عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى
Allemehu şedîdul kuvâ.
| alleme-hu | : ona öğretti |
| şedîdu | : şiddetli, çok kuvvetli, üstün güç sahibi |
| el kuvâ | : kudretli, kuvvetli |
Onu müdhiş kuvvetlere mâlik olan öğretdi.
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.
Ta'lim etti ona kuvveleri şiddetli
Ona, kuvvetleri çok güçlü olan öğretti.
Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
(5-7) Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
(5-7) Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.
(5-6-7) Onu O'na, çok çetin güce sahip olan Melek (Cebrail) öğretti ki, o güzel bir görünümdedir ve en yüksek ufukta iken doğruldu.
(5-7) Onu kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek Cebrail) öğretti. Melek kendi aslî sûretine girip doğruldu. İşte o zaman kendisi en yüce ufukta idi.
O’na, kuvvetleri pek çok olan (Cebrâil) öğretti.
Onu müthiş kuvvetli olan öğretti.
Ona öğretti kuvvetleri çok çetin.
Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
(5-7) Ona, cetin kuvvetlere sahip ve guclu olan Cebrail ogretmistir; en yuksek ufukta iken dogruluvermis.
Bu vahyi O'na müthiş güçleri olan Cebrail öğretti.
Ona (bu Kuran'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
son derece kudretli birinin ona öğrettiği (bir vahiy):
Bunu ona çok güçlü biri öğretti.
Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
Kendisine onu muazzam kuvvetlerin sahibi öğretti.
Onu, mühtiş kuvvetleri olan biri öğretti;
Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.
Onu, büyük güce sahip olan öğretmiştir.