فَلْيَدْعُ نَادِيَه
Felyed’u nâdiyeh(nâdiyehu).
| fe li yed'u | : haydi çağırsın |
| nâdiye-hu | : onun meclisi, yakın çevresi, yardımcıları |
O vakit (durmasın) meclisini da'vet etsin!
Artık, o, encümeni çağırsın.
O vakıt çağırsın o kurultayını, meclisini
O zaman çağırsın kurultayını, meclisini!
O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.
O zaman, kafadarlarını çağırsın,
Haydi, taraftarlarını çağırsın.
(15-19) Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), o yalancı, günahkâr alından (perçemden) yakalarız (cehenneme atarız). O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın. Biz de zebânîleri çağıracağız. Hayır! Ona uyma! Allah'a secde et ve (yalnızca O'na) yaklaş!
Artık o yandaşlarını çağırsın.
İstediği kadar grubunu yardıma çağırsın!
O vakit, (kendisine yardım için) taraftarlarını çağırıb toplasın.
Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.
Derken hemdemlerini, kavmini, kabîlesini çağırır.
O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın.
O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın.
O zaman, kafadarlarini cagirsin,
O zaman gitsin de taraftarlarını çağırsın.
O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın.
Bırak, kendi aklının (asılsız, düzmece) tavsiyelerini (yardımına) çağırsın,
-Haydi çağırsın çetesini/meclisini.
O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın.
Çağırsın taraftarlarını!
O zaman (o gitsin) de meclisini (adamlarını) çağırsın.
Hadi çağırsın derneğini/kurultayını!
O zaman haydi çağırsın kurultayını.