إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
İn huve illâ vahyun yûhâ.
| in ..... (illâ) | : ancak, sadece |
| huve | : o |
| (in) ..... illâ | : ancak, sadece |
| vahyun | : vahiy |
| yûhâ | : vahyolunan |
O, kendisine (Allahdan) ilkaa edilegelen bir vahyden başkası değildir.
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.
O sade bir vahiydir ancak vahyolunur
O (Kur'an) sadece vahyolunan bir vahiydir.
O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.
Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.
(Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.
O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
O, ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir.
O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.
Kur’an sade bir vahiydir, ancak vahy olunur.
Bu; sadece vahy edilen bir vahiydir.
Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret.
O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
Onun konusmasi ancak, bildirilen bir vahy iledir.
Söyledikleri, kendisine indirilen bir vahiydir.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
bu (size ilettiği), kendisine indirilen (ilahi) vahiyden başka bir şey değildir;
O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.
O (söyledikleri) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
O ancak kendisine vahyolunanı söyler.
O(nun okuduğu Kur'ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.
İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.
O (Kuran) ancak ve ancak bildilen bir vahiydir.