وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا
Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
| ve cealnâ | : ve biz kıldık, yaptık |
| sirâcen | : kandil |
| vehhâcen | : kıvılcım ve alev saçan, çok parlayan, pırıl pırıl ışık saçan |
(Ona) parıl parıl parıldayan bir kandil asdık.
(12-13) Ve üzerinize sağlam sağlam yedi gök bina ettik. Ve çok parıldayan kandil kıldık.
Ve içlerine şa'şaalı parıl parıl bir kandil astık
İçlerine parıl parıl parlayan bir kandil astık.
İçlerine ışık saçan bir kandil astık.
Parlak ışık veren güneşi varettik;
Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.
(Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık.
(Onda) alabildiğine yanıp tutuşarak parlak ışık veren bir kandil (Güneş)i var kıldık.
Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk.
İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık.
Pırıl pırıl parlayan bir kandil astık.
Ve yalım yalım yanan bir kandil yarattık.
(Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık.
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
Parlak isik veren gunesi varettik;
Oraya parlak kandiller astık.
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
ve (oraya güneşi,) parıldayan ışık yüklü lambayı yerleştirdik.
Işık saçan bir de lamba yarattık.
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
Parıl parıl bir kandil astık.
Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık.
Bir de parıl parıl parlayan kandil yerleştirdik.
Parlayan bir lamba yerleştirdik.