Sevgi nedir,ne değildir?

 Sevmek, bir târifiyle, Kendini yakın hissetmek, kendine yakın hissetmek demektir. Bu, önce kalbî, sonra aklî ve şuurî bir hissediştir. Bir başka ifadeyle, sevmenin de ölçüleri vardır. Bu ölçüler, asliyeti koruyan ölçülerdir. Aksi halde, sevgi bazı inhiraflarla (sapmalarla)aslî mâhiyetini kaybeder ve başka bir hâle dönüşür. Sevgi, sevgi olmaktan çıkar. Gelişemez, büyüyemez, derinleşemez, hayırlı (müsbet)meyvelerini veremez.

Çeşitli örneklerle bu durumu îzaha çalışalım...

Bir din büyüğünü sevmek ne demektir?

Onun Allaha bağlılığını ve yakınlığını bilmek, Allah rızâsı için hiçbir nefsânî tesire kapılmadan ona yakınlık ve bağlılık duymak, onu memnun edici (rûhunu şâd edici) bir duyuş-düşünüş-davranışiçinde bulunmaya çalışmak demektir.

Bütün gerçek (şuurlu) MüslümanlarHz. Aliyi sever. Hz. Aliyi sevmek, Müslümanlar arasında bir (ictihâdî-mezhebî) farklılık sebebi değildir.

Ben Hz. Aliyi sevmeyen, çok sevmeyen, bir tek şuurlu Müslüman görmedim. Böyle bir hâl tasavvur edilemez. Hz. Ali bir ilim deryâsı idi, bir takvâ mükemmelliğine sahipti, bütün ömrü boyunca PeygamberEfendimiz (s.a.v.)in yanında ona yardımcı olmanın mücâdelesi ve gayreti içinde bulunmuştur. Onun sevgili kızının zevci, onun sevgili torunlarının babası idi. İlmi, şecaati, takvâsı, vefâsı, merhameti, îtidâli, basîreti, daha nice faziletleri anlatılamayacak üstünlükler arz eder.

Mesele, Sevginin safvetini ve asliyetini koruyarak çok sevmektir. Safvetini ve asliyetini koru; o sevgiyi, yüreğin ne kadarına yetiyorsa o kadar büyüt... Fakat safvetini ve asliyetinibozuyor isen; o çokluk bir ifrat ve sapma mâhiyetine bürünür, yokluğa dönüşmeye başlar. Hassas nokta buradadır. (Bir şey ki haddini aşar, zıddına münkalib olur.)

Kitaplarda yazılı. Meselâ Peygamberimizden fazla sevmekbir sapmadır. Sevginin bozulmasıdır. Hz.Ali (r.a.)bundan muazzeb olur. Sevgi bir yakınlaşmaolduğu halde, böyle yapanlar Hz. Aliden uzaklaşmış olur. Hz. Aliyi sevmekHz. Alinin sevdiği gibi sevmektir, Hz. Alinin inandığı gibi inanmaktır, Hz. Alinin ibâdet ettiği gibi ibâdet etmektir, Hz. Alinin düşündüğü gibi düşünmektir, Hz. Alinin bağlandığı gibi bağlanmaktır, Hz.
Alinin yaşadığı gibi yaşamaktır; kısacası onun yolunda olmaya çalışmaktır. Hz. Alinin yolu, Kuran ve sünnet yoluydu. Ve bütün bunlar; Hz. Ebû Bekir (r.a.)için de söylenebilir, Hz. Ömer (r.a.)için de...

Ben Hz. Ebû Bekir (r.a.)i çok seviyorum, ama Hz.Aliyi sevmiyorum diyen bir tek kişi yoktur. Ama tersi vardır ve neden var olduğu yolunda üzerinde sevginin safveti ve asliyetiaçısından durmak lâzımdır.

Sevginin başı, sevginin en üstünü, Allah sevgisidir. Bütün sevgiler, bu sevgiye nisbetle hâlisiyet ve gerçeklik kazanır. Uymuyorsa, ters düşüyorsa; o sevgi, hâlis ve gerçek sevgi değildir. Bu, bir büyüğüne duyulan sevgi olsa da böyledir; insanın kendi çocuğuna duyduğu sevgi de olsa böyledir; tabiata yönelik sevgi de olsa böyledir...

Sevginin birinci safvet, hâlisiyet, asliyetşartı, Allah rızâsı için olmasıdır; Allahın rızâsına uygun olmasıdır. Allah rızâsı içindemek, nefsânî kaygılara, zaaflara, hesaplara yer verilmemesi demektir. (A. Selim - Yazar
)

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.