لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِن جُوعٍ
Lâ yusminu ve lâ yugnî min cû’(cûın).
| lâ yusminu | : beslemez |
| ve lâ yugnî | : ve fayda vermez |
| min cûın | : açlıktan, açlığa |
Ki o, ne semirtir (doyurur), ne de açlığı giderir.
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır.
Ne besler ne açlıktan kurtarır
Ne besler, ne açlıktan kurtarır.
O da ne besler, ne de açlığı giderir.
(6-7) Semirtmeyen, açlığı gidermeyen kötü kokulu (kuru) bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.
O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
(2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.
O ne besler, ne de açlığı giderir.
Bu diken ne besleyicidir, ne de açlığı giderir.
O, ne besler, ne açlıktan kurtarır.
O, ne semirtir, ne de açlığı giderir.
Ne besler ve ne doyurur, açlığı defeder.
O ise ne besler ne de açlığı giderir.
Ne doyurup semirtir, ne açlıktan korur.
(6-7) Semirtmeyen, acligi gidermeyen kotu kokulu bir dikenden baska yiyecekleri yoktur.
Ne semirtir, ne de açlığı giderir.
Ne doyurup semirtir, ne açlıktan korur.
ne bir güç veren ne de açlığı gideren (dikenlerin).
Ne semirtir ne açlığı giderir.
Ne doyurup semirtir, ne de açlıktan korur.
O da ne besler, ne açlığı giderir.
O da ne semirtir, ne de açlığı giderir.
Ne semirtir ne açlıktan kurtarır.
Ne besler, ne de açlığı giderir.