) Vârislerden her ferikin sehimleri, kendi aralarında müsta­kim (= kalansız olarak bölünebilir) olabilir.

Bu durumda herkesin hissesi, kalansız olarak bölünebileceğin-den, başka bir işlem yapmaya lüzum kalmaz.

Misâl:

1                     4 (müstakim)                 1

südüs                      sülüsan                 südüs

M             ___________;_______________;_______________ eşele:   6

üm (= anne)          bintân (= iki kız)    eb (= baba)

(2 + 2 = 4)

2-) Vârislerden sadece bir ferikin (= gurubu) sehimleri kesirsiz bölünemez ve bu sehimlerle rüûs (=' mirasçı sayısı) arasında muva­fakat veya rüûsun sayısı fazla olup, aralarında tedahül bulunabilir.

Bu durumda, önce kendileri için kesir söz konusu olan guru­bun mîrascı sayısının vefkı asıl mes'ele ile (avliyye ise, avîi ile) çarpı­lır ve çarpım mes'elenin mahreci (= paydası) olur.

Sonra, vârislerin asıl meseleden sehimleri ne ise, o, bu vefk ile çarpılır.

Misaller:

3 nısıf

1 südüs

M.

zevç

(= koca)

um (= anne)

2 sülüs

_____________ eşele:  6

3 ahevât liüm           x 3

(= ana bir 3 kız kardeş)

(2 + 2 + 2 = ) 6

18

3 nısıf

4 sülüsân

zevç                        hamse benât

(= koca)                (= beş kız kardeş)

15              (4 + 4 + 4 + 4 + 4 =) 20

eşele:   6

Avliyye: 7 x 5

35

4-) Sehimleri kendilerine kesirsiz olarak taksim olunamıyan gu­rupların sehimleri ile —aded-i rüûslan mütebâyin ise— aded-i rüûs-ları arasında; eğer bunlar mütevâfık veya mütedâhil ise, aded-i rü-ûslarınm vefkleri arasında mümâselet (= eşitlik) bulunabilir.

Bu durumda, önce guruplardan birinin aded-i rüûsu veya vef-kı, asıl mes'ele ile çarpılır. Sonra, bu çarpım ile her gurubun sehim­leri çarpılır.

Misal:

muvafakat bi'n-nısf

4 sülüsân

mübâyenet

1 südüs

mübâyenet

1 baki

6 kız              3 büyük anne

(2 + 2 + 2      (1  + 1  +  1=) 3 + 2 + 2 + 2 = ) 12

3 arrica (1  +  1  +  1=) 3

kıf: 3

kıf: 3

kıf: 3

eşele:   6

x 3

18

yenet bulunduğundan, bu 12 de hıfzedilir. Elde tutulan bu sayıdan 12 ile 3 ve 4 arasında ise tedahül bulunduğu için, bunların en büyü­ğü olan 12 alınır ve asıl "mes'ele ile, sonra da her gurubun sehmi ile çar­pılır. Bu şekilde, mes'elenin mahreci (= paydası) 144'den olmuş ve her gurubun hissesi belirlenmiş olur.

6-) Beyne'r-rüûs-i ve'r-rüûs muvafakat olabilir. Yani: Bu gurup­ların sehimleri ile rüûslan mütebâyin ise, aded-i rüûslan arasında; mütevâfık veya mütedâhil ise, aded-i rüûsların vefkleri arasında mu­vafakat bulunur.

Bu durum da, aded-i rüûslardan kıftaki birincinin vefki, ikinci kıftaki sayının toplamı ile çarpılır. Sonra, bu çarpım da üçüncü sa­yının vefkı ile çarpılır. Sonra da, bu ikinci çarpım, dördüncü sayı­nın vefki ile çarpılır. Böylece ortaya çıkan üçüncü çarpım, önce asıl mes'ele ile, sonra da her gurubun asıl meseleden olan sehimleri ile çarpılır.

Misal:

muvafakat mübâyenet    bi'n-nısf     mübâyenet   mübâyenet

3               16                  4                1                            15 kıf 180

sümün        sülüsân           südüs         baki                          9 kıf 36

M_______________________________________eşele:    24    6 kıf 12

4 kan          18 kız           15 nine      6 amca          x 180    4 kıf

(4x 540

 x 160 = ) (15 x48 =  2880     720

 6x 30 =)  180

 4320

Görüldüğü gibi,bu mes'ele aslında 24 den tashih edilmiştir. Bu­rada karıların hisseleri olan 3 ile aded-i rüûslan olan 4 arasında mü­bâyenet bulunduğu için, bu 4 elde tutulmuştur. Amcaların hisseleri olan 1 ile, hisseleri olan 6 arasında da mübâyenet bulunduğu için, bu 6 da aynen elde tutulmuştur. Kızların hisseleri olan 16 ile, aded-i rüüsları olan 18 arasında muvâfakan bi'n-nısf (= 1/2 ile muvâfakat) Bulunduğundan 18'in vefkı olan 9 da elde tutulmuştur. Büyük annelerin hisseleri olan 4 ile, aded-i rüûsları olan 15 arasında da mü-bâyenet olduğu için, bu 15 de elde tutulmuştur.

Bundan sonra, elde tutulan bu 4, 6, 9, 15 sayıları arasında nis-bet aranmış ve 4 ile 6 arasında muvafakat bi'n-nısf (= 1/2 ile mu­vafakat) bulunduğu için, 4'ün vefki olan 2, 6 ile çarpılarak 12 bu­lunmuştur. Bu 12 ile 9 arasında da muvafakat bi's-sülüs(= 1/3 mu­vafakat) bulunduğundan, 12, 9'un vefkı olan 3 ile çarpılarak 36 bulunmuştur.

Bu 36 ile 15 arasında da muvafakat bi's-sülüs (1/3 ile muvafa­kat) bulunduğundan, 36, 15'in vefkı olan 5 ile çarpılmış ve 180 bulunmuştur.

Bu 180 sayısı da asıl mes'ele olan 24 ile çarpılmış ve meselenin paydası (- mahreci) 4320'ye ulaşmıştır.

Bundan sonra da, bu 180 her gurubun asıl meseleden olan se-himleri ile çarpılmış ve netice, bu guruplardaki mirasçı sayısına bö­lünerek, her bir mirasçıya düşen hisse bulunmuştur.

7-) Sehimleri kesirli olan gurupların, sehimleri ile aded-i rüûsla­rı mübâyin ise, aded-i rüûsları arasında; eğer bunlar muvafık veya mütedâhil ise, aded-i muşlarının vefkleri arasında mübâyenet bulunur.

Bu durumda, birinci gurubun aded-i rüûsu ile ikinci gurubun aded-i rüûsu çarpılır. Çarpım (netice), üçüncü gurubun aded-i rüû­su ile çarpılır ve bu çarpım da dördüncü gurubun aded-i rüûsu ile çarpılır. Bu son çarpım ile de, asıl mes'ele ve her gurubun hisseleri çarpılır.

Misâl:                                                                        7 kıf 210

muvafakat muvafakat                               . , „«

mübâyenet    bi'n-nısf      bi'n-nısf     mübâyenet                , ,  , ,

3                 4                  16                  '                      2k!f

sümün         südüs.         sülüsân            baki

M_________________________________ eşele:     24

2 Kan         6 nine           10 kız          7 amca     x 210

(2 x 315 = ) ( 6 x 140 = )(10 x 336-)  (7 X 30 = )

630     +        840     4-      3360       +       210   =   5040

Görüldüğü gibi, bu mes'ele de, —önceki mes'ele gibi— vârisle­rin aded-i rüûsları (= sayıları) veya aded-i rüûslannın vefkleri hıf-zedilmiştir. (= elde tutulmuştur.) Bunlar 2, 3, 5 ve 7'dir. Bu sayılar, birbirleri ile —mübâyin oldukları için— peşpeşe çarpılmış ve 210 sayısı bulunmuştur. (2x3x5x7= 210).

Bu 210 sayısı, hem asıl mes'ele ile (24 ile) hem de vârislerin bu asıl meseleden alacakları sehimlerle çarpılmış ve vârislerin bu çarpım ile bulunan hisseleri vâris sayısına bölünerek, her varisin sehmi ayrı ayrı ve kesirsiz olarak bulunmuştur. [86]

 
Misâller

 

Yukarda bildirilen sebeplerden biri ile mîras mes'elesi sahih olunca, fırkaların (= gurupların) Hissesi o mes'eleden çıkar.

Her bir vârisin hissesini hesap etmek ise, asıl mes'eleyi tashih­ten sonra olur. Misâl:

Ölen adaman 4 karısı, 6 öz kız kardeşi, 10 amcası kalırsa asıl mes'ele 12 den olur. Karılarına dörtte bir (yani 3) hisse düşer. Bu üç hisse, dört karıya müştekim (= taksim edilebilir.) değildir. Ara­larında bir muvafakat da yoktur.

Kız kardeşlerine, üçte iki hisse verilir ve bu da 8 hissedir. Müş­tekim olmamakla beraber, aralarında (yâni adedi rüus olan 6 kızla, hisseleri olan 8 hisse arasında) yarı (= 1/2) ile muvafakat vardır. Bu takdirde, 6 mn yarısı üçtür.

Amcalara da bir hisse verilir.

Bu durumda, adedi rüûs, 4, 3 ve 10'dur. 4 ile 10 arasında yan ile muvafakat vardır. Dördün yarısı 2 ile 10; veya 10'un yarısı beş ile, 4 çarpılınca 20 olur.

Sonra da yirmi, üç ile çarpılır ve netice 60 olur. Onu da asıl me­sele olan 12 ile çarpınca, 720 olur. Bu durumda, asıl mes'ele 720 ola­rak tashih edilmiştir.

Bu mes'elede her fırkanın hissesi şöyle hesap edilir:

Kadınlar için 3 hisse vardır. Asıl mes'eleyi çarptığınız 60 ile, bu 3 çarpınca, 180 eder.

Öz kız kardeşlerinin hisseleri olan 8 ile, 60 çarpılınca 480 eder. Amcaların bir hissesi ise 60'tır.

Her bir vârisin hissesi ise şöyle bulunur:

Her bir kadının hissesi, asıl mes'ele ile çarpılan 60'ın dörtte üçü­dür. Yani 45'tir.

Her bir kız kardeşin hissesi de 60'ın üçte biri ile 6O'tır. Ki, bu 80 eder.

Her amca için de, 60'ın onda biri vardır ki, o da 6 eder.

işte bu her bir .-fırkanın ve her bir vârisin hissesini tanıma mese­lesinin tashihidir. Emsali de buna göre kıyâs edilir.

Ve AUahu Teâlâ'nın dilemesiyle, bulunan her açık yoldan yürünür. [87]

 
Miras Mes'elesinin Tashihi İle İlgili Başka Bir Örnek

 

Her vârisin nasibini bulmak için: Asıl mes'ele ile çarpılan sayı her fırkaya göre taksim edilir. Sonra da, harici kısmet o fırkanın na­sibi ile çarpılır. Çıkan netice o fırkadan her birinin hissesi olur.

Meselâ: Önce geçen mes'elede —çarpılan 60, dört kadına tak­sim edilir. 15 çıkar, onu kadınların nasibi olan 3 ile çarpınca 45 olur. Ki, her kadının hissesi bu kadar olur.

Öz kız kardeşlere de taksim edince, her biri için 10 adedi çıkar. Bunu da sehimleri olan 8 ile çarpınca, netice 80 olur ki, bu da her bir bacının hissesidir.

Amcaların hissesini de taksim edince, 6 çıkar ki, o da her bir amcanın hissesidir. [88]

 
Tashîh-i Mes'elede Nisbet Yolu

 

Asıl mes'eleden her bir fırkanın nasibi, aded-i. rüûsüne nisbet edilir. Sonra da, çarpılandan o nisbetin bir mislini her fırkanın fert­lerine verilir.

Mes'elemizin misâli: Karıların sahimleri 3 tü. Bu, onların (4 olan) adedlerine nisbet edilir. Bu takdirde dörtde üç olur. Onlardan her birine, çarpılan olan 60'ın dörtte üçü olan 45 verilir.

Kız kardeşlerin ve amcaların hisseleri de böyle hesap edilir, el-İhtiyâr Şerhu 1-MHhfâr'da da böyledir. [89]

 
13- AVLIYYE

 

Vârislerin sehimleri (= farîzeleri) üç kısma ayrılır:

1-) Fariza-i âdile: Vârislerin hisselerinin toplamı ile mes'elenin mah­recinin (= paydasının) eşit olması hâlidir.

Ashâb-ı ferâizin hisseleri, asıl mes'eleden az olduğu hâlde, bun­ların arasında bir asabe bulunur ve bu da bakiyi alacak olursa, bu durumda da vârisler ile asıl mes'ele (= mahreç = payda) arasında, bir eşitlik bulunmuş olur. Misâller:

2                                           j

sülüsân                                     sülüs

----------■—-----------------------------_______. eşele:   3

uhteyn Iehümâ                         uhteyn liüm                  x 2

(= ana-baba bir 2 kız kardeş)   (- ana bir, 2 kız kardeş)          6.

(2 + 2 = )4                             (i + 1=)2

2                                            ı

sülüsân                                     baki

M

bintan                                   am liüm

(= 2 kız                          (= ana bir amca)

(1 + 1=)2                                   1

eşele:   3

2-) Reddiyye: Ashâb-ı ferâizin sehimlerinin toplamının, mes'ele­nin mahrecinden eksik olması hâlidir. Buna, fâriza-i kâsıra'da denir. Bu durumda, mahreçten baki kalan miktar da, yine farz hisse sahip­lerinden hak sahibi olanlara, sehimleri nisbetinde reddedilir.

(Reddiyye konusu, bundan sonraki bab'da işlenecektir.

3-) Farîza-i Aile (= Avliyye): Bu da, ashab-ı ferâizin hisselerinin, mes'elenin nıuhrecinden büyük (çok) olmasıdır.

Yani» vârislerin sehimleri toplanınca, bu, kendileri için yapılan meselenin mahrecinden fazla olur ve mahreç bunları tam olarak içi­ne alamaz.

Meselâ: bir mîras meselesinin mahreci 6 olduğu hâlde, sehimle­rinin toplamı 8'e ulaşabilir.

Bu durumda, bu mîras mes'elesinin mahrecini, o sehimlerin top­lamı teşkil eder. Yani, vâhid-i kıyâsî (= birim) kabul edilen terike, bu ikinci mahrece eşit kısımlara ayrılır ve vârislerin sehimleri bun­dan verilir. Böylece, her vârisin sehmi aynı nisbet dâhilinde azalmış ve aralarındaki adalet korunmuş olur.

Meselâ: Ölen bir şahsın, geride mirasçı olarak karısı, iki tane ana-baba bir kız kardeşi ve anası kalırsa veya ölen kimsenin kocası, ana-baba bir kız kardeşi ve anası kalırsa; bu durumlarda, sahâbîle-rin ekserisine göre avliye olur.

Hz. Ömer (R.A.), Hz. Osman (R.A.), Hz. Ali (R.A.) ve Hz. Ibn-i Mes'ûd (R.A.)'un görüşleri de budur.

Bu, fukahânın yoludur. Mebsût'ta da böyledir.

Avl diye, farz olan sehimlerin üzerine ziyâde olan sayıya der­ler, mes'eie, farz olan sehimler karşısında yükselir ve sehimlere, — herkesin hissesi nisbetinde— noksanlık gelir.

Bu, bazı vârislerin ba'zılarma tercih edilmediği zamanda böyle olur. Borçlar ve terekeye izafe edilen vasiyetler gibi... bu durumda, herkesin nasipleri kadar taksim edilir ve hepsinin nasibinde de azal­ma olur. el-İhtiyâr Şerhu'l-Muhtâr'da da böyledir. [90]
 
Mîras Meselelerinde Kullanılan Mahreçler (= Paydalar)

 

Mîras meselelerinde şu yedi mahreç (- payda) kullanılır: İ\ 3, 4, 6, 8, 12 ve 24.                                                                        

Bu mahreçlerden dördü avl etmez: Bunlar: 2, 3, 4 ve 8'dir.

Üçü ise, avleder. Bunlar da: 6, 12 ve 24'tün

Altı, ona kadar avleder.                                                      ;

On iki, on üçe, on beşe, on yediye avleder.

Yirmi dört ise, yalnız yirmi yediye avleder.                          ■■■!

Misaller:

Mahreci 2 olan mes'elelerde avl câri olmaz. Çünkü, mahre­cin (- paydanın) iki olması» iki nısıf veya bir nısıf.ile bâki'nin bir araya gelmesi olabilir. Bu iki durumda da, âvl mümkün değildir.

Misâl:                                 .

nısıf                                                  nısıf

 eşele:  2

zevç                                             uht lehümâ

(= koca)                         (= ana-baba bir kız kardeş)

1                                                         mı,                                       .      •• ....1     '      ■

nısıf     ;:,ır;r    ,;.£;      ...      :      baki.,     .

M____________________________________________________ eşele:  2

; .-. .       zevç                 -ît;v,                    ah lehümâ      .;

. - .- :    ( = koca)..            Ght: (=;ana-baba bir erkek kardeş)

Mahreci 3 olan mes'elelerde de avl câri olmaz. Çünkü, mah­recin 3 olması, meş'elede yalnız sülüs (= 1/3), yalnız sülüsan (-

2/3) veya yalnız sülüsan ile sülüs bulunması hâlinde mümkündür. Bu üç durumda da avle mahal yoktur. Misâller:

M

M

M

1 sülüs

2 baki

üm
    

am lehümâ

(= anne)
    

(^ ana-baba bir amca)

.,..-,           2
    

1

Sülüsan
    

baki

b intan
    

ah lehümâ

(= 2 kız)
    

(= ana-baba bir erkek kardeş)

 
    

1

sülüsan
    

sülüs

eşele:   3

eşele:   3

uhteyn lehümâ (= ana-baba bir,

2 kız kardeş) (2 +.2.= ) 4

uhteyn li üm (= ana bir, iki kız kardeş) (1  +  1  =)2

eşele:   3

x2

6

Mahreci 4 olan Mes'eleler de avletmez. Çünkü, mahrecin 4 olabilmesi için, mes'elede rubu' (=1/4) ile baki (= kalan)'m bir­likte bulunması veya rubu' ile msıfın (1/2'nin) birlikte bulunması ve­yahut da rubu' ile sülüsü mâyebkâmn birlikte bulunması gerekir.

Bu üç durumda ise, avl kabil değildir.

M

Misâller: 1 rubu'

r
    

3 baki
    

 
    

eşele:  A

zevç (= koca)
    

ibn (= oğul)
    

 
    

 

1

rubu'
    

1 sülüsü ma yebkâ
    

2 baki
    

eşele:  4

zevce (= karı)
    

üm (= ana)
    

eb (= baba)
    

 

1 rubu'
    

2 nısıf
    

1 baki
    

eşele:  4

zevç (= koca)

bint                ah lehüma

(= kız)           (= ana—baba

bir erkek kardeş)

Mahresi ( = Paydası) 8 olan mes'elelerde avl yoktur. Çünkü, mahrecine 8 olabilmesi için, mes'elede sümün (- 1/8) ile nısıf (= 1/2) veya sümün ile baki bulunması gerekir.

Bu iki durumda ise avl söz konusu olmaz.

Misaller:

7 baki

1

sumun

M.

eşele:  8

zevce , (= karı)

ibn (= oğul)

Kitâbü'lFeraiz                                                                             21

1                              4                         3

sümün                       nısıf                    baki

M_____________:-----:-------------------------------------------_ eşele:   8

zevce                        bint                 am lehümâ

(- karı)                    (= kız)      (ana-bab bir amca)

Mahreci 6 olan mes'eleler, 10'a kadar, tek ve çift olarak av-ledebilir. Şöyle ki:

1-) 6'mn 7'ye avletmesi iki şekilde olur: a-) Mes'elede nısıf (= 1/2) ile sülüsân ( ^ 2/3)'m bir araya gel­mesi. Misâl:

3                                  4

nısıf                           sülüsân

M_________________________________________;______ eşele:   6

zevç                    uhteyn lehümâ

(= koca)      (= ana-baba bir 2 kız kardeş)             Avliyye: 7

b-) Bir mes'elede nısıf (= 1/2) ile südüs'ün (1/6 nın bir araya gelmesi. Misâl:

3                             3                          1

nısıf                        nısıf                   südüs

M_______________________________________________ eşele:   6

zevç                   uht lehümâ             uht lieb

(= koca)           (= ana-baba bir     (= baba bir

kız kardeş)            kız kardeş)       Avliyye: 7

2-) 6'nın 8'e avletmesi de iki şekilde olur: a-) Bir mes'elede nısıf (= 1/2) ile sülüsân (= 2/3) ve südüsün (= 1/6) birlikte bulunması.

»

Misâl:                                  ■                                                                                  .-j:;:,,

;,     ;■;■,    .3..        .                                  ___________4......    . .    1_....._                                          _                  '

nısıf               i uı,  sülüsân                 südüs

__________:___________.        eşele:  6

zevç                 uhteyn lehümâ             üm

(= koca) 5v        (= ana-baba bir       (= anne)

iki kız kerdeş                       .       Avliyye: 8

h--:  :b-) Bir mesfelede iki nısıf ile bir sülüsün birlikte bulunması hâ­li. Misâl:

3                             3                         2

nısıf                         nısıf       :             sülüs j___________________________;_____________ eşele:  6

zevç                 uht lehümâ          uhteyn Hum       Avliyye:8

3-) 6nın, 9'a avli de şu iki şekilde olabilir:

a-) Bir.mçs'.elede nısıf (= 1/2) ile sülüsân (= 2/3) ve sülüs'ün (= 1/3 ün) birlikte bulunması hâli:                                 

Misâl:

3                        4                                2

nısıf                  sülüsân                        sülüs

pj__________________________________._____________ eşele:  6

zevç            uhteyn      lehümâ           uhteyn liüm

(= Koca)         (= ana-baba bir            (= ana bir,       Avliyye: 9

iki kız kardeş)           iki kız kardeş)

b-) Bir mes'elede iki nısıf ile, bir sülüs ve bir südüs'ün (= 1/6 nın) birlikte bulunması hâli:

Misâl:

3 nısıf

3 nısıf

2 sülüs

1 südüs

M.

e sele:  6

zevç = koca)

uht lehümâ

(= ana-baba

bir kız kardeş)

uhteyn liüm (= ana bir, 2 kız kardeş)

um

= ana)

Avliyye 39

(Emevîler zamanında, Benî Mervân'dan bir koca hakkında bu şekilde hükmedildiğinden, bu mes'eleye Mes'ele-i Mervâniyye namı verilmiştir.)   ı;:   .                              ;            ..

4-) 6'nın, 10'a avletmesi —sadece— bir durumda olur. O da, bir mes'elede nısıf, sülüsân, sülüs ve südüs'ün birlikte bulunması hâ­lidir. Misâl:

3 nısıf

4 sülüsan

2 sülüs

1 südüs

M.

imsele:  6

zevç            uhteyn lehümâ    uhteyn liüm           üm    =)

(= Koca)     (= ana-baba bir    (= ana bir,       (= ana)

2 kız kardeş)      2 kız kardeş)             Avliyye: 10

(Bu mes'eleye de, — bununla ilk defa Kadı Şüreyh hük^ıettjlği için— Mes'ele-i Şüreytaiyye denir. Kadı Şüreyh böyle hükmedince, ko­ca her tarafa baş vurarak: "Çocuksuz olarak karısı ölen bir^erkeğin mîrastan hissesi nedir?" diye fetva istemiş ve herkesten: Nısıftır. (= 1/2'dir." cevabım alınca da: "Öyleyse, Kadı Şüreyh banavniçîn sülüsten de az hisse verdi?" diye söylenmişti. Bunu duyarPKâdı, bu kocayı huzuruna çağırarak ta'zîr etmiş ve: "Âdil bir hâkti», benden önce böyle hükmetmiştir." diyerek, Hz. Ömer (R.A.)'in avliyye ile hükmettiğine işarette bulunmuştur.)

Mahreci 12 olan bir mes'ele 17'ye kadar tek olarak avleder; çift olarak avletmez.

1-) 12, 13'e sadece bir durumda avledebilir. Bu durum da, bir mes'elede rubu' (= 1/2) ile sülüsan (= 2/3) ve südüs'ün (= 1/6) birlikte bulunmasıdır.

Misâl:

3                          8                       2

rubu'                  sülüsân              südüs

M_____________________________________________ eşele:     12

zevç              uhteyn lehüma       uht liüm             Avliyye: 13

2-) 12, şu iki durumda 15'e avleder:

a-) Rubu' ile sülüsân ve sülüsün bir araya gelmesi hâli.

Misâl:

3                             8                         4

rubu'                      süîüsân                  sülüs

M_____________\_______________________________ eşele:     12

zevce                uhteyn lehümâ       uhteyn liüm

(= Karı)           (= ana-baba bir,     (= ana bir

2 kız kardeş)       2 kız kardeş)   Avliyye: 15

b-) Rubu' ile sülüsân ve iki südüsün birlikte bulunması hâli. Misâl:

3                       8                      2                     2

rubu'               sülüsân               südüs              südüs

M___________________________,___________________ eşele:     12

zevce       uhteyn lehümâ         uht liüm             um

(= karı)   (= ana-^aba bir     (= ana Mr        (= ana)

iki kız kardeş)        kız kardeş) "              Avliyye: 15

3-) 12, sadece bir durumda 17'ye avleder. Bu da, bir mes'elede rubu' (= 1/4), sülüsân (= 2/3), sülüs (= 1/3) ve südüs'ün (= 1/6 nın) birlikte bulunması hâlidir.

Misâl:

3 rubu'

8 sülüsân

4 sülüs

2 südüs

H.

eşele:     12

zevce        uhteyn lehümâ      uhteyn liüm          üm

(= karı)  ,(= ana-baba bir,    (= ana bir,      (= ana) iki kız kardeş)     iki kız kardeş)

Avliyye: 17

Mahreci 24 olan bir mes'ele, sadece 27'ye avleder. Bu da, bir mes'elede sümün (= 1/8) ile sülüsan'm ve iki südüsün birlikte bu­lunması hâlidir.

Misâl:

3 sümün

16 sülüsân

4 südüs

4

südüs

M_____________________________________________eşele:    24

zevce              bintân                üm               eb

(= karı)        (= iki kız)        (= ana)     (= baba) Avliyye: 27

Bu mes'eleye de mes'ele-i minberiyye denir.

Hz. Ali (R.A.), Kûfe'de minberde hutbe irâd ederken, kendisi­ne bu mes'ele sorulmuş ve bu şekilde cevap vermiş; sual soran şahıs, tekrar: "Zevcenin (= karının) hissesi sekizde bir (= sümün) değil midir?" diye sormuş; Hz. Ali.(R.A-) de: "Onun sekizde biri, do­kuzda bir oldu." deyip, hutbesine devam etmiştir.

