هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ
Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi).
| hel | : mi |
| etâ-ke | : sana geldi |
| hadîsu | : söz, haber, aktarılan olay, kıssa |
| el cunûdi | : askerler, ordular |
(17-18) Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya.
(17-18) Sana o orduların haberi geldi mi? Fir'avun ile Semûd'un (haberi)?
geldi ya, sana kıssası o orduların (o cünudun)
O orduların kıssası sana geldi ya?
O orduların kıssası sana geldi mi?
(17-18) Firavun ve Semud ordularının haberi sana geldi mi?
(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?
(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd'un (uğradıkları felâketin) haberi sana geldi mi?
(17-18) Fir'avn ve Semûd askerlerinin haberi sana geldi ya..
(17-18) Nitekim o orduların, Firavun ve Semûd milletlerinin başlarına gelenleri mutlaka öğrenmişsindir.
(Ey Rasûlüm) geldi ya sana haberleri (o kâfirler topluluğu) orduların:
O orduların haberi haberi, sana geldi mi?
Sana, ordulara âit olan söz gelmedi mi.
Orduların, haberi sana geldi mi?
Orduların haberi sana geldi mi?
(17-18) Firavun ve Semud ordularinin haberi sana geldi mi?
Sana orduların haberi geldi mi?
Orduların haberi sana geldi mi?
(Günahkar) orduların kıssasından haberin var mı?
-Sana o orduların haberi gelmedi mi?
Orduların haberi sana geldi mi?
Sana haberi geldi mi orduların:
O orduların haberi sana geldi mi?
Geldi mi sana orduların haberi?
Orduların tarihinden haberin var mı?