فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
Fe nuzulun min hamîm(hamîmin).
| fe | : artık, o zaman, o taktirde |
| nuzulun | : ziyafet |
| min hamîmin | : kaynar sudan |
işte (ona da) kaynar sudan bir ziyafet!
Artık (ona da) pek kaynar sudan bir ziyafet vardır.
her halde konukluğu hamîm
muhakkak konukluğu kaynar su
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
Ona kaynar sudan konukluk sunulur.
(92-93) Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!
(92-93-94) Eğer o (hakkı) yalanlayan sapık şaşkınlardan ise, ona da kaynar sudan bir konukluk ve Cehennem'e yaslanmak vardır.
(92-94) Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.
Ona da kaynar sudan bir ziyafet...
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet,
Kaynar suyla ziyâfet ona.
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!
Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
Ona kaynar sudan konukluk sunulur.
O kaynar su sunularak ağırlanır.
Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
(öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar,
Kaynar suda bir ziyafet!
Artık (onun için de) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
Ona kaynar sudan bir ikram,
Kaynar sudan bir ziyafet,
Kaynar sudan bir ziyafet,
kaynar sudan bir ağırlanma-