Ağlamak...

 İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler…

Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...

Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez…

Gözlerinle gerçekleştiremediğ in ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!

Devamını oku: Ağlamak...

Aritmetik herşey değildir

 ZAMAN OLUR, İNSAN üstüne farz olan işleri bırakıp üstüne farz olmayan işlerle uğraşır. İnsanın üstüne farz olmayan işlerin başında ise, tabir yerindeyse, ‘vazife-i ilâhiye’ diye adlandırılan işler gelir. Mü’mine düşen, O’nun yolunda çaba göstermektir; bu yürüyüşün sonunda başarının gelip gelmemesi, fethin ve zaferin gerçekleşip gerçekleşmemesi ise O’nun elindedir. Gelin görün ki, kendi vazifesini unutup ‘vazife-i ilâhiye’yi üstüne farz edinen bir nazar, şartların olumsuz göründüğü bir durumda ya sonuçtan ümidini keser ve baştan kaybeder, yahut bu yolla sonucun hâsıl olamayacağı düşüncesiyle ölçülerini yamultur ve bu kez manen kaybeder.

Devamını oku: Aritmetik herşey değildir

Akrebin iğnesi

 Hepimiz insanız…
Ve eşref-i mahlukat üzere yaratıldık.
Doğduk, büyüdük ve geliştik.
Bize sunulan hayatta pek çok sıkıntılar gördüğümüz gibi pek çok güzelliklere de şahit olduk.Hem de gözümüzü gezdirdiğimiz her yerde ve her varlıkta var bu güzellikler ve lezzetler.Ama çoğu zaman çok şeyden haberdar olmadığımız gibi, hemen yanı başımızda bize melul melul bakan bu lezzet ve saadetlerden dahi, bile-isteye uzak durmayı tercih ettik.

Devamını oku: Akrebin iğnesi

Dilimiz yıkanır, hayatımız da

 Gitgide kirlendiğimiz kesin. İçimiz dışımız, ruhumuz ve kelimelerimiz pas tutuyor, çürüyor. Ne yapmalı? Havalandırmalı, yıkayıp durulamalı, güneşe çıkarıp sermeli. Yırtığını söküğünü dikmeli. Eşya mı bu, giysi mi? Güzel soru… Giysileri elden geçiriyor, yıkayıp ütülüyoruz. Bibloları, çekmece içlerini, kitap raflarını, sehpaları, pencere pervazlarını, nerede ne varsa kuytu köşe, hepiciğini siliyor, ovalıyor, ilaçlıyor, pak ediyoruz.

Devamını oku: Dilimiz yıkanır, hayatımız da

"Son" un tarifi

 Sevmekle başladıysa her şey, öyle bitmeli…

Bir kapı aralamaktır veda çıkıp giderken… Ve bir tesellî düşer kalbin en güzel yerine… Bir başka boyutta yazılıdır sevginin adı…

Yüreğe gelen her rüzgarın bir sesi vardır, sabrı tavsiye eden… Duymak gerekir bu sesleri taa derinlerden… Bir tebessümdür yeni olan her şey… Ve alışmaktır yüreğe serpilen her bir gözyaşına… Ve eskiye özlem, adına yeni denen her kapıyı aralamaktır aslında… Yüreğe kazılan her hâtıra için sevmektir, herkesi ve her şeyi… Eskinin hatırına yaşamaktır geleceği

Devamını oku: "Son" un tarifi

Hay hattını kaybettik, fay hattı devrede

 Nasıl bir gençlik?

Milenyum’a(!) girme telaşı,
bizler hariç herkesi sarmışken,
zihinlerde daima yerini koruyan bir soru var:
Nasıl bir gençlik? Bu ulusu, bu tarihi sırtlayacak gençlik hangi özellikleri benliğinde bulunduracak?
Bir zamanlar Ulubatlı Hasan’ın İstanbul Surları’na diktiği sancağı, bu saatten sonra nasıl bir zihniyet taşıyacak?

Devamını oku: Hay hattını kaybettik, fay hattı devrede

Yazı hayattır

 Bir yazı nedir ki aslında...

İki piyango bileti boyunda bir köşe yazısının ne ağırlığı olabilir ki?Bir çeyrek bilet peşinde çaresizce umut kovalayan milyonların karşısına dikilip "Durun bir de beni dinleyin. Ben de hayatınızı değiştirebilirim" diyebilir mi yazı?Onlara bir çeyrek biletten göz kırpan serveti vaat edebilir mi?Yoksulluğun acı nefesiyle uzandıkları bir yastıktan, servete boğulmuş olarak uyanma hayalinin yerine geçebilir mi?Hayatı değiştirebilir mi? Her yazı, bu iddiayı değilse bile, bu umudu barındırır satır aralarında...

 

Devamını oku: Yazı hayattır

Bu ten candan geçmeden gülüm, bu dünyadan göçmeden

 Tabirsiz rüyalarda kaybolduk. Bu ten candan geçmeden gülüm, bu dünyadan göçmeden gel seninle bir rüya görelim, güzel bir rüyamız olsun. Güzel bir rüyadan sonra gülümseyerek uyanmak kadar kalbe ferahlık bağışlayan kaç nimet bahşedilmiştir kişioğluna ve güzel rüyaların görüldüğü kaç gece nasip olur ömürde bir kula. Rüya ki Emin Sevgililer üzerine görülür, vahiylerden bir vahiy, ilhamlardan bir ilhamdır.Taşıyabilen kalbe aşk olsun.

Devamını oku: Bu ten candan geçmeden gülüm, bu dünyadan göçmeden

Bıktım özgürlükten!

 Milliyet yazarı Ece Temelkuran, 19 Eylül tarihli yazısının bir yerinde şöyle demiş:

“Hiçbir dine inanmamama rağmen, itiraf edeyim ki, bu ikiyüzlü erkek dünyası içinde bazen ben bile kapanmak istiyorum.

Türban takmak, çarşafa girmek değil, üstüme büyük bir nevresim çarşafı örtüp çıkmak istiyorum sokağa.”

Devamını oku: Bıktım özgürlükten!

Güncellenmemiş Hayat Bilgisi Dersleri

 Dinleyin çocuklar!

Müfredata girmemiş şeyler anlatacağım size. Hazır okullar da açılıyorken bilmeniz gerektiğini düşündüğüm konular... Milli Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye kararı almadığı, ders kitaplarına girmeyen, öğretmenlerin anlatmadığı konular. Öncelikle şunu bilin ki hayat dediğimiz, ders kitaplarından öğrenilebilir bir şey değildir. İyi vatandaş olmakla iyi insan olmak arasında, söylenmemiş, üstü örtülmüş bir fark vardır. Uygar ve uysal olmak adına anlatılan şeyler, hayatın derin anlamına nüfuz edemezler.

Devamını oku: Güncellenmemiş Hayat Bilgisi Dersleri

Bir uygarlık yalanı: İlerleme

 İlerlemeci”ler, çağdaşlaşmaya ve teknolojiye tapınanlar, popüler kültür uygarlığına teslim olanlar, insanlığın ve insanın sürekli geliştiğine inanır.

Onlara göre “tarihin tekerleği” diye bir şey vardır, o döndükçe gelişilir, o döndükçe her şey daha iyi, daha güzel olur.

Bu kanaatlerinin doğruluğundan kuşku duyduğunuzu çıtlatır gibi olsanız, hemen karşı çıkar, kızıp köpürürler. Eskiden tıp mı vardı, derler!
 

Devamını oku: Bir uygarlık yalanı: İlerleme

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.