İbn-i Mesûd Hazretleri'ne göre, mahreci 24 olan bir mes'ele 31'e kadar avl edebilir.

Bu da, bir mes'elede sümün (= 1/8), sülüsân (- 2/3), sülüs (= 1/3) ve südüs'ün (= 1/6 mn) birlikte bulunması hâlinde olur. Misâl:                                                     ' !                  ı;J :

3   "              16                8                 4

sümün         sülüsan         sülüs         südüs            —-

M     ________.      _____________________-:'    _____________■•.--■»        eşele:    24

zevce          uhteyn       uhteyn         üm      ibn-i mahrum

liebeveyn        liüm                                     Avliyye: 31

Bu şekilde avl meydana gelmesi, ibnin (= oğulun) zevceyi ( = karıyı), rubu'( = l/4)'dan, sümüne (= 1/8'e) hacbetmesi sebebiyle olur. Cumhur-u fukahâ ise, bu hacbe kail olmadığından, onlara gö­re bu mes'ele 12'den ölüp 17'ye avleder. Şöyle ki:

3                   8                       4              2

rubu'          sülüsân               sülüs        südüs            —

M__________________________:____________;ii            eşele:     12

zevce      uhteyn lehüma    uhteyn liüm       üm       ibn-i mahrum (= karı) O ana-baba bir,   (= ana bir   (= ana)

iki kız kardeş)    iki kız kardeş)                       Avliyye: 17

Ölen kadın olursa; 6, 10 veya 9 yahut 8'e avleder. 6, eğer 7 ye avleylemiş ise ölenin erkek ve kadın olma ihtimali bulunur.

12, 17 ye avlettiği zaman, ölen erkektir. 13'e veya 15'e avleder-se; her ikisi de ihtimâl dahilindedir.

24, 27'ye veya İbni Mes'ûd (R.A.)'a göre 31'e avlettiği zaman, ölen erkektir. Hızânetü'I-müftîn'de de böyledir. [91]

 
14- REDDİYYE MESELELERİ

 

Bir mîras mes'elesinde, mirasçıların hisselerinin toplamının, bu mes'elenin mahrecinden (= paydasından) eksik olması hâline reddiy-ye denir.

Bu durumda, mirasçılar hisselerini aldıktan sonra kalan mik­tar da, ashâb-ı ferâizden hak sahibi olanlara, sehimleri nisbetinde verilir. Ki, buna red denilir.

Ancak koca ile karıya red yapılmaz.

Âlimlerimiz bunu kabul eylemişlerdir. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Kendilerine red yapılabilen kişilerin tamamı yedidir:

1-) Ana;

2-) Nine;

3-) Kız;

4-) Oğlun Kızı;

5-) Öz bacılar,

6-) Baba bir bacılar,

7-) Evlâd-ı üm.

Bir mes'elede red, bir, iki veya üç sınıfa yapılabilir. Bundan faz­laya red yapılmaz.

Üzerlerine red yapılan sehimler dörttür: îki, üç, dört ve beş. el-İhiiyâr Şerhn'l-Muh'târ'da da böyledir.

Sonra bakılır: Şayet mes'etede olanların tamamına red yapı­lıyorsa, fazlalık düşer. Misâl: Mirasçı olarak iki nine ile ana bir bacı kaldığında, nineye altıda bir, ana bir bacıya da altıda bir hisse veri­lir. Bu 6'da 2 eder. Kalan miktar da, sehimleri nisbetinde, ikisine red yapılır.

Bu mes'elenin aslı 6 dır. Red sebebiyle iki sehme avdet eder ve malın tamamı ikisinin arasında yan yarıya taksim edilir.

Üçe misâl: Mirasçı olarak, bir nine, ana bir iki bacı kalırsa; nineye altıda bir, iki bacıya da üçte bir verilir. Bu üçte bir, iki se-him, yapılarak mesele üçten kurulur ve miras, aded-i rüûsa (= mî-rascı sayısına) göre taksim edilir.

Dörde misâl: Bir mes'elede, mîrascı olarak kız ve ana bulun­duğunda kız için altının yarısı üç hisse, ana için altıda bir sehim olan bir hisse vardır. Bu mes'ele dörtten olur ve sehimleri adedi kadar alırlar.                                                  

Beşe misal:- Mîrascı olarak dört kız ile bir ana kaldığında mes'­ele 5 tendir. Mîras, sehimleri adedince dağıtılır. SerahsTnin Muhıytı'-nde de böyledir.

Eğer bir mes'elede, kendisine red yapılmayan vâris var ise (ki onlar, koca ve karıdır.) ve bunlar bir sınıftan ise, üzerine red yapıl­mayanın farz olan hissesi, mahreçlerin en azından verilir.

Sonra da kalanı mes'ele müştekim ise, kendilerine red yapılan­lara taksim edilir.

Bir mes'elede, koca ile üç kız mîrascı olduğunda, kocanın dört­te bir hakkı verildikten sonra, kalan; üç kıza üç hisse olarak verilir. Bu, mesele dörtten olur ve doğru çıkar.

Şayet müştekim (= taksim edilir) olmaz ise, şu şekilde yapılır: Mîrascı olarak, bir koca ile 6 kız kaldığında, kocaya, malın dörtte biri verilir; geride üç sehim kalır. Bu ise üç ise kızlara doğru (kesir­siz) taksim edilemiyor. Fakat kalan hisse ile kızların arasında üçte birle muvafakat vardır. Bu durumda aded-i rüûsun vefkı olan iki, farz olan mes'elenin mahreci ile çarpılır. Bu o dört idi; ve çarpım sekiz olur. Kocaya dörtte biri olan iki hisse verilir. Kalan altı hisse de kızlar için müştekim (= taksim edilebilir.) olur ve birer hisse alırlar.

Eğer aralarında muvafakat (= uyumluluk) Yoksa; (mirasçı ola­rak, koca ile beş kızın kalması gibi), o zaman, onların aded-i rüûsu olan beş, men lâ yerüddû aleyh olan meselenin mahreci ile çarpılır, (ki o dörttür.) Böylece mes'ele 20 olur.

Şayet kendisine red yapılmayan iki veya üç sınıf, red yapılanla birlikte olursa; kendisine red yapılmayanın farz olan hissesi verilir. Sonra da kalan —eğer mes'ele müştekim ise,— red yapılanlara, — yeni bir mes'ele gibi— taksim edilir.

Mes'ele müstakim değilse, mes'elenin tamamı ile kendisine red yapılmayanın mes'elesi çarpılır. Bu mes'ele, 10 ile sahiha ulaşır. Sonra da kendine red yapılmayanın hisseleri, men yerüddü aleyh mes'ele-sine çarpılır.

Öncekine misâl: Bir mes'elede, mîrascı olarak bir karı, dört nine, altı ana bir kız kardeş bulunduğunda, koca için dörtte bir sehim vardır. Geride üç sehim kalır. Kendilerine red yapılanlar da üç se-himdir. Bu durumda sehimleri doğru gelmiştir. Yani kesirsiz taksim edilebilir.

Not bunun şekli:

Ali öldü

karısı   ,     dört nine             altı, ana bir kız kardeş         Reddiy 9

 3         1/6 = 2                         1-/3=4                        Mesele 12

Bu mes'elede reddiyye vardır. Karı, men lâ yerüddü aleyhdir. Diğerleri yerüddü aleyhdir. Bu durumda karının dörtte biri verilir. Kalan üç hissenin bir hissesi, dört ninenin, iki hissesi de altı kız kar­deşin olur. Buna göre taksim

karı           dört nine           altı kız kardeş               mes'ele 4

11                            2

İkinciye misal: Ölen l?ir şahıs, mîrascı olarak dört karı, do­kuz kız, altı nine bıraktığında; karılara sekizde bir olan bir sehim verilir. Geride yedi senim katır. Kendilerine red yapılanların sehim-leri beştir. Ve müştekim ve muvafık değildir. Bu durumda red olan beş sehim, kendisine red yapılmayanın asıl mes'eîesi olan sekizle çar­pılır; netice 40 olur. Ues'ele ondan tashih edilmiştir. Sonra da ken­disine red yapılmayanın hissesi olan bir ile kendisine red yapılanla­rın mes'eîesi olan beş çarpılır ve o da 5 eder. Kendilerine red yapı­lanların sehimleri ise beştir. Men lâ yerüddü aleyh'in mahrecinden kalan yedi bu eşle çarpılır 35 eder. Kızlara 35'in beşte dördü verilir ki bu.28 eder. Ninelere beşte biri verilir ki, o da 7 eder.

Başka bir misâl: Bir kimse ölür ve geride mîrascı olarak bir kan, kız, oğlun kızı, nine bırakırsa; karısına sekizde bir verilir; geri­de yedi kalır. Red olan sehim beştir ve istikamet ve muvafakat yok­tur. Men yerüddü alayh'in sehimleri olan beş, men lâ yerüddü aleyh'in meselesinin mahreci olan sekizle çarpılır; netice 40 olur. böylece mes'-ele tashih edilmiştir.

Adedi rüûsün tashihi de istenirse, söylenen gibi yapılır. [92]

 
15- MÜNASEHA

 

Münâseha: Terike taksim edilmeden önce, mirasçılardan birinin veya bir kaçının yahut mirasçının mirasçılarının ölmesi hâlinde ya­pılacak oları miras" taksimi işlemine (meselesine) münâseha Denir. Se-rahsî'nin Muhıytt'nde de böyledir.

Bir kimse ölür ve terekesi taksim edilmeden önce bu şahsın bir veya birden çok vârisi de ölürse; bu durumda, ya sonradan öle­nin vârisleri, ilk ölene de vâris olur veya bunlar önce ölene vâris olmaz.

Sonra da, ikinci terekenin taksimi,:birinci terekenin taksimi ile aynı olabilir veya ikinci terekenin taksimi, birinci terekenin taksimin­den başka olabilir.        

Bundan sonra da, ikinci ölenin, Önceki Ölenin terekesinden ala­cağı hisse, vârisler arasında ya kesirsizdir veya kesirlidir.

Şayet ikinci ölenin vârisleri, önce ölenin de vârisi ise, taksimde de bor değişiklik yoksa, bu durumda bir tek taksim yapılır. Çünkü aynı taksimi tekrar yapmakta bir fayda yoktur.

Meselâ: Bir adam ölür ve geride oğlanlarım ve kızlarını 'ter keder.

Sonra da oğullarından birisi veya kızlarından birisi ölür de, ölenin bu kimsenin kardeşlerinden başka vârisi olmaz ise, tereke olduğu gi-•unr.

bi lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn olarak taksim edilir. Ve bunlar, aralarında bir defa taksim ile yetinirler.

Fakat, ikinci ölenin vârislerinin içinde, önceki ölene vâris ol­mayan biri bulunuyorsa, işte o zaman, önce birinci ölenin terekesi taksim edilip, ikinci ölen kimsenin nasibi tâyin edilir, sonra da ikin­ci ölenin terekesi, onun vârisleri arasında taksim edilir.

Vârislerin hisseleri arasında kesir yoksa; asıl meseleyi her hangi bir sayı ile çarpmaya ihtiyaç yoktur.

Meselâ: Bir adam ölür ve bir oğlan ile bir kız bırakır. Bunlar, terekeyi aralarında taksim etmeden önce, oğlan ölür ye o da, geride bir kız ile kız kardeşini bırakırsa; bu durumda önceki ölenin malı taksim edilmiş olsaydı, üçte birli taksim olunurdu. Sonradan oğlu ölünce, iki sehimle ölmüş oldu. Bir kızını, bir de kız kardeşini bırak­mış oldu. Bunun malından kızı için yarı hisse vardır; kalanı da asa-beliği hasebiyle, kız kardeşinin olur. tşte burda kesir yoktur ve mah­reç müstekimdir. (kalansiz olarak bölünebilir.)

Eğer, sonradan ölenin hissesi müştekim (kesirsiz olarak bö­lünebilir.) olmaz ise, veresesi ya farzı ile nasibi arasında bir cüz ile muvafakat olur veya olmaz.

Şayet, aralarında bir cüz sebebiyle muvafakat varsa o, fariza sehimlerden muvafık cüze iktisar edilir.

Sonra önceki farz olan sehimlerle, o cüz çarpılarak asıl mes'ele bulunur.

Önce ölenin vârislerinin hisselerini bulmak İçin, ikinci ölenin farz olan hissesinden cüz olan şey ile birincinin nasibi çarpılır.

İkinci ölenin vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun nasibi ile ikinci ölenin farzından tevâfuk eden cüz çarpılır. Önceki ölenin terekesinden onun eriştiği hisse, onun nasibidir.

Eğer aralarında bir cüzle muvafakat yoksa; artık yol önceki ölenin farz olan sehmini, ikinci ölenin farz olan sehmi ile çarpmak­tır. Bu işlemin neticesi asıl mes'ele olur.

Önce ölenin vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun. nasibi, ikinci ölenin hissesi ile çarpılır.

İkinci ölenin vârislerinin her birinin hissesini bulmak için, onun nasibi, önceki ölenin terekesinden kalan hisse ile çarpılır. Netice ne­ye baliğ olursa, işte nasibi odur.

Aralarında muvafakat bulunduğu zaman şöyle hesap edilir:

Bir adam ölür de, bir oğlu ile bir kızını terkeder; terekesi tak­sim olunmadan önce de oğlu ölür; onun da bir kızı, bir karısı ve üç oğlunun oğlu olursa; işte bu durumda önceki ölenin terekesi üçe tak­sim edilir. Oğlu iki hisse ile ölmüş olur. Ve geride, bir karısını, bir kızını ve üç de oğlunun oğlunu bırakmış olursa; onun hissesi sekiz­den hesap edilir: Karısının (sekizde bir olan) bir hissesi; kızının da (yan olan) dört hissesi vardır. Kalan üç hisse ise oğlunun oğlu olan üç şahsa aittir.

