Devrek Bastonları ve Tarihi
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2790
TARİHÇE: Devrek bastonu hakkında, en eski yazılı belge olarak 1833 Kastamonu Salnamesi bulunmuştur. Bu tarihi belgede Devrek’ten Kastamonu’n bir kazası olarak bahsedilir. Devrek’in sosyal ve siyasi yapısından sonra ekonomisini açıklarken, ormanlık olan Devrek ve çevresinde elişi yapımı sigaralık,sandık ve benzeri ürünlerin yanında kızılcık dalından yapılma ‘’baston’’dan övgü ile bahsetmiş, ve uzun bir geçmişe sahip olduğunu belirmiştir.Ahşap sanatında kendini geliştirmiş olan Devrek’li zanaatkar ve ustalar sarayın marangozhanesinde görev almaktaydılar. Bunlardan Ali Ziya Efendide Osmanlı İmparatorluğunun Mısır seferinde, Mısır’ın İngilizler tarafından işgali ile esir düşenler arasında idi.
Gaziantep El Sanatları-2
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3272
Gaziantep Kilimcilik
Antep kilimleri bilinen diğer Anadolu kilimlerinden tezgah, şekil, dokunuş biçimleri ve nakışları yönünden çok farklı olamkala birlikte, kilimciliğinin yörede hangi tarihte başladığı ve hangi aşamalardan geçtiği kesin olarak bilinmemektedir.
Antep kilimlerinin hammaddesi öküz,deve ve at tüyü,koyun yünü ve keçi kıllarıdır. Siyah,felhani,mavi,yeşil boya,cehre sarısı,ceviz kabuğu,cevizi boz,soğan kabuğu,sumak yaprağı Antep kilimlerinde kullanılan ilkel boyalardan birkaçıdır. Günümüzde akrilik iplikten yapılan kilimlerde bulunmaktadır.
Gaziantep El Sanatları-1
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3039
Gaziantep Sedef Kakma İşlemeciliği
Bazı deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert, beyaz ve gökkuşağı pırıltılı, fosforik özelliği olan maddeye sedef, bu maddeyi işleyen kişiye de sedefkar denilir.
Asırlardan beri bilinen sedef, zamanının tekniği ve milletlerin sanat anlayışına göre şekil almıştır. XV.yy'dan sonra Osmanlılar döneminde Türk-İslam sanatının tamamen emrine giren sedef, geometrik desenlerin bitmek tükenmek bilmeyen dizilişleri ile gelişimini sürdürmüştür
Telkâri Sanatı Tarihi ve Yapılışı
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 10007
Gümüş tel işleme sanatı anlamına gelen “telkari”, ince tel haline dökülen gümüşün bükülmesiyle oluşturulan küçük motiflerin bir araya getirilmesi olarak tanınır. Tümüyle el işçiliğine dayalı bir sanattır.Geçmişi 5 bin yıl öncesine kadar dayanan altının gizemli yolculuğu, kuyum ustalarının hünerli ellerinde şekil bulan el sanatlarıyla hayat buluyor. Bu kuyumculuk sanatlarından biri de Telkari.Deyim yerindeyse saç teli inceliğindeki altın ve gümüş tellerle yapılan el dokumasına telkari sanatı deniyor. Ustaların ellerinde şekilden şekile giren takılar, insanı adeta 1001 gece masalarına alıp götürür.
Cam süsleme sanatı; Vitray
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 4897
Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde “cam”ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır. Çeşitli model ve formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’un fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuştur. Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır.
VİTRAY SANATININ GELİÞİMİ
Cam süsleme sanatı, çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. Antik Çağ’a kadar bu sanat kullanılıyordu. Cam süsleme sanatı aslen Doğu Akdeniz’den gelmektedir. O zamanlarda da cam üretimi yapılıyordu.
Bervanik baskısı nasıl yapılır?
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3250
Sanayileşmenin tüketim toplumlarını doğurmasıyla yeryüzünde kaybolan sanatlardan biridir, Bervanik baskıcılığı. Son temsilcisi Hıdır Oral Usta’nın hayata veda etmesiyle, artık bervanik baskıcılığıda tarihe karıştı.
Malatya geleneksel kadın giyiminin unsurlarından önlük olarak kullanılan parçaya bervanik derler. Halk arasında peştamal, önlük, peşkir olarak anılır.
Düz dokuma bez üzerine tahtadan yapılmış kalıplarla işlenen çivit boyalı desenlerle yapılır. Baskı için kullanılan “Amerikan Bezi”nin silindirsiz ve dokumasının sık olması gerekir.
Hün-i Hat yazı çeşitleri
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3697
Hüsn-i Hat yazı çeşitleri başlıca altı kısımda toplanmış olup, buna Aklâm-ı sitte (altı kalem) denir. Aklam-ı sitte peyderpey icat olunarak, Bağdat’da Yakut-ı Musta’sami tarafından kesin şekli verilen altı çeşit yazının tamamına verilen isimdir.
Bu altı ana çeşit yazı ile, ondan türeyen başlıca yazı çeşitlerini şöylece sıralayabiliriz:
Tuğra metinleri
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 3034
Orhan --- Orhan bin Osman
Murad I --- Murad bin Orhan
Bayezid I --- Bayezid bin Murad han
Emir Süleyman --- Emir Süleyman bin Bayezid
Mehmed I --- Mehmed bin Beyazıd han
Murad II --- Murad bin Mehmed han muzaffer
Tuğra Hat Sanatı
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 10571
Tuğra dört bölümden ibarettir. Bunlara çeşitli isimler verilmiştir.
1- Tuğranın Sere’si (Kürsüsü): Tuğranın alt tarafında bulunan ve asıl metnin yazılı olduğu kısmın adıdır. Buraya kürsü adı da verilir Sere padişah III. Mehmet’in tuğralarında belirlenmeye başlamıştır.
2- Tuğranın Beyzeleri : Tuğranın sol tarafında bulunan ve genellikle Han ve Bin kelimelerindeki nün harflerinin bazen de başka bir kelimedeki dal harfinin teşkil ettikleri kavislere verilen isimdir. Bazı tuğralarda beyzeler tuğra şeklini tamamlayan işaretlerdir.
Bir derya ki, kündekâri
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 4652
Yaşayan son kündekari ustası Mevlüt Çiller bir zamanlar işini iyi yapmaya çalışan bir marangozmuş. Bir ara (1981) onu Mevlana Müzesinden çağırmış ve bazı parçaları çürüyüp dağılan bir kündekâri kapıyı toplayıp toplayamayacağını sormuşlar.İç içe geçmiş tahtalar, dişiler, tablalar, kayıtlar, zıvanalar...Mevlüt Çiller bilmeceyi çözmeye çalışırken Ustası Çorak Ali “sen yaparsın” deyivermiş ve işi almışlar. Ali usta sık sık “zengin ölür, para kemeri / merkep ölür, yük semeri / sanatkâr ölür, eseri kalır” dermiş.
Geleneksel Türk Sanatları (Hat)
- Ayrıntılar
- Kategori: Türk sanatları
- Gösterim: 2984
Hat sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü.