إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
İz yagşes sidrete mâ yagşâ.
| iz | : o zaman, olmuştu |
| yagşe | : örtüyor, bürüyor |
| es sidrete | : sidre |
| mâ yagşâ | : örten şey, bürüyen şey (ama ne bürüme) |
O (gördüğü) zaman Sidreyi bürüyordu onu bürümekde olan.
(16-17) O vakit ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti.
O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu
O zaman ki, o Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Sidre'yi bürüyenler buruyordu o demde.
O dem ki Sidre’yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu...
O dem ki, Sidre’yi bürüyen bürüyordu, (çepçevre meleklerle kaplanmıştı)...
O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.
Sidreyi, o sırada neler bürümüş, kaplamıştı, neler.
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Sidreyi örten örtmekte iken,
Sidre'yi buruyen buruyordu.
O sırada ağacı yaman bir şey bürümüştü.
Sidreyi örten örtmekte iken,
meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında.
Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
Sidreyi örten örtmekte iken,
O vakit Sidre'yi kaplayan kapladı.
Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,
Tüm bölge olağanüstü biçimde kuşatılmıştı.