Bu durumun şeması;

2                                                                      1

M_____________________,________;_________________. eşele:   3

oğul (Veli)                                                           kız               x 4

8                                                         "4-12

Görüldüğü gibi bir şahıs (meselâ: Ali) ölmüş ve geride bir oğlu ile (Veli) bir kızı kalmış ve bunlar, Ali'nin terekesini ikili birli

paylaşmışlardır.

Sonra oğul Veli de ölmüş ve geride mirasçı olarak, bir karısını, bir kızım ve oğlunun 3 oğlunu bırakmıştır.

 Fetâuâyi tiindiyye

Bu durumda ölen Veli'nin önceki mes'eledeki sehmi olan 2, 8'e bölünemez. Fakat, iki sehim ile 8 arasında nısıfla { = 1/2 ile) muva­fakat vardır. Veli'nin farizadan hissesinin yarısı olan 4, ile birinci asıl mes'ele olan 3 çarpılır ve (4 x 3 = 12) mes'ele 12 ile tashih edilir.

14                    3

sümün     nısıf              baki

M._______________________________________________ eşele:  8

karı        kız          oğlun oğlu     oğlun oğlu     oğlun oğlu

14                    1                     1                   1

tik ölenin hissesinden, oğlunun nasibini bulmak için, onun nasibi olan iki sehim ile ikinci ölenin farizasının vefki olan (sekizin yarısı) dört çarpılır. Netice sekiz olur.

İlk ölenin kızının nasibini bulmak için, onun sehmi olan bir hisse ile ikinci ölenin nasibinin vefkı olan dört çarpılır ve böylece onun hissesi dört olur.

Karının hissesini bulmak içinde, onun hissesi olan bir ile, mu­vafık cüz olan bir çarpılır ve netice yine bir sehim olur.

Kalan üç sehim de oğlunun oğulları arasında, her birine birer sehim olarak taksim edilir.

Mes'elede muvafakat bulunmaması hâlinin açıklanması: Bir adam öldü. Bir oğlu bir kızı kaldı. Malı da taksim edilmedi, Oğluda öldü. Onun da bir oğlu bir kızı kaldı.

Bu durumda ilk ölenin farîzası üçtür. Oğlu hisse sahibi olarak öldü. Kendi ölünce hissesi olan iki, vârislerinin hissesi olan üçe, müş­tekim ve muvafık değildir. Bu durumda ikinci fariza ile birinci fari­za çarpılır ve (3 x 3 =) 9 olur.

Bu durumda oğlun hissesini bulmak için, önceki ölenin terekesinden olan iki hisse, ikincinin farizası olan üç ile çarpılır ve altı olur.

İkinci ölenin oğlunun hissesini bulmak için, onun nasibi olan iki ite ifemti ölenin nasibi çarpılır (o da iki idi) ve netice 4 olur.

İkinci ölenin kızının nasibini bulmak için de, onun ikinci ölen­den hissesine düşmüş olan ve bir hisseden ibaret bulunan nasibi; ön­cekinin terekesi olan iki sehim ile çarpılır. Ve netice iki olur. Oğlu­nun hissesi ise dörttür.

Şayet, taksim yapılmadan önce, ikinci adamın vârislerinden ba'zıları ölürse; taksimat beyan eylediğimiz gibi yapılır.

Eğer üçüncü defa ölenin, önceki ölenlerin mirasına vâris ola­cak durumları yoksa, artık yol, önceki söylediğimiz gibidir.

Sonra, üçüncü ölen zatın önceki ölenlerin terekelerinden hisse­sine bakılır. Eğer hissesi, vârislerine müştekim ise, kesir yoksa, ara­larında taksim yapılır.

Müştekim olmaması hâlinde, duruma bakılır:

Eğer iki terekkeden hissesi ve farizanın arasında bir cüzle muva­fakat varsa, farizadan muvafık cüzle iktisar edilir. Sonra da o, bi­rinci fariza ile çarpılır. İkinci fariza ile de çarpılır ve o zaman mesele tashiha ulaşmış olur.

Ölenin önceki iki terekeden nasibini bilmek için, onun hissesi ile fariza olan sehimlerden muvafık cüz çarpılır; netice neye ulaşırsa, işte o, onun nasibidir.

Üçüncü Ölen zatın vârislerinin tamamının hisselerini bulmak için, üçüncü ölenin nasibinin vefkından meydana gelen cüz ile önce­kilerin terekeleri çarpılır. O neye baliğ olursa, onun nasibi odur.

Şayet aralarında muvafakat yoksa, bir şeyle uyum sağlıyamiyorlarsa iki farîza ile üçüncünün farizası çarpılır. Ve baliğ olduğu (ulaştığı) şeyden, mes'ele tashih edilmiş olur.

Üçüncü ölenin nasibini bulmak için, onun hissesi ile farizası çarpılır; netice neye baliğ olursa, hissesi odur.

Bu mes'elenin açıklanması: Bir adam öldü ve iki oğlunu ter-keyledi. Bu şahsın terekesi taksim edilmeden önce onlardan birisi daha öldü ve bu ölenin bir kızı ve bir de kardeşi kaldı. Sonra da o kız öl­dü. Onun da kocası, anası ve önceki ölenden kalan amcası kaldı.

İşte bu durumda, önceki ölenin terekesi iki sehimdir. İki oğlun­dan birisi ölünce, o iki sehimden birisiyle ölmüş olur.

Onun terekesi de, bir kızına yansı, kalanı da asabe olarak kar­deşine verilerek taksim edilir. Bir senim, iki sehme müştekim değil­dir. Bu durumda iki hisse, iki hisse ile çarpılıp, dön elde edilir.

Sonra da kız ölüp de kocası, anası, amcası kalınca, kızın fari­zası 6'dan olur. Kocasına bunun yarısı (ki üçtür.) anasına sülüsü (1/3'ü) (ki iki hisse) verilir; kalan bir hisse de amcasının olur.

Bir şeyle muvafakat olmadığı zaman, dörtle altı çarpılır; netice 24 olur. Ve böylece mes'ele tashih edilmiş bulunur.

Önceki ölen şahıstan, onun oğlunun nasibi 12 olur. İkinci ölen­den de altı olur; toplamı 18 eder. Kızın hissesi olan bir, altı ile çarpı­lır ve o bir hisse olduğundan 6 olarak kalır.

Kocanın nasibini bulmak için; onun nasibi olan 3, üçüncü öle­nin birinci ölenden farizası olan bir setlim ile çarpılır ve o, üç olur.

Anasının sehmi iki sehimdir. Bir sehim de amcasının sehmidir.

Not bu meselenin şekli.

Alö öldü

 

Oğlu Veli

1 x    2
    

* Oğlu Selim

1

2 2 x     6

2

Veli öldü
    

12

Kızı emine

1 x    6
    

k Kardeşi Selim

1 x     6

6                                   6 E minede öldü

i                  I

3   Kocası Kerim      2 {Anası Cemile

mesele 2

x__2

4 X___6

24

mesele 2

mesele 6

ı

1 Amcası Selim

Şu duruma göre birinci ölün Alinin oğlu Selime 24 hisseninin 19 hissesi verilir. Son olarak ölen Eminenin kocasının 2; anasının 1 hissesi vardır. Birinci ölen Alinin oğlu Selim, babasından 12; kardeşinden 6; kardeşinin kızından da bir hisse almış ve böylece (12 + 6 + 1 = ) 19 olmuştur.

Muvafakat mevcut olunca, taksim şöyle yapılır:

Bir adam ölür; karısı, anası, üç adet müteferrik kız kardeşleri kalır; daha sonra da anası ölür; o da, kocasını, amcasını terk eder; birinci defa ölenin vârislerinden de birisi baba ana bir diğeri ana bir bacısı olan iki kız kardeşlerini bırakır ve onların ikisi ikinci öle­nin kızları olur ve birisi ondan yabancı bulunursa; (yâni birinci öle­nin üç bacısından baba ana bir olanı onun kızıdır; ana bir olanı da onun kızıdır; fakat baba bir olan bacısı, ona yabancıdır) tereke tak­sim edilmeden Önce, baba-ana bir bacı da ölüp, o da kocasının ve bir de kızını bırakırsa; önceki ölenin ve ikinci ölenin terekesi (ki ba­ba bir bacı ile ana bir bacıdır) taksim edilirken önce ölenin mes'elesi 12 ile tashih edilir. Karısına dörtte bir (Ki üç hissedir.) anasına altı­da bir (ki iki hissedir.) baba-ana bir kız kardeşine ise nısıf hisse (Ki bu da 6'dır.) ana bir kız kardeşine, altıda bir (ki iki hissedir.) verilir. Üç ile avlederek mes'ele 15 olmuştur.

Sonra da iki hisse ile ana ölmüştür. O da kocasını, amcasının ve iki kızını terk eylemiştir. Bu durumda onun hissesi, 12'nin dörtte bi ı olan üçtür. İki kızı için üçte iki vardır; o da 8'dir. Geride kalan bir hisse de amcasınındır. İki sehmi 12'ye taksim imkânı olmadığın­dan, fakat aralarında nısıf ile muvafakat bulunduğundan, muvafık jüz olan 12'nin yarısı 6 ya iktisar edilir. Sonra da o birinci fariza olan 15 ile çarpılır. Ve tashih-i mes'ele 90 olur.

Ananın nasibini bulmak:

Onun nasibi iki sehim idi. O, altı ile çarpılınca 12 oldu. Bu vâ­risleri arasında taksim edilebilir. Sonra, baba-ana bir kız kardeşi ölür; o da kocasını, bir kızını, ana bir bacısını ve baba bir bacısını bıra­kırsa: onun farizası dörtdendir: Kocası için, dörtte bir sehim; kızı için yarı hisse verilir; baba bir kız kardeş de kalanı alır. Bu durumda taksim dörtten olur.

Sonra, iki terekeden onun nasibine bakılır. O zaman, birinci te­rekeden nasibi altıdır. Onu, altı ile çarpınca, 36 olur. İşte onun, ikinci terekeden de dört hissesi vardır. Biz onu, ananın birinci nasibinden olan muvafık cüz ile çarparız. O bir sehimdir ve netice dört olur.

O zamanda iki terekeden nasibi 40 olur. Ve bu kırkın taksimi, vâris­ler arasında müştekim olur.

Bir adam ölüp, iki oğlu ile baba ve anasını terkeder; sonra da oğullarından birisi ölür; o da bir kızı ile dedesi ve ninesi, bir de kardeşini terk ederse; bu durumda önceki ölenin farizası, altıdan­dır. Baba ve analarına altıda bir hisseleri verilir. Kalan ise iki oğlunundur.

Sonra da oğlunun birisi ölmüş; iki sehmi ile, kızı, dedesi, ninesi ve kardeşi kalmıştır. Onun farizası da altıdır. Yansı olan 3 kızının-dır. Ninesinin 1 hissesi vardır. Kalan da dedesi ile kardeşinindir. Zeyd'e göre, iki hisse altıya münkasim olmadığından; fakat aralarında yarı (1/2= nısıf) ile muvafakat bulunduğundan, yarıya iktisar edilir. O da üçtür.

Sonra bu üç, önceki fariza (ki 6'dır.) ile çarpılır. Bu işlemin ne­ticesi (3 x 6 = ) 18 olur ve bu 18 tashih-i mes'ele olur.

İkinci ölenin nasibini bulmak:

Onun, birinci ölenden intikal eden iki hissesi alınıp, muvâfıkı olan 3 cüz ile çarpıtır ve nasibi 6 olur.

Kızının hissesini bulmak için de; onun nasibi olan 3, ikinci ölenin nasibinden cüz'ü muvâfıkı olan bir ile çarpılır ve oda 3 olur.

Dedesi içinde bir sehim vardır.

Geride kalan da kardeşi ile dedesinindir.

Ali öldü

M__________________________________________. eşele:   6

Oğlu Veli     Oğlu Hasan     Babası Kerim     Anası Rahîme      x 3 2                    2                 1/6 =  1             1/6=1              18

*3                         „3                    x  3

6                            3                        3

40                                                                               Fetâvâyi Hindiyye

Veli öldü

M_______________________._____:___________________ eşele:   6

Kızı Hatice      Babası Kerim      Anası Rahime      Kardeşi Hasan 1/2 = 3                 1/6=1                 1/6=1                 1/6 =  1

Şu duruma göre, Ali'nin oğlu Hasan'ın 18 hissede 7 hissesi; ba­bası Kerimin 18 hissede 4 Hissesi; anası Rahimenin 18 hissede 4 his­sesi vardır. Veli'nin kızı Hatice'nin 18 hissede 3 hissesi vardır. Böyle­ce hisse toplamı da 18 eder.

Başka bir şekil: Bir adam ölür; karısını, iki kızını, baba ve ana-sınt bırakır; sonra da kızının birisi ölür; o da kocasını, dedesini, ni­nesini, ve kız kardeşini bırakıp, bir de kendi anasını terkederse, işte bu durumda birinci ölenin farizasının aslı 24'tendir; taksimi ise 27 den yapılır. Bu mes'ele minberiye mes'elesidir.

Ölen kız 8 hisse ile ölmüştür;, onun hissesini, asıl mes'elesi olan 6 dan taksim ederiz. Kocasına yarı hisse vardır ki, üç eder. Anasına üçte bir hisse olan 2 senim verilir. Ninesine ise altıda bir hisse olan 1 sehim verilir. Kız kardeşine de yarı hisse olan 3 sehim verilir ve böylece bu mes'ele 9'a avieder.

Sonra dede ve bacıya üçte birli taksim edilir ve bunun için 9, üç ile çarpılır; 27 eder. Ve mes'ele, böylece tashih edilmiş olur. 17 ile 27 arasında muvafakat olmadığından ve başka bir muvafık da bulunmadığından, birinci fariza ikinci farize ile çarpılır. Ve bu mes'­ele, netice olan (17 x 27 =) 459'dan tashih edimiş olur. Ve hisseler, yukarıda beyan etiğimiz gibi bulunur.

Bir adam ölüp, karısını, baba ve anasını, üç müteferrik kız kardeşini bırakır; onun terekesi taksim edilmeden önce, ana ölüp, geride önceki ölenin vârislerini bırakır; sonra da baba ölüp; o da ge­ride bir karısı ile önceki ölenin vârislerini bırakır; onun bıraktığı mal taksim edilmeden, baba-ana bir bacı da ölür; o da kocasını ve önce

ölenlerin vârislerini bırakır; mal taksim edilmeden önce, baba bir kız kardeş de ölür ve o da kocası ile iki kızını ve öncekilerin vârislerini terk eder; mal taksim edilmeden önce, ana bir bacı da ölür ve o da kocası ile üç kız ve baba ve anasını bırakırsa... (burda katipten bir hata vâki olmuştur. Çünkü baba ve anasını bıraktığını söylemekte­dir. Halbuki anası daha önce ölmüştü. Nasıl olur da "babasını ve anasını bıraktı." diyebilir?) Bu mes'elenin doğrusu: Baba bir kız kar­deş ölmüştür. Babasını, kocasını üç kızını bırakmıştır.

Bu mes'elenin halli: Birinci ölenin farizası 12 sehimdendir. Ka­rısına dörtte bir hisse olan 3 sehim verilir. Anasına altıda bir yani 2 sehim verilir. Kalan da babasinadir. Kız kardeşlerine mîras yoktur.

Sonra da ana ölür kocası, ve iki kızı, baba-ana bir kız kardeşi, baba bir kız kardeşi kalırsa: İki kızı için, üçte iki vardır; dörtte biri kocasınındır. Bu mes'elenin aslı 12 dendir. Ancak kendi nasibi olan iki ile farz olan sehimler arasında nısıfla muvafakat vardır. O, yarı­ya iktisar edince 6 kalır. Sonra, 12, 6 ile çarpılır ve netice 72 olur. Onun hissesi (ki ikidir) de 6 ile çarpılır ve Î2 olur. Kocası için üç his­se vardır.

Birinci farizadan olan 7, 6 ile çarpılınca 42 olur. Ve p iki tere­keden, onun için 54 hisse hastl olur.

Sonra da baba ölür, karısı, iki kızı, (ki bunlar baba ana bir ba­cılar ile, baba bir bacıdırlar) kalırsa; farizası 24 den gelir. İstikamet yoktur; fakat aralarında sülüsle muvâfak vardır. Üçte bire iktisar edince, 1/3 le 8 kalır. Sonra bu 72 ile çarpılır ve netice 576 olur. Her ölenin terekesi ile çarpılması neticesinde ana mes'ele ortaya çıkar ve mes'ele ondan tashih edilir. Mebsul'ta da böyledir.

En doğrusunu ancak Allahu Teâlâ bilir. [93]

 
16- TEREKE NASIL TAKSİM EDİLİR?

 

Terike dirhemler ve dinarlardan ibaret olur ve onun taksim edil­mesi ve vârisler arasında pay edilmesi istenirse; her vârisin nasibini, terikenin tashihi ile çarpılır ve sonra da rnes'elenin meblağına bölünür. Şayet terike ile tashih arasında muvafakat varsa, o zaman, her, vârisin hissesi, terikenin tashihinin vefkı ile çarpılır; sonra mes'ele-nin meblağına bölünür. O takdirde her sehim meydana çıkar ve her vârisin nasibi belli oiur.

Her fırkanın nasibini bulmak için de böyle yapılır.

Yukarıda geçtiği gibi, bu işlem nisbet yoluyla yapılmak iste­nirse, öyle yapılır; taksim yoluyla yapılmak istenirse öyle yapılır.

İşlemde hatâ yapılıp yapılmadığını anlamak için netice topla­nır, bu asıl mes'eleye eşit gelirse, işlem doğrudur; değilse hatalı ve yanlıştır. Doğruyu bulmak için, biiznillâh yeniden yapılır.

Bunun misâli: Bir kimse Ölür ve geride koca, baba bir kız kar­deş ve ana bir kız kardeş kalırsa, bu mes'elenin aslı altıdandır ve ye­diye avteder. Bu şahsın terikesi 50 dinar olsa; kocanın sehmi olan 3, 50 ile çarpılır; 150 olur. Onu mes'elenin aslı olan yediye taksim edilir; netice 21 —- olur.

Keza, baba bir bacı için bir hisse vardır. Bunu 50 ile çarpınca,,

yine 50 olur. Yediye taksim edince, 7 _ olur. bunlar toplanınca-

' 7 50 olur ve işlem sahih olur.

Nisbet tariki ise, kocanın hissesi olan 3'ü tamama nisbet edince 317 olur. Ki 50 nin de yedide üçü 21 -y- olur. Baki de böyle yapılır.

Taksim yolu ise, terike yediye bölünür; 7  çıkar. Bu, koca-nın sehmi olan üçle çarpılınca 21 -^— olur. Diğerleri de böyle yapılır.

Başka bir örnek: Bir kadın ölür ve geride koca, baba, ana, iki

öz kız bırakırsa; bu mes'elenin aslı on ikiden gelir ve onbeşe avleder,

1 Terike de 84 dinar olsa; aralarında üçte birle muvafakat vardır.

iki kızın hisseleri olan 8, terikenin vefkı olan 28 ile çarpılır. Netice,

(8 x 28 -) 224 olur. Sahih olan vefk (ki 5 dir) ona taksim edilince,

I  4 netice 44'—r~ olur.

Sonra da baba ve ananın sehimleri ile (ki onlar 4 dür) çarpılır.

2 (4 x 28 = ) 112 olur. bu, 5 e taksim edince, 22 — olur.

Sonra kocanın hissesi olan 3 ile 28 çarpılır ve (3 x 28 =) 84 eder ve bunu beşe taksim edince, 16 ~ olur. Ve böylece mes'ele sahih olur.

Terikenin vefkını taksim yolu: (ki o, 28 dir.) Bu, mes'elenin vefkıne (olan 5'e) taksim edilince, 5 -4- kalır. Bunu, kocanın hissesi ile çar-pınca, 16 -t- çıkar. Baba ye ananın hisseleri 22 -y dir. İki kızın hisseleri 44 -~ ; toplamı 84 dür. Ve mes'ele doğrudur.

Mes'elenin sehimleri kesirli bir sayı ise, söylendiği gibi, çarpma yoluyla işlem yapılır.

Şayet, sonunda bir şey kalır ve o da kabil-i taksim (= bölüne­bilir) olmazsa; onu kırat sayısı ile (yani 20 ile) çarpar ve onu asıl me­seledeki hisseye böleriz. (Çünkü bir dinar 20 kırattır.) Şayet kırat­lardan da bir şey baki kalır ve o da kâbil-i taksim olmazsa aded-i habbat (= habbe sayısı) ile çarpılır. O da 3'tür. (Yani bir kıratta 3 habbe vardır.) Sonra, bölünür.

Eğer yine bir şey baki kalır ve taksim edilmesi mümkün olmaz ise, bu kalan adede ürz ile çarpılır. O, 4'tür. (Yani bir habbede 4 üzr vardır.) Yine bir şey kalır ve taksim kabul etmez ise, o, cüzleriy-le ürze nisbet edilir.

 (Mes'ele Lira'da da böyledir. Ve 1 lira, 100 kuruş; 1 kuruş, 40 para; 1 para, 3 akçe; 1 akçe de 3 veya 4 pul sayılır.)

Meselâ: Bir kadın ölür ve mirasçı olarak bir koca, nine, dede ve kız bırakırsa, bu mesele 12 den gelir ve 13'e avleder.

Terekede 31 dinar olursa; kocanın sehmi olan 3 ile terike çarpı­lır; netice (3 x 31 =) 93 olur. Bu asıl mes'ele olan 13*e bölünür. Neti­ce yedi çıkar ve iki artar ve bu 2, tek sayışa taksim olmaz. Bu 2, kı­rat adedi ile çarpılır. (2 x 20 =) 40 olur. Bu, asıl mes'eleye bölünür (ki o, 13 tür.) Netice 3 çıkar ve geride bir kalır. Bu durumda koca­nın hissesi 7 dinar 3 Kırat, 12/13 erz olur.

Dede için iki sehim vardır. Bu, 31'le çarpılır ve 62 olur. Bu, asıl mes'eleye bölünür; netice 4 çıkar ve 10 kalır. Bu da, kıratla çarpılır ve 200 olur. Bu 200 asıl mes'eleye taksim edilir. 15 çıkar ve 5 kalır. Bu da habbelerle çarpılır ve 15 olur. Bu da, asıl mes'eleye taksim edilir ve 2 habbe kalır. O da erze çarpılır ve sekiz olur.

Onu cüzlere nisbet edince; dede için 4 dinar, 15 kırat, bir habbe 8/13 erz ol'ir. Nine için; aynı dede gibidir. Kız için de kocanın hisse­si iki ile çarpılır; o zaman, 14 dinar, 6 kırat ve bir erze, birde 11/13 erze eder.

Bunların tamamı otuz bir dinar yapar. Böylece mes'ele tashih edilmiş olur.

Borç da aynen böyle taksim edilir. Alacak sahiplerinin alacak­ları toplanıp, tashih-i mes'ele gibi yapılır ve her borç varisin sehmi gibi hesaplanır.

Alacaklılara olsun vârislere olsun; terekeden uygunluk sağla­yanı yokmuş gibi düşer; sonra kalanı kalanlara taksim edilir. Mese­lâ:

Bir kadın ölüp koca, ana, amca kalınca, kocanın terikeden his­sesi, zimmetinde olan mehir borcun ile, uygunluk sağlıyor; o, yok­muş gibi sayılır. Sanki kadın ölmüş de anası ile amcası kalmıştır... Terike, ikisinin arasında taksim edilir; anasına sülüsan (= üçte iki) verilir: kalanını da amcasına verilir. el-İhtiyâr Şerhu Muhtâr'da da böyledir. [94]

 
17- FERÂİZDE MÜTEŞÂBİHIİK RE FERÂİZ EHLİNDEN SORULAN İLGİNÇ SORULAR VE BU SORULARIN CEVABI

 

Bir adam öldü; geride ana-baba bir kardeşi ile bir de karısının kardeşini bıraktı; terikesine, baba ana bir kardeşi vâris olamadı da, karısının kardeşi vâris oldu, bu nasıl olur? Şöyle denildi:

Bir adam, babasının karısının anasıyla evlendi; babası sağ idi. kadın ondan bir çocuk doğurdu. Sonra da evlenen o adam öldü. Daha sonra da babası öldü ve oğlunun oğlunu terk eyledi. İşte bu, onun karısının kardeşidir. Terikenin tamamını bu alır da, öz kardeşi alamaz.

Bir adam öldü; baba-ana bir amca bıraktı; bir de, ana bir da­yı bıraktı; dayısı vâris oldu da amcası olamadı. Bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bu adam, baba bir kardeşinin anasının anasını nikahladı. On­dan bir oğlu oldu. Sonra da o adam öldü. Daha sonra da kardeşi öldü. baba-ana bir amcasını bir de baba bir kardeşinin oğlunu bı­raktı. İşte o dayısıdır. bu durumda ölenin mirası, onun olur da; am­casının olmaz.

Bir adam öldü. Baba-ana bir amcasının oğlu ile baba-ana bir kardeşinin oğlunu bıraktı. Mirasa, kardeşinin oğlu değil de amcası­nın oğlu sahip oldu; bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bunun şekli: Bir adamın kardeşleri onlardan birinin de bir oğlu vardır.

Sonra da bu iki kardeş bir câriye satın aldılar. O da bir oğlan doğurdu. Her iki kardeş de "o oğlanın kendisinin" olduğunu iddia ediyor; sonra da kardeş öldü. Onun ölümünden sonra da birinin oğ­lu Öldü. O da vâris bırakmadı. Ancak iddialı olan cariyenin doğurdu­ğunu bıraktı. O ki, babası ile amcası arasında iddialı idi. Onun bir de baba ve ana bir kardeşinin oğlu vardı. İşte onun mîrası amcası­nın oğlu ve baba bir kardeşi olana gitti de baba ana bir kardeşinin oğlu mirastan düştü.

Bir adam öldü; baba-ana bir amca oğlu ile bir de baba bir kardeşi kaldı. Malına, kardeşinin dışında amcası oğlu vâris oldu. Bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Aslında bunlar iki kardeş idiler; birinin bir oğlu vardı; kardeş­ler bir câriye satın aldılar; o da bir oğul doğurdu; her ikisi de onu iddia ettiler ve "kendilerinin oğlu olduğunu" söylediler. Sonra o ca­riye azad edildi ve onu, oğlanın babası nikahladı. Ondan bir başka oğlu daha dünyaya geldi, kardeşler öldüler, nikâhlı doğan oğlanda öldü ve baba ana bir kardeşini terk eyledi. Aynı zamanda o amcası­nın da oğludur. Bir de baba bir kardeşini terkeyledi. İşte onun mira­sı baba-ana bir olan kardeşinin olur.

