Mehmet Emre Fetvalar
Düğün
- Ayrıntılar
- Kategori: Fetvalar
- Gösterim: 5934
1655 - Soru: Davul zurna ve saz ile düğün yapmayı yasaklayan bir ayet veya bir hadis var mı?
Cevap: "Yapılan nikahı ve düğünü ilan maksadı ile def veya davul çalmak, Peygamber Efendimiz tarafından emredilmiştir. Evvela bu bahisteki Hadis-i Şeriflerden bir kaçını nakledip sonra bu husustaki meselenin bugünkü şeklini tahlil etmek isteriz.
1- "Nikahı ilan ediniz. Nikah akdini mescidde yapınız ve onun (duyurulması) için defleri çalınız" (et-Tac c. 2, s. 275)
2- "Nikahta helal ile haram arasını ayırmak def ile sestir" (İbni Mace c. l, s.300)
3- Hz. Aişe, Es'ad bin Zürare'nin yetim kalmış kızı Fariğa'yı himayesine alıp büyütmüştü. Yetiştiğinde onu ensardan Nebit bin Cabir ile evlendirmişti. Resul-i Ekrem: "Ya Aişe, sizin çalgınız yok mu? Ensar çalgıdan cidden hoşlanırlar" buyurdu. Diğer bir rivayette de: "Def çalacak, şarkı söyleyecek bir cariye gönderdiniz mi?" buyurdu. Hz Aişe: "Ey Allah'ın Resulü, o ne söyleyecek" dedi. Efendimiz: "Size geldik size geldik. Bizi selamlayın size selam verelim" desin, buyurdu, (et-tac c. 2, s. 275)
4- Halid bin Zekvaan, Rubeyyi binti Muavviz'den şöyle rivayet etmiştir:
"Düğünümüz olduğu zaman Resulullah (sav) Efendimiz evimize geldi ve senin oturduğun minder üzerine oturdu. Küçük yaştaki kız çocukları deflerini çalıyorlar ve Bedir harbinde şehid düşen atalarımızı dile getiriyorlardı. Onlardan biri, "Aramızda yarın bilen Peygamber var" deyince, Resulullah (sav) ona buyurdular ki: "Bu gibi sözler söyleme, sus! Daha önce dediklerini söyle" (meye bak)!" (Tuhfet-ül-Ahvezi, c. 4, s. 211-212)
Resulullah (sav) Efendimizin asrında yapılan düğünlerde çalınan def ve davul ile bugünkü düğünlerde çalınan telli, zilli ve nefesli çalgılar arasında birçok farklar bulunmaktadır. Şöyle ki:
a) O gün çalınan defin kenarlarında "zil" yoktu. Zira zilli olana def adı verilmeyip "Mizher" denilmektedir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, s. 3, s. 205)
b) O sırada çalınan davulun beraberinde zurna ve gırnata gibi nefesli çalgılar bulunmazdı.
c) O devirde def ve davul, sadece ilan maksadı ile çalınmakta idi. "Nikahı ilan ediniz" hadis-i şerifi bunu açıkça ortaya koymaktadır. İlana yardımcı olması için nikah akdinin, mescidde yapılması da bunu göstermektedir.
Nikahı zinadan ayıran hususun def ve ses olduğunun açıklanması, def çalmaktan güdülen gayeyi gün ışığına çıkarmaktadır.
d) Düğün, sevinmeyi gerektiren bir cemiyet olduğu için, şehveti tahrik edecek bir mana taşımayan şiirlerin, sesli olarak söylenmeye müsaade olunmuştur. Söylenecek şarkı ve türkülere bir ölçü olmak üzere, Hz. Aişe validemizin büyüttüğü kızın düğününde söylenmesi tavsiye edilen beyiti misal olarak zikredebiliriz.
Rubeyyi binti Muavviz'in düğününde, şarkı olarak Bedir harbinde şehid düşen ashabın kahramanlıklarını dile getiren şiirlerin söylenildiği görülmektedir.
Zamanımızın şehveti tahrik eden, edebe aykırı ifadeler taşıyan şarkıları, asr-ı saadette söylenenlere hiç benzememektedir. (Tuhfet'ül-Ahvezi c. 4, s. 212)
Bugün çalınan deflerin kenarlarında zil, davulun refakatinde zurna veya buna benzer nefesli çalgılar bulunmaktadır. Birçok düğünlerde müskirat içilmekte ve naralar atılmaktadır.
