İnsan Hayalleri Kadar Vardır
- Ayrıntılar
- Kategori: Sahrada esinti
- Gösterim: 2700
Evin teras katından etrafı seyrediyordu küçük çocuk… O sırada uzaklardan gördüğü denize takıldı gözleri… Denizi işaret ederek, yanındaki büyüğüne:
-“Hadi oraya gidelim” dedi.
Bu soru karşısında, “İyi de nasıl” sorusu ile karşılaşınca, çocuk dünyasında asla imkansızlıklara yer olmadığını bir kez daha haykırırcasına:
Bu soru karşısında, “İyi de nasıl” sorusu ile karşılaşınca, çocuk dünyasında asla imkansızlıklara yer olmadığını bir kez daha haykırırcasına:
-Evlerin çatısına basa basa gideriz!..
Büyüğü şöyle bir baktı çocuğun yüzüne.Miniğin yüzünde hiç de şaka yapar gibi bir ifade görünmüyordu, çok ciddiydi, evlerin çatılarına basa basa gideriz.
Büyüğünde ise şaşkınlıkla birlikte meseleyi çocuğun dünyasında çözme çabası ile yeniden sordu:
-Hiç evlerin çatılarına basa basa oraya gidilir mi? :)
Çocuk ise sorulan soruyu bile anlamsız bulurcasına, kendinden emin bir ses tonu ile:
“Neden olmasın” dedi.
“Hayaller, idealler, yıldızlar gibidir. Onlarla yolumuzu buluruz ama, onlara ulaşamayız ... “ der Dr. Yusuf Karaçay.
Hayaller, insanların klavuz aradığı hayat yolculuğunun en önemli azığıdır aslında.
Hayali olmadan yaşayamaz insan… Ve belki insan “hayalleri kadar” vardır.
Çocuk dünyasındaki imkansızlıkların imkansız olduğu çağlarda hayaller daha büyük ve sınrsızken, büyüdükçe bu sınırların daraldığı ve imkanlar nisbetinde küçüldüğünü görürüz.
Zira insan, hayat yolculuğunda gün geçtikçe her şeyin plânları, hayalleri ölçüsünde değil, takdir-i ilâhi neticesinde gerçekleştiğini görür.
İman nuru ile aydınlanmış bir gönülde ise şu cümleler yankılanır:
“Ne olmuşsa güzel olmuştur. Ne ki O’ndan geldi, mutlak güzel, mutlak hayırdır.Ya bizzat hayırdır veya neticesi itibari ile hayırdır.
Genelde kaygan zemin ise işte bu son neticenin bulanıklaştığı, bir sisli bulut perdesinin ardına gizlendiği hengâmda yaşanır.Zira bu idrak ölçüsüne varabilmenin yolu, zihni berraklaşan, hikmet deryalarından kana kana içen bir gönül insanı olmaktan geçer…
Tefekkürün saf, temiz, arındırılmış bir gönül ile gerçekleştiği hikmet yolculuklarında nihai nokta ise “ teslimiyet ve tevekkül” ile son bulur.
İşte o zaman seyreyleyin siz gönlü gül, gülistana dönen mü’minin gönül evini…
Huzurun doyumsuz ufkunda seyrederken mü’min, o pencereden temâşa eder kâinatı, hâdiseleri ve hayatının seyrini…
Hayatın hayallerle şekillendiğini ancak bu hayallerin gerçekleşme neticelerinin farklılık gösterdiği zeminde, bitene değil, neticeye ve netice sonucunda “bitenin hayaller değil, hayallerin istikamet noktası olduğunu görürüz.”
Hayallerin anahtarı istemek, istemenin anahtarı ise “duadır.” Duanın neticesi ise “teslimiyet ve tevekkülle”, nihayete erer mü’min ufkunda.
İşte bu noktada hayallerimizin rotasını, duanın eşsiz gücü ile yönlendirelim.Duadan gelen sonsuz tevekkül ve teslimiyetle hayat yolculuğunun zor ve meşakkatli yolunda ilerlerken, gelen neticenin hayallerimizi bitiren değil, hayallerimizi olması gereken rotaya çevirdiğini görerek, asla dur durak bilmeden sabır ve azimle gidilmesi gereken yolda yürümeye devam edelim.
Unutmayalım, insan hayalleri ile vardır.
Ve insan hayalleri kadar vardır.
Her hayalden geleceğe atılan bir tuğla ise ancak duanın sonsuz gücü ile inşa edilebilir.
Ve bu yolda insana her daim o hiç büyümeyen çocuk yüreği eşlik eder:
“Neden olmasın?”
Reşhâ Sahradaesinti
29.11.2008