Bir adam öldü; üç kızını mîrascı olarak bıraktı. Onlardan bi­risi, malının üçte birine vâris oldu; diğeri üçte ikisine varis oldu; üçün­cü ise hiç vâris olamadı. Bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bu adam köle idi ve üç kızı vardı: Onlardan birisi babasını sa­tın aldı; diğeri babasını öldürdü. Babalarını öldürmeyenler, üçde ikisin mîras olarak alırlar. Kalan üçde birisini de babasını satın alan velâ yoluyla alır.

Bir adam, anası ile mirasa yarı yarıya ortak oluyor; bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bu adamın bir kızı vardı; onu kardeşinin oğluna nikahladı. O kız ondan bir oğul doğurdu, sonra da kardeşinin oğlu öldü. Sonra da bu adam öldü ve geride bir kızı ile kardeşinin oğlunun oğlunu terkeyledi. İşte bu durumda kızı malın yansını alır; kalan yarıyı da kardeşinin oğlunu oğlu alır. Böylece malın yarısı kardeşinin oğlu­nun oğlunun olur; yarısı da onun anasının olmuş olur.

Bir adamın anası ile teyzesi, terekenin üçte birine vâris olmuş­lardır; bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bu adamın iki kızı vardı; onlardan birisini kardeşinin oğluna nikahladı; ondan bir oğul doğdu. Sonra da kardeşinin oğlu öldü. Ofc-dan sonra da adam öldü ve iki kız, bir de kardeşinin oğlunun oğlu-" nu bıraktı. İki kızına malının üçte ikisi vardır. Geride kalan da kar­deşinin oğlunun oğlunundur. îşte böylece, kardeşnin oğlunun oğlu üçte biri alır; anası da üçte birini alır; teyzesi de üçte birini alır.

Üç kardeşten, üçü de baba-ana bir kardeştirler. Onlardan bi­risi terekenin tamamının üçte ikisini alıyor; diğerlerinin her biri de altıda birer alıyorlar; bu nasıl olur? Şöyle denilmiştir:

Bu bir kadındır ve onun üç tane amcasının oğlu vardır. Onlar­dan birisi kocasidır. Meselenin aslı altıdandır. Üç hissesi kocasının; kalan üç hisse de üç kardeşinin birer birer hisselidir. Şu durumda kocası olan amca oğlu üç Mfeseyi kocası olduğu için, bir hisse de am­cası oğlu olduğu için almıştır. Böylece malın üçte ikisini almış olur.

Bir adam öldü; dört karısı vâris olarak kaldı. Onlardan birisi malının dörtte birine vâris oldu ve sekizde birin de yarısını aldı. di­ğer biri, malın yarısını ve sekizde birin de yarısını aldı. Üçüncü ve dördüncü kadınlar ise, malın sekizde birini aldılar, bu nasıl olur? Şöyle denilmiştir:

Bu bir erkek, ana bir teyzesinin kızını aldı; bir de baba bir tey­zesinin kızını aldı; bir de baba bir halasının kızını aldı; bir de ana bir halasının kızını aldı. Sonra da öldü. Bunlardan başka da varis bırakmadı. Bu durumda dört karısına mirasının dörtte biri vardır. Baba bir dayısının kızma kalanın üçte biri vardır. Geride kalan da baba bir halasının kızınındır.

Şu duruma göre, onaltı sehimdir; dört sehmi, dördünündür. Ba­ba bir teyzesinin kızı için sülüsü ma yebkâ (= geride kalanın üçte biri) olan dört hisse vardır. Kalan da baba bir halasının kızınındır. Şu duruma göre, on altı sehim 4 sehmi dördünündü. Baba bir teyze­sinin kızının kalanın üçte biri vardır ki oda 4 sehimdir. Kalan 8 hisse de baba bir halasının kızınındır. Bidece ana bir teyzesinin kızının ve ana bir halasını kızının birer sehmi vardır; 16 sehimden birer se­trimden 2 si onların hissesidir. İşte bu iki hisse malın tamamının se­kizde birisidir. Her birinin hissesi vardır. Baba bir teyzesinin kızının 5 Hissesi vardır. O, malın dörtte biri ile, sekizde birin yarısıdır. Ba­ba bir halasının kızının ise 9 sehmi vardır. Oda malın tamamının ya­nsı ile sekizde birin yarısıdır.

Bir adam öldü; ve terekesini, karısı ile birlikte, karısının 7 kar­deşi müsavi olarak taksim ettiler; bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bir adam babasının karısının anasını nikahladı. Ondan yedi adet oğlu doğdu. Kendisi ve sonra da babası öldü. Babası, karısı ile, oğ­lunun yedi adet oğlunu bıraktı. Karısı için sekizde bir hisse vardır. Kalan yedi sehmi de oğlunun oğulları birer sehim olarak hisse alır­lar. İşte onlar, ayrıca karının kardeşleridirler.

Bir adam öldü. 20 dinarı kaldı. Kansna bir dinar hisse düştü. Bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bu adam öldü;.yirmi dinar bıraktı, tki adet baba-ana bir kız kar­deş bıraktı; iki adet baba-ana bir kız kardeş bıraktı; iki adet ana bir kız kardeş bıraktı. Dört adet de karısını bıraktı. Mes'ele 12 den ge­lir. 15'e avleder. Karılar için beşte biri olan üç hisse vardır. O, on beşin beşte birdir. Ve bu yirmi dinarın beşte biri eder ki 4 dinardır. Ve her bir kadın için, bir dinar vardır.

Bir kadın, dört kocaya vâris oldu ve malın yarısı onun oldu. Bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bu kadını dört kardeş arka arkaya —biri öldükden sonra biri— nikahladı. Mal on sekiz dinar idi. Öncekinin sekiz dinarı, ikincinin altı dinarı, üçüncüden üç dinarı, dördüncünün de bir dinarı vardı. Bu durumda önceki kocası öldü. Onun sekiz dinarı kaldı. Bir karısı üç de kardeşi kaldı. Karısı, dörtte bir olan 2 dinarı aldı. Diğer üç kardeş de ikişer dinar aldılar.

Sonra, ikinci kardeşin sekiz dinarı oldu. O da ölünce, karısı dört­te biri olan iki dinarı aldı ve dinarı dört oldu. Kalan altı dinarı da iki kardeşi üçer dinar aldılar.

Ondan sonra üçüncü kardeşin sekiz dinarı oldu. O ölüıice, ka­rısı ondan da 2 dinar aldı. Kalan altı dinar, diğer kardeşinin oldu.-

Sonrada dördüncü kardeşi onu aldı. On iki dinarı vardı; o da ölünce, kadın dörtte biri olan 3 dinarı aldı ve kadının dokuz dinarı oldu. işte bu, bütün malın yarısıdır. Kalan dokuz dinar da asabenin oldu.

Bir adam, bir topluluğa gelir; bakar ki onlar miras taksim et­mek istiyorlar; onlara: "Mirası taksim etmekte acele etmeyiniz. Ger­çekten benim gaibe bir karım vardır. Şayet o hayatta ise, o benim haricimde vâristir. Eğer ötmüş ise, onun haricinde ben varisim." der; bu nasıl olur?

İmâm, şöyle buyurmuştur:

Bu öyle bir kadın ki, öldü iki adet baba-ana bir kız kardeş ile bir de anasını, bir de ana bir kız kardeşini bıraktı. Bir de baba bir erkek kardeşini bıraktı. İşte o adam,onun ana bir kız kardeşi ile ev­lendi ve gaibe olanda o'dur.

Şayet sağ olursa üçte iki, iki bacının olur. Altıda biri ananın olur. Alladı birde ana bir bacının olur. Baba bir kardeşe ' : >ey yoktur. Ve o da, konuşan zattır. Şayet karısı ölmüşse, kalan a. ia bir ken­disinin olur.

Bir kadın gelir ve: "Mîras taksiminde acele etmeyin karnım­da çocuk var. Şayet erkek olarak doğarsa, bir şeye vâris olamaz. Eğer ku olarak doğarsa, işte o vâris olur." derse; bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bir kadın öldü ve kocası ile anasını, bir de ana bir iki bacısını lerkeyledi. Babasının karısı gelerek: "Eğer oğlan doğurursam vâris olamaz. Çünkü o, ölene baba bir kardeş olur ve bir şeye vâris ola­maz. Şayet kız doğurursam, işte o baba bir kız kardeş olarak, onun­la beraber yarıya ve farz olan hisseye vâris olur. mes'ele dokuza avl eder." dedi.

Eğer bir kadın mîras taksim etmek isteyen bir topluluğa gelir ve: "Taksimde acele etmeyin; ben hamileyim. Eğer oğlan doğurur­sam, vâris olur; kız doğurursam vâris olamaz." derse; bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bir adam ölür ve iki adet baba ana bir kız kardeşini bırakır; ba­basının karısı da gelerek; "Acele etmeyin, ben hamileyim. Eğer er­kek doğurursam vâris olur. Çünkü ölenin baba bir kardeşi olur. Baba-ana bir iki kız kardeşine üçte iki verilir. Kalan baba bir erkek karde­şinin olur. Eğer kız doğurursam; o da baba bir kız kardeşi olur ki, baba-ana bir iki kız kardeşi bulununca, onlara üçte iki mîras gider; geride kalan, asabenin olur. Baba bir kız kardeşine mîras gitmez." dedi.

Şayet gelen kadın: "Taksimde acele etmeyin; ben hamileyim. Eğer oğian veya kız doğarsa, bir şeye varis olmazlar. Şayet oğlan ve kız doğarsa; vârislerin tamına —Zeyd (R.A.) kavline göre— vâ­ris olurlar." derse; bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bir adam ölür; anasını, baba-ana bir kız kardeşini ve dedesini terkeder. Sonra da babasının karısı gelerek: "bu mirası taksimde acele etmeyiniz. Ben hamileyim. Eğer erkek doğurursam, ölene baba bir kardeş olur. O zaman, ana için, mirasta altıda bir hak vardır. Kalan kardeş ve bacısı ile dedesine ait olur. Sonra, baba bir kardeşin hak­kı, öz kardeşlerine reddedilir ve bir şey almadan çıkar. Eğer kız do­ğarsa, ölenin baba bir kız kardeşi olur; ana için altıda bir hisse olur. Geride kalan, dördünün arasında taksim edilir. Sonra da baba bir kız kardeşin hissesi baba ve ana bir kız kardeşe nakledilir ve onun elinde bir şey kalmaz.

Şayet ikiz olarak oğlan ve kız doğurursa, ölen için baba bir oğ­lan ve kız olurlar; o zaman ona altıda bir hisse verilir. Dede için, kalanın üçte biri; baba-ana bir kız kardeşler için yarısı verilir. Geri­de kalan, abba bir kız ve oğlan kardeşlere, lizzekeri mislü hazzil ün-seyeyn olarak taksim edilir.

Bir kadın gelir ve: "Taksimde acele etmeyiniz; ben yüklüyüm; eğer oğlan doğarsa, ben ve oğlan vâris oluruz. Şayet kız doğarsa o da, ben de vâris olamayız." derse; bu nasıl olur?

Şöyle denilmiştir:

Bu şöyledir: Bir adam, oğlunun oğlunu diğer oğlunun kızıyla evlendirdi. Sonra da oğlunun oğlu öldü. diğer oğlunun kızı, ondan hâmile kaldı. Sonra da o adam vefat eyledi ve iki kızı ile bir de asabe terkeyledi. Bu, o gelen oğlunun kızıdır ve o şöyle dedi: "Bu mirası taksimde acele etmeyiniz; gerçekten ben yüklüyüm (= hamileyim.) Şayet kız doğarsa ölenin iki kızı için üçte iki vardır, kalan asabenin olur. Oğulun kızına mîras gitmez; onun doğurduğu kıza da gitmez. Şayet oğlan doğarsa, iki kız için üçte iki vardır. Geride kalan oğlu­nun kızı ile onun oğluna Iizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn —ikili birli— taksim edilir.

Bir adam ölüp, geride halasının oğlu olan dayısını ve dayısı­nın oğlu halasını terkederse; ona "başka halasının oğlu dayı ve baş­ka dayısının oğlu halası var mıdır?" diye sorulur. Eğer dayısının da halasının da olmadığını söylerse, artık aralarındaki miras üçte birli olarak taksim edilir. Gerçekten halasının oğlu dayısı, babasıdır; da­yısının oğlu halası da anasının kardeşinin bacısıdır. Yani o anasıdır. İşte bunun için, babasına üçte iki; anası için de üçte bir vardır.

Terike taksim etmek isteyen bir topluluğa, bir kadın uğrar ve: "Hamileyim, bu terikeyi taksimde acele etmeyin. Eğer erkek doğar­sa vâris olur; kız doğarsa vâris olmaz. Eğer erkek ve kız doğarsa, erkek vâris olur; kız vâris olmaz. Bu kız, babasından ve oğlundan başka asabesi olmayan bir kızdır.

Şayet "erkek ve kız doğarsa, ikisi de vâris olur. Şayet kız do­ğarsa vâris olamaz." demiş olsaydı, bu kadın, babasının karısı olur­du. Vârislerin içinde iki tane baba ve ana bir kız kardeş vardır. Veya oğlunun karışıdır. Vârisler içinde iki adet ölenin kızı vardır.

Şayet kadın; "Eğer erkek doğurursam vâris olmaz ve kız do­ğurursam o vâris olur." derse; (işte bu oğulun karışıdır.) Vârisler koca, baba, ana ve kızıdır. Veya, babasının karışıdır. Vâriseler yine açıktırlar; koca, ana, anaları bir iki kız.

