عُرُبًا أَتْرَابًا
Uruben etrâbâ(etrâben).
| uruben | : eşlerine düşkün, asık |
| etrâben | : aynı yaşta, yaşıt |
(36-37) kız oğlan kızlar, zevcelerine sevgi ile düşkün, hep bir yaşıt yapdık,
(36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.
(36-37) Kılmışızdır bir yaşıd ebkâr-i şeyda
kocalarını çok seven aynı yaşta,
Hep yaşıt sevgililer,
(35-38) Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
(36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.
(36-37) Onları, eşlerine düşkün ve yaşıt bâkireler kıldık.
(36-37-38) Onları hep bakire, meymenetli olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık.
(36-38) Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.
Kocalarına âşık yaşıtlar yaptık;
Eşlerine düşkün hep bir yaşıtlar.
Cilveli, şirin sözlü, eşlerine âşık ve onlarla yaşıt kıldık.
Eşlerine düşkün ve yaşıt.
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
(35-38) Biz ceylan gozluleri, defterleri sagdan verilenler icin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine duskun ve hepsini bir yasta kilmisizdir. *
Eşlerine aşık ve onlarla aynı yaşta,
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
sevgi dolu ve uyum içinde,
Eşlerine sevgi ile bağlı olarak.
Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
Eşlerine âşık, hep bir yaşta.
Hep yaşıt sevgililer;
Yaşıt cilveli dilberler halinde,
Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir.