Kalplerin Keşfi
İman ve Nifak
- Ayrıntılar
- Kategori: Kalplerin Keşfi
- Gösterim: 4361
Bilesin ki, ulu Allah (C.C)'in tek ve ortaksizligma ve peygamberlerin getirdigi gerçeklere inanmak demek olan îmanin kemâli, fazla amel islemekle olur. Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allâh'a ve O'nun Rasûl'üne Imân edenler, sonra da hiç süpheye düsmeksizin Allâh yolunda mallari ve canlari ile cihâd ederler Iste îmânlarinda sâdik olanlar bunlardir."
(Hucurat - 15).
Lâkin iyi kimseler, yüzlerini doguya ve batiya çevirenler degildir. Asil iyi kimseler Allah'a, Âhiret Gününe, meleklere, kitaba, peygambere Inananlar, mallarini Allah sevgisi ile yakinlarina, yetimlere, yoksullara, yari yolda kalmislara, dilencilere, esirlere verenler, namazi dosdogru kilanlar, zekât verenler, sözlestikleri zaman verdikleri sözleri yerine getirenler, sikintida, hastalikta ve savasin hararetli safhalarinda mukavemet gösterenlerdir.» (Bakara - 177)
Ulu Allah C.C) burada «Iyi insan olmak için ahde vefa, sikintilara katlanma... gibi yirmi vasif sart kildiktan sonra, iste imânlarinda sadik olanlar bunlardir» buyurmustur.
«— Ulu Allah içinizden Imân edenler ile, kendilerine ilim verilenleri derece derece yüceltir.» (Mücadele Suresi - 11)
«— Size ne oluyor ki, îmân ettikten sonra gene Allâh Yolu'nda harcamiyorsunuz?! Oysa ki, göklerin ve yerin mirasi Allah'indir. Içinizde Fetih'den önce Allah Yolu'nda harcayan ve savasanlar, digerleri ile bir degildir. Onlar derece itibari ile Fetih'den sonra harcayan ve savasanlardan çok büyüktür. Bununla birlikte, Allâh bu iki zümrenin her birine en güzel olani vaadetti. Allah yaptiklarinizdan inceden inceye haberdardir»
(Hadid - 10).
Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
«— Allah'in Rizâsi pesinden kosanlar, O'nun katinda derece derecedirler. Allâh bütün islediklerinizi görür.»
(al-i-imran - 163).
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— îmân çiplaktir, onun elbisesi takvadir.»
Yine Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— îmân yetmis küsur derecedir, en asagi derecelisi, yolu engel ve takintilardan temizlemektir.»
Peygamberimizin bu hadisi, îmân olgunlugunun amellere bagli oldugunu gösterir, öteyandan îmân olgunlugunun münafiklik ve gizli sirkten uzak olmaya bagli oldugunu belirtmek üzere Peygamberimiz ((s.a.v.).) buyuruyor:
«— Su dört sifat kimde varsa, o kimse her ne kadar namaz kiîip oruç tutarak kendini mü'min sansa da katiksiz münâftktir:
1) Yalan konusuyorsa.
2) Verdigi sözü tutmuyorsa.
3) Emânete hiyanet ediyorsa.
4) Anlasamadigi kimselere karsi hileyle davranirsa»
(Baska bir rivayete göre dördüncü madde Antlasmalari bozarsa) diye geçmektedir.
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
"Kalbler dört çesittir:
1) Pürüzsüz ve içinde parlak kandil yanan kalb, bu mü'minin kalbidir.
2) Içinde hem imâni ve hem de nifaki bir arada barindiran, karmakarisik kalb.
Oradaki îmân tatli su ile beslenen yesil bakla gibi, nifak ise kan ve irinle beslenen bir çiban gibidir. Bu iki maddeden (su ile kan-irin) hangisi baskin çikarsa, kalb onun hükmünü giyer. (Baska bir rivayete göre bu iki maddenin hangisi baskin çikarsa kalbi denetimi altina alir."
(Hadisin basinda kalblerin dört çesit oldugu belirtildigi halde sadece iki çesidi aciklanmistir. Diger iki çesit hakkindaki açiklamayi ya Ravî tarafindan unutuldugu için veya elimizdeki kitaba eksik nakledildigi için ögrenenuyoruz.)
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Bu ümmetin münafiklarinin çogunlugu, Kur'ân okuyucularidir.»
Peygamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:
«— Ümmetimde sirk, beyaz kaya üzerinde yürüyen karincanin ayak sesinden daha gizlidir.»
Sahabilerden Huzeyfe buyurur ki; «Peygamber zamaninda insan söyledigi tek söz yüzünden ölünceye kadar münafik sayilirdi. Oysa ki, ben ayni sözü sizden günde on sefer duyuyorum.»
Âlimlerden biri der ki; «Insanlarin münafikliga en yakini olani kendisini münafikliktan uzak kabul edendir.»,
Sahâbilerdenn Huzeyfe buyurur ki: «Bu günün münafiklari Peygamber'in zamanmdakilerden çoktur. O zaman onlar münafikliklarini saklarlardi, bugün ise açik açik münafiklik yapiyorlar.»
Bu nifak îmân dürüstlügü ve olgunlugu ile bagdasmaz. Münafikliktan en uzak olanlar, ondan çekinenler, en yakin olanlar da onunla hiç bir ilgisi olmadigini sananlardir
Hasan-ül Basri'ye demisler ki; «Simdilerde münafiklik kalmadigi söyleniyor» Hasan Basrî böyle diyene «Kardesim, münafiklar ortadan kalksa yolda yalnizliktan ürküntü duyardiniz» diye cevap verdi.
Yine Hasan-ül Basrî veya baska birisi der ki. «Münafiklarin kuyrugu
yerde adim atamazdik.»
Abdullah Ibni Ömer bir gün Haccâc'in aleyhinde konusan birini duydu ve adama «Acaba Haccâc burada olup sözünü duyabilse onun hakkinda böyle konusur muydun?» diye sordu, adam «Hayir» diye cevap verdi. Bunun üzerine Abdullah da dedi ki, «Biz bu hareketi Peygamber'imizin sagliginda münafiklik sayardik. Peygamberimiz Dünyada iki çesit dil kullanan Allah Kiyamet Günü de iki dilli yapar» buyuruyor. Yine Peygamberimiz «Insanlarin en kötüleri, berikine bu yüzü ile ve ötekine öbür yüzü ile giden iki yüzlülerdir» buyuruyor Hasan-ül Basri'ye «Bazilari bizim münafikliktan endisemiz yok diyorlar, ne dersin» diye sorarlar. Hasan onlara su cevabi verir. «Vallahi münafiklikla hiç bir ilgin olmadigini bilmen, benim için yeryüzünün altin ile dolup tasmasindan daha sevimlidir» der.
Yine Hasan-ül Bas-rî : «Dilin kalple, için disla ve girisin çikisla uyusmamasi münafiklik alâmetlerindendir.» demistir.
Adamin biri Huzeyfe'ye «Ben münafik olmaktan korkuyorum» der. Huzeyfe de ona su karsiligi verir; «Sen münafik olsan, münafikliktan korkmazdin. Çünkü münâfik, nifaktan emin olur.» Ibni Ebu Müleyke der ki; «Peygamber'imizin yüz otuz (bir rivayete göre yüz elli) sahebi ile karsilastim, hepsi de münafikliktan korkuyorlardi.»
Rivayete göre bir gün Peygamber'imiz bir gurup sahâbi ile birlikte oturuyordu. Birinin sözü geçti ve onu cok övdüler. Bu arada sözü edilen edam çikageldi. Yeni abdest almisti, abdest suyunun damlalari yüzünden akiyordu, nalinlari da elindeydi, alninda secde izi vardi.
Sahabiler «Sana sözünü ettigimiz adam iste, ya Rasûlallah» dediler. Peygamber'imiz «Ben onun yüzünde seytan lekesi görüyorum.» buyurdu.
Adam geldi, selâm vererek sahâbilerin yanina oturdu. Peygamber'imiz ona dedi ki, «Allah için senden istiyorum, dogru söyle. Buraya gelirken içinden (Bunlarin arasinda benden iyisi yok) diye geçirdin mi?» Adam «evet» diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber'imiz ((s.a.v.).) duâ ederken söyle buyurdu:
«—Allâh'tm, bildigim ve bilmediklerim için senin afvini dilerim.»
Sahabiler O'na «Korkuyor musun, yâ Rasûlallah» diye sordular. Peygamber'imiz onlara su cevabi verdi. «Emin olmam için ne sebep var ki. kalbler Allah'in iki parmagi arasidadir, onlari diledigi tarafa çevirir.»
Nitekim ulu Allah:
«Daha önce hesaba katmadiklari bir durum, Allah tarafindan önlerine çikarilir.» buyurmaktadir (Zümer - 47).
Bu âyeti açiklarken, belirtildigine göre, onlar iyilik sanarak bir tekim ameller islerler, fakat Mizan'in kefesine sira gelince isledikleri kötülük sayilir.
Seriyüs-Sakatî der ki: «Insan bilinen bütün kus çesitlerini dallarinda barindiran her çesitten birer agacin bulundugu bir bahçeye girse ve her kus ayri dil kullanarak ona (Selâmünaleyküm, ya Allah'in dostu) diye ona seslense de onun da buna gönlü yatsa kuslarin ellerine düsmüs bir esir olur.»
Yukardaki hadis ve büyük sözleri nifakin ve gizli sirkin incelikleri yüzünden tasidigi önemi ve bundan emin olunamayacagini sana ögretmis olmalidir. O kadar ki, Hz. Ömer Huzeyfe'ye kendisinin münâfik olup olmadigini sorabiliyor. Ebu Süleyman-üd Darani buyurur ki; «Hükümdarlarin birinden bir söz duydum, ona itiraz etmek istedim, fakat öldürülmem için emir vermesinden korktum. Korktugum ölüm degildi, fakat ruhum çikarken, baskalarina karsi içimden üstünlük duymaktan çekinerek itiraz etmekten vazgeçtim.» Bu çesit nifaklar îmânin hakikati ile gerçekligi, sadakati, olgunlugu ve safligi ile çelisir, asli ile çelismez.
Nifak iki çesittir. Birincisi sahibini dinden çikarak kâfirler arasma katar ve ebedi cehennemliklere ekler, ikincisi sahibinin bir süre cehenneme düsmesine veya ulularin derecesinden eksiklige ugramasina ve siddik'arin mertebesinden asagida kalmasina yalaçar.