Şayet kadın: 'Eğer erkek veya kadın döğursam vâris olamaz, ikiz doğurursam vâris olurlar." derse; işte bu kadın, ölenin babası­nın karışıdır; babası önce ölmüştür. Vârisler bellidir ve onlar, ana, dede, baba-ana bir kız kardeştir.

Şayet "erkek ve dişi doğurursam (işte o baba bir erkek ve kız kardeştir) ana, dede ve kız kardeş farz olan hisselerini aldıktan son­ra, kalan o doğanların otur. Sonra da kız kardeşin hissesi o doğan­lara red yapılır.

"Eğer erkek ve dişi doğurursam, ana hissesini aldıktan sonra, kalanın üçte birini dede alır. Kız kardeş de hissesini aldıktan sonra, geride kalan o doğanların olur." kalanı doğanın olur." der.

Eğer kadın: "Eğer erkek doğurursam, sekizde bir benim olur;

kalanı doğanın olur. Eğer dişi doğurursam, malı aramızda yan yarı­ya pay ederiz. Şayet düşük olursa, malın tamamı benim olur." der­se; (bu kadın kölesini azad eylemiş sonra da onunla evlenmiş, koca­sı ölmüş, kendisi ondan yüklü kalmış olan bir kadındır.

Bir kadın evlense, malın dörtte üçünü alacaktır; diğeri evlen-se, dörtte birini alacaktır; bu nasıl olur?

Birisi baba bir bacı, diğeri ana bir bacı, amcanın iki oğlu, on­lardan birisi ana bir erkek kardeş, işte o baba bir erkek kardeş baba bir kız kardeşin kocasıdır; diğeri ise ana bir kız kardeşin kocasıdır. Baba bir kız kardeş için, yarı mal vardır. Ana bir kardeş ve bacı için de malın üçte birisi vardır. Amca oğullarının arasında ise kalan mal yarı yarıyadır.

İki koca var; birisi malın üçte birisini alıyor; diğeri ise üçte ikisini alıyor.

Bunun şekli: Baba, ana, ve oğlun oğlunun diğer oğlunun oğlu­nun oğlunun nikâhında olan kızı birlikte bulunması hâlidir.

Bir adamın karısı, malın üçte birine vâris olmuştur. Bunun sureti: İki oğlun iki kızı, ya kardeşinin oğlunun nikâhı

altındadırlar veya oğlun oğlunun oğlunun nikâhı altındadırlar.

Öz iki kardeş, onlardan birisi ölenin malının dörtte üçüne sa­hip, diğeri ise, dörtte birine sahibtir.

Bunun sureti: Amcanın iki oğlu, onlardan birisi ölenin kızını almıştır.

Sağlam bir adam, hasta bir adamın yanma girdi ve ona: "Bana vasiyet eyle." dedi; hastada, ona: "Nasıl edeyim gerçekten, sen, se­nin iki kardeşin, senin baban, senin anan senin iki amcan bana varissiniz" dese bu nasıl olur?

Bu, sağlam adam, hastanın ana bir kardeşidir ve amcasının oğ­ludur. Onun kardeşlen, hastanın da ana bir kardeşidir. Babası da hastanın amcasıdır. Anası da hastanın anasıdır. Amcaları da hasta­nın amcasıdır. Hasılı üç ana baba bir kardeşler, bir ana üç de amcalardır.

Şayet hasta: "Senin baban, anan, amcan bana vârisdir." de­miş olsaydı; o sağlam adam, hastanın ana bir kardeşinin oğlu, baba bir bacısının oğlu olmuş olurdu. Ve onun, ana bir iki kardeşi daha olurdu.

Eğer hasta: "Senin ninelerin ve iki kız kardeşin ve senin iki karın bana varistirler. İki kızın da bana vâristir." demiş olsaydı, bu durumda; sağlam adamın iki ninesi, hastanın karıları olmuş olurdu, iki kız kardeşi ana tarafından sağlamın kardeşleri; hastanın da, ba­ba tarafından kız kardeşleri olurdu. Sağlamın iki karısının birisi, haş­lanın anasıdır; diğeri de baba bir bacısıdır.

Sağlamın iki kızı ise, hastanın ana bir kız kardeşleridirler. Has­tanın anasından doğmuşlardır.

Neticede, iki karısı, üç baba bir kız kardeşi, iki de baba ve ana bir öz kız kardeşleri vardır.

Bir adam ölüp 24 dinar terkeden ve 24 kadın, —bunların her birisi— birer dinar alırlar; bu nasıl olur?

Bu adamın üç karısı; dört ninesi, on altı kızı ve birde baba bir kız kardeşi vardır.

İki adamın her biri, diğerinin amcasıdır; bu nasıl olur?

Onlardan her birisi, diğerinin anasını nikahlamış ve kadınlar­dan her biri bir oğlan doğurmuştur. İşte bu iki oğul, birbirinin amcasıdırlar.

İki adamın, her biri diğerinin dayısıdır; bu nasıl olur?

Amr ve Zeyd bir birinin kızını nikahlamışlar ve onların her bi­rinden birer oğlan dünyaya gelmiştir: İşte o oğullar, bir birinin dayılarıdırlar.

İki adamın her biri, diğerinin babasının amcasıdır. Bu nasıl olur?

İki adamdan her biri, diğerinin babasının anasını nikâhlar ve onlardan birer oğul doğarsa, işte onlar birbirinin babasının amcası olurlar.

İki adamın her biri, diğerinin babasının dayısıdır. Bu nasıl olur?

Onlardan her biri, diğerinin oğlunun kızı ile evlenmiş ve onlar da birer oğul doğurmuşlardır. İşte bunlar, birbirinin babasının dayısıdırlar.

İki adam, birbirinin anasının dayısıdır. Bu nasıl olur?

İki kişiden her biri, diğerinin anasının anası ile evlenmişler ve onların her birisi birer oğlan doğurmuş, işte o oğlanlar birbirinin ana­sının dayısıdırlar.

İki adamın biri, diğerinin amcası, diğeri de, birinin dayısıdır. Bu nasıl olur?

Bir adam, bir kadın nikahladı; oğluna da onun anasını nikahla­dı. Onların her birinden birer oğlan dünyaya geldi. Babanın oğlu, oğlunun oğlunun amcasıdır. O da babanın oğlunun dayısıdır.

Bir şahıs hem amcadır hem de dayı: bu nasıl olur?

Baba bir olan iki kardeşden birisi, diğerinin ana bir kız kardeşi­ni nikahladı. O da bir oğul doğurdu. İşte o oğula, diğeri, babadan amca, anadan dayıdır.

Keza, ana bir olan iki kardeşden birisi, diğerinin baba bir kız kardeşini nikâhlasa; ondan da bir oğlan dogsa. işre o zaman da, ön­ceki ana bir kardeşin birisi, baba tarafından amca. ana tarafından dayı olur.

Bir adam, hem babanın amcasıdır; hem de ananın ameasidır. Bu nasıl olur?

Babasının babasının babası anasının babasının anasını nikâhlar; ondan da bir oğul dünyaya gelirse işte bu oğul, babasının baba­dan amcası, anasının da anadan amcasıdır.

Bir adam, diğerinin babasının da. anasmm dada, nasıl olur?

Anasının anasının babası, babasının anasının anasını nikahlar ve ondan bir oğul doğarsa, işte o doğan oğul, o adamın anasının ana­dan dayısı; babasının da anadan dayısıdır.

İki adam. hem hala hem de dayı oğludurlar. Bu nasıl olur?

İki adam. birbirinin bacısını alır; onlarda birer oğlan doğurur­larsa, o oğlanlardan her birisi, diğerinin halasının oğlu ve dayının oğlu olurlar. Htzânetü'İ-Müftîn'de de böyledir.

Baba-ana bir iki kardeşten birisi, bir adama vâris oluyor da, diğeri vâris olmuyor, neden?

Onlardan birisi, ölen bir şahsın oğludur da ondan... Çünkü, öle­nin babası, onun malının tamamını alır da amcasına mîras gitmez. Serahsî'nin Muhıylfnde de bövledir.

Bir adamın oğlu malının yansına; kendisi de diğer yarısına vâris oldu; bu nasıl olur?

Şöyle denildi:

Bir kadını, amcasının oğlu nikâhlar; amcası da sağ olur. Sonra da kadın ölürse; malının yarısını kocası alır; yarısını da kocasının babası, kendinin de amcası olan zat alır ki aynı zattır.

Bir adam, kızı ile mala (mirasa) ortak oldu; bu nasıl olur? Şöyle denilir:

Bu kadın, amcasının oğlu ile evlenmiş bulunan bir kadındır. On­dan bir kızı dünyaya gelmiştir. Sonra da o kadın ölmüştür; işte o zaman, mirasının yarısını kızı, yarısını da kızın babası olan ölen ka­dının kocası alır. Kocası dörtte birini farz hisse olarak, kalanı da asabe olarak alır. Mebsût'ta da böyledir. [95]

 
18- BAZI FERÂİZ MESELELERİNE VERİLEN İSİMLER

 
1-) El-Müşriket

 

el-Müşriketü: (= Ortak edici): Koca, ana, iki aded ana bir kardeş, baba-ana bir erkek ve kız kardeşler bir arada vâris olarak bulunur­larsa; kocaya yan, anaya altıda bir, evlâd-ı ümnıe üçte bir verilir. Kalanı mirastan sakıt olur. (= düşer.)

Keza, ana yerinde nine olmuş olsaydı yine böyle olurdu.

Bu, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. İbni Abbas (R.A.) kavli ve bizim âlimlerimizin mezhebidir.

İbnü Mes'ud ve Zeyd bin Sabit (R.A.) şöyle buyurmuşlardır; "Ana-baba bir kardeşler, asabe olarak evlâd-ı ümmün hissesine or­tak olurlar.

Bu, aynı zamanda, Hz. Ömer'in de son kavlidir.

Hz. Ömer (R.A.), önce söylediğimiz gibi hükmeyledi. Bir sene geç­ti. Yine öyle hükmeylemek istedi. Baba-ana bir kardeşlerden birisi: "Yâ emire'l-mü'minîn! Bağışla, gerçekten bizim babamız merkep idi; biz bir anadan olmadık." dedi. Ve o zaman, Hz. Ömer (R.A.) onla­rın arasını ortaklaştırda ve "O zaman öyle hükmeyledik; şimdi de böyle hükmeyliyoruz." buyurdu.

İşte bundan dolayı bu mes'eleye (müşrike) denildi. Çünkü, Hz. Ömer (R.A.), onların aralarında ortaklık meydana getirdi. Bu mes'­eleye hımârıyyede denilir. Oğlanın: "Bağışla, gerçekten bizim baba­mız hımar idi." demesinden dolayı bu isim verilir.

Şayet baba ana bir kardeş yerinde, baba bir kardeş olsaydı; o takdirde, bi'1-icma' sakıt olur ve düşerdi ve mes'ele müşrike olmaz­dı. Sahih olan budur. [96]

 
2-) El-Harkâ

 

Bu, vâris olarak ana, dede, bacı, bulunan mes'elenin lakabı­dır. Bu mes'eleye harka denildi. Zira, bu mes'ele hakkında sahâbî-lerden çok söz söylendi. O kadar ki kulaklar delinde.

Hz. Ebû Bekir (R.A.): "Anaya üçte bir hisse vardır; kalan dede­nindir." buyurdu.

Zeyd (R.A.): "Üçte bir ananındır. Kalan dede ile bacınındır ve üçte birlidir." buyurdu.

Hz. Ali (R.A.): "Ana için üçte bir; bacı için yarı hisse vardır. Kalan dedenindir." buyurmuştur.

İbnü Abbas (R.A.)'dan, bu hususta iki rivayet vardır: Rivayetin birinde: "Yarısı bacının olur. kalanı da ana ile dede arasında yarı yarıya taksim edilir." buyurmuştur. Diğer rivayet de ise, Hz. Ömer (R.A.) gibi: "Bacıya nısıf; an/aya üçte-bir hisse verilir. Kalan da de­deye âit olur." buyrulmuştur.

Bu mes'eleye Osmaniyyede denilir. Çünkü Hz. Osman (R.A.), bu mes'elede tek başına kalmış ve: "Ana için üçte bir vardır. Kalan da dede ile bacı arasında yarı yarıyadır." buyurmuştur.

Âlimler, buna harka' diye isim vermiş oldukları gibi, mes'lesetü Osman, Merbaatu İbnü Mes'ud ve Mahmesetü eş-Şa'bî diye de isim veril­miştir. Çünkü Haccac'tan soruldu ve o "Bunda, beş sahâbîden ihti­laf vardır. Ona Siddık (R.A.)'ın kavlim de izafe edersek mesdese olur. [97]

 
3-) El-Mervâniyye

 

Bu mes'elede müteferrik altı kız kardeş ve koca bulunur. Koca için yarı, baba-ana bir iki bacı için, üçte iki; ana

bir iki bacı için üçte bir hisse verilir ve baba bir bacılar sakıt olur. Meselenin aslı 6 dır

ve dokuza avleylemiştir ve buna Mervan bin Hakem zamanında vâki olduğu için Mervâniyye denilmiştir.

Buna kendi aralarında şöhret bulduğundan dolayı el-Gurra da denilmiştir. [98]

 
4) El-Hamziyye

 

Bir mes'elede bir hizada üç nine ve dede ve üç müteferrik kız kardeş bulunursa; bu durumda, Hz. Ebû Bekir (R.A.) ve İbnü Mes'ud (R.A.) şöyle buyurmuşlardır:

Ninelere altıda bir hisse verilir; kalan dede içindir. Mes'elenin aslı altıdan olup, .on sekizden tashih edilmiştir.

