Emanet ve Ehliyet
SULAR VE HÜKÜMLERİ
- Ayrıntılar
- Kategori: Emanet ve Ehliyet
- Gösterim: 6436
335 Kur'an-ı Kerim'de "Bedir savaşı esnasında mü'minlerin durumu izah buyurulurken" şu husus tasrih edilmektedir: "Sizi tertemiz yapmak, sizden şeytanın murdarlığını gidermek, kalblerinize rabıta vermek, ayaklarınızı pekiştirmek için de, gökten üzerinize bir su indiriyordu."(175) Müfessirler, bu ayet-i kerime'nin tefsirinde, mü'minleri tertemiz kılmak için gökten su indirilmesinin bir lutf-û ilâhi olduğu hususunda ittifâk etmişlerdir.(176) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Su temizleyicidir. Onu hiç bir şey pisleyemez. Ancak suyun rengini, tadını ve kokusunu değiştiren bir şey müstesnadır"(177) buyurduğu da bilinmektedir. Meselâ; cife veya şarap gibi necaset olan birşey suyun içine atıldığı zaman, onun rengini, tadını ve kokusunu değiştirmezse pislenmiş olmaz.(178) Aksi tahakkuk ederse yani suyun rengi, tadı ve kokusu değişirse, pislenmiş olur.
SULAR'IN TASNİFİ
336 Esas itibariyle sular: "Kendileriyle abdest ve gusül caiz olan sular" ve "Caiz olmayan sular" olmak üzere ikiye ayrılarak tetkik edilir.(179) Kendileriyle abdest ve gusül caiz olan sulara "Ma-i Mutlak" da denilmiştir. Yağmur, dere, kaynak, kuyu, nehir, ırmak ve deniz suları ile hades'ten taharet (Abdest almak ve gusül etmek) caizdir.(180) Resûl-i Ekrem (sav)'in "Denizin suyu temizleyicidir ve ölü hayvanları da helâldır"(181) buyurduğu bilinmektedir. Genel olarak kendileriyle Abdest ve gusül caiz olan sular üç'e ayrılır:
a) Akar sular,
b) Durgun sular,
c) Kuyu suları.(182)
337 İçerisine necaset dahi düşse; akar su ile hadesi gidermek caizdir. Alauddin El Haskafi: "Akar su örf ve adete göre akar (akıcı) sayılan sudur. Bazıları "Saman çöpünü götüren sudur" demişlerdir. Birinci kavil daha açık, ikincisi daha meşhurdur"(183) hükmünü zikrediyor. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Tahavi'nin beyanına göre akar suyun tarifi hakkındaki birinci kavil daha açık ve daha sahihdir. Nitekim "El Bahr" ve "En Nehir" sahipleri de aynı şeyi söylemişlerdir. Çünkü örfe dayanır ve İmam-ı Azam'ın "Başına gelenlere sorulur" kaidesine uygundur. Lâkin bu beyan müşkil görülmüştür. "Örf ve adete göre akar sayanların çokluğuna ve ihtilaflarına bakarak bu miktar asla tayin edilemez" denilmiştir. İkinci kavil daha meşhurdur. Çünkü birçok kitaplarda, hatta metinlerde mevcuttur. Sadru'ş Şeria ve ona tabi olarak İbn-i Kemal "Anlaşılması güç olmayan tarif budur" demişlerdir. Lâkin gördüm ki birinci kavil daha sahihtir. Bugün örf ve adet şudur: Su bir taraftan girer, diğer taraftan çıkarsa ona akar su adı verilir. Velev giren su az olsun. Bununla mescidlerdeki havuzlarla, hamam şadırvanlarının hükmü anlaşılmış olur. Halbuki bunlar saman çöpünü götürmezler" buyurmaktadır.
