مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Mâ zâgal basaru ve mâ tegâ.
| mâ zâga | : kaymadı |
| el basaru | : bakış |
| ve mâ tagâ | : ve haddi aşmadı |
(Peygamberin) göz (ü, gördüğünden) ağmadı, (onu) aşmadı da.
(16-17) O vakit ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti.
Göz, ne şaştı ne aştı
Göz ne şaştı, ne (de sınırı) aştı.
(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.
Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
Göz, ne kaydı, ne de şaştı.
Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da.
(Hz. Peygamber Aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı.
Göz, ne şaştı ne aştı.
Gözü, ne kaydı, ne haddini aştı.
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
Gozu oradan ne kaydi ve ne de onu asti.
Muhammed'in gözü ne yana kaydı ve ne de öteye geçti
Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
(Dikkat edin,) göz ne kaydı, ne de (başka yöne) çevrildi:
Göz, ne şaştı; ne aştı.
Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) taşmadı.
Göz ne şaştı, ne haddinden aştı.
(Muhammed'in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı.
Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
Göz şaşmadı, sınırı da aşmadı.