Hz. Ali (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Baba ana bir bacılar için yarı ve sülüseyni tekmil için, baba bir bacıya altıda bir hisse verilir. Ninelere altıda bir; dedeye de altıda bir verilir. Artan olursa, o da dedenindir.

Zeyd (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Altıda birisi ninelerine; kalanı da -dört üzerinden- dedeye, baba-ana bir bacısına; baba bir bacısına verilir. Sonra da baba bir bacı­dan, ana-baba bir bacıya red yapılır. Mes'elenin aslı 72 dendir. İhti­sar ile 36 ya döner. 6 hissesi ninelere verilir. 15 hissesi baba-ana bir kız kardeşe verilir. 15 Hisse de dedenindir. Bu mes'eleye hamziyye de­nilmesinin sebebi, Hz, İlanıza (R.A.)'ya sorulup onun cevap vermesidir. [99]

 
5-) Ed-Dînâriyye

 

Bir mes'elede karı, nine, iki kız, 12 kardeş bir de baba-ana bir bacı bulunur ve terike 600 dinar olup, aralarında pay edilirse; nine­ye altıda biri olan 100 dinar; iki kızına üçte iki olan 400 dinar; karı­ya sekizde biri olan 75 dinar verilir. Geride 25 dinar kalır ve her bir kardeşe iki dinar; baba bir bacıya da bir dinar isabet eder. İşte bu­nun için, bu mes'eleye dinâriyye denilir. Bu mes'eieye Dâvûdiyye'de denilmiştir. Çünkü, bu mesele Davûdu Tâi'ye sorulmuş; cevabını da o zat vermiştir.

Bunun üzerine, baba bir bacı İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye gelerek: "Kardeşim öldü. 600 dinarı kaldı. Onu taksim eylediler. Bana bir dinardan fazla vermediler." dedi. İmâm, ona: "Kim taksim eyledi?" diye sordu.,0 da "Senin taleben Davûdu Tâî taksim eyledi." dedi. İma­mımız (R. A.), şöyle buyurdu: O zulmetmez. Kardeşin seninle birlik­te 12 erkek kardeş bıraktı mı?" Kadın: "Evet." dedi. İmâm: "Kar­deşin, ninesini de bıraktı mı?" dedi. Kadın: "Evet." dedi. İmâm "Kar­deşin iki adet kızını bıraktı mı?" kadında: "Evet." dedi. İmâm: "Kar­deşin karısını bıraktı mı?" diye sordu. Kadın yine: "Evet" deyince; İmâm: "İşte o zaman, senin hakkın bir dinardır." buyurdu.

Bunun için buyruiur ki: Bir adam ölür 600 dinar ile 17 kadın-erkek varis terk ederse, onlardan birisine bir tek dinar isabet eder. [100]

 
6) İmtihan

 

Mîrascı olarak dört karı, beş nine, yedi kız, dokuz, baba bir kız kardeş kaldığında, mes'elenin aslı 24 dendir. Karılarına sekizde bir olan 3 hisse düşer. Ninelerine altıda bir hisse olan, 4 hisse verilir. Kızlarına ise, üçte iki olan 16 hisse verilir. Kalan sehim de bacıları-nindır. Sehİmler ile aded-i rüûs (mirasçı sayısı) arasında muvafakat yoktur. Rüûslar arasında da muvafakat yoktur. Çarpmaya ihtiyaç vardır. Rüûsların ba'zıları ba'zılan ile çarpılır. 4'ü 5'le çarpınca 20 olur. Sonra da 20, 7 ile çarpılır; 140 olur. Sonra da 140, dokuz ile çarpılır; 1260 olur. Bu da asıl mes'ele ile (24 ile) çarpılınca 30240 olur. Asıl mes'elenin tashihi budur.

Bir adam ölür ve geride her sınıftan sayısı ondan az kimseler bırakırsa; Onun mes'elesi yukarıdaki mes'ele gibi ancak 30.000 den fazla ile tashih olur. [101]

 
7) El-Me'mûniyye

 

Bir mes'elede baba, ana ve iki kız birlikte bulunur ve o kız­lardan biri ölüp, geride ma! bırakırsa; bu mes'eleye me'mûniyye denilir.

Çünkü Halife Me'mun, Basra'ya bir kadı göndermek istedi. Yahya bin Ektem'i yanma çağırdı ve ona hakaret etmek maksadıyla, bu mes'-eieyi sordu. O zat, şöyle dedi: "Ey mü'minlerin emîri! Bana haber ver; ölen erkek mi yoksa kadın mı? Me'mun, o zatın bu mes'eleyi bil­diğini anlayınca, ona valilik ve kadılık verdi.

Ölen kimsenin kadın veya erkek olması durumuna göre,mes*e-lede farklılık vardır.

Eğer ölen kimse erkek ise, birinci mes'eie 60 dan gelir. İki kız için üçte iki olan 40 hisse vardır. Babası ve anası için de altıda bireri olan 20 hisse vardır. Onu babanın, onu da ananındır.

Sonra da o kızlardan birisi vefat edince; bir bacı, babanın ba­bası olan ceddi sahihasını ve babasının anası olan sahih ninesini ter-keylemiştir. İşte bu durumda, altıda biri ninenin; kalan da babanın­dır. Kız kardeşi mİrasdan sakıt olur.

Bu, Hz. Ebû Bekir (R.A.)'in kavlidir.

Zeyd (R.A.) ise, şöyle buyurmuştur:

"Ninesi için altıda bir hisse vardır. Kalan da dedesi ile bacısı arasında üçte birli taksim edilir. Bu münâseha, —yukarıda geçtiği gibi— sahihtir.

Şayet önce ölen kadın olur; sonra da kızının birisi ölürse; sahih ninesine (yani anasının anasına), dedesi fâsiddir yani anasının baba­sıdır) altıda bir, bacısına yarısı verilir. Kalanı da ikisine reddedilir. Bi'1-icma' fâsid olan dede, mirastan düşer. el-İhtiyâr Şerhu Muhtâr'da da böyledir.

Altıncı cüz'ün hitama ermesiyle, bu kitap tamamlanmıştır.

Allahu Teâlâ, bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve her türlü kemâl sıfatları ile muttasiftır.

En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır.

Mısır-Kâhire-Bulâk Matbaa-i Âmire'nin tashîh-i ulûm görevlisi Muhammed el-Huseynî şöyle diyor:

Ey nurlu ve müsamahakar İslâm Şeriatini yüklenmeleri ve taşı­maları sebebiyle âlimleri üstün kılan Yüce Allah!...

Sen, onları çok aziz kitabını muhafaza; tertemiz hak olan Nebi'yin sünnetim korumaları yüzünden şerefli kıldın. O ikisi yani kitap ve sünnet, bu dinin temeli ve bu Hakk-ı metinin direğidir.

O âlimler, senin hükümlerini hıfzeylediler ve kullarına tebliğ ey­lediler. Muradına uygun olmak üzere, dinine yardımcı olmak için kıyam ettiler.

Onlar seni razı eyledi; sen de onları razı eyledin.

Onlar sana hakkıyla kullukta bulundular. Sen de onları izzet ve keramet tâcıyle taçlandırdın.

Sana hamdeder ve sana şükrederiz.

Bütün hayırlarla seni överiz ve sana karşı nankörlük yapmayız.

Ve biz, Ekremü'I-Ekremîn olan Nebîne salât ve selâm ederiz. O ki, senin seyyidi senedi azîm olan Resulündür. Efendimiz, Büyü­ğümüz, hak ve doğruyu söyleyen kıymetli kitabınla müeyyed Mu-hammed IVfustafa'mızdır.

Öyle Muhammed (S.A.V.) ki, Sen, O'nu âlemlere rahmet; cen­netinle müjdeleyici ve cehenneminle korkutucu ve izninle sağlam ki­tabin olan Kur'an'a da'vet edici parlak bir güneş olarak, yolladın.

Salât ve selâm, onun nurlu şeriatını hakkıyla ayakda tutan âl ve ashabının da üzerine olsun. Öyle âl ve ashap ki, onun çizdiği hududu ve sünneti olan yolunu yaşayarak koruyucu oldular.

Bundan sonra, Yüce Allah'ın kalbini nurlandırdığı kimse korkucu değildir ve bilir ki bu din, dinlerin en büyüğü ve en şereflisidir. Ve yolların en doğrusu, en latifidir. Hz. Allah onu kıyamete kadar muhafaza buyursun.

İlmiyle âmil olan âlimleri de muhafaza buyursun. Onlar ki va-cibleriyle mendublanyla amel ederler ve haramlarından, mekruhla­rından kaçınırlar. Ve onlar, insanlara haramı helâli açıklarlar. Ve Celâl sahibi olan Allah'a ulaşmaya irşad edip, yol gösterirler.

Âlimler, bu hususda çok büyük eserler te'lif eylediler.

Ve onlar, yepyeni fikirlerle, s.er-i şerifin hükümleri hakkında uzun uzadiya yazılar yazdılar.

Ve onlar dâr-i sevabda ( = cennette) nimetleri ebedî olan ve ken­dileri için hazırlanan yerlere lâyık oldular.

Ve onlar, kıyamet günü insanlar nisabın korkusu içinde iken, Arşın gölgesinde nurdan minberler üzerine oturmaya hak sahibi oldular.

Onların üstünlüğü fazileti hakkında nice sahih hadisler vârid ol­du. Onlar, kendilerine tâbi olanlara şefaat ederler ve kendilerini se­venleri sırat köprüsünün öte yanma geçirirler.

Âlimlerin yolunda yürüyen ve kitablarında ve divanlarında is­hal ı vücud eyleyen kimseler de şerefli ve faziletli kimselerdir. Bunlar akranlarına karşı tebarüz edip, ulüvvü şanlarında yükseldiler.

Bunlar Hindistan ufuklarında parlak bir devirde, bahusus âlim­lerin reisi Şeyh Nizam zamanında, onları, hükümdar, sâhibü siyâse, üstünlük güneşi, adalet merkezinin medarı, büyük hakan,keskin kı­lıç, kadri yüce, heybetli makam sahibi Sultan Muhammed Evrenk-zib Alemgîr, (Allah ruhunu rahatlasın; kabrini nurlandırsın) âlimle­ri seçti. Ve onlara, "şer'î hükümleri toplamalarını ve onu bir kitap haline getirmelerini" emreyledi. Çünkü, o zât-ı âli kad, baktı gör­dü: Gerçekten serî dağınık hükümler üzerine pek çok dînî kitap var; fakat bunları anlamak pek zor. Bunun için emretti ve âlimler bu çok güzel kitabı cem eylediler. Ve onu, ecmel bir tertib ile tertib eylediler; onu güzel bir düzene koydular. İşte o, Fetâvâyi Alemgîriyyediye isim­lendirildi ve Fetâvâyi Hindiyye diye de şöhret kazandı.

Bu kitap, İmâm A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'nin mezhebi üzerinedir. Yüce Allah O'nun üzerine Rahmet ve rıza bulutlarını yağdırsın.

Bu kitap kendi babında tek ve mihrabında imâm (- önder) oldu.

el-hamdü lillahi ale't-tevfik ... Ve'stağfiruliahi min külli taksiri ... [102]

[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/412.

[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/412-413.

[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/413.

[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/413-414.

[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/414.

[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/414.

[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/414-415.

[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/415.

[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/415.

[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/416.

[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/416.

[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/416-417.

[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/418.

[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/418.

[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/418.

[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/418-421.

[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/421-422.

[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/422-424.

[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/424-427.

[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/427-429.

[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/429-433.

[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/434-436.

[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/436-440.

[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/440-444.

[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/444-450.

[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/450-454.

[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/454-459.

[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/459.

[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/459.

[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/460-461.

[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/461-463.

[32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/464.

[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/464.

[34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/464.

[35] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/465.

[36] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/465.

[37] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/465.

[38] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/465-466.

[39] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/466.

[40] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/467.

[41] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/467.

[42] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/468.

[43] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/468.

[44] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/468-474.

[45] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/474.

[46] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/474-475.

[47] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/475.

[48] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/475-476.

[49] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/476-478.

[50] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/478.

[51] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/479.

[52] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/479.

[53] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/480-481.

[54] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/481-482.

[55] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/483.

[56] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/483.

[57] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/484-487.

[58] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/488.

[59] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/488-492.

[60] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/493-494.

[61] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/494.

[62] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/494-496.

[63] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/496-497.

[64] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/497-499.

[65] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/499-500.

[66] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/500.

[67] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/500-501.

[68] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/502-503.

[69] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/503-504.

[70] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/505-509.

[71] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/510-511.

[72] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/511

[73] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/511-512.

[74] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/513-517.

[75] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/518.

[76] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/518-525.

[77] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/525-526.

[78] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/526-529.

[79] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/529-536.

[80] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 14/537-552.

[81] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/5-6.

[82] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/6.

[83] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/6.

[84] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/6-7.

[85] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/7-8.

[86] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/9-13.

[87] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/13-14.

[88] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/14.

[89] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/15.

[90] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/16-17.

[91] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/18-26.

[92] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/27-30.

[93] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/31-41.

[94] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/42-44.

[95] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/45-57.

[96] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/58-59.

[97] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/59.

[98] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/59-60.

[99] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/60.

[100] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/60-61.

[101] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/61.

[102] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 15/62-65.

Günün Sözü

"Üzerine güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür: Âdem (a.s.) o gün yaratıldı, o gün cennete kondu, o gün cennetten çıkarıldı. Kıyâmet de ancak Cuma günü kopacaktır.” (Hadîs-i Şerif—Müslim)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.