338 Hanefi fûkahası Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sizden birisi durgun olan suyun içine bevletmesin (idrarını yapmasın). Ayrıca cünüb olan kimse de durgun sudan gusül abdestini almasın"(184) Hadis-i Şerifi ile, Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen: "Ben bir göle vardım. Baktım ki içinde bir eşek ölmüş, bunun üzerine o gölden su almaktan vazgeçtik ve Resûlullah (sav)'e geldik "Şüphesiz ki o suyu hiç bir şey pislemez" buyurdular." Hadis-i Şeriflerini esas alarak havuz sularını "Büyük" ve "Küçük" olmak üzere ikiye ayırmıştır. Büyük havuz suları, tıpkı akar su hükmündedir ve pislik tutmazlar.(185) İmam-ı Şafii (rh.a) ve imam-ı Malik (rh.a); rengi, tadı ve kokusu değişmedikçe, her türlü durgun suda abdest almanın caiz olduğuna kaildirler. İmam-ı Şafii (rh.a) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Su iki kulleye vardığı zaman pislik taşımaz"(186) Hadis-i Şerifini esas almıştır.
339 İmam-ı Merginani suyun sathının 10x10=100 arşın olursa büyük havuz hükmünde olacağına işaretle: "İnsanlara işin geniş ve kolay gelmesi için "aşren fi aşren" (on çarpı on) arşın kare olmasıyla takdir edilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Derinlikte muteber olan avuçlandığı zaman dibinin açılmamasıdır" hümünü zikretmektedir.(187) Alauddin El Haskafi "Durgun suyun miktarı hususunda muteber olan cihet, hal başına gelen kimsenin galebe-i zannı (yani kalbinin yatması)dır. Necasetin suyun öbür tarafına varmadığına kalbi yatarsa caiz, yatmazsa caiz değildir. İmam-ı Azam'dan nakledilen zahir rivayet budur"(188) buyurmaktadır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Ben derim ki; Lâkin "Hidaye" ve diğer kitaplarda bildirildiğine göre büyük göl, bir tarafı çalkandığı zaman öbür tarafı hareket etmeyen sudur" hükmünü zikreder. Bahsin devamında da Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim bir kuyu kazarsa etrafı kırk arşın onundur" Hadis-i Şerifini zikrederek: "Binaenaleyh kuyunun çevresi her taraftan onar arşın o kimsenin olur" buyurmaktadır.(189) Sonuç olarak; abdest ve gusül almanın caiz olduğu büyük durgun suyun ölçüleri, yukarıda zikredildiği gibidir.
340 Günümüzde genellikle baraj suları kullanılmaktadır. Barajların büyüklüğü dikkate alınırsa, bunlara "deniz suyu" demek mümkündür. Deniz suyunun temizleyici olduğu kat'i haberlerle sabittir.
341 Sinek, arı, akrep gibi akıcı kanı olmayan hayvanın suda ölmesi, suyu ifsad etmez. Balık, kurbağa, yengeç gibi suda yaşayan hayvanların ölmesi halinde de hüküm böyledir.(190)
342 Abdest ve gusül almanın caiz olduğu sulardan birisi de "Kuyu sularıdır"(191) Eğer hergangi bir kuyuya necaset düşerse, bütün suyunun çekilip çıkarılması kuyuyu temizler. Bu hususta kat'i bir ittifak mevcuddur. Eğer suyun hepsini çekmek güç olursa, kuyuda bulunan su kadar çekilir. Bu durumda o kuyuda olan suyun çekilmesi su işinde uzman (Ehl-i Hibre) iki kişiye bırakılır. Onlar kuyuda kaç kova su vardır derlerse, o kadar su çekilir. Fıkıhta esah ve eşbah olan budur.(192) Çünkü o iki kişi gerekli olan şehadetin nisabıdır. Asıl olan bir işe mübtelâ olunduğu zaman, o konudaki ilim sahiplerine müracaattır. Allahû Teâla (cc) Kur'an-ı Kerim'de: "Eğer bilmiyorsanız zikir erbabına (alimlere) sorun"(193) hükmünü beyan buyurmuştur.