Kadınların, erkeklerin oyunlarını seyretmelerinde beis görmeyen bazı ilim erbabı, Mescid-i Nebevi'de harbe ile oynayan Habeşistanlıları, Hz. Aişe validemizin seyretmesini delil olarak göstermekteydiler. Ancak, durum sandıklarından farklı bulunmaktadır. İmam Şa'rani bu vakanın hicap ayeti gelmezden önce cereyan ettiğini açıklamaktadır. (Keşf'ul-ğumme c. 2, s. 304)
Bu hususta varid olan hadis-i şerifleri ve saadet asrı ile zamanımızdaki farkları inceledikten sonra bu bahiste verilecek hükmü fıkıh kitaplarına bırakalım.
Nikahın ilanı zina töhmetini tamamen ortadan kaldırmak için yapıldığından dolayı, defin zilsiz olması vacibtir. (Fetava-i Gıyasiye, s. 109)
Çalgının haram olduğunda bir hilaf yoktur. Lakin haram olan şeylerden uzak kalırsa, düğünlerde ve bayramlarda birazcık (def ve ses) caiz görülmüştür. (Feteva-ı Hamidiye c. 2/304)
Sadece ilan için düğün gecesi def çalmakta beis yoktur. (Fetava-i Kadihan c.3,s. 117)
Sadece ilan için düğün gecesi def çalmakta beis yoktur. (Fetava-i Kadihan c.3,s. 405)
Meseleyi hülasa etmek gerekirse, bu husustaki hükümler üç kısımdır:
Cevaz:
İçki ve kadın alemleri kurulmaz, şarkılarda nefsani hisleri tahrik edici ifadeler bulunmaz ise, düğünlerde ilan maksadı ile def çalmak caiz görülmektedir.
Kerahet:
Düğünlerde çalınmakla beraber, defte zil, davulun refakatinde zurna bulunursa mekruhtur.
Haram:
Düğün ve bayramların dışında, herhangi bir zaruret bulunmadığı için haramdır. (İbni Abidin c. 5, s. 304)
Bu sebeple, İbni Ömer (ra) bir davul sesi duydu da kulaklarını tıkadı ve bunu üç defa tekrarladıktan sonra: "Resulullah da böyle yapardı" dedi. (İbni Mace c. I, s. 300)
1656 - Soru: Bizim buradaki düğünler çalgılı oluyor. Düğün evine hediye alıp vardığımızda yemek yedirirler. Çalgılı olduğu için bu yemek haram mıdır?
Cevap: İçki ve çalgı ile yapılan düğün, İslami esaslara uymadığı için, davete icabet etmeniz gerekmez. Hediyesini gönderir ve mazeret beyan ederek içkili sofralara oturmazsınız. İçki olmayan ve fakat çalgı çalınan düğünde, çalgı sesinin ulaşmadığı yerde yemek yiyebilirsiniz. Bir mü'min, nimeti yerken, Rezzak-ı alemi tefekkür eder ve Rabbinin adını anar ise, yediği her lokma ile kalbine bir feyzin akışını yakinen hisseder. Çalgı bulunan yerde nefsani duygular harekete geçer. Buna karşılık Rahmani hisler tıkanıklığa uğrar. Bu bakımdan içkili ve çalgılı yerden uzak kalmaya gayret gösteriniz.
1657 - Soru: Herhangi bir düğünde bugünkü bildiğimiz mehter takımını getirmekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Mehter, destanlaşmış kahramanlık şiirlerini dile getiren ve mazimizi hale aksettiren bir husus olarak ele alınacak olursa, bir mahzur yoktur. Ancak, onu seyrederken kadın ve erkek bir arada olmamalı, mehtere bakacağım derken kalabalık arasındaki erkeklere bakma yoluna gitmemelidir.
1658 - Soru: Bir Müslüman, kafir bir kimsenin düğününe, doğum günü kutlama merasimine veya yılbaşı eğlencelerine davet edilse, o Müslüman da gidip "Mübarek olsun" dese, "Tebrik ederim" dese, Allah (cc) yanında bu Müslüman sorumlu olur mu ve bu yüzden imanı zayi olur mu?
Cevap: Bir Müslüman, İslam'a uygun olarak yapılmayan bir toplantıya gidemez, gitmemelidir. O cemiyet sahibi Müslüman da olsa hüküm budur. Fakat böyle bir hareketi küfrüne sebep olarak gösterilemez
1659 - Soru: İki gencin evliliği sadece cinsi münasebet için midir?
Cevap: Hayır. Allah'ın (cc) emri olan evlilik vazifesini yerine getirmek, dinin bekçiliğini yapacak ve memlekete hizmet edecek inanç ve şuurda evlat yetiştirmek içindir.
1660 - Soru: Davulla yapılan bir düğünde "Hayırlı olsun" demekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Hayırlı olması duası, evlenme işine sarf olunmaktadır. Yoksa çalgının hayırlı olmasına kimsenin dua etmesi düşünülemez. Bu sebeple bir mahzur olmaz.
1661 - Soru: Düğün merasimlerinde, bilhassa gelinin oğlan evine geldiği sırada silah atılıyor. Bu davranış doğru mudur?
Cevap: İsraf ve faydasız olduğu için doğru değildir. Kazaya sebep de olabilmektedir.
1662 - Soru: Gelinin ata binmesinin peygamberler zamanından kaldığını iddia edenler var. Gelin, at, deve ve sair hayvanlar üzerinde götürülecek olursa doğru mudur? Bu hususta İslami gelenek var mı?
Cevap: Peygamber Efendimiz (sav), kızı Fatıma'yı (ra) gelin ederken kır renkli bir deveye bindirmiş ve devenin ipini Salman-ı Farisi'nin (ra) eline verip Hz. Ali'nin (ra) evine göndermiştir. Buna kıyasla gelinin ata binmesi meşru bulunmaktadır. Taksiye bindirilerek yeni kurulan yuvasına gönderilmesinde de hiçbir mahzur yoktur.
1663 - Soru: İçki verileceği daha evvelden bilinen bir düğün davetine, bir gün önceden gidilip yemek yenilebilir mi?
Cevap: Allah'ın (cc) emrini dinlemeyen, haram kıldığı şeyden kaçmayan bir fasıkın davetine gitmemek daha münasiptir. Her Müslüman böyle davete gitmeyecek olursa, kötüleri dize getirmek imkanı doğar. Hediyenizi verip dönünüz ve onu sarhoşlarla başbaşa terkediniz.
1664 - Soru: İlahi ve mevlid ile yapılan bir düğünde, önceden dini nikahı yapılan bir damadın gelin getirilirken onun yanına binmesinde bir mahzur var mı?
Cevap: Nikahlısı olduğuna göre bir mahzuru yoktur. Ancak, Avrupa adetlerine özenmeyip dini ve milli örf ve adetlerimize riayet edilmesi daha münasiptir.
1665 - Soru: İçkili lokantada içki verilmemek suretiyle yapılan bir davete icabet olur mu? (Diğer vakitlerde aynı lokantada içki satılmakta ve içilmektedir)
Cevap: "Töhmetli mevziler (e girmek)den sakınınız" Hadis-i Şerifi ile amel etmiş olmak için böyle bir lokantaya girip yemek yememeli ve orada yapılan bir davete icabet etmemelidir. Zira, "Kim fasıka yardım ederse dinin yıkılmasına yardım etmiştir" Hadisi gereğince, dinimizin yasak kıldığı şeyleri dinlemeyen kimsenin para kazanmasına ve maddeten kalkınmasına yardım edilmiş olur.
1666 - Soru: Bizim köyümüzde hacı daveti, düğün daveti olduğunda camide mevlid okutulur, onu takiben namaz kılınır. Namazdan sonra, sofralar gelir ve bazı camideki cemaate cami içinde yemek verilir. Bazı kimseler bunun caiz olmadığını söylemektedirler. Siz ne dersiniz?
Cevap: İtikaf için camide kalan şahıstan başka kimselerin camide yemek yemeleri ve yatıp uyumaları mekruh görülmüştür. Aslolan hüküm budur. Yerleşmiş adetleri söküp kaldırmak kolay olmamaktadır. Şayet sizin köyün bu adetini kaldırmanız kolay mümkün olamazsa ve cami içinde yemek yeme ve ziyafet verme işine devam edilecek olursa şöyle bir yol takip edilmesi münasip olur: Camiye giren kimseler, nafile itikaf niyeti ile girmelidirler. İçeri girince bir müddet Allah'ı (cc) zikr etmeli, namaz kılmalı ve ondan sonra bu ziyafete oturulmalıdır. Çıkar yol ve dini müsaade ancak böyle olur. (Fetava-i Hindiye, c. 5. s. 321)
1667 - Soru: Bazı köylerde yapılan düğünde çeyiz (cihaz)eşyası bir odaya asılıp sergilenmektedir. Gelip giden ziyaretçiler de buna bakmaktadırlar. Böyle bir adetin yapılması dinen mahzurlu mudur?
Cevap: Yeni yetişen kızların evlenip yuva kurmaya heveslendirilmesi noktasında ele alınacak olursa mubahtır. Tefahur için yapılacak olursa haramdır.
1668 - Soru: Yeni evlenildiği gün, gerdeğe girince iki rekat namaz kılınır diyorlar. Bu ne için kılınır?
Cevap: Efendimiz (sav), Hz. Ali (ra) ve kerimesine bu namazı kılmalarını tavsiye etmiştir. Bu sebeple sünnet olmaktadır